18 Eylül 2019 02:34
Son Güncellenme Tarihi: 18 Eylül 2019 13:06

Demirtaş'ın davası AİHM Büyük Daire'de görüldü

Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuyla ilgili dava, Strasbourg'daki AİHM Büyük Daire'de görüldü. Avrupa Konseyi’nin de müdahil olduğu duruşmada, Türkiye'de adil yargılamanın olmadığı dile getirildi.

Fotoğraf: HDP Basın

Paylaş

Halkların Demokratik Partisi Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuyla ilgili dava, Strasbourg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire'de görüldü. Avrupa Konseyi’nin de müdahil olduğu duruşmada, Türkiye’de adil yargılamanın olmadığı dile getirildi. Davası sonrası konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Talimatla hareket eden ve talimatla kararlar veren bir yargı sistemi Türkiye’de geçerli. Tam da bu yargı sistemine karşı burada bir adalet arayışı sürüyor" derken, Demirtaş’ın avukatlarından Kerem Altıparmak ise "Demirtaş davası sembol bir davadır" dedi.

Yaklaşık 3 yıldır Edirne F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ın davası, Fransa'nın Strasbourg kentindeki AİHM Büyük Daire'de görüldü. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ve Başak Demirtaş'ın katıldığı duruşmada, avukatlar Prof. Dr. Başak Çalı, Dr. Kerem Altıparmak, Mahsuni Karaman, Benan Molu, Ramazan Demir ve Aygül Demirtaş, Demirtaş'ı temsilen savunma yaptı.

Demirtaş'ın savunmasını hazırladıkları veri, dosya ve şemalarla yapan avukatların savunması şöyle:

"MUHALEFET CEZALANDIRILIYOR"

"Bugün burada görülen bu davanın konusu Türkiye’de yargı aracılığıyla muhalefetin susturulması ve cezalandırılmasıdır. Demirtaş, mesleği itibarıyla insan hakları avukatıdır. Ancak bugün kendisi hak ihlalleriyle karşı karşıya kalmıştır. Bu dava yalnızca Demirtaş'ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda Türkiye'de muhalefeti susturmak ve cezalandırmak için yargının kullanılmasının AİHM tarafından nasıl tespit edileceği ve yanıtlanacağı davasıdır.

Bu davanın özünde, Demirtaş'ın siyasi amaçlarla özgürlüğünden yoksun bırakıldığı ve yargının da bu amaca hizmet ettiği gerçeği yer almaktadır. Avrupa’nın en yüksek seçim barajı Türkiye’dedir. 2015 yılından önce Kürt sorununun demokratik çözümünü gündemine almış hiçbir parti bu barajı aşamamıştır. Demirtaş’ın da eş başkanı olduğu HDP ise bunu başarmıştır."

7 HAZİRAN'DAN SONRA İKİ OLAY

Savunmada şu ifadeler kullanıldı.

"Demirtaş ve partisinin yürüttüğü siyaset kapsayıcı, demokratik, hak temelli olmuş ve Kürt sorununun barışçıl çözümünü güçlü bir şekilde savunmuştur. HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde oyların yüzde 13,1'ini alarak yüzde 10'luk seçim barajını aşmış ve TBMM'de 80 sandalye kazanarak ülkedeki en büyük ikinci muhalefet partisi olmuştur. HDP’nin 7 Haziran 2015 tarihindeki seçim başarısı başarısı sonucu AKP, iktidarda olduğu 13 yıldan sonra ilk kez Mecliste tek başına hükümet kurma sayısına ulaşamamıştır.

"7 Haziran 2015 seçiminin ardından iki önemli olay gerçekleşmiştir. Türkiye'deki demokratik tartışma ortamını yükselten barış görüşmeleri çökmüş ve Erdoğan HDP’yi, özellikle de Demirtaş’ı doğrudan ve açıkça 'terörist' olarak hedef göstermeye başlamıştır. Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015 tarihindeki konuşmasının hemen ardından Demirtaş hakkında altı soruşturma başlatılmıştır. Burada dikkat kritik çekici nokta, Demirtaş'ın konuşmaları ile soruşturma tarihleri arasındaki büyük tutarsızlıktır."

"ERDOĞAN TALEP ETTİ, FEZLEKELER HAZIRLANDI"

2 Ocak 2016 tarihli konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan bir talepte bulunmuştur. Bu talep üzerine, üç aydan kısa bir süre içinde Demirtaş hakkında 10 farklı şehirde fezlekeler hazırlanmıştır. Tutuklanmasından sadece dört gün önce, Türkiye genelinde farklı savcılar, Demirtaş hakkındaki iddianamelerini, görünüşte kendi inisiyatifleriyle, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına göndermeye başlamıştır. Dokuz farklı savcının, merkezi bir talimat olmadan 96 saatlik bir süre içerisinde fezlekelerini Diyarbakır'a nasıl gönderdiklerini açıklamanın akla uygun bir yolu yoktur."

"Ardından Diyarbakır savcılığı açıkça usulsüz bir şekilde hareket etmiştir. Bu 96 ayrı iddianamenin 31'ini tek bir dev dosyaya eklemiştir. Ayrıca bunlar, savcının yetki alanı dışında kalan dosyaları da içermektedir. 4 Kasım 2016 tarihinde Diyarbakır savcılığı bu dev dosyaya dayanarak Demirtaş'ı 'terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlamıştır. Ne var ki bu suçlama, Demirtaş'a karşı hazırlanan 96 dosyanın hiçbirinde bulunmamaktadır.

Ülkenin dört bir yanındaki pek çok savcı, geçmiş yıllara dönerek Demirtaş'ın yaptığı siyasi konuşmaların ve faaliyetlerin suç teşkil ettiği sonucuna varmıştır.

"4 Kasım 2016'da HDP milletvekillerinin evlerine baskınlar düzenlenmiştir. Organize suça dair bir iddianamenin bulunmadığı göz önüne alındığında, bu eşzamanlı baskınlar için tek mantıklı açıklama, talimatla yapıldıkları şeklindedir. HDP’nin ve Demirtaş’ın elde ettiği siyasi başarı, Erdoğan’ın onu ve partisini hedef almasına yol açmıştır."

"AİHS İHLAL EDİLMİŞTİR"

"Bir kimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlalidir. Tutukluluk sürerken mahkeme, Ahmet Şık ve Nedim Şener davalarında olduğu gibi, tüm hukuki sorunları incelemelidir. Hükümetin, iç hukuk yollarının tüketilmesine ilişkin ön itirazlarının tarafınızca kabul edilmesi halinde, AİHM’in Türkiye'deki yasadışı tutuklamalara ilişkin yargı denetiminin gelecekte etkili bir şekilde sürmesi imkânsız hale gelir.

20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin hukuka aykırılığı, Venedik Komisyonu ile Article 19 ve HRW gibi üçüncü taraf müdahillerce de tespit edilmiştir. 20 Mayıs 2016 tarihli dokunulmazlıkların düzenlenmesi Anayasa değişikliğinin TBMM tarihinde ve anayasa hukuku çerçevesinde örneği bulunmamaktadır. Bu değişiklik, Anayasa Mahkemesi tarafından gözden geçirilmemiştir."

TUTUKLAMA KARARI SİYASİ KONUŞMALAR

"4 Kasım 2016’da Diyarbakır Mahkemesi, Demirtaş’ın tutuklanmasına yönelik dokuz gerekçe ileri sürmüştür. Bunlar, Demirtaş'ın Türkiye'nin en büyük ikinci muhalefet partisinin eş başkanı olarak yaptığı siyasi konuşmalardır. Bunun altını çizmeme izin verin. Bir muhalefet liderinin siyasi konuşmaları, tutuklama kararının temeli olarak ileri sürülmüştür. Diyarbakır Mahkemesinin kararının hiçbir yerinde, Demirtaş'ın nefreti, hoşgörüsüzlüğü ve şiddeti nasıl savunduğuna dair somut, bağıntılı ve yeterli bir neden bulunmamaktadır.

Demirtaş, 4 Kasım 2016-24 Haziran 2018 arasında milletvekili olarak TBMM faaliyetlerine katılamamıştır. Görev süresinin yüzde 40'ını cezaevinde geçirmiştir. Anayasa değişikliği de dahil, önemli yasama faaliyetlerinin hiçbirine katılamamıştır. Kendisinin de aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tutukluluğu devam ettirilmiş, bu nedenle sağlıklı bir kampanya faaliyeti yürütememiştir."

"TÜM DELİLLER SAHTEDİR"

"Başlarken göstermiş olduğumuz gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Demirtaş’ın kriminalize edilmesi çağrısıyla yaptığı konuşmalarla Demirtaş’ın tutuklanmasına yol açan iddianamelerin hızla artması arasındaki zamansal bağlantı açıktır. Demirtaş’ın dosyasındaki tüm kanıtlar, tanık beyanları ve PKK'den talimat aldığı iddiası gibi tüm deliller sahtedir ve duruşmanın görüldüğü mahkeme dahi bunu onaylamıştır.

Demirtaş’ın tutuklu olduğu dosyaya yasa dışı yollarla elde edilmiş telefon dinlemeleri eklenmiş ve bu telefon görüşmelerini yaptığı yasal parti görevlileri, terörist olarak gösterilmiştir. Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere mahkemeler, yasal parti görevlilerinin potansiyel terörist olduğunu ve bu görevlilerin aralarındaki konuşmaların terör faaliyetine dair makul şüphe oluşturduğunun kabul edilebileceğini belirtmişlerdir.

Şubat 2011-Ocak 2013 tarihleri arasında hazırlanan fezlekelerin dokuzu, daha sonra görevden alınan ve Fethullahçı Terör Örgütüne üye olmak gibi ciddi suçlarla yargılanan savcılar tarafından yayınlanmıştır. Görevlerine son verilmiş olan bu savcıların Demirtaş'ın dosyasına koyduğu sahte deliller ve yasadışı telefon kayıtları, dava dosyasında kalmıştır. Bu deliller, Demirtaş'ın tutuklanmasına gerekçe olarak da kullanılmıştır. AYM buna hiç dikkat etmemiştir."

ERDOĞAN: AİHM KARARI BİZİ BAĞLAMAZ

"20 Kasım 2018 tarihinde AİHM, Demirtaş’ın tutukluluk halinin yasadışı olduğuna karar verdiğinde, Cumhurbaşkanı 'Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz' demiştir. Ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için 'terörist sevici' demiştir. Erdoğan’ın bu açıklamalarının ardından, 4 Aralık 2018 tarihinde, beş yıl önceki bir konuşması nedeniyle Demirtaş'a, 'terör propagandası' için mümkün olan en yüksek ceza verilmiştir. Demirtaş'a, yalnızca bu propaganda suçlamasıyla 4 yıl 8 ay hapis cezası verilmiştir. Türkiye aleyhine karar verdiğiniz 88 'terör propagandası' davasının hiçbirinde 'terör propagandası' için böyle ağır bir hapis cezası göremezsiniz. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının ardından gelen bu karar bile, Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisinin derecesini göstermek ve Türkiye'de 'bağımsız' bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını doğrulamak için yeterlidir."

MAHKEMENİN TAHLİYE KARARI

"2 Eylül 2019 tarihinde duruşmayı gören mahkeme Demirtaş'ın tahliyesine karar vermiştir. Şüphesiz, hukuksuz olarak tutuklanmış olan herhangi bir kimsenin tahliyesine karar verilmesi elbette olumlu bir karardır. Bununla birlikte, bu noktada hiçbir tarafsız gözlemci, bu kararın neden AİHM Büyük Daire duruşmasından sadece 16 gün önce verildiğini açıklayamamaktadır."

"KAFTANCIOĞLU'NUN BAŞINA DA GELMİŞTİR"

"Demirtaş’ın davası Türkiye'deki muhalefet üyelerinin ve insan hakları savunucularının haklarının sınırlandırılmasının bir parçasıdır. Cumhurbaşkanı, tüm kesimlerden siyasi muhalefeti hedef almaya, yargı ise bu çağrılara yanıt vermeye devam etmektedir. İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının, Hükümeti seçildiğine ikna etmesi gerçek bir demokratik mücadele oldu. Yalnızca bir ay önce, önceden onaylanmış ve demokratik olarak seçilmiş üç belediye başkanı terör suçlamaları nedeniyle görevlerinden alındı.

Muhalifleri terörle suçlamak geçer akçe haline gelmiştir. Demirtaş’ın yaşadıkları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da başına gelmiştir. CHP'nin İstanbul seçimlerini kazanmasından sonra, 'terör propagandası' suçlamasıyla cezalandırılmıştır.

Yarın tahliye edilse bile, Demirtaş aleyhindeki devam eden siyasi davaların ve soruşturmaların hacmi, kendisini sürekli tutuklanma riski altında yaşamaya mahkûm etmektedir."

Avukatların savunmasının ardından duruşma sona erdi. AİHM Büyük Daire, davayla ilgili kararını daha sonra açıklayacak.

TEMELLİ: YARGI SİSTEMİNE KARŞI ADALET ARAYIŞI SÜRÜYOR

Duruşmanın ardından Temelli ve Demirtaş’ın avukatları ile davayı takip eden hukukçu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak açıklamada bulundu. Demritaş’ın davasının Türkiye açısından büyük bir öneme sahip olduğunu kaydeden Temelli, “Biraz önce tanık olduğumuz mahkeme aslında Türkiye’deki büyük talihsizliğin ve hukuksuzluğun teşhir edilmesi için önemliydi. Her şeyden önce Selahattin Demirtaş davası Türkiye açısından çok büyük bir öneme sahip. Bu dava boyunca savunmadaki arkadaşlara özellikle teşekkür ediyorum. Sadece bir savunma yapmıyorlar aslında, Türkiye’deki bu büyük adaletsizliğe karşı çok güçlü bir mücadeleyi sahipleniyorlar" dedi.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla bir süreç başladığını ifade eden Temelli, şöyle devam etti: "Özellikle dokunulmazlıkların kaldırıldığı süreçte başlayan bu büyük adaletsizlik aslında tüm arkadaşlarımızı başta Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer vekil arkadaşlarımızın alıkonulmasına dönüşmüştür. Büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusudur.  Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargıdan bahsetmek bugün için mümkün değildir. Talimatla hareket eden ve talimatla kararlar veren ve bu talimatla aslında adaletsizliği büyüten bir yargı sistemi Türkiye’de geçerli. Bugün tam da bu yargı sistemine karşı burada bir adalet arayışı sürüyor. Umuyorum bu adalet arayışı gecikmez. Bir an önce içerideki (Mahkemedeki) olumlu hava karara yansır ve bir an önce sonuca ulaşırız. Buna bağlı olarak bu büyük adaletsizliğe son veririz. Bugün Türkiye’deki iktidar, demokratik siyaseti tasfiye etmek, kendi otoriter rejimini sürdürebilmek için yargıyı adeta bir araç haline getirmiştir. Umuyorum ki bu davanın örneğiyle ve bu dava sonucunda bu sürece hep beraber son verebiliriz."

ALTIPARMAK: DEMİRTAŞ DAVASI SEMBOL BİR DAVADIR

Ardından söz alan İHD MYK üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak da duruşmaya dair şunları söyledi:

“Demirtaş davası Kürt sorunu gibi geniş bir açıdan ele alındığında sembol bir davadır. Bu dava Selahattin Demirtaş, onu sevenler ve yakınları için çok önemli bir dava. Ama bu dava Demirtaş, HDP ve Kürt sorunu gibi daha geniş bir açıdan ele alındığında, Türkiye’deki demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinin bir sembolü haline gelmiştir. Bizim AİHM’den talebimiz davanın içeriğindeki teknik ve hukuki süreci bu derin arka plan ışığında değerlendirmesidir. Bu Türkiye ve Avrupa’yı ilgilendirecek önemde bir dava. Aslında 18’inci maddeye yönelik talebimiz buna dayanıyor. Biraz önce Sezai bey söyledi, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili çok ciddi sorunlar var. Ama bu dava sadece yargının değil yürütme ve yasamanın hep beraber başından itibaren halk nezdinde takdir toplamış bir siyasetçinin tam da bu başarısını cezalandırmak isteyen bir sisteme dönüşmüş bir dava. Umuyorum ki Avrupa’nın birçok ülkesinde yükselmekte olan sağcı-popülist siyasetin karşısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu başvuru vesilesi ile buna önemli bir cevap verecek. Bu Türkiye’yi ve belki de Avrupa’nın tümünü etkileyecek önemde bir davadır” dedi.

AYM CEVAP VERMEYİNCE AİHM’E TAŞINMIŞTI

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava hala devam ederken, davada tahliyesi için yerel mahkemelere yapılan başvurular reddedildi. Bunun üzerine avukatları Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM’ye 29 Mayıs 2018’de Demirtaş’ın başvurusunun öncelikle görüşülmesi talep edildi. Ancak AYM başvuruya yanıt vermedi. Bunun üzerine dosya 26 Haziran 2018’de AİHM’e taşındı.

AİHM: SİYASİ SAİKLE HAPSEDİLDİ

AİHM başvurusundan hemen sonra Demirtaş’ın yargılandığı ikinci davada karar çıktı. 7 Eylül 2018’de Demirtaş, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte "Terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi. 25 Ekim 2018’de mahkumiyet kararı incelenmek üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesine ulaştı. Demirtaş’ın başvurusunun sonucunu 20 Kasım’da açıklayan AİHM, Demirtaş’ın “siyasi saikle hapsedildiğini” ifade ederek, tahliye edilmesine karar verdi. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu 30 Kasım 2018’de reddederek, “Tutukluluk ölçülü” kararını verdi. 4 Aralık 2018’de de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi, mahkumiyet kararını onayladı. Demirtaş bu kararla cezaevinde hükümlü olarak bulunuyor. (İstanbul/MA)

ÖNCEKİ HABER

Sarf malzemesi eksiği nedeniyle hastanelerde ameliyatların ertelendiği iddia edildi

SONRAKİ HABER

Karayazı Belediyesine kayyum atandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa