04 Eylül 2019 12:19

Karaburun Bilim Kongresi ‘işçi sınıfı ve iktidarı mücadelesi’ tartışmasıyla başladı

'Marksizm, Kriz, Sınıf ve Mücadele' başlığıyla düzenlenen Karaburun Bilim Kongresinin ilk oturumunda işçi sınıfı ve iktidar mücadelesi konuşuldu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Karaburun Bilim Kongresinin ilk oturumu Rosa Luxemburg anısına, 'Marksizm, Kriz, Sınıf ve Mücadele' üst başlığıyla başladı. Karaburun Belediyesinin büyük salonunda 250 katılımcının yer aldığı ilk oturum KHK ile ihraç edilen Dilek Karabulut'un açılış konuşmasıyla başladı. "Karaburun Bilim Kongresi üniversitede üretilemeyen bilgiyi üretebilmek ve tartışabilmek temelinde şekilleniyor" diyen Karabulut, kongrenin en önemli amacının bilgiyi sokağa aktarmak olduğunu vurguladı.

‘YA SOSYALİZM YA BARBARLIK’

Yürütücü Melda Yaman Rosa Luxemburg'un tarihsel değerine dikkat çekerek, "Rosa Luxemburg devrimciliği teorik bir altyapıya sahipti. Her zaman için sınıf mücadelesinden ve devrim fikrinden vazgeçmedi. İlk doktora yapan kadınlardandı Rosa. Polonya'nın kapitalistleşme sürecini inceledi" diye konuştu. Rosa Luxemburg'un gerektiğinde tüm hayatını 'kaderin terazisine' fırlatmaktan çekinmediğini vurgulayan Yaman, "Ya sosyalizm ya barbarlık şiarını biz de kongremizde benimsiyoruz" diye konuştu.

Ahmet Haşim Köse, ütopik sosyalistlerin eşitlik kavramını ahlâki temel üstünden şekillendirdiğini ama Marx'ın felsefesinin hazırlanışına önemli katkıları olduğunu hatırlattı.  "Marksizmin temelinde üretim ilişkileri aynı zamanda değişim dönüşümün hareket kuralıdır. Marksizmin omurgasıdır. Sınıf ve sınıf mücaledesinin ta kendisidir" diyen Köse, sınıf mücadelesinin doğasında sınıf çelişkisinin yer aldığını vurguladı. Köse, "Süreklilik kavramı Marks'ın diyalektiğinde hep anın, geçmiş ve gelecek ile zamanda bağını anlatır" dedi. Marks'ın sınıf mücadelesinin içini doldururken özgürlük mücadelesini eşitlik mücadelesine dönüştürdüğünü vurgulayan Köse, ütopik sosyalistlerden farklı olarak, sınıfı var eden ilişkiler yok edilmedikçe devrim ya da ihtilal olsa dahi bunun yetersiz kalacağını, sorunun sınıf iktidarını kurmak olduğunu vurguladı.

MARKSİZMDEN UZAKLAŞMAK İKTİDAR OLMAKTAN UZAKLAŞMAKTIR

Günümüzde başta Avrupa solunun ve genel anlamda solun, Marksizm’den ve sınıf mücadelesinden uzaklaştığını hatırlatan Ahmet Haşim Köse, radikal demokrasi gibi tezlerin de iktidar olma niteliğinden uzaklaşma olduğunu belirtti.

"Günümüzde neoliberalizmin göçmen sorununda olduğu gibi tüm ülkelerde emekçileri baskıladığını ama mekansal olarak tamamen mülksüzlüğe savurduğunu görüyoruz" diyen Köse, sınıf mücadelesinin daha evrensel bir perspektif kazanması gerektiğini söyledi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise sermayenin neoliberal dönemde kendisini var olabilecek en iyi sistem olarak sunduğunu hatırlattı ve "İşçi sınıfının kalmayacağını, işçi sınıfının dünyayı değiştirme sürecinin ortadan kalktığını iddia etti" diye konuştu. Faşizan yönetimlerin, mülksüzleştirme ile birlikte tüm dünya ölçeğinde ortaya çıktığını hatırlatan Çerkezoğlu, "Elveda proletarya kitaplarının yazıldığı bu süreçte proleterleşmenin büyüdüğünü görüyoruz" ifadelerini kullandı.

'NEOLİBERALİZM İŞÇİ SINIFININ YENİLGİSİ ÜZERİNE KURULDU'

Türkiye'de neoliberal dönemin en katı uygulayıcısının AKP iktidarı olduğunu hatırlatan Çerkezoğlu, "Bu dönemde sendikal haklar ve sosyal güvenlik hakları geriledi. Bireysel işçi hakları baskılandı, emeklilik artık bir hak olmaktan çıkarıldı" diye yaşanılan süreci anlattı. AKP döneminde büyük bir mülksüzleştirme süreci yaşandığını vurgulayan Çerkezoğlu, "Ücret ile çalışanların nüfusa oranı arttı ama örgütlülüğü düştü. Özal döneminde yağmacı özelleştirmeler yapıldı ama Türkiye'de özelleştirmenin yüzde 88'i AKP döneminde oldu. Düşük faiz politikası, ucuz döviz politikası ile rıza üretimi sağlanırken bunun sonucu emekçilerin yüksek borçlanması oldu. Bu dönemde asgari ücret ortalama ücrete çevrildi. Ama yine de asgari ücret reel olarak artarken gelir dağılımından gereken payı alamadı ve işçiler yoksullaştı. Grev hakkı fiilen ortadan kaldırıldı" diye konuştu.

İşsizliğin hem dünyada hem de Türkiye'de en büyük sorun haline geldiğini hatırlatan Çerkezoğlu, "Proletarya nicel ve nitel olarak olağanüstü büyürken, hem sendikal hem siyasal örgütler tarihin en zayıf dönemini yaşıyor. Neoliberalizm işçi sınıfının yenilgisi üzerine kuruldu. İşçi sınıfının iktidara çıkmamasını amaçladı. Bunun için önümüzdeki en önemli sorun örgütlenme sorunudur" diye konuştu.

AKŞAM OTURUMU: KRİZ BİR DÖNEMİN SONU

Karaburun Bilim Kongresinin ilk günündeki akşam oturumunda ise 'Sınıf ve Kuram' tartışıldı.

Umut Can Yıldız, 'Eşitlik Mücadelelerine İdeolojik Bir Saldırı Olarak Biyolojik Kadercilik: Evrim Kuramının Çarpıtılması ve Genetik Belirlenimcilik' sunumunda, "Google'da gen yazıp bir arama yaparsanız suç geni gibi bugün hala güncel haber bulabilirsiniz' diye söze başladı.  Kaderci olan bu yaklaşımın 1990'larda gen bulacağını umduğunu hatırlatan Yıldız, “Gen sayısının 20 bine varmadığını görüyoruz” dedi. Kalıtımın genoma doğru geçtiğini düşünmenin yanlış olduğunu belirten Yıldız, "Hücreden hücreye geçtiğini düşünmek daha doğru" diye konuştu.

KRİZ KAVRAMININ İKİ YÖNÜ

Ali Yalçın Göymen, 'Kriz, Kapitalist Ütopya ve Devrim' sunumunda, kriz kavramının iki yönü olduğunu vurguladı ve "Kriz iki anlama gelir: İlki belirli bir dönemin sonu, diğeri ise bir karar alma ifadesidir. Bir dönemin sonu olma hikayesi ile ilgili elimizde çok fazla veri var" dedi.

Kapitalistlerin krizin iki yönünü birlikte düşündüğünü belirten Göymen, kapitalizmin krizleri kullanarak kendisini var edebildiğini söyledi. Göymen, "Zihinlerimizi yeniden kodlayarak, emek gücümüzü kendi silahı yaparak, algımızı ayrıştırarak bizi yönetiyor. Kapitalist ütopyanın temeli bizleri yalnızlaştırılmış sermaye otomatları haline getirmek" diyerek sözünü sonlandırdı.

Baran Gürsel ise, 'Sınıf Mücadelesine Ruhsal Perspektiften Bakmak: Sınıfın Bilinçdışı ve Sınıfın Özdeşimsel Aşamaları' sunumunda "Bazı yasal, sayısal, toplumsal konular da üretimin bir parçasıdır. Aslında insanlar üretime özel unsurlarını bırakarak girmezler. Onları var eden bu unsurlar da üretim ilişkilerinin bir parçasıdır" diyerek başladı.

Örgütsel süreçlerin sınıf deneyimi kavramını, işçilik durumunu sembollerle tercüme ederek benzeştirdiğini vurgulayan Gürsel, "Oysa sınıf dediğimiz süreç işçileştirme anı ile başlayıp yıkılmasıyla biten süreçtir” dedi.

SINIFIN HİKAYESİ TOPLUMUN HİKAYESİ OLMALI

Ruhsal anlamda bir diğer işçilerle özdeşleşme kurulması gerektiğini belirten Gürsel, "Sınıfın hikayesini toplumun hikayesi yapma arzusu, sınıf belleğini tarih yapma arzusu tam da bu anlamıyla önemlidir. Ekim Devrimi ya da Gezi'nin bazı anları, işgal eyleminin kendisi, bu yanıyla aslında alternatif bir düzen kurma niteliğini taşır" ifadelerini kullandı.

Karaburun Bilim kongresi, Nergis Çay Bahçesinde düzenlenen 'Red' belgeselinin gösterimi ve yönetmeni Kadir Akın söyleşisiyle devam etti. İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Aladağ’da hastane var, doktor yok!

SONRAKİ HABER

Birleşik Metal-İş MESS Grup Sözleşmesi için yüzde 34 zam isteyecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa