İçişleri Bakanlığı, 10 Ekim ailelerinden para istiyor
10 Ekim Katliamı'nda yakınlarını kaybedenlerin dava açtığı İçişleri Bakanlığı, kendi avukatlarının vekalet ücretlerini ailelerden tahsil etmek için ailelere yazı gönderdi.
Fotoğraf: Evrensel
10 Ekim 2015'te Ankara Tren Garı'nda IŞİD'in saldırısı sonucunda yaşamını yitirenlerle ilgili davada, kayıp ailelerinin ve yaralıların, devletin kurumlarının kusurlu olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığına tazminat talebiyle açtığı davalar sonuçlanıyor. İdari yargı, talep edilenin altında miktarlara hükmedince davalı taraf olan İçişleri Bakanlığı, kendi avukatlarının 4 bin ile 12 bin lira arasında değişen vekalet ücretlerini ailelerden tahsil etmek için ailelere yazı gönderdi.
Gazete Duvar'dan Özlem Akarsu Çelik'in haberine göre, idari yargı "kişilerin duyduğu acı ve elemin karşılığı olarak belirlenen’ manevi tazminatlarda, talep edilenin çok altında miktarlara hükmetti. İdari yargı ayrıca talep edilen ile kabul edilen arasındaki reddedilen tazminat miktarı açısından, mevzuat gereği 10 Ekim Katliamı ailelerinden Bakanlık lehine vekalet ücreti ödenmesini talep etti. İçişleri Bakanlığı, tazminatları ödemeden, avukatları aracılığıyla vekalet ücretlerinin tahsili için davacı 10 Ekim ailelerine yazı gönderdi. Kendi hakkından feragat edebilecekken vekalet ücretinin peşine düşen Bakanlık, 10 Ekim ailelerinin bu ücretleri ödememesi halinde icra işlemine başlayacak. Reddedilen miktarların yüksekliği nedeniyle İçişleri Bakanlığı lehine hükmedilen vekalet ücretleri 4 bin ile 12 bin lira arasında değişiyor.
"DEVLETİN KUSURU YOK AMA TAZMİNAT ÖDENMELİ, DEDİLER"
Konuyu değerlendiren 10 Ekim Davası Avukat Komisyonu'ndan Nuray Özdoğan, şunları söyledi:
"İdari davalar yakın zamanlarda sonuçlanmaya başladı. Katledilenlerin yakınlarına ve mağdurlara maddi ve manevi tazminat kararları çıktı. Ancak idari yargı, ceza yargısı gibi devletin kurumlarının sorumluluğunu araştırmaktansa sosyal risk ilkesi dediğimiz, idarenin terör saldırısı kapsamında gördüğü vakalarda kusura bağlı olmayan sosyal sorumluluğunu gerektiren ilkeyi uyguladı. Yani ‘devletin hizmet kusuru yok ama sosyal risk ilkesi gereği tazminat ödenmeli’ dedi. İdari davalarda devletin sorumluluğuna işaret eden dilekçe içerikleri nedeniyle kimi avukatlar hakkında soruşturma dahi başlatıldı. Oysaki dilekçelerin dayanağını oluşturan, ceza soruşturması ve idari soruşturmada ortaya dökülen, emniyet ve istihbarat makamlarının sorumluluğunu ortaya koyan delillerdi."
"KARAR, BU KADAR ACI VE ELEM DUYMUŞ OLAMAZLAR ANLAMINA GELİYOR"
İdari yargının talep edilen tazminatın çok altındaki miktarı kabul ettiğini belirten Özdoğan şunları söyledi:
"Maddi tazminat miktarları, maluliyet ve yoksun kalınan destek miktarı hesabı ile yargılama sırasında sonradan, manevi tazminat miktarları ise kişilerin duyduğu acı ve elemin karşılığı olarak belirleniyor. İdari yargı, manevi tazminat davalarında, talep edilenin çok altındaki miktarı kabul etti ve reddedilen kısım açısından mevzuat gereği İçişleri Bakanlığı lehine vekalet ücretine hükmetti. Oysaki bu katliamdan ve yaşanan kayıplardan duyulan acı ve elemin tarifi de bedeli de yoktu. İdari yargı reddettiği kısım için kararlarında gerekçe yazmadı. Sonuçta redde dair karar, bu kadar acı ve elem duymuş olamazlar anlamına geldi ve mağdurların talep ettiğinin altında tazminatlara hükmetti. İdari yargı cesur davranıp delilleri toplasa ve değerlendirseydi hem tazminat taleplerini tam olarak kabul edecek hem de sorumlu kamu görevlileri hakkında savcılığa ihbarda bulunmak durumunda kalacaktı. Aileler de bir kez daha mağdur edilmeyecekti.”
"BAKANLIĞA ÖDEME YAPMAK ZORUNDA OLMALARI YARALARINI DEPREŞTİRDİ"
"İçişleri Bakanlığı kendi müfettişleri aracılığıyla hazırlattığı raporda dahi devletin kurumlarının kasıt ve ihmaline işaret etmişken idari yargı, ‘ihmal ve kasıt yoktur, bu kadar manevi acı çekmiş olamazlar’ diyerek ailelerin, olayda birinci derece sorumluluğu bulunan Bakanlık lehine vekâlet ücreti ödemesine hükmetti. Ailelerin olanakları olanların bir bölümü bu ücretleri ödedi. Yakınlarının kaybında sorumluluğu bulunan Bakanlığa ödeme yapmak zorunda kalmaları, insanların yaralarını depreştirdi ve derinleştirdi.
Var olan delillerle idari yargının yapması gereken, manevi tazminat talepleri için yaşanan bu vahşetin, katliamın oluş süreçlerini dikkate alarak tam kabul kararı vermek olmalıydı. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet ve istihbarat birimlerinin katliamları engellemediklerine hatta yol verdiklerine ,hatta kimi unsurları ile dahil olduklarına dair güçlü şüpheler ve deliller varken Bakanlığın, mağdurları vekâlet ücret talepleri ile daha da yaralamamasını beklemek mümkün müdür? Bir hukukçu olarak bilmiyorum." (HABER MERKEZİ)