Metal işçisi: Geç olmadan MESS sözleşmesinde kırmızı çizgileri belirlemeliyiz
Metalde toplusözleşme süreci yaklaşıyor. İzmir'den bir metal işçisi patron örgütü MESS’in karşısına güçlü bir şekilde çıkmak için örgütlenme çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Pixabay
Metal İşçisi
İzmir
Metal sektöründe, toplusözleşme süreci yaklaşırken fabrikalar sessizliğini koruyor. Bu sessizlik patron örgütü MESS’in hayal ettiği gibi yılgınlığa, ekonomik krizin işçiler üzerinde yarattığı “Bu koşullarda yüzde 10 bile alırsak başımızın üstüne koyalım” anlayışına işaret edebileceği gibi, “En son sözleşmede iyi bir orana imza attık ama ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların zararını bize ödettikleri için aldığımız zam 2 ay içinde kuş kadar kaldı. O yüzden daha iyi bir sözleşme hazırlayıp onu imzalatmalıyız” anlayışının dipten gelen dalgasının sessizliği de olabilir dersek ikisi de yanlış olmaz. Çalıştığımız arkadaşlar arasında bu iki görüş birbiri ile kafa kafaya gidiyor. Çay, yemek molalarında toplusözleşmeyi konuşurken en son sigaraya, çaya gelen zamlar, elektriğe benzine yapılan zamlar üzerinden geçinebilmek için iyi bir zam almak gerektiği konusunda hepimiz hemfikir oluyoruz.
1500 kişinin çalıştığı fabrikada kredi borcu olmayan yok denecek kadar az. Kredimizi aile bütçesini sarsmadan ödememizin tek yolu ise mesaiye kalmak oluyor. Ama mesai paraları yatırılırken fark ediyoruz ki bütçemiz sarsılmasın diye mesai yaparken, bir üst vergi dilimine girmişiz ve yaptığımız 7 fazla mesainin 4’üne devlet tarafından el konmuş. Bunun sonucunda ise biz cehennem gibi sıcakta 16 saat mesai yaptığımızla kalıyoruz.
Sözleşme sürecine ilgili bir diğer sıkıntımız ise sendikamız Türk Metal’in yaptığı anket çalışması dışında hiçbir hazırlığıyla ilgili bilgimiz olmaması. İş yeri temsilcileri ve şube yöneticilerinin sözleşme süreciyle ilgili güç biriktirmesi gereken böyle bir zamanda sanki çok normal günlerden geçiyormuşçasına eski usul, temsilcilik odasından çıkmadan sendikacılık yapıyorlar. Bunun sonucunda biz işçiler sözleşme sürecini patron sendikası ile Türk Metal arasında geçecek bir süreç olarak algılıyoruz. Sıra iş bırakma, mesaiye kalmama, fabrika içerisinde yürüyüş yapma gibi eylemlilik süreci başladığında ise sendikacılar işçileri sürece dahil olmamak ve sahip çıkmamakla suçluyorlar.
Sadece bizim fabrikamızda değil, hemen hemen her fabrikada durum bu. Bu yüzden biz metal işçileri olarak çok geç olmadan kendi kırmızı çizgilerimizi belirlemeliyiz.
- Tüketim mallarına yapılan zamlar ve işçilerin üzerine yıkılmış olan krizin tüm etkilerini göz önünde bulundurarak yüzde 40’ın altında bir zam önerisini kabul etmemeliyiz.
- Bizim için çok ciddi maddi zorluklar yaratan vergi diliminin ya tümden kaldırılmasını ya da yüzde 10 gibi bir seviyeye sabitlenmesini sağlamalıyız.
- Sendika ünite sorumlularının olduğu fabrikalarda aktif hale getirilmesini, olmayan fabrikalarda ise en kısa zamanda seçilmesini, bu şekilde hem sendikal birlikteliğimizi güçlendirirken hem de sözleşme sürecinde daha etkin olmanın önünü açabilmeliyiz.
Bize yapılacak olan kriz söylentilerini kulak arkası etmeliyiz. Kriz var diyen fabrikalar üst üste yeni bölümler açıyor, yeni makineler alıyor, ihracat şampiyonu oluyor, en hızlı büyüyen bilmem kaç firma arasında ilk 3’e giriyorlarsa kusura bakmasınlar bu kriz sadece bizim sırtlandığımız bir krizdir. Biz işçilerin bu krizden çıkmasının tek yolu ise birlikte mücadele etmek ve ne istediğimizi bilmekten geçiyor. Saygılarımla...