1 Eylül'e doğru...
Dünya Barış Gününe haftalar kalmışken Türkiye mültecilerin sınır dışı edilmesine hazırlanıyor. Biz de Kartal’da Türkiye’nin savaş yanlısı politikaları hakkındaki fikirlerimiz üzerine sohbet ettik.
Görsel: Pixabay
Damla AKKILIÇ
Özmen KAPLAN
Bilge Su YILDIRIM
Kartal / İstanbul
Dünya Barış Gününe haftalar kalmışken Türkiye savaşa ve mültecilerin sınır dışı edilmesine hazırlanıyor. Biz de Kartal’da Türkiye’nin savaş yanlısı politikaları hakkındaki fikirlerimiz üzerine sohbet ettik. Sohbetimizde Türkiye’deki mültecilere yönelik nefretin, devletin halkın milliyetçi duygularını kışkırtmasından kaynaklandığına değinmekle birlikte ülke içerisindeki hükumet kaynaklı sorunların faturasının savaştan kaçan masum insanlara kesilmesini de eleştirdik. Bu nefrete karşı bu insanların savaştan ve ölümden kaçtığı; Türkiye’de zor koşullar altında hayatını devam ettirmeye çalıştığı gerçeği hatırlanmalıdır.
Dış politikada emperyalizmi Amerika gibi ülkelerden ibaret gibi göstererek antiemperyalist söylemleri politikalarına yedeklemeye çalışan tek adam-tek parti rejimi; ülkesinde bulunan mültecileri zor koşullarda, iş güvenliği bulunmayan yerlerde, asgari ücretin çok altına çalıştırarak ülkedeki burjuvalar için ucuz iş gücü pazarı haline getirmektedir.
Silahlanma konusunda ise mevcut rejimin silahlanmayı meşrulaştırmak için yandaş medyayı kullanarak gerek haberlerle gerekse yeni çıkarılan dizi ve filmlerle gençliğin milliyetçi ve militarist duygularını körükleyerek, savaş yanlısı bir nesil oluşturma çabalarından rahatsız olmakla birlikte; bu çabaların neslin geneli üzerinde büyük bir etki bırakmadığı gerçeği üzerinde de durduk.
Üzerinde durduğumuz bir başka konu da tek adam tek parti rejiminin silahlanma yarışında yer edinmek için ülkenin eğitim bütçesinden kesinti yaparak bu bütçeyi savaşa yatırmasıydı. Eğitim sisteminin bu denli bozuk ve yetersiz olduğu bu dönemde eğitim bütçesini azaltan devlet bize eğitime verdiği önemi göstermekle beraber bilinçli ve sorgulayan bir nesil yerine kindar ve dindar bir nesil yetiştirme isteğini de kanıtlıyor.
Peki biz gençler olarak ne istiyoruz?
Biz savaşın göbeğinde yaşam mücadelesi veren insanlara çıkarları ve kapitalist emelleri sebebiyle kapılarını açıp ardından bunu bir lütuf olarak sunup kahraman rolü takınan ikiyüzlü bir hükümet politikası istemiyoruz.
Güvenli bir ortam oluşmadığı sürece mültecilerin savaşın içine gönderilmesini istemiyoruz.
Eğitim gibi temel bir ihtiyaçtan kesilerek oluşturulan devasa bir savaş bütçesi istemiyoruz.
Biz barış içinde, güvenli, eşit ve adil bir ülkede yaşamak istiyoruz.
Ve tüm gençleri 1 Eylül Dünya Barış Gününde ortak isteklerimiz için yürümeye, alanlara davet ediyoruz.