10 Eylül 2019 18:15

Pınar Bilir: Kaz Dağı düşerse “vahşi madencilik” ülkeyi işgal edecek

Kaz Dağları Dosyası | Su ve Vicdan Nöbeti’nde yer alan yaşam alanı savunucusu Pınar Bilir Kaz Dağları direnişini yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Pınar BİLİR

1996 yılından beri ilişkili olduğum Çanakkale’de çevre mücadelesine 2016 yılında dahil oldum.

Adım Pınar Bilir, Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü mezunuyum, ikinci üniversite olarak Dış Ticaret okudum, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Coğrafya bölümünde yüksek lisansa başladım ancak bu mücadele sürecinde tezime yeterli ilgiyi gösteremedim ve şu sıralar atılmış olmalıyım. Ancak yüksek lisans eğitimi sürecinde iklim değişikliği, AB uyum süreçleri konusunda ağırlık çalışmalarda bulundum ve eğitimler aldım.

2016 yılında oğlumun sağlıklı bir çevrede büyümesi için İstanbul’dan Çanakkale’ye taşındık, 2016 yılı sonlarında bir projenin saha çalışmasını yaptım. Proje, “STK’lerin çevre savunuculuğunda ne kadar etkin oldukları”na ilişkindi. Bu çalışmanın sorularını hazırladım, görüşülecek kişileri belirledim ve sahada çalışma yaptım. Balıkesir ve Çanakkale’de aktivistlerle, odalarla, sendikalarla, akademisyenlerle görüşmeler yaptım ve her bir projeyi yerinde gözlemledim.

Çanakkale Lapseki Biga hattı boyunca termik santral çöplüğüne dönmüş, Kazdağı ve yöresi madencilik çöplüğüne dönmüş bir şehir. Lapseki Biga hattı boyunca fiili olarak çalışan 5 termik santral var ve 10 dan fazla proje var, yine Lapseki Şahinli Köyü’nde TÜMAD Madenciliğe ait bir altın madeni çalışmakta ve Kaz Dağı yöresinde de metalik madencilik ruhsatı olarak 30 ruhsat alanı var. Bir şehir için tüm bu “yatırımlar” aslında bir yok oluştur.

Şu an mücadelesini verdiğimiz Kirazlı Altın ve Gümüş İşletmesi direnişi aslında Kaz Dağı ve yöresindeki 30 metalik madencilik içinde direniştir. Burada direniş zayıfladığı anda biliyoruz ki “leş kargaları” üşüşecektir ve bu yaşam adına bir soykırım olacaktır.

Kirazlı’da şirket 2017 yılında fiili olarak çalışmaya başladı, ilk önce ağaç kesimiyle sahayı ormansızlaştırdılar, orman örtüsünü yok ettiler şimdide alanın coğrafyasını değiştirmekteler. Bizler Su ve Vicdan Nöbeti’ne başladığımız 26 Temmuz günü dört taleple sahaya çıktık, ormansızlaştırmanın son bulması, kesilen ağaç sayısının tespiti; şantiye çalışmasının durması; sahayı cehenneme çeviren karara imza atanların yargılanması; Kirazlı dahil 30 metalik madencilik ruhsatlarının iptal edilmesiydi. Nöbet tuttuğumuz süreçte taleplerimize ilk cevap veren Tarım Orman Bakanlığı oldu ve gayri ciddi bir yöntemle İddia 1, İddia 2, İddia 3 şeklinde Twitter'dan doğru bildiğimiz gerçekleri şirket adına savundu. Kesilen ağaç sayısının 13.400 olduğunu, bu sahanın Kaz Dağına 40 km uzaklıkta olduğunu, alanın tekrar rehabilite edileceğini bildirdiler. Sonrasında da Doğu Biga Madencilik aynı açıklamayı tekrarladı. Oysa ki Çanakkale tarım ve turizm kentidir, yüzde 54’ü ormandır ve bu projeler ormanlık alanlara denk gelmektedir, bu projeler milyonlarca metreküp su tüketmektedir, bu projeler tonlarca kayacı öğütmekte, milyonlarca yılda oluşan toprağın yok olmasına sebep olmaktadır. En son cevap vermesi gereken bakanlık ilk cevap veren olmuştur. Belki de ÇED’e ilk oluru veren de.

Bizler Anayasanın 56. Maddesinin bize verdiği yetki ile sağlıklı çevrede yaşam hakkımızı korumaya çalışıyoruz. Bunu korumanın da biz vatandaşlara verilen bir ödev olmasından hareketle ödevimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Aslında bu anayasa maddesi bize direnişimizin haklılığını ve doğru yolda olduğumuzu da gösteriyor. Bizler başımıza ne geleceğini gayet iyi biliyoruz. 2006 yılında Bergama direnişinde Bergama düşerse Kaz Dağı düşer dendiği noktada biz de şimdi görüyoruz ki Kaz Dağı düşerse Türkiye’nin her bir noktasında konuşlanmış olan “vahşi madencilik”in ülkeyi işgal edeceğini düşünüyoruz. “Her yer Kaz Dağı Her Yer Direniş” aslında her bir noktanın savunulması gerektiğinin bir mesajı. Anadolu’nun can damarlarından Murat Dağı tehdit altında, Munzur tehdit altında, Hasankeyf yok olmakta, Samsun’da, Zonguldak’ta sondajlar yapılmakta, Bergama’da, Cerattepe’de madenler çalışmakta ve yenileri için çok değerli ekosistemin parçaları tek tek ruhsatlandırılmakta. Elbette ki biliyoruz ki krizin bir sonucu olarak sıra dağı taşı satmaya geldi. Tam bir batağa doğru gitmekteyiz, Kaz Dağı çok değerli bir ekosistem, Kirazlı’da Kaz Dağı’nın karasal ekosisteminin bir parçası. Tam bu çalışma sahası Çanakkale’nin tek içme ve kullanma suyu kaynağının 14 km uzağında ve su toplama havzasında. Ağır metallerin açığa çıkacağı, asit kaya drenajı ile içme, kullanma sularımıza ağır metallerin karışacağı bir sistemle çalışacak olan altın madenciliği bir sömürüdür, sonuçları da soykırımdan başka bir şey değildir.

Altın madenlerinde hiçbir arıtma tesisi olmadığı bilindiği için vahşi madencilik olarak geçmektedir, çok düşük tenörlü mikro parçacıklı altına ulaşabilmek için siyanürlü çözeltilerle ayrıştırma yapılacaktır. Açık ocak, yığın liçi sistemiyle çalışacaktır. Siyanürlü çözeltiler buharlaşacak, yağışlarla ve rüzgarla da sınırsız bir şekilde her yere ulaşacaktır. Daha şu aşamada yüksek bir erozyona sebep olmuştur. Çanakkale ayrıca 1. derece deprem kuşağındadır ve atık havuzu barajının taşması, barajın yıkılması hangi önlem alınırsa alınsın zararının engellenmesi mümkün değildir.

Bizler, taleplerimiz karşılanana kadar Su ve Vicdan Nöbeti’ne devam edeceğiz, yolu yöntemi, eylem şekli Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi çatısı altında birlikte hareket etmeye karar vermiş olan yıllardır mücadelenin içinde yer alan sivil toplum kuruluşları, dernekler, odalar, sendikaların ortak kararı ile belirlenmektedir. Koordinasyon Kurulu olarak bunu kamuoyuna ve basına deklare etmekteyiz. Mücadelenin yerel direnişle yükselmesinden ve destekle güçlenmesinden yanayız. Herkesin yerelde direniş ağlarının örmesinin ve dayanışma yöntemlerinin geliştirilmesini önemsiyor ve tüm yerel direnişçilerin bir araya gelip Ankara’da ortak ses olması gerektiğini düşünüyorum. TBMM’de yaşam adına kararlar çıkması gerektiğini düşünüyorum. Siyaset üstü dediğimiz aslında bu olayların sonuçlarından herkesin etkileneceği için yoksa diğer açıdan aslında tam da siyaset yapıyoruz. Suyun, yaşamın, yaşam hakkının siyasetini yapıyoruz. Bedelinin ödenemeyeceği sonuçların olacağı bu talan siyasetinin son bulmasını istiyoruz. Birlikte üretim ve tüketim dinamiklerinin üretilmesini istiyoruz.


BURHANİYE / EDREMİT KÖRFEZİNDE EKOLOJİK YIKIM

Burhaniye Çevre Platformu

Şirketin adı TÜMAD Madencilik San. Ve Tic. AŞ. Nurol Holding’in bir şirketi. Madenin yeri Balıkesir İli İvrindi İlçesi Değirmenbaşı Mah.(köyü), Küçük Ilıca Mah.(köyü) ve Burhaniye İlçesi Karadere Mah.(köyü), Korucaoluk Mah. (köyü). Maden Değirmenbaşı ve Küçük Ilıca köylerine 3-4 km. Diğer köylerin ise yazın yaşadıkları, tarım yaptıkları yaylalarına çok yakın. Proje alanı orman ve tarım alanlarından oluşmakta. Proje alanında hava kirliği yok. Proje alanı kentsel alanlardan uzak sayılabilecek kırsal bir alan içerisinde.

İlk ÇED başvurusu 2015 yılında yapılmış ve gerçekleşmiş. O dönemde ne yazık ki gereken refleks gösterilememiş. Ruhsat alanı 6.606,37 hektar işletmenin ve ÇED alanı 856 hektar. 10 yıllık bir işletme yapacağını ifade ediyor. Ayrıca 2017 yılında Avrupa Kalkınma Bankasından kredi alınması ve bankanın kredi şartları için ayrı bir rapor da hazırlanmış ve bankaya gönderilmiş. Kredinin ilk diliminin alındığı söyleniyor.

4 ADET CEHENNEM ÇUKURU!

4 açık ocakta cevher çıkarılacak. Ocakların kapasitesi 7.760.00 ton/yıl. Toplamda 75.3 milyon ton cevher çıkarılacak.

Açık ocakların boyutları;

1. Ocak 807,5 m uzunluk, 200-250 m derinlik,

2. Ocak 911,5 m uzunluk,150-200 m derinlik,

3. Ocak 588,2 m uzunluk, 150-200 m derinlik,

4. Ocak 366.9 m uzunluk,130-150 m derinlik

Yani devasa 4 adet krater/cehennem çukuru diye tabir edebileceğimiz çukur açılacak.

EOK (Ekonomik olmayan kaya), bu alana pasa da dediğimiz prosesten geçen yani değerli madenlerin alındığı cevher yığılacak. 100 hektarlık bir alan. Bu alana 3. Ve 4. ocak açılana kadar 54 milyon m3 pasa depolanacak. Yani devasa bir pasa dağı oluşacak. Daha sonra 1. ve 2. Ocak işlevi bitirince pasaların bu ocaklara depolanacağını söylüyorlar raporlarında. Ancak Avrupa Kalkınma Bankası için hazırlanan raporda bu ocakların daha sonra su temini için kullanacaklarını ifade etmişler. (Çukurların yağmur ve karlarla su dolacağını öngörerek.)

Su temini: Hemen belirtelim ki bu havza su zengini. Hem yerüstü hem de yeraltı su kaynakları Burhaniye’de içme ve kullanma suyu olarak kullanılıyor. Özellikle Burhaniye içerisinde mahallelerde çok sayıda çeşme var ve bu çeşmelerden Düdüklü suyu kaynağından gelen kaliteli içme suyu akıyor. Ve ücretsiz. Düdüklü suyu kaynağı, maden havzasında.

İlk raporda yıllık 743.230 m3 su kullanacağını kabul edilmiş. Ancak Avrupa Kalkınma Bankası’na gönderilen raporda kullanılacak su miktarı 58 lt/sn. Tesis 3 vardiya ve 24 saat çalışacak. Bu durumda 1 dk da 3.480 lt, 1 saatte 208.800 lt, 1 günde 5.011.200 lt yani 5.011,2 m3, 1 ayda 150.336 m3, 1 yılda 1.804.032 m3 su kullanılacağı söylenmiş. 10 yıl süreceğini düşünürsek toplamda 18.040.320 m3 su kullanılacak.

BU HAVZADAKİ TÜM KAYNAKLAR TEHLİKEDE

Suyun temini için ilk raporda 3 kuyu açılacağı ifade ediliyor. Ancak 3 kuyudan böyle büyük miktarda su temin edilemeyeceği çok açık. Dolayısı ile bu havzadaki tüm su kaynakları tehlikede. Nitekim Avrupa Kalkınma Bankası için hazırlanan raporda da kuyu sayısını 6 olarak belirtmişler. Özellikle Avrupa Kalkınma Bankası için hazırlanan raporda (ki rapor Golder isimli bir şirket tarafından hazırlanmıştır.) Raporu hazırlayan firma en başta “Bu rapor, mevcut ÇED Raporu ve Golder'e Yatırımcı tarafından verilen bilgilere dayanarak hazırlanmıştır. Golder, bu durum inceleme süreci boyunca üçüncü taraflar tarafından sağlanan bilgilerin doğruluğunu teyit edemez.” demektedir.

Bu durum, şunun için önemli; ilk ÇED hazırlık raporu ile bu rapor bazı bölümlerde ciddi çelişkiler içermekte. (Örneğin su temini). Dolayısı ile TÜMAD kamuyu yanıltmıştır. Bu kamu yöneticileri tarafından fark edilmemiş midir, yoksa göz mü yumulmuştur? Çünkü Avrupa Kalkınma Bankasına gönderilen her iki raporda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sayfasında yayınlanmıştır. (Biz de oradan temin ettik).

Bu raporlarda Avrupa Kalkınma Bankasının kredi kriterleri kullanıldığı için kaçınılmaz olarak vereceği zararlar belirtilmiştir. Örneğin risk alanı içerisine Burhaniye kent merkezini, İvrindi Kent merkezini ve havzadaki yer üstü ve yer altı su kaynaklarını göstermişler. Raporda Türkiye sınırları içerisinde olmadığından doğrudan yazmamışlar ancak Midilli adasının suyu da etki alanı içerisindedir.

KENDİ RAPORUYLA YIKIMI ORTAYA KOYDULAR!

Dolayısıyla TÜMAD kendi hazırladığı raporlarla nasıl bir ekolojik yıkım olacağını istemeden de olsa ortaya koymuştur. Üstelik daha cevherin çıkarılması sırasında ortaya çıkacak ağır metaller ve patlatmalar ile oluşacak tozun bitkilere, hayvanlara ve insanlara zararları göz önüne bile alınmamıştır. Siyanürlü liç yönteminin risklerini yazmayalım bile. Üstelik de bu havza 1. Derecede deprem bölgesi. Olası bir depremde yaşanacak ekolojik yıkımı düşünmek bile istemiyoruz. Tüm bu ekolojik yıkımın yanı sıra, Edremit Körfezi’nde kıyısı olan Altınoluk, Akçay, Edremit, Burhaniye gibi yerleşim yerlerinde artan yaz nüfusu dikkate alınmadan ve kentsel atıklar ileri arıtma uygulanmadan, denize deşarj edilmektedir. Ayvalık’ta ise arıtma tesisi ise dört yıldır çalıştırılmamaktadır. Hızlı ve plansız kentleşme, hayvan çiftliklerinin ve fabrikaların sayısında ve kapasitesinde artışların olması, bölgedeki yüzey sularının /derelerin karasal kirlilikleri de beraberinde denize taşıması, suyun kirliliğinin gözle görünür ve hissedilir olmasına neden olmaktadır. İleri arıtma yapılmadan uygulanmaya konan derin deniz deşarjı ile çukur havzası nedeniyle “Hassas” kategoride olan Edremit Körfezi denizini yakın bir gelecekte “Girilemez” duruma gelecektir. Deniz ekosisteminin yok olmaması için acilen gerekli önlemler alınmalıdır. (İleri arıtmanın uygulanması, hızlı ve plansız kentleşmenin önüne geçmek, derelerin karasal kirleticileri taşımasının önüne geçilmesi gibi)

ÖNCEKİ HABER

Selahattin Demirtaş için mahsupluk başvurusu yapıldı

SONRAKİ HABER

Samsun'da üzerine demir kapı devrilen öğrenci yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa