Eğitim Sen Başkanı: Bakan aynı şeyi çocukları için söylüyor mu?
"İş garantili meslek liseleri" vaadine Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan’dan tepki geldi: Milli Eğitim Bakanı ya da herhangi bir bakan aynı cümleyi kendi çocukları için kullanıyor mu?
Fotoğraf: DHA
Burcu YILDIRIM
Ankara
Yeni eğitim-öğretim yılını konuştuğumuz Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, eğitimin giderek daha fazla özel okullara ve cemaatlere devredildiğini, bütçeden ayrılmayan paylarla yükün velilere yüklendiğini, öğretmenlerin esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerine mahkum edildiğini anlattı. “Paran kadar eğitim” anlayışının yoksul aile çocuklarını daha fazla eğitimden uzaklaştırdığını ifade eden Aydoğan, “‘İş garantili meslek liseleri’ diyorlar ama eğitim hakkının temel ilkesi tek başına iş edinmek değil. Eğitim hakkı çocuğun, toplumun, doğanın, ülkenin üstün yararınadır. Milli Eğitim Bakanı ya da herhangi bir bakan aynı cümleyi kendi çocukları için kullanıyor mu” diye sordu.
AKP iktidarıyla birlikte genel eğitim politikasının özelleştirildiğini ve kamusal eğitimin adım adım ortadan kaldırıldığını ifade eden Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “2001’lerde özel okullar kamu okullarına oranla yüzde 2’ydi. Şu anda tüm okul türlerinde yüzde 25, orta öğretimde yüzde 35’e kadar çıkmış durumda” dedi. Anayasada eğitimin devlet sorumluluğunda olduğunun üçüncü kişilere devredilemeyeceğinin yer aldığını belirten Aydoğan, eğitimin özel okullar ve çeşitli cemaatlere devredilmesinin suç olduğunu söyledi.
Kamu okullarına ayrılmayan bütçelerin teşvikler adı altında özel okullara aktarıldığını belirten Aydoğan, kamu okullarının da bağış, kurs, kayıt, katkı payları adında birçok kalemde toplanan paralarla dershaneleştirildiğini dile getirdi. Aydoğan, “Milli Eğitim Bakanlığı ve iktidar tarafından eğitime bütçeden en büyük kalemin verildiği açıklamaları yapılıyor ama öğrenci sayısıyla birlikte değerlendirdiğimizde, verilerin doğru olmadığını görüyoruz. Eğitime ayrılan bütçenin yüzde 85’e yakını zaten eğitim emekçilerinin maaşını karşılayabiliyor. Kalan dilim ise çok az. Okulların temizlik ihtiyaçlarından tutalım da kırtasiye ihtiyaçlarına kadar veliler üzerinden bağış adı altında toplanıyor. Her sene başında bu konuda soruşturmalar açıldığı söyleniyor ama bu soruşturmaların sonuçları açıklanmıyor. Ayrıca toplanan bu paralar sadece idarecilerin aldığı bir tutum değil. İl ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ve Bakanlıktan bağımsız işlemiyor bu süreç” diye konuştu.
"BAKAN KENDİ ÇOCUĞU İÇİN AYNI ŞEYİ DİYOR MU?"
Türkiye’de uygulanan eğitim politikalarının “paran kadar eğitim” anlayışıyla sürdürüldüğünü belirten Aydoğan, “Yoksul aile çocuklarının her geçen yıl örgün eğitimden çok hızlı bir şekilde çekildiğine tanıklık ediyoruz ya da bu çocuklar meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezleri üzerinden yapılan değişikliklerle ucuz iş gücü olarak görülüyor. ‘İş garantili meslek liseleri’ diyorlar ama eğitim hakkının temel ilkesi tek başına iş edinmek değil. Eğitim hakkı çocuğun, toplumun, doğanın, ülkenin üstün yararınadır. Milli Eğitim Bakanı ya da herhangi bir bakan aynı cümleyi kendi çocukları için kullanıyor mu” diye konuştu. Örgün eğitim dışına çıkan 1 milyon 300 bin çocuk olduğunu ve dört gün sanayiye gidip bir gün okula giden çocukların sayılmadığını anlatan Aydoğan, “Her geçen gün açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı artıyor. Öğrencilerimiz için karanlık bir tablo ve böyle bir süreçte yeni eğitim öğretim yılına giriyoruz” diye konuştu.
"TERCİH DEĞİL, AÇIKTA KALMAMAK İÇİN YAZDILAR"
Bakanlık tarafından öğrencilerin yüzde 99’unun tercih ettiği okula yerleştiği açıklamasının koca bir yanılsama olduğunu vurgulayan Aydoğan, hâlâ herhangi bir okula yerleşemeyen çok sayıda öğrenci olduğunu söyledi. Aydoğan, “Açıkta kalma kaygısı yaşadığı ve alternatifi olmadığı için diğer okul türlerini yazmak zorunda kaldılar. Ayrıca şehir değişmeksizin veli ve öğrencilerin birinci tercihi akademik liseler olan fen ve Anadolu liseleri, güzel sanatlar, sosyal bilimler, spor liseleri oluyor. Eğer yerleşemiyorsa meslek liseleri, meslek liselerine de yerleşemiyorsa imam hatip liseleri tercih ediliyor. Bu verileri de bakanlık kaynaklarından aldık” dedi.
OKUL TÜRLERİ ARASINDA EŞİTSİZLİK
İmam hatip ve meslek liseleri kontenjanları boşken Anadolu ve fen liselerindeki talebi karşılamak için bazı yerlerde ikili eğitime geçilmesini ise eğitim hakkı ihlali olarak nitelendiren Aydoğan, öğrencileri birbirinden ayrıştıran bir uygulama olduğunu söyledi. Aydoğan şöyle devam etti: “Öğrencilerimiz sabah karanlığında derse girip akşam karanlığında çıkmak zorunda kalıyor. Başlı başına bir güvenlik sorunu yaşıyorlar, dinlenme hakları ellerinden alınıyor. İmam hatibe giden öğrencilere son derece büyük olanaklar ve kaynaklar aktarılıyor ama diğer liselere bu imkan sağlanmıyor.”
ÖĞRETMENLERE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA DAYATILIYOR
Eğitim emekçileri açısından da tablonun her geçen gün kötüye gittiğini anlatan Aydoğan, “OHAL KHK’leriyle gece yarısı işlerinden edilen öğretmenlerin yaşadığı hukuksuz süreç devam ediyor. Öğretmenler iş güvencesi kaygısı yaşıyorlar. OHAL komisyonları işletilmiyor. Yine 15 Temmuz’dan sonra 80 bini aşkın arkadaşımız sözleşmeli ve güvencesiz olarak atandı. Başta mazerete dayalı tayin hakkı olmak üzere çok ciddi hak kayıplarıyla da karşı karşıyalar” dedi.
MEB’in 80 bin öğretmen ihtiyacı olduğunu açıklamasına rağmen 2002 yılından bu yana 17 bini aşkın köy okulunun kapatıldığına dikkat çeken Aydoğan, “Okulsuz ve öğretmensiz yüz binlerce öğrencimiz varken ücretli öğretmenlik adı altında da arkadaşlarımız asgari ücretin altında kölelik koşullarında çalıştırılmaya mahkum ediliyor. Öğretmenler kadrolaşmayla birlikte baskı altında ve kaderleri idarecilerin iki dudağı arasına sıkıştırılmış durumda” diye konuştu.
Eğitime dair tüm süreçlerde öğretmenlerin söz ve karar aşamalarında olması gerektiğini belirten Aydoğan, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğin kaldırılması, tüm öğrenciler için de kamusal eğitimin hayata geçirilmesi ve bilimsel eğitimi yok sayan uygulamaların ortadan kaldırılmasını istediklerini söyledi.