Dr. Kerim Has: Cihatçı gruplar Türkiye içine doğru süpürülecek
Rusya Uzmanı Dr. Kerim Has, Türkiye, Rusya ve İran'ın 16 Eylül'de Ankara'da gerçekleştireceği Astana Zirvesini Evrensel'e değerlendirdi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriye konulu Dördüncü Üçlü Zirve Toplantısı'nda bir araya geldi - 14 Şubat 2019 (Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/AA)
Meltem AKYOL
İstanbul
Ankara’da 16 Eylül'de, Türkiye-Rusya-İran üçlü Astana Zirvesi gerçekleşecek. Zirvede üç başlığın öne çıkacağını söyleyen Rusya Uzmanı Dr. Kerim Has bu başlıkları şöyle sıraladı: “Bir İdlib’deki Türk askerlerinin durumu. İki Fırat’ın doğusu ve Türkiye-ABD müzakerelerinin durumu. Üç Suriye anayasa komisyonu.” Rusya’nın Ankara’yı Fırat’ın doğusunda tek taraflı operasyona teşvik edeceğini söyleyen Has, “Moskova İdlib’deki ‘zararlı unsurların’ bir kısmını Fırat’ın doğusuna kaydırmayı hedefliyor” dedi. Has, İdlib’den Türkiye’ye yeni göç dalgasına da işaret ederek uyardı: “Cihatçı tehdidi de Türkiye içine doğru süpürülecek.”
PUTİN, ERDOĞAN VE RUHANİ KATILACAK
16 Eylül'de Ankara’da gerçekleşecek üçlü Astana Zirvesi’ne Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılacak. İkili görüşmelerin de yapılacağı zirve Çankaya Köşkü’nde yapılacak. Zirve öncesi Evrensel'e konuşan Rusya Uzmanı Dr. Kerim Has, hem sahadaki duruma ilişkin bilgi verdi, hem de zirvede ele alınacak başlıkları anlattı.
Türkiye’de yapılacak üçlü Astana zirvesinde üç başlık öne çıkacağını söyleyen Has, ilk başlığın, İdlib’deki Türk askerlerinin durumu olacağını söyledi. Rusya destekli Suriye ordusunun ilerleyişi sürdürdüğüne dikkat çeken Has, “Bu durum da ister istemez İdlib’deki 12 Türk askeri gözlem noktasının geleceğinin masaya yatırılmasını zorunlu kılıyor. Bilindiği üzere, Han Şeyhun’un ağustos ayında Şam’ın kontrolüne geçmesi sonrası 9 No’lu gözlem noktası rejim güçleri tarafından kuşatılmış ve Türk askeri rehin durumuna düşmüştü. Sonrasında ise Türkiye ve Suriye orduları arasında sıcak çatışma çıkmaması için bölgeye konuşlanan Rus askeri polisi, iki taraf arasında ‘tampon bölge’ oluşturmuştu. Bir anlamda, buradaki Türk askeri gözlem noktası, Rus askerinin gözlem ve gözetimi altına girmişti. Belli ki rejim, İdlib’deki adım adım ilerleyişini sürdürecek. Bu da ilerleyen haftalarda öncelikle, 8 ve 10 No’lu Türk gözlem noktalarının yine Suriye ordusu tarafından kuşatılmasına yol açabilir” diye konuştu.
"BAZI GÖZLEM NOKTALARI TAHLİYE EDİLEBİLİR"
Sahada Türk ve Suriye ordularının karşı karşıya gelme riskinin her geçen gün arttığını söyleyen Has, bunun da bir yıl önce 17 Eylül 2018’de varılan ve hiçbir maddesi hayata geçirilemeyen İdlib hakkındaki Soçi mutabakatının güncellenmesini gerekli kıldığını söyledi.
Has, “Pek muhtemel ki bu Astana zirvesini takiben, İdlib’in güneyindeki bazı Türk gözlem noktalarının Rusların aracılığıyla tahliyesi, bununla beraber, itibarın daha fazla zedelenmemesi için de İdlib’in kuzeyindeki Türk askeri varlığının güçlendirilmesi söz konusu olacak. Yine Suriye ordusunun ilerleme hızına bağlı olarak M4 ve M5 otoyollarının da bir süre sonra Şam’ın kullanımına açılacağı öngörülebilir. Bölgede önemli mevziler kaybedecek başta Heyet Tahrir-eş Şam olmak üzere radikal/cihatçı gruplar da coğrafi açıdan Türkiye sınırlarına doğru daha da ötelenecekler” ifadelerini kullandı.
150 KİŞİLİK ANAYASA KOMİSYONU GÜNDEMDE
Astana zirvesinin üçüncü ana gündeminin Suriye Anayasa Komisyonu olacağını söyleyen Has, “Pek muhtemel ki Suriye’nin yeni anayasası hakkında 150 kişilik komisyonun kurulmasına ve yakın bir tarihte çalışmaya başlamasına dair bu zirvede nihai bir karar alınacak. Üç yıla yaklaşan bütün bir Astana sürecinin elle tutulur ikinci somut çıktısının bu komisyon olacağı söylenebilir. İlk çıktı, Mayıs 2017’de Suriye’de geçici süreyle dört çatışmasızlık bölgesinin kurulması kararıyla alınmıştı. İdlib hariç bu bölgelerin zamanla buharlaşıp neye evrildiği gayet iyi biliniyor. Anayasa komisyonunun kurulması ve çalışmalarına başlaması ise zannımca Suriye’deki Kürt sorununda mevcut anlaşmazlıkların doğrudan sıcak çatışmayla büyümesine imkân vermeden daha dar kapsamda bir özerklik çerçevesinde çözümüne yol açabilir. Her halükârda ise miadını büyük ölçüde dolduran Astana formatının Türk-Rus ilişkileri açısından ayakta kalmasını sağlayacak temel motivasyon, anayasa komitesi çalışmaya başladıktan sonra İdlib olacak” diye konuştu.
"RUSYA ANKARA’YI OPERASYONA ZORLUYOR"
Astana zirvesinin ikinci kritik gündemini Fırat’ın doğusu ve Türkiye-ABD müzakerelerinin oluşturacağını söyleyen devamında şu değerlendirmede bulundu: Has, “Ankara-Washington arasında Fırat’ın doğusuna dair belirsizliklerle malul ama bununla beraber sahada bazı somut adımların da atılmaya başlandığı bir çeşit ‘uzlaşma’ sonrası gerçekleşiyor olması, bu Astana zirvesini öncekilerden ayırıyor. Öte yandan, Fırat’ın doğusunda Ankara’nın PYD/YPG’ye karşı ‘güvenli bölge’ söylemini öne çıkarmasına rağmen sahada şu ana dek atılan adımların bu söylemi geçersiz kılacak bir resim ortaya koyduğunun da altını çizmek gerek. Ankara’nın Washington ile birlikteliğinin işin nihayetinde bölgede PYD/YPG’yi Türk ordusundan koruyacak bir ‘güvenlik mekanizması/şemsiyesi’ doğurabilecek olması Moskova’nın ABD-Türkiye işbirliğine dair temel çekincesi. Bir başka deyişle Rusya, ABD ile birlikte girişilecek güvenli bölge meselesinin günün sonunda Türkiye’nin rızası ve dolaylı desteğiyle Suriye’de etnik planda geniş çaplı bir çeşit siyasi Kürt özerkliği ortaya çıkarabileceği kanaatinde. Her ne kadar Suriye’nin yeni devlet yapılanmasında Kürtlerin siyasi, sosyal, idari haklarının 2011 öncesine göre artırılması gerektiği kanısında olsa da bu tarz bir yarı-devlet oluşumu Kremlin’in planları dahilinde değil. Bu açıdan da Kremlin, Fırat’ın doğusunda Ankara’nın Kürtlere yönelik politikasını Washington’la değil, Şam ile koordineli bir şekilde yürütmesini önceliyor. Moskova’nın Ankara’ya sınırlarındaki terörle mücadeleyi 1998 tarihli Adana mutabakatına göre yapmasını sürekli telkin etmesi de bu yüzden. Ancak Fırat’ın doğusuna dair Ankara-Moskova arasındaki bakış farklılığının bu seferki Astana zirvesinde giderilebileceği kanaatinde değilim. Rusya’nın bir yandan İdlib’de rejimin adım adım ilerleyişini sağlayarak Ankara’yı Şam’la doğrudan iletişime ve işbirliğine zorlama politikasını sürdürmesi pek olası. Buna paralel olarak ise Kürt politikasında yine Ankara’yı -Adana mutabakatı seçeneği olmadığı takdirde- Fırat’ın doğusunda tek taraflı operasyon kararıyla Washington’ın karşısına çıkmayı teşvik etmeyi sürdürmesi yüksek olasılık. Böylelikle Moskova açısından İdlib’deki ‘zararlı unsurların’ en azından bir kısmının buradan Fırat’ın doğusuna kaydırılarak Türkiye-ABD-PYD/YPG’nin omuzlarına yüklenerek ‘temizlenmesi’ de amaçlanıyor olabilir.”
"TÜRKİYE YENİ BİR GÖÇ DALGASINI GÖĞÜSLEMEK ZORUNDA KALACAK"
Has son olarak şu değerlendirmede bulundu: “Bütün bu tablo, yakında hem Fırat’ın batısında hem de Fırat’ın doğusunda iki ayrı ve yeni paralel yarışın cereyan edeceğine işaret ediyor. İdlib’de rejim ilerlerken, şu sıralar S-400’leri de aldığı Rusya’yla ilişkilerini hiç riske atma lüksü olmayan Türkiye’nin yeni göç dalgalarını göğüslemek zorunda kalacak olması işten bile değil. Pek tabii, İdlib’de çember daraldıkça bölgedeki radikal ve cihatçı grupların bir kısmı belki Fırat’ın doğusuna aktarılırken, önemli bir kısmı da ister istemez Türkiye içine doğru süpürülecek. Bu saatten sonra Rusya-İran desteğiyle de olsa savaşı kazanmış Esad’ın yerine Moskova’nın başka birini arayacağını sanmak ise naiflik olur. Yeni anayasa komisyonu çalışmaya başladığı takdirde de ABD’nin öngördüğü çapta olmasa da her halükârda Suriye’de 2011 öncesine göre siyasi, idari, sosyal hakları genişleyen bir Kürt realitesiyle karşılaşmaya Ankara’nın kendini hazırlamasında yarar var.”