21 Ağustos 2019 07:46

Bergama’dan Kirazlı’ya bir altın hikayesi

Var olan çevre sorunu halkın sağlığını tehdit eden bir boyuta gelmiştir ve gelecek kuşakları da etkileyecek boyuttadır.

Kaz Dağı

Fotoğraf: Çanakkale Belediyesi

Paylaş

Selen AKÇAKOCA
ODTÜ

Son zamanlarda Kaz Dağları’nda altın arama çalışmaları amacıyla yürütülen doğa katliamı, ODTÜ’de KYK yurdu yapılması için çok sayıda ağacın kesilmiş olması, Salda Gölü ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yapılması planlanan millet bahçeleri gibi konular oldukça gündemde. Buralarda bir doğa katliamının gerçekleştirildiği ya da gerçekleştirileceği inkâr edilemeyecek bir gerçek; buna karşı da bu alanların hepsinin korunması için bir mücadele sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Fakat yapılmak istenen projeleri, bu projelerin arkasında yatan esas sebepleri ve bu mücadelelerin karakterini daha detaylıca incelemek gerekiyor. Bunun için en çok gündemde olan Kaz Dağları örneğini incelemek yararlı olacaktır.
Çevre sorunu ile ilgili yürütülen mücadelede geçmiş dönemde yaşanan örneklerden en önemlilerinden biri Bergama’da köylülerin 90’lı yıllarda Eurogold firması tarafından bölgede altın araması yapılmasına karşı verdikleri mücadele idi. Bergama köylüleri yıllarca süren mücadelelerinde Kaz Dağları’ndaki aramaya benzer şekilde siyanürlü altın aramasına köy halkı olarak tepki vererek önemli bir direnişe imza atmışlardı. Gerçekleştirilen mücadele, yıllarca sürmüş, bölge halkının tamamıyla bu mücadeleyi sahiplenerek katılması sağlanmış ve süreç boyunca köylüler birçok değişim yaşayarak hem toplumsal hem de hukuki açıdan birçok kazanım elde etmişti. 
Kaz Dağları’nda yapılan doğa katliamı ise Bergama’da yapılmak istenen ile oldukça benzerlik taşıyor. Dolayısıyla Kaz Dağları için yürütülecek olan mücadele, Bergama köylülerinin deneyimlerinden öğrenerek ilerlemelidir. Bergama’da senelerce sürdürülmüş olan mücadele kararlılığı, Kaz Dağları’nda halk ile 6 ay mücadele edebileceğini söyleyen Alamos Gold şirketi ve tüm emperyalist tekellerin kâr amacıyla doğayı talan etme çabalarına karşı uzun soluklu bir mücadele için referans olmalıdır. 

KAR HIRSI İLE HALK SAĞLIĞINA VE DOĞAYI TALAN

Kaz Dağları’nda yapılan doğa katliamı çevreye oldukça zarar vermektedir. Bu alanda önümüzdeki senelerde artacak olan altın madeni araştırması ise çevreye daha fazla zarar verecek, kullanılacak siyanürün havaya ve suya karışması ile bölgede yaşayan halkın sağlığını tehlikeye atacaktır. Çevre Bakanlığı, şirkete kestikleri ağaçtan daha fazlasını diktirdiklerini söylemiş olsa da mevcut olan doğal yaşam çeşitliliğinin sağlanması mümkün olmayacaktır. Yine Çevre Bakanlığı, arama çalışmalarında siyanür kullanmayacağını ifade etmiş olsa da arama çalışmasını yapacak olan Kanada merkezli Alamos Gold şirketi yöneticileri siyanür kullanacaklarını ama bunun için gerekli koruma sistemine sahip olduklarını söylemişlerdir. Alınan önlemlerin ne kadar yeterli olacağı sorunu bir yanda dururken, ülkenin yeraltı kaynaklarının dünya tekeli bir şirket tarafından kâr amacıyla talan edilmesi için halkın sağlığı tehlikeye atılmaktadır. 
Konuya dair açıklama yapan yalnızca emperyalistler ve halk arasındaki mücadelede safı açıkça belli olan şirket yöneticileri ve bakanlık değil elbette. Geçtiğimiz günlerde Maden Mühendisleri Odası tarafından mesleki kaygılarla hazırlanan bir rapor, bu alandaki araştırmaları olağan, çevreye aşırı zarar vermeyecek araştırmalar olarak değerlendirdi. Bu elbette hem oda içindeki mühendislerden hem de halktan oldukça fazla tepki topladı. Yapılan uygulamaların doğaya vereceği zararlar apaçık ortadayken böyle bir açıklamanın yapılmış olması kar hırsı ile Kaz Dağları ve dünyanın birçok bölgesindeki kaynakları kendileri için kullanan emperyalist tekellerin ekmeğine yağ sürmekten öteye gitmemektedir.
Sorun, uluslararası çapta emperyalist tekellerin kendi karlarını artırmak için dünyanın bütün kaynaklarını talan ederken insanlar da dahil olmak üzere tüm canlı yaşamını tehlikeye atmasıdır. Dolayısıyla bu alanda yürütülecek mücadele de emperyalizmin bu yönünü ortaya koyan, doğanın talanının esas sebebi olan kapitalist sistemin aşırı kar hırsını teşhir eden bir biçimde yürütülmelidir.

“ÇEVRE KORUMA” SİYASET ÜSTÜ BİR KONU DEĞİLDİR

Kaz Dağları’nda ve diğer alanlarda yaşanan doğa katliamları tüm Türkiye’yi etkileyen sorunlardır ve buralarda yapılan talana karşı en geniş kitle ile birlikte mücadele yürütülmesi gereklidir. Yaşanan katliamlar yalnızca kesilen ağaç veya zarar verilen canlı çeşitliliği üzerinden ele alınmamalı, buna sebep olan kapitalist sistemin kar hırsına karşı mücadele yürütülmelidir. Aksi takdirde verilen mücadele eksik kalacaktır. Dolayısıyla çevre mücadelesi dar gruplar ile yürütülen, en geniş kitlenin katılımını hedefleyemeyen bir biçimde değil ama en geniş kapsamıyla Kaz Dağları’nda ve çevresinde yaşayan halkın kendi yaşam alanı için mücadele etmesi, çeşitli siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, çevre örgütlerinin ve yerel güçlerin harekete geçirilmesi yoluyla başarıya ulaşacaktır. 
Buradan kalıcı bir başarı da ancak bu mücadelelerin, sorunun esas kaynağı olan, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yabancı sermayenin huzuruna seren, yürüttüğü politikalar ile emperyalist tekellerin ülke içerisinde kol gezmesine sebep olanlara karşı verilmesiyle mümkündür. Bazı çevre örgütleri tarafından ileri sürüldüğü üzere çevre koruma siyaset üstü bir yaklaşımı değil, tam olarak kâr amacıyla doğayı katleden emperyalist tekellere ve onların yerli işbirlikçilerine karşı yürütülecek son derece politik bir mücadeleyi gerektirir. Var olan çevre sorunu halkın sağlığını tehdit eden bir boyuta gelmiştir ve gelecek kuşakları da etkileyecek boyuttadır. Halk, kendi yaşamını bu biçimde tehdit eden duruma, yani uluslararası tekellerin dünyanın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi karları için kullanmasına karşı antiemperyalist bir mücadele sürdürmelidir.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Dersim'de aracın çarptığı vaşak yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Her zamanki gibi bir bayram

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa