Saran: Söyleyecek sözünüz varsa, gelin birlikte söyleyelim
Hakan Güngör, Şahsiyet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuzey Kayahan Saran ile edebiyatı ve dergiciliği konuştu.
(Facebook hesabından alınmıştır) Kolaj: Evrensel
Hakan GÜNGÖR
Şahsiyet, Ocak 2019’da “Söyleyecek Sözümüz Var!” mottosuyla yayın hayatına merhaba dedi. “Edebiyat, felsefe ve kültür yayını” diye tanımlanabilen içeriğiyle popüler yayınlardan sıyrılan, hatta yapmak istedikleri göz önüne alındığında bu tür yayınlara kafa tutan bir dergiden söz ediyoruz. Yazana değil, yazılana bakarak kaleme alınanları üç ayda bir yayımlayan Şahsiyet’i, kurucusu ve yayın yönetmeni Kuzey Kayahan Saran’la konuştuk…
Şahsiyet’in hikâyesini en başından dinlemeliyiz, bir fikirden dergiye dönüşme sürecini yani. Derginin yayın hayatına başlaması nasıl oldu?
Benim ülkemde iyi ve güzel olan hiçbir şeyin değeri bilinmiyor. Kim ne derse desin doğru olan bu ve kimse doğrularla yüzleşmek istemez. Yıllardır düzenli olarak yayınları takip ederim. Ele avuca gelen, yaptıklarıyla beni kimi zaman mest eden güzel yayınlar var. Fakat son yıllarda öylesine fazla yayınevi ve dergi ortaya çıktı ki, nitelik neredeyse ayağa düştü. O kadar şahsiyetsiz şeyler görüyor ve okuyoruz ki, bu zaman içerisinde canımızı sıkmaya başlıyor, galiba daha çok benim canımı sıkıyor. Benim derdim de edebiyat, iyi edebiyat! Şahsiyet’in ortaya çıkışı bu düşünceler ortamında oluştu. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde olduğum dönemlerde üzerine sürekli kafa yorduğum bir konuydu bu. Fakat maliyetler fazlasıyla düşündürüyordu beni. Ben de düşlerimizin ne zaman gerçekleşeceği hiç belli olmaz deyip, tek başıma bu taşın altına elimi sokmaya karar verdim. Şansa bakın ki, Şahsiyet adında bir dizi de varmış haberim yok. Ama yayın dünyasına Şahsiyetli bir dergi gerekiyordu. Bazı yayınlar hariç söylüyorum tabii bunu…
Peki kadro nasıl bir araya geldi? Epey kalabalık bir yazar kadrosu var, ayrıca emek veren başka insanlar da…
Ekibimdeki arkadaşlarım gönüllü yapıyor Şahsiyet’in işlerini. Her biriyle konuşup düşüncelerimi anlattım ve sağ olsunlar benim yol arkadaşım oldular. Yazdıklarıyla da bana destek verecek bir yazar kadrosunun olması gerekiyordu ki, her yazar ile görüşüp olanı biteni anlattım ve ilk sayıdan beri o güzel insanlar hâlâ yazmaya devam ediyorlar. Hepsinin yolu çiçeklerle dolu olsun.
Basımından dağıtımına kadar dergi son derece zorlu bir iş. Bu zorlukların nasıl üstesinden geliyorsunuz?
Elbette iki noktada da zorluk yaşıyoruz. Tüm maliyet üzerimde olduğu için bazen ne yapacağımı açıkçası haftalarca düşündüğüm oluyor ama her seferinde bir yolunu bulup Şahsiyet’i matbaaya gönderiyorum. Dergi matbaadan çıktığı anda koşturmaca başlıyor hayatımda. Sanırım fazla iddialı ama nefes aldığım müddetçe, Şahsiyet’i ayakta tutacağım. Diğer sorun dağıtım tabii, çok büyük rakamlar var ortada ve bundan dolayı dağıtımcı ile çalışamıyoruz. Herkesin de işi gücü ve bahanesi var haliyle. İstanbul’da dağıtımı kendim yapıyorum, diğer illerde de sağ olsunlar gönüllü arkadaşlarım yardımlarını eksik etmiyor. Hem kendi çalışmalarım hem de derginin yoğunluğu oldukça yorsa da, keyifle uğraştığım harika bir işin başında olmak ve insanlara okunacak güzel bir ürün sunmak tüm yorgunluğumu unutturuyor. Belki ilerleyen zamanlarda Şahsiyet’e, yayın çizgimize uygun küçük reklamlar bağlayabilirsem derginin kalitesinde de iyileşmeler olabilir diye düşünüyorum.
Dergide farklı alanlardan, farklı türlerde yazılar görüyoruz. Şahsiyet okuruna nasıl bir okuma deneyimi sunuyor?
Açıkçası bu bir kavga Hakan, gerçek ile yalanın kavgası. Ne anlattığımızdan ziyade ne söylediğimiz önemlidir hayatta. Kimlere hangi mesajı verdiğimiz, onların yolunu nasıl şekillendirdiğimiz önemli. Hiçbir şey söylemeyen insanlarla ve yayınlarla dolu etrafımız. Şahsiyet’in ana damarı edebiyat ama yaşamın içerisinde birçok kanal var. Bu kanallara karşı duruşumuz ne olacak? Deneyimleyecek miyiz yoksa sırt mı çevireceğiz? Söyleyeceklerimiz illâ edebiyat değil, bir düşünce de olabilir. Mutlaka hayatımıza dâhil olması gereken bir kitap veya film de olabilir. Her birimiz birer yapbozuz aslında, bizi tamamlayacak ya da tamamlamaya yaklaştıracak olan parçayı arıyoruz. Yazdıklarımız, söylediklerimiz, düşündürdüklerimiz bir kafa karışıklığı yaratmalı, karışan kafa çalışan kafadır. Bizim derdimiz insanların hayatlarına dokunabilmek, ruhlarında var olan yamaları sökebilmek, onları iyileştirebilmek aslında. Ben edebiyatı bir sanat bilimi olarak görüyorum ve doğru kitapların, metinlerin insan üzerinde iyileştirici etkisi olduğuna inanıyorum. Bizim okura sunduğumuz ve sunacaklarımız hayatın tam ortasında olanlar, etrafımızda yaşananlar. Hem gerçek hem de yeni dünyalara açılacak bir kapıyı işaret ediyoruz aslında.
"POPÜLARİZMİ VE KÖTÜ EDEBİYATI YIKANA KADAR MÜCADELE SÜRECEK"
Bunu seçilen temalar da belli ediyor bana kalırsa. “Söyleyecek Sözümüz Var” diyerek yola çıkıldı, “Bir Dünyadır Kadın” diye devam etti. Üçüncü sayıda ise tema “Özgürlük”. Görüyoruz ki, Şahsiyet birtakım popüler yazarların değil, bir fikrin ve temanın peşinde.
Elbette… Bazı insanların söylemek istediği çok şeyleri var ama dinleyecek kimseleri yok. Ortada bir fikir yoksa eğer geriye kalan her şey çöptür bence. Kendimi bildiğimden beri inandığım doğruların peşinden gitmeyi tercih ettim. Şahsiyet’in kuruluş amacı da budur. Söyleyecek sözünüz varsa, gelin birlikte söyleyelim diyorum. Popülarizme bir bakın; hayatımızda değerli olan ne varsa hepsini sıradanlaştırıyor. Bizi birbirimize benzemeye zorluyor. Öyle çok tüketmeye başladık ki, hiçbir şeyin kıymetini bilmez olduk. Piyasada adı olan birçok yazar, kendilerini sadece unutturmamak adına olmadık dergilerde hiç kimseye bir katkı sağlamayan yazılar yazıyorlar. Ne için? Daha çok kitap satmak ya da bir yerlerde tanınmak, takipçi sayılarını arttırmak için mi? Kim edebiyatın amacına uygun davranıyor? Edebiyata kim ya da kimler sahip çıkıyor? Tekelleşme her tarafta. Eş-dost, ahbap-arkadaş ilişkileriyle kitaplar satılıyor ve kitaplar basılıyor. Körler sağırlar birbirini ağırlar misali her yerde ödüller dağıtılıyor. İyi olana zerre kadar lâfım yok ama kötü olan her yerde ve her şeyi ele geçirir şekilde yayılırken susan iyilere de laf ederim o zaman. Popülarizmi ve kötü edebiyatı yıkana kadar, belki mümkün görünmüyor ama, inandığımız fikirlerle yolumuza devam edeceğiz. Gerçek edebiyat kendini bulup ayağa kalkana kadar bu mücadele sürüp gidecek.
"TEMAYA BAĞLI KALARAK METİNLER ALIYORUZ"
Şahsiyet yalnızca belli yazarlarla yola devam etmiyor, aynı zamanda başka katkılara da açık. Nasıl bir süreç işliyor yazmak isteyenler için?
Kendini edebiyata vermiş güzel insanlarla karşılaşıyorum. Birçoğu genç ve hırslı, kendilerini göstermekte istiyorlar. Onlara şans verilmesi gerektiğine inanıyorum. Çoğu büyük umutlarla dergilere yazılarını gönderiyorlar ama ya hep olumsuz dönüş alıyorlar ya da dergiyi takip ederek yazılarının akıbetini öğreniyorlar. İçerik olarak her sayıda bir temamız var. Hem temaya bağlı kalarak metinler alıyoruz hem de özgün eserleri kabul ediyoruz. İlerleyen zamanlarda farklı alanlarda metinlere de yer vermeyi planlıyorum ama o alanın kalemini bulmam gerek önce. İlk defa bir dergiye yazı gönderecek olan yazar adayları eserlerini Word dosyasında Times New Roman formatı ve 10 puntoda yazarak bize göndermeliler. Gelen her eser sıraya alınıyor ve okunduğu takdirde olumlu ya da olumsuz mutlaka dönüş yapıyoruz.
Okurları dergiye ne şekilde ulaşabiliyor?
İstanbul’da anlaşmalı olduğumuz birkaç kitabevinden biri Mephisto, ardından Kadıköy’de Yolda Sahaf ve Sosyal Sahaf bize destek veriyor. Ankara’da ise İmge Kitabevi, İzmir’de Yakın Kitabevi, Eskişehir’de Adımlar Kitabevi ve Aydın’da ise Red Kitabevi’nde Şahsiyet’i bulabilirler. Bu illerin dışında dergiye ulaşmak isteyen arkadaşlar shopier.com/sahsiyetdergi portalı üzerinden online satın alabilir veya sahsiyetsiparis@gmail.com adresine mail göndererek Şahsiyet’i sipariş edebilirler.