Doç. Dr. Berk Esen: Türkiye göç dalgasına maruz kalabilir
ABD’nin İdlib’i bombalamasını değerlendiren Doç. Dr. Berk Esen: Bunun Türk askerini bölgede bir ateş çemberinin içine attığını ve Türkiye’yi büyük bir göç dalgasına maruz bırakacağını söyleyebiliriz.
Fotoğraf: DHA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Suriye rejiminin tek taraflı ateşkes ilan ettiği İdlib’i ABD’nin bombalamasına Rusya’dan sert bir tepki gelmediğini belirten Doç. Dr. Berk Esen, Türkiye dış işlerinin de sessiz kaldığını ifade etti. İdlib’de radikal İslamcı grupların çekilmesi için Rusya ile Türkiye arasında 2 yıldır süren görüşmeleri de hatırlatan Esen, “Büyük ihtimalle Türkiye’ye bırakılmış bu işi şimdi Rusya’nın hava desteğiyle Esad güçleri yapıyorlar. Tabi bunun Türk askerini bölgede bir ateş çemberinin içine attığını ve ileriki zamanlarda Türkiye’yi büyük bir göç dalgasına maruz bırakacağını söyleyebiliriz” dedi.
Esen; Lübnan Hizbullah’ı ile İsrail arasındaki çatışmaya ilişkin de, “Bu çatışmayı aslında Suriye iç savaşının bölgede yarattığı dalgalanmanın iç siyaseti bu aralar hayli karışık iki ülkede yarattığı artçı şok olarak okumamız mümkün” dedi.
Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berk Esen, ABD’nin İdlib’i bombalaması ve Lübnan ile İsrail arasındaki gerilimi gazetemize değerlendirdi. İdlib’in şu an Esad rejiminin ülkede kontrol etmediği en büyük şehir olduğu için hayli stratejik ve sembolik bir öneme sahip olduğunu ifade eden Esen devamla şunları söyledi: “Bölgede Rusya’nın desteğiyle birlikte Esad rejim güçleri bir süredir Türkiye’nin destek verdiği bazı örgütler de dahil olmak üzere isyancı gruplar karşısında ciddi bir ilerleme kaydetmişti. Özellikle son 2 aydır muhalif güçlerin Esad rejimine destek veren ordu karşısında geri çekildiğini ve Rusya’nın yaptığı bombardımanlarda ağır kayıplar verdiğini görüyorduk. Bu aynı zamanda bölgedeki birkaç gözlem noktasında konuşlanmış olan Türk askerini de bir ateş çemberinin içine sokmuştu. ABD’nin İdlib’i bombalaması işte bölgede zaten devam eden bu yoğun çatışmaların üstüne geldi. ABD, İdlib’in kuzeyinde konuşlanmış olan el Kaide’ye yakın grupları bombaladığını açıkladı. Bu hamlenin bölgedeki siyasi durumu temelden değiştireceğini sanmıyorum. Her ne kadar Rus bazı yayın kaynaklarından bu bombalamaya yönelik tepki gelse de Kremlin sert bir pozisyon almadı. Dolayısıyla iki taraf arasında bu konuda önceden bir görüşme yapılmış olabilir. Zaten ABD hükümetinin Kuzey Suriye dışında bir etkinlik kurma arzusunun da olduğunu sanmıyorum. Türk dış işleri de takip edebildiğim kadarıyla bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.”
İdlib konusunda asıl kaygı duyan tarafın Türk hükümeti olduğunu anlatan Esen şunları söyledi: “2 senedir Türkiye ve Rusya bölgedeki radikal İslamcı grupların bölgeden çekilmesi konusunda görüşmeler yürütüyorlar ve Türk tarafı bu konuda çeşitli güvenceler verdiği için Rusya, Türk askerinin bölgedeki birkaç gözlem noktasında konuşlanmasına izin verdi. Fakat Rus hükümetinin bu konuda Türk hükümetinin üstüne düşen hamleleri yapmadığını ve radikal grupları hâlâ Türk sınırına daha yakın bir alana kaydırmadığını biliyoruz. Büyük ihtimalle Türkiye’ye bırakılmış bu işi şimdi Rusya’nın hava desteğiyle Esad güçleri yapıyorlar. Tabii bunun Türk askerini bölgede bir ateş çemberinin içine attığını ve ileriki zamanlarda Türkiye’yi büyük bir göç dalgasına maruz bırakacağını söyleyebiliriz.”
‘SURİYE İÇ SAVAŞININ İKİ ÜLKEDE YARATTIĞI ARTÇI ŞOK’
Hizbullah ve İsrail’ın karşılıklı saldırılarıyla ilgili ABD’nin İran’ı suçlayan ve İsrail’i destekleyen açıklamasına ilişkin Esen şu değerlendirmede bulundu: “İsrail ile Hizbullah arasında Lübnan’da gerçekleşen çatışma bölgede 2006 yılındaki Hizbullah-İsrail savaşından sonraki en büyük kriz oldu. O sene varılan ateşkes sonrası iki taraf da sert açıklamalar dışında birbirlerine saldırmamıştı. Bu nedenle geçen hafta sonu yaşanan gelişmeleri önemsiyorum. Suriye’de hayli faal bir etkinliğe sahip olan Hizbullah, iki savaşçısının bölgede İsrail’in bombalaması sonrası hayatını kaybetmesiyle birlikte İsrail’i tehdit etmişti. Akabinde İsrail’e yönelik Hizbullah saldırısına da İsrail ordusu sert bir karşılık verdi. Krizin ileride daha da büyümesi bölgedeki istikrarsızlığı iyice arttıracak ve hatta İsrail ordusunu bölgeye müdahale etmeye kadar götürecek bir etkisi olabilir. Lübnan iç savaşı sonrası İsrail’in ülkenin güneyini uzun bir süre kontrol ettiğini biliyoruz. Benyamin Netanyahu hükümeti Hizbullah’ı İran’dan sonra bölgede kendine yönelmiş en büyük ikinci tehdit olarak kabul ediyor. Bu çatışmayı aslında Suriye iç savaşının bölgede yarattığı dalgalanmanın iç siyaseti bu aralar hayli karışık iki ülkede yarattığı artçı şok olarak okumamız mümkün.”
NETANYAHU ÇATIŞMAYI FIRSATA ÇEVİRMEK İSTİYOR
İsrail’de nisan ayında yapılan genel seçim sonrası kurulan İsrail parlamentosunda Netanyahu bir türlü yeni hükümeti kuracak desteği sağlayamadığı için yaz başında yeniden seçim kararı alındığını hatırlatan Esen, “Dolayısıyla bu ay içinde İsrail’de tekrar seçimler yapılacak. O tarihe kadar güvenlik kartını oynamak isteyen Netanyahu’nun dış politikada daha sert bir çizgi takip etmesi ve bu tarz çatışmaları fırsata çevirmeye çalışması şaşırtıcı olmayacaktır. Lübnan’da ise zaten iç savaştan beri devam eden istikrarsız yapı Suriye’deki iç savaşın bölgeye yayılması sonrası iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu tabloda Hizbullah’ın bir süredir güç kazandığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.