CHP'li Ali Şeker: İstanbul’daki birlikteliği yarınlara taşımak gerekiyor

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Diyarbakır

Görevden alınarak yerlerine kayyum atanan Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı’ya gerçekleştirdiği ziyareti değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, belediye başkanlarının hukuksuz bir şekilde görevden alındığını ve seçme ve seçilme hakkının yok sayıldığını dile getirdi. Şeker, “Nasıl yerel seçimlerde bir arada durarak AKP’nin İstanbul’a ve büyük şehirlere ihanet ettikleri sürece son verdiysek bundan sonrasında da o birlikteliği yarınlara taşımak gerekiyor” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve CHP PM Üyesi İlhan Cihaner’in olduğu heyet geçtiğimiz günlerde yerlerine kayyum atanan Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı’ya destek ziyaretine gelmişti. Şeker, ziyaretleri Evrensel’e değerlendirdi.

"HARCAMALAR İÇİŞLERİ BAKANLIĞI KONTROLÜNDE"

Sürecin iki boyutu olduğunu söyleyen Şeker, “Birincisi, 31 Mart’ta seçilen belediye başkanlarıyla ilgili 1 Nisan’da hemen kayyum atanmasına yönelik yazışmalar başlıyor. Bir boyutu bu iddiaların hiç birisi savcılık tarafından iddia edilmiyor, propaganda araçları tarafından iddia ediliyor. Ve belediyelerin bütün harcamaları yeni bir sistemle İçişleri Bakanlığının kontrolünde doğrudan merkezi olarak yapılıyor ve onun üzerinden gidiliyor. Personelin maaşları bankalar üzerinden gidiyor ve bu belediyelerin bir aktarım yapması söz konusu değil. Söz konusu olmadığı gibi ve belediyelerin ciddi bir ihaleleri de yok, genel olarak bu dönemde borç ödedikleri ortada” dedi.

"BELEDİYELERE AÇIK KUMPAS DAVASI"

31’inde seçilip 1 Nisan’da bu işlemin başlatıldığı ve 16 Nisan’da mazbatanın verildiği bir durumda niyetin açık bir şekilde muhalefetin kazandığı belediyelerin bir bir alınması olduğunu vurgulayan Şeker, “Bu işler HDP’nin kazandığı büyükşehir belediyelerinden başladı. Bunun arkasında sandığın yok sayıldığı, sandıksız bir Türkiye’nin hedeflendiği bir süreci Türkiye’ye dayatmak var. Eğer bir görevden alma olacaksa bu görevden almanın kesinleşmiş mahkeme kararıyla suçun ilgili muhataba söyleyip savunması alındıktan sonra varsa bir suç, onun üzerine meclis içerisinden bir başkanın seçilmesi seklinde olabilir. Kaldı ki göreve daha henüz yeni başlamış olan kişilerin hiçbirisinin savcılık kayıtlarının olmaması ve isnat ettikleri suçların seçime girdikten önce açılan dosyalar olduğu ortadayken bu açık bir şekilde belediyelere kumpas davasıdır” diye konuştu.

"SEÇME VE SEÇİLME HAKKINI YOK SAYAN SÜREÇ"

Barışçıl, demokratik hakların korunması yönünde her türlü şiddet içermeyen demokrasi savunusunun yapılması gerektiğini belirten Şeker, iktidarın kadınlara tahammülsüzlüğünün  siyasette de olduğunu söyleyerek, “Eş başkanlık sistemini 2014’te AKP Siyasi Partiler Kanunu’na soktu. Şimdi de bu durumu suç unsuru olarak gösteriyor. Suç icat etmeye çalışıyor. Kendi aldığı kararı kendisi yok sayıyor. 19 Ağustos kayyum darbesiyle muhalefetin seçme ve seçilme hakkını yok sayan süreci başlatıyor. Yani ya iktidarı seçeceksin ya da iktidarın seçtiği kayyum tarafından yönetileceksin diyen bir AKP var” dedi.

"DEMOKRASİ DİYENLER BİR ARADA OLMALI"

İktidarın muhaliflerin bir araya gelmesinden korktuğunu vurgulayan Şeker, “Muhaliflerin bir araya geldiği, barış dediği 10 Ekim Ankara Mitingi’ni bir katliamla cezalandırdılar ve Davutoğlu bir açıklama yaptı. ‘Terör olaylarıyla ilgili açıklama yapsam millet içerisine çıkamazlar’ dedi. Biz biliyoruz ki o dönemde o katliamlara göz yumuldu. O barış diyenlerin bir araya gelmesi engellenmek istendi. Türkiye’de yaşayanlar demokratik gelecek için bir araya geldiğinde iktidarın kabusu başlıyor ve iktidar demokrasi, laiklik, insan hakları, özgürlükler ve barış diyerek bir araya gelenleri dağıtmak için operasyonlar düzenliyor. Bu operasyonları boşa çıkartmak gerekiyor. Bu operasyonların boşa çıkması için demokrasi diyenlerin daha güçlü bir şekilde bir arada bulunması gerekiyor. Sandığa saygı gerekiyor. Hukuk kurallarına herkesin riayet etmesi gerekiyor. İktidarın bugün sopası haline gelmiş yargı dahil herhangi bir suçlamayla ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı dahi ortaya koymadan insanlar görevden alınıyor.  Sadece o başkanlar değil meclis üyeleri de bu görevden alınıyor. Burada niyet apaçık şekilde ortadadır” dedi.  

Demokratik olarak muhalefetten yana hakkını kullananlara iktidarın tahammülünün olmadığının altını çizen Şeker, “İktidar sandıksız bir Türkiye hedefinde. Sandıksız bir Türkiye faşizm demek, demokrasinin gasbı demek, muhalefetin seçtiklerinin yok hükmünde sayılması demek. Türkiye’nin bunu kabul etmesi faşizme teslim olması demektir. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunun için de bir arada güçlü bir şekilde durmalıyız. Nasıl yerel seçimlerde bir arada durarak AKP’nin İstanbul’a ve büyük şehirlere ihanet ettikleri sürece son verdiysek bundan sonrasında da o birlikteliği yarınlara taşımak gerekiyor. İktidarın hedefi uzun vadede merkezi iktidarı elinde tutabilmek adına bir sindirme, baskı ve çatışma dayatmak. Bunu Türkiye’de yaşayan hiç kimse istemiyor. Barışçıl bir şekilde haklarını savunuyorlar. Mardin’de insanların açıklama yapmalarına dahi izin vermiyorlar. Bu Türkiye adına bir utançtır. Demokrasi mücadelesi vermek herkesin hakkıdır. Türkiye’nin her yeri demokrasi için mücadele alanıdır. Türkiye’nin bir tarafını laboratuvar olarak kullanıp daha sonra tüm Türkiye’de yaygınlaştıran bu demokrasi karşıtı hamlelerin önünü kesmenin yolu her nerede antidemokratik uygulama olursa karşısında durmaktır” dedi.

Türkiye’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde bu tür provokasyonların yaşandığı dönemlere şahitlik ettiğini ifade eden Şeker, “Biz Türkiye artık barışına kavuşsun ve Kürt sorununu bir daha konuşmamak üzere çözsün, parlamento da görevini yapsın diyoruz.” açıklamasında bulundu.

Diyarbakır’da kayyuma karşı yapılan eyleme emek cephesinden destek