İşe iade kandırmacası: Davayı kazanan işçiler işe alınmıyor
Cargill'de işçiler işe iadelerini kazanmasına rağmen işe geri alınmıyor. Çünkü kanun patronlara tazminat ödeyerek işçiyi işe almama hakkı tanıyor. İşçiler "İşe geri dönme kararı bizde olmalı" diyor.
Vedat YALVAÇ
İstanbul
İş Kanunu’na göre patron geçerli bir sebep göstermeksizin işçi atarsa, bu işçi mahkemeden işe iade kararı alabiliyor. Ancak yasa patronlara tazminat ödeyerek işçiyi işe almama hakkı tanıyor. Özellikle sendikalaşma nedeniyle yaşanan işten atmalarda patronlar atılan işçileri geri almıyor ve fabrikadaki sendikalaşma akamete uğruyor. Sendikalaşma mücadeleleri nedeniyle işten atılan işçiler, yasanın patronlara hak tanıdığını belirterek, “İşe geri dönme kararı patronda değil bizde olmalı” diyor.
Şu anda Türkiye genelinde sendikalaştıkları için işten atmanın ve direnişin yaşandığı 6 işyeri var. Onlardan biri de Amerikan gıda tekeli Cargill. Tekgıda-İş’te örgütlendikleri için işten atılan işçiler, 520 gündür direnişte. Yaklaşık 2 ay önce işe iade davasını kazanan işçiler, patron tarafından işe alınmadı. Bu yüzden işçiler de 1 aydır Cargill Genel Müdürlüğü önünde gece gündüz betonda yatmak pahasına direnişlerini sürdürüyor.
MAHKEME İŞÇİ HAKLI DİYOR SONRA AMA DİYOR
Direnişteki Cargill işçilerinden Oğuz Çömez, “Burada eksik olan şey Türkiye Cumhuriyetindeki yasaların yetersizliği” diyerek şöyle konuştu: “Sen ne kadar haklı olursan ol! Mahkeme işçi haklı diyor, virgül koyup amayla başlıyor cümleye. ‘Ama parayı verip bu kişiyi işbaşı yaptırmayabilirsin’ diyor. Ama ile başlayınca önceki cümlenin etkisi kalmıyor. Hal böyleyken tüm şirketler de bunu kullanıyor. Yasalar tamamen işveren lehine. İşverenler de tabii işçilerin sendikalı olarak çalışmasını istemiyor. Dolayısıyla zaten para sıkıntıları yok. İşçiye parasını veriyor, gönderiyor. Fabrikası yine sendikasız bir şekilde çalışıyor. Yerel mahkeme bu kişi işten atılmıştır dediği noktada bu işçinin işe iadesi kesin şekilde yapılmalı. Bunun parayla pulla değeri olmamalı.”
AVRUPA’DAKİ YASALARI ZORLUYORUZ
Türkiye’deki yasaların yetersizliği nedeniyle bir yandan da uluslararası yasalar üzerinden de Cargill’le olan hukuksal mücadeleyi sürdürdüklerini vurgulayan Çömez, “Cargill tabii uluslararası bir şirket olduğu için, ILO sözleşmelerinde uluslararası şirketlere vermiş olduğu taahhütler var. Biz bunun üzerinden de hukuksal mücadelemizi sürdürüyoruz. Yani sadece Türkiye’deki yasalarla değil Avrupa’daki yasalarla da zorluyoruz. Uluslararası sendikalar birliği bizi destekliyor, görüşmeler devam ediyor. Oradan çıkacak sonuca göre de direnişimizi şekillendiriyoruz” diye konuştu.
PATRON BU GÜCÜ BİZİM YASALARIMIZDAN ALIYOR
“Patron bu gücü bizim yasalarımızdan alıyor” diyen Fatih Gürhan da şöyle konuştu: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre davayı kazanmışım, bilirkişi raporuna göre beni sendikal sebeplerden dolayı attığı belli, işe dönüş hakkını mahkemede kazanmışım, fakat yasa beni tekrar işverenin eline bırakıyor. Yasa patrona; ‘İşçi işe dönüşü kazandı, işe alırsın veya 4 brüt maaş verip işe almayabilirsin’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda böyle bir kanun olunca işveren tabii ki bunu kullanıyor. Biz de ‘Çalışmıyor diye çıkarmadın bizi, sendikal davadan çıkardın ve biz bunu kanıtladık. O zaman bizi tekrar işe alacaksın’ diyoruz. O yüzden de mücadelemizi bırakmadık. Ta ki işe dönüş yapana kadar. Ben davayı kazandıysam ‘İşe girecek misin, yoksa girmeyecek misin?’ diye bana sorulmalı, işverene değil. Buna ben karar vermeliyim, işveren karar vermemeli. İşveren zaten kötü niyetli olarak beni işten atmış. Bir daha böyle bir kanun olursa bir daha işe alır mı? Almaz ve bu kanunu da kullanır. Burada devlet büyüklerine de iş düşüyor. Biz neden mahkemeye başvuruyoruz; mahkeme tarafsız kurumdur. Eğer ben haksız olsaydım zaten işe giremeyecektim. Ama haklıysam işe girmem gerekiyor. O yüzden bu kanunun değiştirilerek işçi lehine çevrilmesi gerekiyor.”
YASALARIN HİÇBİRİ İŞÇİ LEHİNE DEĞİL
İşçilerle birlikte direnişte olan Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya da “Maalesef ülkemizdeki temel sorun bu. Yasaların hiçbiri işçi lehine değil. 2014-2015 yılında açtığımız davalar 5-6 ay içerisinde sonuçlanırken bugün Cargill işçilerinin davaları 15 ay sürdü. Bu hep yasalardaki boşluktan kaynaklanıyor. Yani mahkeme; işveren anayasal bir suç işlemiştir, Türkiye Anayasası’nı ihlal etmiştir kararı veriyor sonra da ‘İşveren para verip işbaşı yaptırmayabilir’ diyor. İşverenin para sorunu yok, parası çok. Onun derdi içerideki örgütlenmeler, içerideki mücadeleler, işçilerin haklarını alabilme savaşı. Bunları istemiyor. O zaman tüm patronlar işçilerin parasını versin işten çıkarsın. Bu tür kanunlarla ilgili işçiler de taleplerini iyi iletilmeli. Çünkü kanunlar maalesef ki hep bizim aleyhimize işliyor. Bu sebeple de bununla ilgili de çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
İŞE İADE YASASINDA NE VAR?
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesine göre patron tarafından geçerli sebep gösterilmeden işten atıldığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilen işçinin bir ay içinde işe alınması gerekiyor. İşçi belirlenen sürede geri alınmazsa patron işçiye dört aylıktan sekiz aylığa kadar değişen miktarlarda tazminat ödemekle yükümlü oluyor.
Üstelik patron, işçi sendikalaşma nedeniyle işten çıkarmışsa, 12 aylık kötü niyet tazminatı da ödemek zorunda. Sendikalaşan bir işçinin 16 maaş tazminat alarak çıkması gösterilerek kanunun işçi lehine olduğu söylenebilir. Ancak değil. Çünkü kanun ‘ama’ diyerek patron lehine büyük bir olanak sağlıyor. Çünkü işe iade davalarında kanunlar patronu suçlu bulup, işçinin işe iadesine karar verse bile patron para ödeyerek işçiyi işe almayabiliyor. İşçiler sendikalaşmanın önündeki en büyük engellerden biri olan bu kanunun değişmesini, işe iade edilen işçiye koşulsuz işbaşı yapma hakkı tanınmasını istiyor.
İŞ GÜVENCESİ KAĞIT ÜZERİNDE KALIYOR
Konuyla ilgili Evrensel'e konuşan Avukat Ahmet Ergin ise iş güvencesi sorununa dikkat çekti. Ergin, “Bu sorun yalnızca sendikal örgütlenmenin önündeki engel değil. Bununla ilgili istatistik yok elbette ancak kendi deneyimlerimizden, arkadaşlarımızdan, sendikaların bilgileri üzerinden konuşacak olursak işe iade davasını kazananların işe alınma oranı yüzde 1’lerde” diye konuştu.
İşe iade davalarının iş güvencesi için getirilmiş uygulama olduğunu, ancak Türkiye’de iş güvencesi olmadığına dikkat çeken Avukat Ahmet Ergin şöyle konuştu: “Sadece sendika temsilcisi için ve sendika amatör yöneticisi için iş güvencesi var. O da ancak yöneticiliğinin ve temsilciliğinin devam etmesi kaydıyla. İşçinin ise tamamen haklı olduğu durumlarda dahi iş güvencesi yok. Ek bir ücret ve ek bir tazminat hakkıyla sınırlı baştan sakat doğmuş iş güvencesi müessesi var. Adı sadece iş güvencesi. İşçi işe iade davasını ekstra para kazanmak için değil işine geri dönmek için açıyor. Mahkeme işçiye bu durumda sen haklısın diyor ama öte yandan ‘Senin hakkın bu üç kuruş, git bununla ne yapıyorsan yap’ diyor. Hatta çoğu zaman bunu dahi yapmıyorlar. Bu parayı ödememek için de işverenler türlü türlü oyunlar yapıyor. İşçiler bakımından işe iade davası ancak haklılığını ortaya koymak, arkadaşları nezdinde de kendini aklama aracı olabiliyor. Çünkü hırsızlıkla suçlanan da oluyor, başka türlü suçlanan da oluyor. Bunun yanı sıra küçük de olsa bir maddi katkı müessesine dönüşmüş ve üstelik yargılamalar da çok uzun sürüyor. Karar sonrası çıkan rakamlara işverenler itiraz edebiliyor. Birkaç davanın daha konusu oluyor. Bu da çözülmüş değil. Normalde işçiyi işe başlattığında eski işiyle ve güncel ücretiyle başlatmak zorunda. Ancak işveren, işçiyi işe geri çağırıp fiilen iş vermiyor, düşük ücret veriyor ya da çok ağır bir iş vererek işçiyi ezmenin, yıldırmanın aracına dönüştürüyor.”