“Takdir-i idari” bir risk: Asbest
Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği Yöneticisi Kenan Yıldız: Pek çok belediye asbest genelgesine uymuyor.
Görsel: Kenan Yıldız
Özer AKDEMİR
Çevre Şehircilik İl Müdürlükleri tüm ilçe belediyelerine yıkımlarda ve tadilatlarda asbest ve diğer tehlikeli maddelerin raporlanması ve usulüne uygun bertaraf edilmesi için genelge gönderdi. Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Kenan Yıldız bu genelgeye birçok il ve ilçe belediyesinin uymadığını ileri sürerken, asbest tehlikesinin hafife alınmasının ölümcül sonuçları olduğu konusunda uyarıda bulundu.
GÜYA YASAKLANDI AMA...
Isıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere karşı son derece dayanıklı bir mineral olarak bilinen asbestin yasaklanmış olmasına karşın başta evlerimiz olmak üzere gündelik hayatımızda sık sık karşı karşıya kalabildiğimiz bir kanserojen olduğunu belirten Yıldız, “Ülkemizde başta inşaat olmak üzere gemi, otomotiv ve tekstil sektöründe uzun yıllar kullanılmış; marley, içme suyu borusu, levha, kazan, boru kaplamaları, fren ve debriyaj balatası, conta ve asbestli iplik gibi ürünlerin bileşiminde asbest mevcut. Bu ürünlere kontrolsüz yapılacak girişimlerle ortama yayılacak asbest liflerinin solunması, akciğer kanseri, mezotelyoma ve asbestozis gibi ciddi sağlık sorunlarına sebep olduğundan hiçbir düzeyde maruziyetine izin verilmiyor” dedi.
İNTERNETTE BİLE ASBESTLİ ÜRÜN SATILIYOR
Ülkemizde 31.12.2010 tarihinden itibaren her tür asbest mineralinin üretimi, kullanımı ve asbest içeren eşyaların piyasaya arzı yasaklandığını kaydeden Yıldız, asbestle ilgili yalnızca söküm, yıkım, tamir, bakım ve uzaklaştırma işlerine izin verildiğini dile getirdi. Yıkım ve söküm işine başlamadan önce yıkılacak ve sökülecek olan bina, yapı veya gemide asbestli ürün olup olmadığının da tespit edilmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldız şunları söyledi:
“Ancak gerek ithalat gerekse de yıkımlarda asbest güvenliği konularında ilgili kamu otoritelerinin görevlerini yerine getirmedikleri ve gerekli denetimleri yapmadığını görüyoruz. Maalesef ülkemizde internet alışveriş sitelerinde bile asbestli ürün satışı hala devam etmektedir. Ülkemize değişik ticari isimlerle yurtdışından geldiğini düşünüyoruz bu ürünlerin. Diğer yandan ‘amyant’ adıyla asbestin dış ticareti devam etmektedir. Örneğin İstanbul Kimyevi Maddeler Ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ‘İşlenmiş Amyant Ve Karışımları, Mamülleri’ başlığı altında ihracat verilerini https://www.immib.org.tr/tr/online-islemler-istatistikler.html adresinden paylaşmaktadır.”
BELEDİYELERİN CEZA YAZMA YETKİSİ YOK
Asbest riskleri konusunda diğer bir sorun alanının bina yıkımları olduğunun altını çizen Yıldız, “Yıkımda etrafa yayılan asbest lifleri hem işçi sağlığı hem çevre sağlığı açısından önemli bir risk faktörü. Yıkım ve tadilat işlemlerinde asbest içeren materyallerin kırılarak ortama lif salınımı yapması sonucu yıkım sektörü işçileri kadar çevrede yaşayanlar da asbest liflerine maruz kalabilir. Bu ortamlarda solunacak lifler akciğerlerde birikir ve zarar verir; asbestoz, malign mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) ve akciğer kanseri gibi hastalıkları oluşabilir. Asbest envanter raporu isteyen bazı belediyeler var fakat ceza yazma yetkileri yok personel eksiklikleri var. Ayrıca görüştüğümüz bazı belediye teknik personelinin asbesti tehlike olarak görmemesi sadece iş yükü olarak görmesi de çok acı bir durum. En küçük bir konutta bile en az 20 numune alınması gerekirken belediye personellerinin en az 3 -5 gibi hiçbir bilimselliği bulunmayan numune sayılarını beyan etmeleri de ayrı bir sorun” dedi.
HER İLÇEDE YILDA EN AZ BİN TON ASBEST ATIK OLMALI
Asbest analizi yapan laboratuarlarının İş Sağlığı Ve Güvenliği Araştırma Ve Geliştirme Merkezinden (İSGÜM) yetkili olmalarının 31. 03. 2019 tarihinden bu yana zorunlu olduğunun altını çizen Yıldız, buna karşın belediyelerin yetkili olmayan laboratuar raporlarını kabul ettiklerini belirtti. İlçe belediyelerinin yaptırmış olduğu asbest envanter çalışmalarında neredeyse asbest bulunmadığını aktaran Yıldız, “Halbuki her 3 binanın 2’sinde usulüne uygun çalışma yapıldığında asbest bulunacaktır. Büyükşehirlerdeki her bir ilçe belediyesinde 1 yıl içerisinde en az 1000 ton asbestli atık olmalıdır. Bazı belediyelerin 10 binada 1 asbestli bina olduğu, yılda 5-10 ton asbestli atık beyan etmesi asbest konusunda iyi uygulamalar olmadığını gösterir” dedi.
GÜZEL ŞEYLER DE VAR AMA YAVAŞ
Bütün bu olumsuzluklara rağmen güzel şeylerin de olduğunu ama bunların çok yavaş yürüdüğünü belirten Yıldız, “İSGÜM asbest laboratuarlarına yetki verdi ve denetlemeye başladı. TSE'nin çok güzel bir standart çalışması var, taslağı yayınlandı bir an önce yayınlanmalı. Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın taslak olarak yayınladığı yıkım ve hafriyat yönetmelik taslağı var, bir an önce yayınlanmalı. 2 yıl oldu taslak yayınlanalı. Özetlersek; devlet isteksiz, belediyeler isteksiz, müteahhitler isteksiz, laboratuvarlar teknik olarak yetersiz. Uluslararası yeterlilik testlerinde başarılı olmuş laboratuar sayısı çok az. Yukarıdaki temel veriler asbestin endüstriyel kullanımının yarattığı risklere dairdir. Oysa ülkemizin jeolojik yapısının bir sonucu olarak asbestli topraklar üzerinde kurulu yüzlerce yerleşim biriminde asbest maruziyeti yaşanmakta olmasına karşın bu yerleşimlerde yaşayanları asbest nedenli hastalıklardan koruyacak adımlar bir türlü atılmıyor” diye konuştu.
ASBEST ADİL BİR ŞEKİLMDE HERKESİ KANSER YAPAR!
Hem merkezi yönetim hem yerel yönetimler düzeyinde ilgili kamu otoritelerinin asbestin yarattığı risklerle mücadele konusunda gerekli adımları atmadığını kaydeden Yıldız, “Asbest maruziyetleri sonucu yaşanan hastalıklar duyarsız ve ilgisiz idarenin takdiridir. Asbest nedenli hastalıklar önlenebilir hastalıklardır ve kader değildir. Sonuç olarak; halk kanser olmuş kimsenin umurunda değil. Ancak unutulmamalıdır ki asbest çok demokratik bir mineraldir. Müteahite de mühendisi de devlet yetkililerine de adil davranır ve hiç ayırım yapmadan kanser yapar” ifadelerini kullandı.