Savaşların “işçi” yüzü
Sadece hayat pahalılığına söz söylemekle kalmayıp faşizme karşı da söz söylediği, bir sınıf talebi olarak barışı öne çıkardığı eylemlerin dünyadaki örneklerini derledik.
Fotoğraf: Pixabay
1917 İTALYA TORİNO AYAKLANMASI
Bu ayaklanmada öne çıkan slogan “Savaşa genel grevle son verelim” şeklindeydi.
“İtalya’nın üç başkenti olduğu söylenebilir: burjuva devletinin idarî merkezi olan Roma; ülkenin ticarî ve finans yaşamının merkezî düğüm noktası olan Milano (tüm bankalar, tüm finans kurumları ve organları Milano’da toplanmıştı) ve son olarak endüstriyel üretimin en yüksek aşamasına ulaştığı, endüstri merkezi Torino. Torino proletaryası... Birbirinden çok farklı köken, aile, gelenek, tarih ve manevi gruplardan gelen ve şehre sıkı sıkıya bağlı olan İtalyan işçi kitlelerinin fikrî yaşamını tayin ediyordu (her İtalyan işçi şiddetle Torino’da çalışmayı arzuluyordu)” diyerek bahseder Gramsci Torino’dan. 1915 yılında İtalya’nın da 1. Dünya Savaşı’na katılmasıyla birlikte Gramsci Sosyalist Partiye katılmış ve Torino’daki parti yayın organında görev almaya başlamıştı. Torino’da idari konumlardaki yöneticilerin savaş sırasında da devam ettirdikleri slogan “Savaşa katılma ve onu sabote etme!” imiş. Yani Torino devrimcileri bu dönem reformistlere karşı da mücadele etmişlerdi. Bununla beraber Gramsci işçilerin sendikalardan ayrılarak yeni bir örgüt oluşturmalarına yoğunlaşmıştı.
1917’de Çarlık Rusya’sının Petersburg işçileri tarafından devrildiği haberini alan Torino işçileri bu haberi coşkuyla karşılamışlardı. O dönemde savaş yanlısı propaganda yapmak için Torino’ya gönderilen delegasyon üyeleri Torino halkının karşısına çıktıklarında konuşmaları “Yaşasın yoldaş Lenin! Yaşasın Bolşevikler!” sloganlarıyla durdurulmuştu. Daha önce Torino’da böylesine kitlesel bir eylem olmamıştı. Bu gösterinin ardından kısa bir süre sonra Torino işçileri İtalyan emperyalizmine karşı bir araya gelmişlerdi. 23 Ağustos 1917’de Torino işçilerinin başlattığı bu ayaklanma 5 gün boyunca şehrin her yerinde sürdürülmeye devam etmişti. Ve bu ayaklanmada öne çıkan slogan “Savaşa genel grevle son verelim” şeklindeydi.
ŞUBAT GREVİ HOLLANDA
Yahudi olmayanların Yahudiler için gerçekleştirdiği ilk eylem olarak tarihe geçti.
2. Dünya Savaşı sırasında, 1940 yılında Hollanda Almanya tarafından işgal edilmişti. Almanların Hollanda’yı işgaliyle beraber Hollanda da yaşayan Yahudilerin neredeyse %75’i katledilmişti. Naziler kendilerine bağlı bir hükümet oluşturarak Yahudilerin teslim edilmesini istemişlerdi. İlk olarak Hollandalı işçilerin zorla Almanya’ya götürülmek istenmesine karşın liman işçileri iş bıraktı. Bunun ardından Naziler ve Yahudiler arasında silahlı çatışmalar yaşandı ve Amsterdam’daki Yahudiler toplama kamplarına götürüldü. Tüm bu yaşananlarla beraber Almanlar tarafından yasaklanan Komünist Parti 25 Şubat için tüm işçilere grev çağrısında bulundu. Greve ilk başlayanlar tramvay işçileri oldu. Ardından fabrikalar ve okullar katıldı. 300.000 kişinin katıldığı genel grev Nazilerin işgal ettikleri topraklarda Yahudi olmayanların Yahudiler için gerçekleştirdiği ilk eylem olarak tarihe geçti.
İSPANYA İŞÇİ KOMİSYONLARI
Franco liderliğindeki faşistler ve faşistlere karşı olanlar arasında bir savaş vardı ve faşistlere karşı savaşanlar yenilmişlerdi. Bu yenilginin ardından binlerce insan ölmüş veya toplama ve çalışma kamplarına götürülmüştü. İç savaş öncesi İspanya’da halk cephesi yani cumhuriyet yanlısı diyebileceğimiz güçler diğer yandan da Franco liderliğindeki faşist güçler vardı. Bu süreçte işçi ayaklanmaları köylülerin desteğiyle devam ediyordu. Daha sonra Mussolini’nin de desteğiyle Franco bir iç savaş başlatmıştı. Bu savaşı faşistler kazanmış olsa ileride oluşacak anti-faşist hareketler için örnek olacaktı.
1947 yılında daha yüksek ücret için başlatılan genel grev, faşizme karşı da başlatılan ilk grevlerden oldu. Bu grevin ardından çeşitli zamlara ve hayat pahalılığına karşı ülkenin her yerinde grevler başlamıştı. Ulaşım zammına karşı yapılan grev kazanımla sonuçlanmış ve işçilerin faşist rejim karşısında almış olduğu ilk kazanım olmuştu.
1955 yıllarına kadar devam eden bu grevlerin en önemli özelliklerinden birisi de “İşçi Komisyonları”nın kurulmuş olmasıydı. İşçi komisyonlarının önünü kesmek isteyen faşist rejim işçilerle anlaşma yapmak zorunda kalmıştı. Bunun etkisiyle azalmış olan grevler işçi ücretlerinin artmamasıyla birlikte kurulan İşçi Komisyonlarından örgütlenerek İspanya’nın sanayi bölgesine yayılan, 400.000 işçinin katıldığı bir greve dönüşmüştü.