Barolar, Saray'da değil Adliye'de açıklama yaptı: Kuvvetler ayrılığı yok edildi
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen yeni adli yıl açılışını boykot eden 52 baro arasında yer alan Ankara, Diyarbakır ve İzmir Barosu, Adliye önünde basın açıklamaları düzenledi
Fotoğraf: Evrensel
Yargıtay Başkanlığı’nın Cumhurbaşkanlığı Saray’da düzenlediği yeni adli yıl açılışında töreni boykot eden 52 baro arasında yer alan Ankara, Diyarbakır ve İzmir baro üyeleri adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Adli Yıl Açılış Töreni'nin Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılmasını boykot ederek katılmayan Ankara Barosu, Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması düzenledi. Baro avukatlarının da katıldığı açıklamayı Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan yaptı.
Sağkan, temel hak ve özgürlüklerin Türkiye’de yok edildiğini belirterek, “Bağımsız bir savunma tarihin her döneminde baskı, tahakküm ve hukuksuzluğun panzehiridir. Ülke tarihinin kriz anlarında gördüğü kaotik hukuk düzeni KHK’lar ve kararnameler araç yapılarak savunma hakkının sınırlandırılması suretiyle olağanlaştırılma eğilimindedir. Türkiye’de kadınlar, çocuklar, LGBTİ+ bireyler, hayvanlar, dağlar, ormanlar kısaca yeryüzünün güçlülerinden olmayan herkes, istisnası olmayan bir adalete susamıştır ve susanan adalete avukatlar da dahildir” dedi.
"HUKUK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"
Yargının bağımsız olması gerektiğine vurgu yapan Sağkan,“Önümüzde yeni adli yıl açılışı var. Üzerimizde cübbelerimiz, cübbelerimize görünmez bir zırh yaptığımız ilkelerimiz ve cesaretimizle hukuk adına hukuk için mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz avukatlar her türlü tahakkümün ve tahakküm örüntüsünün karşısındayız. Bugün buradaki bağımsız duruşumuz, bizi var eden en kutsal sebebimiz olmasının yanı sıra, yargının bağımsızlığının koşulu ve öncüsü olduğunun da farkındayız” diye konuştu.
"BAĞIMSIZ YARGI OLMADAN SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ"
Cumhurbaşkanı Külliyesi'nde yapılan adli yıl açılışına katılmama nedenleri olarak bağımsız yargıyı işaret eden Sağkan, “Adli yıl açılışı illa bir sarayda olacaksa bu adliye sarayları olmalıdır. Yürütmenin çatısı altında yapılan adli yıl açılışı hukuka zarar verir. Bugün Cumhurbaşkanı önünde ifade hakkının sınırlandırıldığı söylenebildi mi? Yargı bağımsızlığını sağlamadığımız sürece hiçbir sorun çözülmez” ifadelerinde bulundu.
DiYARBAKIR BAROSU: YARGI ÇÖZÜM ÜRETMEK YERİNE, SORUNUN PARÇASI OLDU
Diyarbakır Barosu da adli yıl açılında Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması düzenledi. Burada konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, “Tarafsızlık ve bağımsızlığını yitiren, yargıç güvencesi konusunda ağır yaralar alan yargının, bu duruma karşı bir tepki geliştirememesi, adeta boyun eğmesi, kısa vadede bu sorunu aşamayacağımızı göstermektedir. Yargı, memleketin sorunlarını çözmek bir yana, kendisi sorunun bir parçası haline gelmiştir. Türkiye yargısının en kronik sorunu, iktidar bloğu ile zihinsel ve fiziksel yakınlığıdır” dedi.
Diyarbakır Barosu eski başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden geçen 3 yıl 9 aya rağmen cinayetle ilgili ortada bir şüpheli dahi olmadığını belirten Aydın, baronun kendi imkanlarıyla soruşturma makamına sunduğu bilirkişi raporlarına rağmen, bu dosyadaki cezasızlık politikasının devam ettiğini söyledi.
Kadın cinayetleri, çocuk istismarlarının artık hayatın olağan bir parçası haline geldiğini belirten Aydın, “Devlet, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesini uygulamaya gayret etmesi gerekirken, korumalar sağlayan bu mevzuat aleyhinde propaganda yapmaktadır. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarları konusunda kolluğun, savcıların ve hakimlerin eğitilerek uzman kolluk birimleri ve ihtisas savcılıkları ve mahkemeleri ihdas edilmelidir” diye konuştu.
"SEÇİLMİŞLER GÖREVE İADE EDİLMELİ"
OHAL'de çıkarılan KHK ile yapılan düzenlemenin, belediyelere kayyum atanmasının önünü açtığının altını çizen Aydın, “2016 yılında 94 belediyeye kayyum atanmıştır. 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde bir kez daha HDP’nin kazandığı Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediyelerine illerin valileri kayyum olarak atanmıştır. Halk iradesini hiçe sayan, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne olan inancı tümüyle ortadan kaldıran bu idari darbeyi kabul etmiyoruz, kınıyoruz. Bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı, ulusal ve uluslar arası hukuk mekanizmalarına başvuracağımızı buradan duyuruyoruz. OHAL döneminde çıkarılan bir KHK hükmüne dayanılarak tesis edilen bu işlem geri alınmalı, seçilmiş belediye başkanları derhal görevlerine iade edilmelidir” dedi
"EN ÖNEMLİ KAZANIMLARDAN BİRİ ÇÖZÜM UMUDU"
Bu ağır tablonun en başat sebeplerinden birisinin Kürt sorunundaki şiddet sarmalı ve çözümsüzlük politikası olduğunu belirten Aydın, sadece güvenlikçi yaklaşımlar, Kürtçeye tahammülsüzlük, cezasızlık politikaları, kayyum atamaları ve siyasetçilerin tutuklanmasıyla halkların barış içinde yaşamasının tehdit altında olduğunu ifade etti. Aydın, bugüne kadarki kazanımlardan en önemlisinin Kürt sorununun şiddet dışı araçlarla çözümü konusunda toplumda ortaya çıkan umut olduğunu belirten Aydın, “Küllenmiş bu umudu yeniden canlandırmak için çözümün tarafları, Kürtler, yaşadığı coğrafyaya bakılmaksızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir yöntemle birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıdır. Temel amaç toplumsal barıştır. Barış, ısrarla ve inatla talep edilmelidir” ifadelerini kullandı.
İZMİR BAROSU: BAĞIMSIZ YARGI OLMADAN, ADALETİN SAĞLANABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL
İzmir'de de adli yıl açılış töreni İzmir Adliyesi protokol kapısı girişinde yapıldı. Törene İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre, İzmir Adli Yargı Komisyon Başkanı İbrahim Korkmaz, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın, hakim, savcı ve avukatlar katıldı.
Burda konuşan İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel avukatlar ve bağımsız yargı olmadan adaletin sağlanabilmesinin mümkün olmadığını dile getirek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yalnızca kendimiz için burada değiliz elbette. Mesela sokaktaki vatandaşın hakları için buradayız, seçim sandıklarında hakları gasp edilenler için, verdikleri oy sandığa yansımadığında, oyları karşılığını bulmadığı için mücadele eden insanların sesiyiz. 10 Ekim’de katledilen barış savunucularının sesiyiz. Soma’da yerin yüzlerce metre altında yakılan işçilerin sesiyiz. İş cinayetlerine kurban edilenlerin sesiyiz. Kadın sığınma evlerinde sekiz binden fazla kadının bulunduğu bir ülkede, her gün sokakta katledilen kadınların, ölmek istemiyorum diyerek çığlık atan kadınların sesiyiz. Ayşe Paşalı’nın, Şule Çet’in, Münevver Karabulut’un, Özgecan’ın, Emine Bulut’un ve isimsiz binlerce kadının...
İstismara uğrayan çocukların sesiyiz. Onların haklarını korumak için buradayız. Aladağ’da yakılan çocukların sesiyiz aynı zamanda. Çünkü bütün yurttaşların aslında adaletten alacakları var. Bu sacayağının bir parçası olarak bizler, gerçekleri söylemekte, sonuna kadar gerçeğin ardına düşmekte kararlıyız. Avukatlar olarak bunu yapacağız. Ama şunun da farkındayız; yargıçlarımız ve savcılarımız olmadan, hep birlikte mücadele etmeden, önce kendimizi özgürleştirmeden, başkalarını özgürleştirebilmemiz mümkün değil." (HABER MERKEZİ)