Halkın çay parasıdır adalet
Genç bir avukattan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na: Stajyer avukata bir çay parası verdirmeyen yasal düzenlemeler gözünün önündeyken neredeydi?
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu
Fotoğraf: AA
Av. Gülşah KAYA
Saray açıldı açılalı, adli yıl açılış törenlerinde “Birinciliği Metin Feyzioğlu’na veriyorlar.” Sarayla epeyce teşrikimesaisi bulunan Feyzioğlu, yeşil pasaport belasına, Erdoğan’ın “Ama herkese vermeyeceğiz değil mi?” sözlerine koca ve içten kahkahalarıyla tuttuğu alkışı sürdürüyor. Bu reveranslar elbette bazı gönüllere taht kuruyor fakat taht sarayda olur…
Saray’da yapılacak olan adli yıl açılışına, bu yıl 41 baro katılmayacağını ilan etti. Bu ilanların hepsinde, yargıyı tekelinde tutan Saray’ın güdümüne girmeyi reddeden sözler vardı. Açıklamayı yapan barolara mensup avukatlar, ülkedeki avukat sayısının yüzde doksanına yakınını oluşturuyor. Hoş, sayı ne olursa olsun önceki ön iliklemelerinde başkanı bulunduğu örgütün mensuplarına pek de kulak asmayan Feyzioğlu, bu yıl bir açıklama yapma ihtiyacı duydu. Masasının üzerindeki dosyalara vura vura “gideceğim!” dedi. Gideceğini söylerken de genç avukatlara referans verdi. Sadece son 10 günde imzasına 600 yeni ruhsatın getirildiğini; onlara iş, aş, ekmek bulmak ve hesap vermek zorunda olduğunu; genç avukatların çay içecek parasının olmadığını söyledi. Ruhsatında Feyzioğlu imzası bulunan, tam da bahsettiği o kıdemi 5 yıldan az olan 40 bin avukattan biri olarak hesap soruyorum. Bana hesap vermek zorundasınız Başkan Bey!
Bir fabrika bandında çalışan işçiden hiçbir farkı olmayan, yaptığı işe yabancılaşan, patron avukatına daha fazla kâr kazandırmak için esnek çalışma koşullarına mahkum edilen işçi avukat ordusu hep orada, o masanın üzerindeydi.
Bir seçilmiş olan Feyzioğlu, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınmasını, kendi iş yerleri olan adliye önünde protesto etmek isteyen avukatları polis “süpürürken” hiç ses etmedi. Adalet istediği için beli, bacağı kırılan meslektaşlarının hesabını sordu mu? Tutuklanan bir tek meslektaşını da ziyaret etmediyse neredeydi? OHAL koşullarında saraya 5 çayına uğrayıp bir tek CMK ücreti konuşup çıkmayı kâfi gördü Metin Feyzioğlu. Madem hesap vermek zorundasınız, buradan buyurun Başkan Bey!
Metin Bey’in saraya uzattığı el, beni de, saraya gitmeyi reddeden diğer 102 bin meslektaşımı da temsil etmiyor. Haliyle, Metin Bey’in temsil ettiği şeyin adalet olduğunu söylemek de ne yazık ki olanaklı değil. Metin Bey’in temsil ettiği şey, A Haber’e yaptığı “özel açıklamalarda” gizli: “Türkiye’nin içini karıştırmak için FETÖ-PKK ve DHKP-C, onların arkasındaki emperyal güçler, her vesileyi Türkiye’ye yönelik bir saldırı aracına dönüştürme çabasındalar. Bizim de bu saldırılar karşısında hiç kuşkusuz çelik gibi olmamız gerekir. Yargı reformunun çıkması için destek olmak zorundayız. Bu milli bir görevdir. Hiç kimse de bizi bu yürüdüğümüz yoldan geri çeviremez.”
Metin Feyzioğlu’nun milli gömleği, iktidarınkiyle aynı kumaştan. “Emperyal güçlerin saldırıları” karşısındaki o çelik duruş; açlıkla sınanan vatandaşın, çay parası bulamayan meslektaşın, hapishaneleri dolduran gazetecilerin, cinayete kurban giden işçilerin, öldürülen kadınların, hakkı peşkeş çekilen kamu emekçisinin, iradesi gasbedilen vatandaşın yanında hiç olmadı. Meslektaşlarını sömürürken şirketleşen hukuk baronlarının yeşil pasaportunun peşinde, sermayeyi palazlayacak her türlü girişimin en önünde duran Metin Bey, binlerce işçi avukata nasıl hesap verecek?
Cübbeniz çoktan düştü Metin Bey. Yalnız genç meslektaşınıza değil, bütün bir halka hesap verin!