Diyarbakır'da 1 Eylül çağrısı: Artık ölümler olmasın!
Yaklaşan 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesi Diyarbakır’da yurttaşlarla konuştuk. Kürt halkının iradesinin yok sayıldığını belirten yurttaşlar, savaşın sonlanmasını ve iradelerinin tanınmasını istiyor.
Fotoğraf: Evrensel
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Diyarbakır
Bir tarafta belediyelere kayyumlar atanırken diğer tarafta da sınır ötesi operasyonları gündemde. Yaklaşan 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesi ise miting hazırlıkları devam ediyor. Başta Diyarbakır ve Van’da olmak üzere pek çok merkezde miting düzenlenmesi planlanırken Diyarbakır’daki “Onurlu barış için demokratik çözüm” mitingi için yapılan başvuru kabul edildi. İstasyon Meydanı’nda düzenlenecek miting, saat 15.00’de başlayacak. Miting öncesi Diyarbakırlılarla 1 Eylül'ü ve kayyumları konuştuk. Kayyumlarla Kürt halkının iradesinin yok sayıldığını belirten yurttaşlar barışın gelmesini ve iradelerinin tanınmasını talep ediyor. Yurttaşlar ayrıca “Bir taraftan iş yok bir taraftan savaşlar devam ediyor. Önce bu sorunlar çözülsün. Bir ağacı yetiştirmek bile basit değildir, bir çocuğu yetiştirmek nasıl basit olsun? Artık ölümler olmasın” çağrısı yapıyor.
"İRADEMİZİ GASBETMESİNLER"
40 yıldır savaşın sürdüğünü belirten Yesure Tufan, “Hakkari, Şırnak, Van, Diyarbakır… Buralarda her yerde karakollar yapılıyor. Ormanlarımız, bahçelerimiz yanıyor. Ülkede sürekli bir savaşa hazırlık var. Bu durumlar varken ülkede barış var diyebilir miyiz?” diye soruyor.
Barış istediğini belirten Tufan, “Biz beyaz tülbentli anneler olarak 40 yıldır savaş bitsin, barış olsun diye bağırıyoruz. O kadar olaya rağmen hâlâ çocuklarımız, geleceğimiz için barış olsun istiyoruz. Gönlümüz çocukların ölmesine razı değil. Bizim belediyemizi, irademizi teslim etsinler. Biz oyumuzu iktidara vermedik, irademizi gasbetmesinler” diyor.
"KÜRT HALKININ TALEPLERİNİ GÖRÜN"
Kayyumun mevcut süreçten bağımsız düşünülemeyeceğini ifade eden Yusuf Gündüz ise “Şu anda Kürt halkının iradesine kayyum atadılar. 1 Eylül Barış Günü’ne giderken bizim dileğimiz başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki halklar olarak, barış temelinde, demokratik bir ortamda, herkesin kendi dili, kendi kültürü ile bir arada yaşayabildiği bir ülkedir. Bizim bu taleplerimiz insani haklardır. Türkiye’de şu an tam bir dikta rejimi var. Devlet tarafından Türkiye kaotik bir ortama sürükleniyor. Bu kaotik dönemleri aşmak için demokrasi ve barış taleplerimiz var. Hükümete sesleniyorum: Eğer demokrasiyi, insan haklarını düşünüyorsanız, 1 Eylül yaklaşıyor, burada Kürt halkı eziliyor, kürt halkının talepleri var, artık yeter, menfaatleri bırakın ve halkın taleplerini görün” diyor.
"KİMSE ÖLMESİN İSTİYORUZ"
En büyük taleplerinin barış ve iradelerine saygı duyulması olduğunu vurgulayan Erdoğan Zana da “Savaştan bize bir fayda gelmemiştir. Ölümle bir yere varılmaz. Kürt halkı tarafından uzatılan bir el vardır, artık onun tutulması gerekir. Barış istiyoruz ama nasıl bir barış? Tüm halkları kapsayacak bir barış olması lazım. Bu ülkenin sadece bir kesimini kapsayan bir barış olmaz” diyor.
1 Eylül’e giderken iktidarın kapsayıcı olması gerektiğini söyleyen Zana, “Biz kendi özümüzde yaşamak istiyoruz. Artık kan dökülmesin. On binlerce insan öldü, bir sürü insan göç etmek zorunda kaldı. Bir ağacı yetiştirmek bile basit değildir, bir çocuğu yetiştirmek nasıl basit olsun? Çocuğu büyütüyorsun, o kadar emek veriyorsun sonra bir liralık bir kurşunla ölüyor. Artık ölümler olmasın, bir uzlaşma sağlansın” ifadelerini kullanıyor.
"BİR TARAFTAN İŞSİZLİK, BİR TARAFTAN SAVAŞ"
Sınır ötesi operasyonlarının masrafının kendi ceplerinden çıktığını belirten Mehmet Durak ise “Operasyonların ne Suriye’deki halklara ne de buradaki halklara bir faydası var. Çözüm sürecinde kısmi de olsa bir barış sürecine gitmiştik. Sonra Erdoğan ‘Ben bu müzakereyi tanımıyorum, buzdolabına kaldırıyorum’ dedi. Bu gidişatın ülkeye faydası yok. Bu politikalar bizi savaşa sürükler. Bu topraklar hepimizin toprağı. Bu topraklarda bizim de emeğimiz var. Eş başkanları görevden alırsan, kayyum atarsan bunun adı savaşta ısrar etmektir. Bu politikalardan vazgeçilmesini, kayyumların gitmesini istiyoruz” diye konuşuyor.
Haksız gerekçelerle kayyum atandığını söyleyen Ramazan Yılmaz da “Hiçbir haklı gerekçe olmadan belediye başkanları görevden alınıp yerlerine kayyum atandı. Hiçbir belge gösteremiyorlar. Mardin’de kayyum dönemine dair o kadar usulsüzlük ortaya çıktı, gene hiçbir açıklama yapamıyorlar bunlara dair. O kadar işçi işinden oluyor. Kimse ilelebet iktidarda kalamaz. Bu politikalarda ısrar ederse kendisi de iktidarda kalamaz” diyor.
Ülkede hem siyasi hem ekonomik sorunların olduğunu vurgulayan Yılmaz, “9 milyon işsiz var, ülkenin bir tarafında savaşlar devam ediyor. Çocuklarımıza bakamıyoruz. Bir taraftan iş yok bir taraftan savaşlar devam ediyor. Önce bu sorunlar çözülsün. Bu ülkenin içindeki ekonomik sorunlar ve savaşlar çözülsün. 1 Eylül’ün o zaman bir anlamı olur” çağrısı yapıyor.