29 Eylül 2019 06:34

Çin’in Hong Kong krizi

Hong Kong’daki hareketin talepleri neler, Çin nasıl bir politika izliyor, ABD hareketin neresinde?

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Cengiz MAHİR
Şanghay

Hong Kong, geçtiğimiz altı-yedi ay boyunca anakara Çin’de eşine rastlanmaz bir siyasi çalkantılar sürecine sahne oldu. 150 sene boyunca Britanya Krallığı’nın sömürgesi olmuş ve 1997’de anakara Çin’e resmen devredilmiş olan Hong Kong’un politik ve ekonomik olarak tam anlamıyla Çin’in bir parçası haline gelememesi/getirilememesi krizidir bu.

Krizin nedeni, Şubat 2019’da yürürlüğe konması planlanan, ancak protesto gösterileri ve polisle çatışmalar sonucu Hong Kong özerk yönetiminin önce askıya aldığı, ardından da iptal ettiğini duyurduğu yeni bir yasal düzenleme. Bu yeni yasa, Hong Kong’da yaşadığı tespit edilen sabıkalı/suçlu Çin vatandaşlarının tutuklanarak anakara Çin’e getirilebilmesini öngörüyor. Söz konusu vatandaşlar hem adi suçlardan arananları hem de siyasi ilticacıları kapsıyor. Göstericiler bu düzenlemenin anakara Çin’in Hong Kong’daki siyasi özgürlükleri ortadan kaldırmak ve özerk bölgede Pekin’e muhalefet eden tüm sesleri kısmak için atılmış ilk somut adımı olarak gördükleri için bu yasaya karşı çıkıyorlar. Diğer bir deyişle bu hareket, Hong Kong’daki siyasi ifade ve örgütlenme hürriyetinin korunabilmesi için Hong Kong’un özerk kalmasını talep ediyor. Bu doğrultuda Hong Kong özerk yönetim kadrolarının sadece Hong Kong vatandaşları tarafından ve çok partili genel serbest seçimler sonucu belirlenmesi talebi yükseltiliyor.

Nitekim 2014 yılındaki ‘Şemsiye Hareketi’ de genel serbest seçim sisteminin Pekin’in merkeziyetçi denetimine teslim edilmesine itirazlar sonucu ortaya çıkmıştı. Problemin kaynağı aynı olsa da (Hong Kong’un özerkliğini koruması/kaybetmesi), 2014’teki harekete ek olarak 2019’daki hareket, Hong Kong’daki siyasi muhalefeti koruma talebi etrafında birleşiyor.

HAREKETİN HETEROJEN YAPISI

7.4 milyon nüfuslu Hong Kong’da gösterilere katılanların sayısı bazı haftalarda birkaç yüz bine ulaşabiliyor. Göstericilerin ağırlığı herhangi bir parti, örgüt veya kuruluşu açıktan desteklemezken, hareket içindeki farklı ulusal ve uluslararası insan ve sivil hak örgütleri, sendikalar ve siyasi örgütlerden oluşan bir azınlığın varlığı malum. Hareketin genel eğilimi barışçıl ve şiddet araçlarına başvurmadan siyasi özgürlükler talebini yükseltmek iken, hareket içindeki bazı kişi ve örgütler doğrudan polisle çatışmaya ve hatta sivillere rastgele saldırmaya yönelebiliyorlar. Hem harekete destek veren hem de ona karşı çıkan Hong Konglular tarafından eleştiri oklarının hedefinde ‘sivil itaatsizlik’ eylemlerinin varabildiği bazı biçimler şunlar: metro trenlerini bloke etme, metro istasyonlarını sabote etme ve bazen ateşe verme, yol işgalleri, rastgele araçlara saldırı, havalimanında göstericilerin bildirilerini almak istemeyen yolculara linç, gösteriler sırasında açılan ABD ve Britanya bayrakları, ABD başkanı Trump’ı öven sloganları yaygınlaştırmak vb. Hareketin önderlerinden Joshua Wong’un Ağustos’ta Hong Kong ABD konsolosluğu politik birim sorumlusu Julie Eadeh ile buluştuğunun ortaya çıkmasının, bazı gösterici gruplarının kimliği belirsiz Batılılar’dan direktif aldıklarının belgelenmesinin, göstericilere karavanlarla koruyucu zırh, sopa ve patlayıcı dağıtılması anlarının kameralara yansımasının harekete gölge düşürdüğünü söyleyenler de var. Son olarak Berlin’de Deutsche Welle’ye verdiği bir demeçte Wong’un ‘Hong Kong, Çin’in bir parçasıdır’ demesinin ardındanÇin sosyal medyasındaWong’un hareketin haleti ruhiyesinden uzaklaştığını dile getirenler de var. (Wong gerçi Facebook hesabında burada tercümeden kaynaklı bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi.)

KRİZİN ÇÖZÜMÜ NE?

Pekin yönetimi göstericilerin taleplerine hak vermekten ziyade Hong Kong’un özerkliğinin ortadan kaldırılması sürecinin doğurabileceği politik sonuçların – başta ABD ve Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere – yabancı ülkeler tarafından Pekin’in aleyhine kullanılabileğinden endişe duyuyor. Adımlarını temkinli atması buradan kaynaklanıyor. Hong Kong’a yakın Şencen kentinde topladığı askeri birlikler her ne kadar Pekin’in gövde gösterisiyle göstericilere uzaktan sopa sallayarak yıldırma/caydırma taktiği izlediğini gösterse de, Hong Kong’daki hayat pahalılığı ve gelir eşitsizliği gibi problemlerin özerkliğin ortadan kalkması halinde iyileştirilebileceği gibi vaatlar ortaya atarak ‘yumuşak güç’ kullanma yoluna da gidebilir.

Keza bu yönteme politik literatürde krizi ‘çözmek’ değil, krizi ‘yönetmek’ denir. Nitekim Pekin, krizi çözmeye gerçekten niyetli olsaydı, önce kendi siyasi geçmişi ve kimliğiyle hesaplaşırdı. Sözgelimi şu sorulara cevap verebiliyor olması gerekirdi: resmi söylemde Çin’in sömürgeciliğe ve işgalciliğe karşı olduğundan dem vurulur, Çin’in bir ulus olarak yabancı istilacılara karşı verdiği özgürlük mücadelesi yere göğe sığdırılamaz. Öyleyse 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra Britanya’yla yapılan anlaşmayı Pekin neden feshetmedi?Neden Hong Kong’u geri almak üzere kendisi harekete geçmek yerine sömürgeciler tarafından geri verilmesini bekledi? Britanya ve Çin arasında Hong Kong nasıl bir pazarlığın konusu yapıldı? Yoksa aslında Çin’in sömürgecilikle bir problemi yok mu? – 1979’da Çin’in Vietnam’ı işgal ettiğini ve yine aynı yıl Sovyetler’e karşı Pakistan’da Taliban’a askeri destekte bulunduğunu da buraya not düşelim.

Deng Şiaoping, Çin’in özerk bölgeleri ile merkezi hükümet arasındaki ikircikli ilişkiyi meşrulaştırmak için 1980lerin başında ‘bir ülke iki sistem’ tabirini icat ederek Çin’in sömürge çelişkisine ‘tüy dikmiştir’. Şimdi ‘iki sistem’den ‘tek sistem’e geçişin sancıları hissedilmektedir.

ÖNCEKİ HABER

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: Deprem toplantısına çağrılmadım

SONRAKİ HABER

Dikili'de yüzlerce kişi doğa talanına karşı yürüdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa