Hegemonya mücadelesinde bir meydan iki figür: Bir yanda AKM, diğer yanda Taksim Camii

Anıl YURDAKUL
İstanbul

“Tarihe ihtiyacımız var ama bilgi bahçesindeki 

şımarık aylakların ihtiyaç duyduğundan 

farklı türde olanına ihtiyacımız var.”

                                             Nietzsche

 

09 Eylül 2019 19:44
Görsellerin büyük halini görmek için üzerine dokunun
.

Paylaş

1830 Temmuz Devrimi’nin ilk çatışmalarının akşamında Paris’teki çeşitli meydanlarda bulunan saat kulelerine birbirinden bağımsız olarak aynı anda ateş açılmıştır, günü ve saati durdurmak için…

AKM’nin yıkılma kararının çıktığı ve tam karşısına Taksim Camii’nin inşa edildiği günlerde fotoğraf makinemi alarak her hafta iki inşayı -birinin yıkılışını birinin inşasını- fotoğraflamaya başladım. Amacım; her ‘Şimdi’de ortadan kaybolma riski bulunan geçmişin geri getirelemez imgesini kurtarmaktı!

Taksim Meydanı’nın dokusuyla oynanmasının temelinde  itaat etmeyen, hükümet açısından güvenilmez olan başına buyruk bir kitle ve ‘Meydan Korkusu’ yatmaktadır. İnkar edilemez ki bu meydanı bozacak olan -yapan olduğu gibi- liberal sanat adıyla da bilinen ‘Mimari’dir. Mimari ise her zaman gücün tahsisi için hizmet etmiştir. 

Bilinçli bir şekilde yapılan bu yapı, tarihin ileri sürecinde zamanı geri sarma işlevi amacıyla yapılmıştır. Hangi süreçte, hangi kitlelerin değişimine yol açarak bu sürece gelinmiştir? Taksim Meydanı çevresine göz attığımızda Karaköy-Galata ve Beyoğlu göze çarpar. Son yıllarda ise bu bölgeler hızla değişerek dönüşüm sağlamıştır. 

Karaköy; denizcilere, hamallara, sokak çocuklarına, sefillere-Victor Hugo’nun kolektif gruplarına ev sahipliği yapmış olan tarihi bir liman olarak Freud’un ‘Tekinsiz bizi hep evimizde hissettirir’ sözünü gururla taşırdı. Lakin Galataport projesiyle ‘kontrolsüz batakhaneler’ yerlerini popüler olmayan azınlığa,  yüksek entelektüellerin arka bahçesine bırakacak!

Galata Kulesi ve Tünel’i kapsayan alan ressam atölyeleri, kitapçılar, plakçılar, müzik aletleri satan dükkanların oluşturduğu kolaj ev sahipliği yapıyor. Kolajın müdavimleriyse ‘Alışverişin estetik bir deneyim olduğu’nu düşünen, kapitalizmin neferi olan bireyler...

Tünel’in ötesinde yüksek teknoloji ürünü olan metro istasyonu, kalabalığı besleyecek birey doğuruyor İstikal Caddesi’ne. Caddenin kalabalığı; işçi, zengin, fakir, kaçak, kadın-erkek, müzisyen, radyocu, evsiz, rapçi, arabeskçi, punkçı, hipster, asker kaçağı, turist çetesi, mülteci, trans, mülteci trans, ressam, bohem, sanat simsarı, seramikçi, KHK’li akademisyen, şair, memur, asistan, amatör, miskin, münzevi bireyler, kaynaşarak sözü Edgar Allan Poe’ya bırakırlar: “Tek amaçları kalabalığın arasında yol almak gibi görünüyordu.” 

Michel Foucault “Gemisiz medeniyetlerin hayalleri kurur, casusluk maceranın, polis de korsanların yerini alır” demektedir. Hayal dünyasına yelken açan gemilerin limanı olan kitapçıların, alternatif mekanların kapatılması Beyoğlu’daki kitlelerin hayallerini kurutmuştur.

Tarlabaşı, ‘kentsel dönüşüm’ ile travma karşısındadır. Yerlerinden edilenler çöpten atık toplayamayacak -belediye toplayacaktır. Gündelik yaşayamayacak, yoksul dayanışmasından yoksun kalacaktır, midye toplayıp evde pişeremeyecektir, çalgıcılık yapamayacaktır, çalgıcı kahvesinde iş bekleyemeyecektir. Ne mi yapacaktır; ‘kibarlaşacak’, aidat ödeyecek, işsiz kalma lüksünden mahrum kalacaktır...

BİLİNÇ TEKELİ

Taksim Meydanı’na gelenlerin ilk gördüğü yapılardan biri -Taksim Camii inşası öncesinde- Aya Triada Klisesi’dir. Lakin bu kilise göze çarpmaz, rahatsızlık vermez, bir anlamda gözü sıyırarak meydanının doğal dokusunu taşır. Taksim Camii ise mimari pastişinin olmaması, meydanın doğal dokusuna aykırılığı estetik bağlamda meydan ziyaretçisini rahatsız ediyor. AKM’nin, karşı çıkan seslere kulak tıkayarak, inatla yıkılışı (meydandaki heykeli kaldırmaya gücü bulunmadığından) ve AKM karşısına estetik yoksunu, meydan dokusuna aykırı Taksim Camii’nin inşaası siyasi bir mesajdır: “Bilinç tekeli’ iktidarın elindedir ve meydan gözetim altındadır. Meydanlar tehlikelidir, ‘Taksim Meydanı’ tüm meydanlardan daha tehlikelidir. Meydanda toplanan ‘Kontrol edilemez olan kitle’ devrime sürüklenebilir. Unutulmamalıdır ki tarihsel süreçte devrimlerin tohumu meydanda atılır. 

DÖNEMİN ‘MÜHÜRLERİ’

Taksim Camii ile Çamlıca Camii’nin  yapımlarının ortak noktaları, AKP sözcülerinin dile getirmeye çalıştıkları gibi’ dönemin mührü’ olmalarıdır. Hüküm sürenler, galip gelmişlerin mirasçılarıdır. Günün hükümdarları, bugün yerde yatanların üzerine basarak yürüdükleri zafer merasiminde boy gösterirler. Ganimetlerine ise insanlar ‘kültürel miras’ adını verir (Kültürel miras ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte sözünü ettiğimiz yapılar Mimar Sinan ile karşılaştırıldığında ne derecede bir miras bırakacakları kuşkuludur). Bu caminin inşasında çalışan işçilerse Marx’ın “Emeği dışında hiçbir mülkiyeti olmayan bir insanın, mülkiyet sahibi insanların kölesi” sözünü söyletecektir.

AKM-Taksim Camii çekişmesi tarih sayfalarına psikolojik-fiziksel saldırı yağmuru altında yazılmaya başlandı. 

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

Paylaş

 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa