Ahmet Türk: Darbeyi meşrulaştırmak için iftira atıyorlar
Yerlerine kayyum atanan Mardin, Diyarbakır ve Van belediyeleri eş başkanları Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı ve Bedia Özgökçe Ertan İstanbul’da gazetecilerle bir araya geldi.
Fotoğraf: MA
Meltem AKYOL
İstanbul
Görevden alınarak yerlerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı ve Van Büyükşehir Belediye Eş başkanı Bedia Özgökçe Ertan İstanbul’da gazetecilerle bir araya geldi.
Yaşanan süreci “Siyasi darbe” olarak nitelendiren belediye başkanları, hedefi Kürtler değil demokrasi oluğunu vurgu yaparak, “ortak mücadele çağrısı yaptı. Toplantıda konuşan Ahmet Tük, Mardin belediyesi ile ilgili çıkan haberlere yanıt verdi. 220 bin liralık faturanın bütün belediyenin faturası olduğuna dikkat çekerek, “Kendi yaptıklarını gizlemek için çarpıtmaya sarılıyorlar. Her şeyin belgesi vardır elimizdir” dedi. Türk "siyasi darbeyi meşrulaştırmak için bize iftira atıyorlar" dedi.
AHMET TÜRK: SİYASİ DARBEDİR
Toplantıda ilk sözü alan Ahmet Türk, yaşanan süreci bir siyasi darbe olarak nitelendirdi. Türk, görevden uzaklaştırma yazılarının 1 Nisan'da yazıldığını hatırlatarak, kayyum atamalarının “doğru” olduğunu yansıtmak için bir algı oluşturulmak istendiğini söyledi. Türk, “Aslında görülüyor ki kayyum için hazırlıklar 1 Nisan’da yapılmış, eğer İstanbul’da belirsizlik olmasaydı kayyumlar daha önce atanacaktı. İstanbul'da belirsizlik olduğu için bu süreç uzadı. Şimdi de darbeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Daha seçimden önce Cumhurbaşkanı görevden alma söyleminde bulunuyordu. Burada bir algı operasyonu yapılıyor, birilerini düşman ilan ederek muhalefeti susturmak için bize iftira ve yalanlarla suçlamalar yapılıyor. Böyle bir siyaset yürütüyor. Burada bu iftiralarla, ötekileştirme ile halkı ikna etmeye çalışıyorlar” dedi.
BEGO'NUN DÜKKANINDA 2 KALIP SABUN YOK
“2014 yılında belediye başkanlığına seçildiğimde, Mardin daha yeni büyükşehir olduğu için, bütün belediyelerin borcu bize yazıldı” diye devam eden Türk şunları söyledi: “Kayyum atanana kadar borçları temizledik 62 milyon borç kaldı. Sonra kayyum geldi 620 milyon borç bıraktı. Diğerlerini açıklamıştık zaten. Şimdi “farklı yerlere para aktarılıyor” iddialarında bulunuyorlar. Kürtçe bir atasözü var “Bego'nun dükkanında 2 kalıp sabun yok” diye. Belediyenin durumu budur. Nereye ne aktarmışız açıklasınlar. Biz demokratik siyasete inanıyoruz. Biz halkımıza hizmet için varız. Makam koltuk derdimiz yoktur, herkesin kardeşçe yaşadığı bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Demokrasiden kopmuş iktidarlar ise birilerini düşman ilan ederek kendi iktidarını sürdürmeye çalışıyor. 20 milyon Kürt maalesef bugün potansiyel tehdit olarak görüyor. Bu politikanın halklarımız arasında kutuplaşmayı farklı bir boyuta vardıracağından endişe ediyoruz. Ama bunun çözüm olmayacağı açıktır. Toplumu kucaklayacak bir siyaset ortaya çıkacak. Bu yüzdendir ki bütün baskılara gözaltılara-cezalara rağmen demokratik siyasette devam ediyoruz” diye konuştu.
DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI: SÜRECİ ANCAK ORTAK MÜCADELE DEĞİŞTİRİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis açıldıktan sonra harekete geçileceği türünden açıklamalarına da değinen Türk, “Bugün ne ile karşı karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Yarın milletvekilleri ile ilgili bir süreç yaşanabilir, bunu biz engelleyemeyiz ama demokrasiye inanan farlı ideolojilerde-düşüncelerde olanlar ortak demokratik değerlerde buluşarak bunu engelleyebilir. Sürecin değişmesini de ancak böyle sağlayabiliriz. 46 yıldır aktif siyasetin içerisindeyim. Çok zorlu süreçler yaşadım ama hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Bugün de öyle düşünüyorum. Demokrasiye inananlar, demokrasi güçleri bir araya gelerek süreci değiştirebilirler” ifadelerini kullandı.
Seçim sürecini hatırlatan Tük, “Biz CHP’ye değil demokrasiye destek verdik. Şimdi beklediğimiz budur. Konu demokrasidir” dedi.
"KENDİ İŞLERİNİ GİZLEMEK İÇİN ÇARPITIYORLAR"
Belediye ile ilgili çıkan haberlere de yanıt veren Türk, “4 ay Mardin'de belediye başkanlığı görevini yürüttüm. Belediye başkanı seçildiğimizden buna yana 220 bin liralık bir fatura çıkmış, bu bütün belediyenin faturası. Orhan Sarıbal ile çıkarılan fatura da doğru değil, küçük bir lokanta da yemek yedik, onların çok acelesi vardı. “Mardin Belediyesinde 7500 liralık su içilmiş” diyorlar. Günde 300-500 insan geliyor. Her şeyin faturası elimizde. Biz kayyumun icraatlarını daha önce açıkladık. Sadece Cumhurbaşkanının gelişinde 332 bin lira araç tutulmuş. Yemekler verilmiş, İçişleri Bakanının geldiği yemekte 4 bin 240 kişi katılmış deniyor. Ama Mardin'de 800-900 kişilik salondan daha büyük salon yok. Hediyeler zaten ortada, her şeyin faturası var bende imzalı. Silver Altın diye bir kuyumcudan alınmış. Dükkan sahibi kim, babası belediyede daire başkanı olan bir kişi, her şey bundan alınıyor. Sayın Cumhurbaşkanı, 136 bin liralık bir hediye görünüyor, buna inanmıyorum. Milletvekilleri ile faturalar var gönderdim iki tanesine, biz yemek yemedik diyorlar ama şimdi konuşamıyorlar. Naylon fatura olduğunu düşünüyoruz bunların. Şimdi bunlar ortadayken 220 bin liralık masraf diyorlar günde 300-500 kişi bizi ziyaret ediyor. Çay ikram ediyoruz, çikolata ikram ediyoruz, uzaktan gelirse yemek ikram ediyoruz. Bunlar da ortadadır.”
Hediye meselesi ile ilgili 2 ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da randevu talep ettiklerini söyleyen Türk, “Ben sayın Cumhurbaşkanımdan randevu talep ettim bundan 2 ay önce bu faturayı sormak için. Özel kalem müdür bana döndü İstanbul olabilir mi diye. Ama şimdi bunları örtbas etmeye dönük bir şey var. Müfettiş göndereceğiz deniyor, daha önce de geldi bunları gördü müfettişler ama yazmadı. Ben şimdi çağrı yapıyorum tarafsız bir heyet gelsin biz de gidelim. Araştıralım. “Ahmet Türk iftira atıyor” diyorlar, belgeler olmasa ben böyle bir açıklama yapabilir miyim? Ben devletin gadrine uğramış bir insanım. Bana neler yapabileceklerini biliyorum, iftira atar mıyım? Belgeler olmasa ben bunları söyleyebilir miydim, Ahmet Türk iftira ediyor diyorlar” diye konuştu.
SELÇUK MIZRAKLI: 19 AĞUSTOS SIRADAN BİR HADİSE DEĞİL
Daha sonra söz alan Selçuk Mızraklı ise yaşanan süreci "Gobbels’in propaganda tekniklerini kullanılıyor" benzetmesi ile anlattı. "Bir yalan ve iftira kampanyasıyla arkasında bu türden işlemler tesis edildi" diyen Mızraklı, "1 Nisan günü yazılar düzenlenmiş. 19 Ağustos sıradan bir hadise değil. Şüphesiz sadece biz değil herkesin atak bir tutum izlemesi gerekiyor. Tarafını belli etmesi gerekiyor" dedi.
"Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor" diyen Mızraklı, "Sorun sadece iktidar uygulamaları ya da muhalefet değil. Bir olağanüstü dönemin amansız bir biçimde uzatılması ile karşı karşıyayız. Sizler bundan 5 sene önce muhtarların bile görevden alındığı haberleri duyar mıydınız? Veya belediye meclis üyelerine dönük bu tür tutumlar olur muydu? Ama bugün görüyoruz.
İktidar elindeki gücü muhalefeti tasfiye etmek için kullanıyor:
İtibarsızlaştırma, ötekileştirme, şeytanlaştırma. Ne derseniz deyin. Bunu yapıyor. Buna karşı ortak bir karşı koyuş gerekiyor" dedi.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN: HALKI BİZE KARŞI KIŞKIRTIYORLAR
Mızraklı’dan sonra konuşan Bedia Özgökçe Ertan da kendilerine dönük yalan ve iftiralarla bir süreç yürütüldüğünü belirterek medyanın bir bölümün kendilerine söz hakkı vermediğini söyledi. Yalan kampanyaları ile halkın bir bölümünü kendilerine karşı kışkırtıldığını söyleyen Ertan kayyum sürecinde karşılaştıklarını şu sözlerle değerlendirdi:
"Bizim belediyelerde 25 yıllık birikimimiz var. En önemlisi de kadınların sosyal hayata erişimi kolaylaştıran bütün hizmetleri var etmek, şiddet mücadelesini yürütmek ve bunun mekanizmalarını yürütmek istedik. Geçen dönemde büyükşehirlerde kadın müdürleri oluşturduğumuz birimler vardı. Ayrıca yine kadınların desteklendiği alanlarda birçok alanda kayyum atandıktan hemen sonra kapandı. Alo Şiddet Hattı dahi kapatıldı. Kadın belediye otobüs şoförleri taciz edildikleri için ayrılmak zorunda kaldı ya da görevlerinden alındı. Bizim başka çalışmalarımız da olacaktı. Kayyum süresince o bina herkese kapalıydı. Yıllar sonra belediyeler halkın evi olma işlevini sürdürmeye başlamıştı." (İstanbul/EVRENSEL)