Fabrikada çalışma yükü evde şiddet artıyor
Çorlu'da plastik fabrikasında çalışan bir grup kadın işçi, krizin çalışma koşullarına yansımasını anlattı. Günde 2 ton yük sırtlar hale gelen kadınlar, evdeki şiddetin de arttığına vurgu yapıyor.
Fotoğraf: DHA
Muzaffer ÖZKURT
Çorlu
Kriz sadece ücretlerin düşmesi, geçim sıkıntısının artması anlamına gelmiyor. Hele de bir kadın işçi için... İşyerinde daha fazla çalışma, evde daha fazla yük, işsizlik baskısı, yorgun olduğu için yenilen dayak... İşçiyi çalıştırarak sanki bir lütufta bulunuyormuş gibi davranan patronlar, çalışma koşullarını daha da ağırlaştırırken, işin yanısıra evin de tüm yükü omuzlarında olan kadınlar üzerindeki şiddet ve baskı artıyor.
Çorlu’da 70 kişilik bir plastik fabrikasında çalışan bir grup kadın işçiyle bir araya geliyoruz. Ünlü markalara temizlik kovası, elbezi, sünger üretimi yapan bir fabrika burası. Fabrikada çalışanların çoğu 45-50 yaşlaşında. Gençler de var, ama sayısı az. Küçük çocuğu olanlar anneanne, babaanne desteği alıyor; zira kreş ya da kreş yardımı yok.
FAZLA MESAİ OYUNU
İki vardiya çalışılan fabrikada günlük çalışma süresi 10 saat. Sabah 08.30’da işbaşı yapan bir kadın 18.30’da çıkıyor fabrikadan. Daha önce normal mesai çıkışı 18.30’muş. Cumartesi günleri ise fazla mesai sayılıyormuş. Ama kadınlar yorgunluk nedeniyle cumartesi işe gitmeyince normal mesai saati 18.30’dan 16.30’ya çekilmiş. İşçi yine fabrikadan 18.30’da çıkıyor ama, günde 2 saat fazla mesai sayıldığı ve 45 saatlik haftalık çalışma süresini dolduramadığı için cumartesi günleri de işe gitmeye zorunlu kalıyor.
GÜNDE 2 TON YÜK SIRTLIYOR
Makinede çalışan kadınlar 10 dakikada bir, 30 kiloluk çuvalı makineye boşaltıyor. Yani günde en az 2 ton yük geçiyor bir kadın işçinin sırtından. Enjeksiyon bölümünde ise 50-100 kiloluk çuvallar var. Kadınlar bu çuvalları tek başlarına sırtlayıp makineye döküyor, hammadde boşaldıkça.
“Yorgunluktan sızlamayan yerin kalmıyor. Sırt tutulması, kas problemleri, fıtık, kulakta duymama. Bu çalışma karşılığı ödenen ise asgari ücret. Seneye ve yaşa göre değişmiyor bu rakam. En kalifiyemiz 100 lira fazla alıyor en çok” diye anlatıyorlar.
BU KADAR DİNLENME YETER!
Fabrikada yine kadın olan müdür ve amirler, bugünlerde, kadın işçilere “Bu kadar dinlenme yeter” diyerek günde 12 saat mesaiye geçme dayatması yapıyor. Kadınlar ise isyanda: “10 saate zor dayanıyoruz buna nasıl dayanalım, vücut kaldırmıyor!”
Ağır çalışma nedeniyle rahatsızlanıp rapor alanlar için işyerine dönüşün “cehennem” olduğunu söyleyen bir kadın işçi, “Sanki keyfi rapor almış muamelesi yapıyorlar, en ağır işlere veriyorlar, olmadık işleri yaptırıyorlar” diyor. İtiraz edene ise özellikle kriz dönemlerinin klasik yanıtı veriliyor: “Dışarıda işsiz çok, sen gidersin, başkası gelir.”
"HEMEN SABAH OLUYOR"
Fabrikada günde 10 saat süren çalışmanın ardından adeta posası çıkan kadın, eve gidince de yemek, temizlik, bulaşık gibi işlerin ‘mesaisi’ne başlıyor. Bir kadın işçi “Mesaisi bitince başlıyor söylenme; ‘Biri açım diyecek şimdi, diğeri başka bir şey isteyecek.’ Zaten eve gider gitmez elini yıkayıp hemen mutfağa giriyorsun” diyor. Bir başkası “Yemekti, bulaşıktı derken salona ancak gece on birde girebiliyorum. Uyuma, dinlenme süresi kısa. Hemen sabah oluyor. Çocukların ve eşin kahvaltısını hazırlamakla başlıyor gün. Ardından fabrika... Hafta böyle geçiyor” diye devam ediyor.
Pazar günü hafta tatili. Kadınlar için ise sözde tatil. Görüştüğümüz kadın işçilerden biri, “Tüm gün temizlikle geçiyor. Bir de hazırlık yapıyorsun, hafta içi fazla mesai olursa diye yenecek yemeklerin bir kısmını önden hazırlıyorsun. Yani dinlendiğin bir an yok” diye anlatıyor haftasonu mesaisini.
Sinema, tiyatro, parka gidip oturmak, bir yerde çay kahve içmek... Hiçbir sosyal etkinliği yok kadınların.
"YORGUNUM DİYORSUN, ANLAMIYOR"
Krizle birlikte artan geçim sıkıntısı, yorgunluk ve stres, evdeki kavgaları ve kadına yönelik şiddeti de artırmış. Kadın işçilerin eşleri de genellikle kendileri gibi işçi. “İşten yorgun gidiyorsun, adam ‘Bana çay koy, yatağımı hazırla’ diyor. Yorgunum diyorsun, anlamıyor. Bir süre sonra kavga ve şiddet peşinden geliyor” diye anlatıyor bir kadın. Şiddet gördüğü için fabrikadan ayrılanlar olmuş.
“Bu kadar dinlenme yeter” diyerek günde 12 saat çalışma datan müdür ve amirlerin de şiddetteki bu artışın nedenini iyi bildiğini ama oralı olmayıp daha fazla üretim baskısına devam ettiğini dile getiren kadın işçiler için işsiz kalmak da şiddete uğramanın bir nedeni olabiliyor. “Bu kez de ‘Bir hata yaptın ki işsiz kaldın’ denilerek şiddet uygulanıyor” diyor bir kadın işçi, ardından bahanesini de ekleyerek: “Çünkü geçim derdi... Zaten vardı ama krizle birlikte daha da arttı.”
Sadece kendi fabrikalarında değil, mahallede, komşuları arasında şiddet gören işçi kadın sayısının artığını söylüyorlar. Hayatın kadınlar için her geçen gün daha da katlanılmaz hale geldiğini dile getirirken, bundan kurtulmanın yolunun birlikte mücadeleden ve dayanışmadan geçtiğinin geçtiğinin farkındalar aslında. Ama işsizlik korkusu ayaklarında pranga. 12 saate geçiş konusunda gösterdikleri direnç ise prangayı kırmakta bir adım.