15 Eylül 2019 19:09

Yaşanabilir bir dünya için direniş zamanı: Gençler 20 Eylül'de sokağa çıkıyor

İklim krizine karşı politikalar geliştirilmesi talebiyle bir yılı aşkın süredir cuma günleri dersleri boykot eden gençler, 20 Eylül'de bir kez daha tüm dünyada sokağa çıkma çağrısı yapıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Tuba Bakırcı
Köln

Avrupa merkezli olarak lise öğrencilerinin küresel ısınmaya karşı başlattığı eylemler üçüncü kez dünya çapında ses getirecek. 20 Eylül’deki küresel eylem gününe milyonların katılması bekleniyor. Yaklaşık bir yıldır düzenli olarak devam eden eylemler yeni bir gençlik hareketi yarattı. Hükümetler ise öğrencilerin eylemlerini duymazlıktan gelmeye devam ediyor.

NASIL BAŞLADI?

İlk olarak Ağustos 2018’de o zaman 15 yaşında olan İsveçli lise öğrencisi Greta Thunberg’in küresel ısınmaya karşı haftada bir Cuma günleri okula gitmeyerek başlattığı eylemler, dünya genelinde etkinliğe dönüştü.

Önümüzdeki 20 Eylül’de de dünyanın dört bir yanına başta lise öğrencileri olmak üzere milyonların sokağa çıkması bekleniyor. Okullardan başlayarak kent merkezlerinde doğru yürüyecek gençler temiz bir çevre için hükümetlere önlemlerin alınması çağrısında bulunacaklar. Bir yıldır eylemlerin yapıldığı ülkelerde hükümetler “Gelecek için Cumalar” (Fridays für Future-FFF) eylemlerini sempatik bulduğunu açıklarken taleplerin çoğuna ise kulak tıkandı. Bu açıdan 20 Eylül’deki eylemlerin öncekilerden daha güçlü geçmesi büyük bir önem taşıyor.

Eylemlerin etkisiyle İngiltere, İrlanda, Fransa ve Portekiz parlamentolarında iklim için acil durum ilan edildi. Almanya’da ilk kez Konstanz kenti iklim konusunda adım atılması kararı aldı. Daha sonra bunu 45 kent takip etti. Büyük kentler arasında ise ilk olarak Köln, küresel ısınma ve çevre konusunda alarm veren kent oldu.

SON YILLARIN EN BÜYÜK GENÇLİK HAREKETİ

Küçük kent ve kasabalarda dahi düzenlenen eylemlere katılımın beklenenin üzerinde olması, dünya genelinde doğa ve çevre sorunlarına duyarlı yeni bir neslin geldiğini gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında ortada bir gençlik hareketinin olup olmadığı yönünde yapılan tartışmalara, gençler sokağa çıkarak en anlamlı yanıtı veriyor.

Eylemlerin en güçlü geçtiği ülkeler arasında Almanya’nın da olması bu açından önemli. Pek çok okulun yönetimi eyleme katılanlara zorluklar çıkarırken, pek çok kent ve eyalette ise öğrencileri tehdit içerikli açıklamalar yapıldı. Buna rağmen ısrarla daha iyi bir iklim ve çevre için sokağa çıkmaya devam eden öğrenciler, bu açıdan da 20 Eylül’de aynı zamanda kendilerini sürekli engellemeye çalışanlara da yanıt vermiş olacak.

20 EYLÜL’E SENDİKALAR DA ÇAĞRI YAPTI

İlk olarak 15 Mart 2019’da gerçekleşen küresel eylem gününe tam 1,8 milyon insan katılmıştı. Eylemlere çoğunlukla öğrenciler katılırken, toplumun değişik kesimleri de destek vermişti. 

Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve ona bağlı sendikaların çoğunun eylemlere katılma çağrısı yapması bekleniyor. Birleşik Hizmet Sendikası (ver.di) da yaptığı açıklamayla eylemlere katılma çağrısı yaptı. Yine Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW) de eylemlere açık destek veriyor. Bu nedenle özellikle Almanya’daki 20 Eylül eylemlerinin daha önceki eylemlerden daha kitlesel geçeceği tahmin ediliyor.

ALMANYA’DA ‘EYLEMCİLER’İN YAŞ ORTALAMASI 14

Bir yılı aşkın bir süredir küresel ısınmaya karşı düzenlenen eylemlere katılan genç kesimler arasında, başlangıçla bugün arasında pek çok değişikliğin olduğu biliniyor. İlk etapta çok sıradan ve insani olan taleplerin hükümetler tarafından kolayca kabul edilebileceği beklenirken, gelinen aşamada hükümetlerin attıkları her adımda öncelikle doğayı değil tekellerin çıkarlarını gözettikleri görülüyor. Bu nedenle de küresel ısınmaya karşı mücadeleyle tekelleri eleştirme her geçen gün biraz daha öne çıkıyor. Eylemlerde taşınan pankart ve dövizlerde de bunu görmek mümkün. Bu durum eylemlere katılan öğrencilerin politik bilincinin şekillenmesinde önemli rol oynamaya başladı.

15 Mart’ta Berlin ve Bremen’de eylemlere katılan öğrencilere yöneltilen sorular üzerinden bir araştırma yayınlayan Protesto ve Sosyal Hareketleri Araştırma Enstitüsü (Institut für Protest-und Bewegungsforschung), katılımcıların yaş ortalamanın 14 olarak saptarken, yüzde 48’i kendisini politik olarak Yeşiller ve Sol Parti’ye yakın görüyor. Yüzde 40’ı ise kendisini bir parti ile tanımlamıyor. Katılımcıların yüzde 58’inin genç kızlar olması da dikkat çeken başka bir nokta.

HAREKETE KATILMAK GENÇLERİ DEĞİŞTİRDİ

Araştırmada protesto gösterilerine katılanların çoğunun gelişmelere bakışı öncesine göre önemli oranda değişmiş. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren siyaset bilimci Mathias Albert, gençlerin hareket içinde değişmekle kalmadığını yaşlıları da değiştirdiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle küresel ısınmaya bakış yaşlı kuşaklar arasında da öncesine göre değişti. Yeşiller partisinin oylarını önemli ölçüde artırmasında gençliğin başlattığı eylemler olduğu daha önce belirtilmişti. Buna rağmen genel çerçeve açısından hareketin doğrudan partilerin etkisi altında olmadığı, gençliğin somut taleplere daha fazla önem verdiği dile getiriliyor.

ANTİKAPİTALİST EĞİLİM BASTIRILIYOR

Öte yandan yerellerde hareketin daha fazla antikapitalist bir karakter kazanması yönünde yapılan çağrılar ise henüz çok cılız. Zira, bu yönde gelen taleplerin çoğu bastırılıyor.

Bugünkü hareketi geçmiş gençlik eylemleriyle kıyaslayan “gençlik araştırmacısı” Klaus Hurrelmann, FFF hareketinin parti ve örgütlerin görünmesine izin vermediğini tespit ederken, en önemli farkın yaş grubunun düşük olmasına dikkat çekiyor. 68 gençlik hareketiyle nükleer karşıtı gösterilere katılanların yaş ortalamasının 25-30 arası, bugünkü hareketin ana aktörlerinin ise 15-20 yaşları arasında olduğuna işaret etti.

GENÇLİĞİN KAPİTALİZMİ SORGULAMASI ENGELLENEMİYOR

Gelişmeler küresel ısınma, doğanın tahribatı ve çevre konusunda gençlik içerisinde önemli bir duyarlılığın oluştuğunu gösteriyor. Sistem partileri ve değişik akımlar bu duyarlılığın kapitalizmi hedefleyecek şekilde devam etmesi için büyük bir çaba harcıyorlar. Ancak, hareket ilerledikçe küresel ısınmanın doğrudan kapitalizmle, aşırı kâr hırsıyla, hükümetlerin tekeller için yaptığı kolaylıklarla bağlantılı olduğu görülüyor. Dolayısıyla hareket devam ettikçe kapitalizmin daha fazla gençlik tarafından sorgulanması kaçınılmaz olacak. Bu nedenle başta gençlik ve diğer kesimlere güç ve moral verecek protesto gösterilerini büyütmek bugün oldukça büyük bir önem taşıyor.

BAŞLICA TALEPLER NELER?

Küresel ısınmaya asıl olarak atmosfere salınan gazlar neden oluyor. Bunların başında ise karbondioksit geliyor. Sanayinin çevreye saldığı gazların sınırlandırılması, teknolojinin yenilenmesi, fitrelerin takılması yönünde yapılan çağrıların çoğu boşa çıkmış durumda. Zira, şirketler doğaya daha az zarar verecek yönetmelerle üretim yapma yerine, daha ucuz yollara başvuruyorlar. Bu da daha fazla kârın öncelikli olduğu anlamına geliyor.

Genel olarak küresel ısınmanın sanayileşme öncesi dönemdeki sıcaklık olan 1,5 derece hedefinin tutturulması öngörülüyor. BM Paris İklim Konferansı’nda da bu yönde karar almıştı.

Maden ocaklarının kapatılmasını, daha fazla yenilenebilir enerji yollarına başvurulmasını talep eden öğrenciler, gelecek nesillerin insanca yaşayabileceği bir dünya için küresel ısınmanın düşürülmesini istiyor. Bu kapsamda mümkün olduğu kadarıyla havayı kirletecek karbondioksit emisyonunun azaltılmasını istiyorlar. Bu nedenle de otomobil kullanılmasının azaltılması, yerine toplu taşımanın artırılması amacıyla fiyatların düşürülmesini istiyorlar. Öğrencilerin bir diğer önemli talebi de aktif seçim hakkının 16’ya düşürülmesi. Böylece gençlerin de gelişmeler konusunda söz söyleme önünün açılmasını istiyorlar.

Almanya’daki “Gelecek için Cumalar” inisiyatifi 8 Nisan 2019’da düzenlediği bir basın toplantısında 2035 yılına kadar taleplerini şu şekilde sıralamıştı:

  • Gaz emisyonlarının 2035 yılına kadar sıfırlanması.
  • Kömür kullanımın 2030 yılına kadar sonlandırılması.
  • 2035 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçilmesi.

2019’un sonuna kadar yapılması gerekenler:

  • Fosil enerji kaynaklarına yapılan sübvansiyonların kesilmesi.
  • Her dört termik santralinden birisinin kapatılması.
  • Dünyada küresel ısınmaya yol açan bütün gazlar için Kömür gazı vergisinin hayata geçirilmesi.

‘ONURLU BİR YAŞAM TALEP EDİYORUZ’

Öğrenci temsilcileri Evrensel'e yaptıkları açıklamalarda “Gelecek için Cumalar” (FFF) eylemlerini değerlendirdiler ve 20 Eylül’de yapılacak gösterilere katılmaya çağırdılar. Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) da Türkiye kökenli göçmenleri eylemlere katılmaya çağırdı.

Köln Üniversitesi’nde politik bilimler ve sosyoloji öğrenimi gören 25 yaşındaki Jensen, üç aydır “Fridays For Future” Üniversite Öğrencileri Grubu’nda aktif.

“Hareketi orta öğrenim öğrencilerinin başlatması çok önemli” diyen Jensen şöyle devam ediyor:
“İklim krizinin sonuçları her ne kadar her yaş grubunu etkilese de hayatının önemli bölümünde krizle birlikte yaşamak zorunda olan gençlerin müdahale etmesini anlamlı buluyorum. Bu sayede gençler Almanya’daki politik ve toplumsal yaşamla ilgili tartışmalara katılabildiler. Sayılarının artması ve seslerinin yükselmesi hareketin başarılı olduğunu gösteriyor. Gençler olarak, taleplerimizin politikacılar tarafından dikkate alınmadığını görüyoruz. Kendimiz ve gelecek kuşaklar için onurlu bir yaşam talep ediyoruz. Bizim için 20 Eylül kadar, ondan sonra neler olacağı da çok önemli. Eylemle ilgili olarak taleplerimiz genellikle orta öğrenim gençliğinin talepleriyle örtüşüyor. Ek olarak, üniversitelerin iklim krizine sağ duyulu yaklaşmasını ve çözüme katkı sunmasını talep ediyoruz. Araştırmalar tekellerin ve militaristlerin çıkarları doğrultusunda değil halkın yararına alanlarda yapılmalıdır.”

‘SOSYAL ADALETSİZLİK İKLİM KRİZİNİ DERİNLEŞTİRİYOR’

17 yaşındaki Jana Boltersdorf da Evrensel'le düşüncelerini paylaştı:
"Arkadaşlarım, Greta Thunberg tarafından kurulan Whatsapp grubuna dahil oldu. İlk başta haftada bir derslere girmeyerek belediye önünde buluşmayı planladık. Bunun ilk hafta kurduğumuz grup birden çoğaldı. Ve ilk olarak 14 Aralık 2018’de eylem yaptık. O zaman hiç kimse böyle bir hareketin olacağını beklemiyordu. Eylemlerden sonra politik açıdan bir değişiklik olmazsa da eylemlerimiz kısa zamanda manşetlere çıktı ve sesimiz duyulmaya başlandı. Ülkede iklim ve çevrenin korunması konusunda bir tartışma başladı. Çok sayıda gençte bu durumun değiştirilebileceği duygusu yarattı. Bu süreçte aydınlanma en önemli konu. Aydınlanma yapıldığında daha fazla insanı sokağa çıkarabiliriz. Yerellerde FFF’nin çok farklı bileşenleri var. Bazı yerlerle Deniz Köprüsü inisiyatifi, 1 Mayıs komiteleri ve barış hareketleri var. Bu nedenle değişik konular gündemimizde. 20 Eylül’de Köln’deki eylemde değişik konular ele alınacak. Çünkü sosyal konularla iklim sorunu arasında doğrudan bir bağlantı var. Çünkü sosyal adaletsizlik, göç, savaş gibi konuları iklim krizi derinleştiriyor. Bu nedenle de bana göre barış hareketi iklim sorununa da eğilmelidir."

DİDF: ÇEVREMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM

Almanya Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Türkiye kökenli emekçileri sokağa çıkmaya çağırdı:
"Çevre tahribatına karşı yükselen tepkilere, hükümetlerin dile getirdiği en kolay çözüm önerisi, 'herkes çevreyi temiz tutsun', 'daha az tüketelim', 'fazla plastik kullanmayalım', 'çevre vergisi koyalım' gibi çevreyi kirletenleri ve tahrip edenleri gizlemeye dönük öneriler olmakta. Herkesin çevresini koruması önemli, ancak kapitalistler kirletmeye, çevreyi talan etmeye devam ettiği sürece, bu gidişin durdurulabilmesi mümkün olmayacaktır. Bunun için havayı ve suyu kirleten şirketler acil önlem almaya mecbur edilmelidir. Ormanların, suyun rant ve kar için talan edilmesi yasaklanmalıdır. Bugün 132 ailenin elinde toplanan servet 3,5 milyar insanın malından mülkünden daha fazladır. Bu paralar insan sömürüsünün yanında, doğanın sömürülmesi, yok edilmesiyle oluşmuştur. Doğanın tamiri için gerekli bedeli de bunlar ödemelidir. Yaşanabilir bir dünyanın korunması için her geçen dakikanın çok önemli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Dünyanın ve Almanya’nın birçok kentinde 20 Eylül’de hükümetleri acil önlem alması için sokağa çıkacakların içinde bizler de olalım. Gelecek nesillere yaşanacak bir dünya bırakmak, bugün adil olmayan sömürü düzenine karşı, yoksulluğun, doğal felaketlerin, savaşların olmadığı bir düzen için mücadele etmekle mümkün olacaktır. Yarın herkes için, özellikle de işçi, emekçi, yoksul halklar için geç olabilir."

ÖNCEKİ HABER

Gıda Mühendisleri Odası: Hiçbir çaba siyanürü şirin gösteremez

SONRAKİ HABER

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu İsrail’in ‘ilhak’ açıklamasını yine kınadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa