Yeni Ekonomi Programı: IMF’ye selam, işsizliğe devam
Evrensel Yazarı Bülent Falakaoğlu, IMF’nin hayata geçirilmesini istediği düzenlemeleri içeren ‘Yeni Ekonomi Programı’nı yazdı.
Fotoğraf: AA
Bülent FALAKAOĞLU
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, üç yıllık yeni ekonomi programını (YEP) dün açıkladı.
“Bu yıl büyüme hedefinin uzağında kalacağız” diyen Albayrak, yüksek işsizliğin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini itiraf etti.
Bakanın açıkladığı hedeflere göre 2021 yılı sonunda bile işsizlik yüzde 10.6 düzeyinde seyredecek.
Programdaki tek kara haber işsizlik değil!
IMF’nin de hayata geçirilmesi tavsiyesinde bulunduğu düzenlemeleri içeren başka kara haberler de var.
Ama biz önce bakan Albayrak’ın geçmişe ve geleceğe dair söylediklerine bir bakalım.
Diyor ki bakan...
“Çok başarılı bir program uyguladık, yumuşak iniş yaptık”.
Hiçbir hedefi tutmamış program nasıl başarılı bulunur!
Geçen yıl açıklanan programda bu yıl için konan hedefler ile gerçekleşmeler arasında uçurum var.
Geçen yıl ortaya konan enflasyon hedefi yüzde 9.
Bu yıl sonu gerçekleşme beklentisi yüzde 12 (Olacak inşallah deniyor).
İşsizlik için ‘En fazla 4 milyon olur’ deniyordu. Onca işsiz, işsiz sayılmamasına rağmen işsizlerin sayısı hedeften 500 bin kişi daha fazla oldu. İşsiz sayısı 4.5 milyonu buldu.
YEP’te...
“2019 yılında büyük kısmı giderlerden olmak üzere 75.9 milyar TL kamu tasarrufu olacak” denildi.
Sonuç korkunç israf oldu. Merkez Bankasından iç edilen 10 milyarlarca liraya rağmen yüksek bütçe açığı oldu.
Eylül 2018’de açıklanmasına rağmen önündeki üç aylık büyüme rakamını bile tutturamadı. Programda ekonominin 2018’in son üç ayında yüzde 1.5’in üzerinde büyüyeceği öne sürüldü. Gel gör ki ekonomi geçen yılın son üç ayında küçüldü.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Lakin gerek yok, sonuç ortada.
ÇAKILMA MI YUMUŞAK İNİŞ Mİ?
Peki ya ‘yumuşak iniş’ iddiasına ne demeli?
- Yüksek işsizlik (Mevsim etkilerinden arındırılmış en yüksek oran; yüzde 14)
- Yüksek enflasyon (Temel ihtiyaçlarda yüzde 20’nin üzerinde)
- Yüksek yoksulluk (Mutlak yoksul 14 milyon)
- Yüksek borç (Kredi borçlarının ödenmeme oranı çığ gibi büyüyor)
- Binlerce şirket iflası.
Bu tabloya bakıp ‘yumuşak iniş’ten bahsedilebilir mi. Yaşanan olsa olsa çakılmadır.
Nasıl ki, ‘Türk tipi başkanlık sistemine geçişle ekonomi uçacak’ iddiası boş çıktı ise...
Başkanlık sistemine geçiş ile birlikte adı ‘Yeni ekonomi programı’ olarak değiştirilen orta vadeli program da hedefleri açısından tam bir karavana oldu.
***
Bakan Albayrak konuşmasında...
2020-2022 yılları arasındaki 3 yıllık enflasyon, cari açık, istihdam, büyüme, ihracat, gibi temel makro göstergelere dair hedeflerini kamuoyu ile paylaştı.
Ve yine...
Yeni bir ekonomik modele geçtik.
Programın ana teması ‘değişim’ başlıyor.
Artık ülkemizin bir üst lige çıkması için bu değişimi inanarak gerçekleştirebiliriz.
Ve benzeri, iddialı laflar sarf etti.
Peki üst lige nasıl çıkacağız?
Kişi başı milli geliri 10 yıl öncesine gerilemiş, küme düşmüş bir ekonominin bakanı üst ligden bahsediyor.
‘Ekonomiyi yüzde 5 büyüteceğiz, tüketimi canlandıracağız’ diyor. Ama ‘İşsizliği azaltacağız’ diyemiyor. İşte işsizlik hedefleri:
2019 yüzde 12.9
2020 yüzde 11.8
2021 yüzde 10.6.
İşsizlik itirafı acı lakin büyüme kısmı da hayal.
Dış pazarda işler yolunda değil zira dünya ekonomisi durgun. Ticaret savaşlarının nereye varacağı meçhul. Türkiye’nin en büyük pazarı AB daralıyor.
İç pazarda da işleri yoluna koymak hiç kolay değil!
Ücret ve maaşlara dayatılan yüzde 4 ila 8 arasındaki zam oranları gelirleri eritirken tüketim nasıl artacak?
Kredi indirimleri ile tüketim de bir yere kadar.
Onca vergi indirimine rağmen otomotiv ve beyaz eşya pazarındaki daralma ortada.
NEREDEN BAKSAN TUTARSIZLIK
Program kendi içinde tutarsızlıklarla dolu.
Bir yandan üç yıl üst üste yüzde 5’lik ekonomik büyüme hedefi koyuyor.
Diğer yandan da cari açığın üç yıl boyunca sırası ile yüzde -1.2, yüzde 0.8 ve yüzde 0 olacağını iddia ediyor.
Dışa bağımlı bir ekonomide bu mümkün mü?
Cari açık şu an düşük. Çünkü ithalat azaldı. Peki ithalat niye azaldı?
Toplam ithalatın yüzde 90’a yakın kısmı ham made, ara malı ve sermaye malı (Makine, teçhizat vs.) Üretim olmayınca ithalata gerek kalmadı. Dolayısı ile açık küçüldü.
İyi de...
İmalat sanayiinin aramalı ve ham madde ithalatı bağımlılığında akşamdan sabaha bir değişim yaratmak mümkün olmadığına göre...
Nasıl olacak da ekonomi büyürken cari açık olmayacak. Bunun formülü vardı da bugüne kadar niye yapmadınız?
Tutarsızlığı düzeltmek için şöyle demek lazım: Cari açık düşmeyeceğine, işsizlik azalmayacağına göre büyüme de olmayacak.
Yüzde 5’lik büyümelere göre bütçe tahminleri yapılmış ki olacak iş değil!
SÜSLÜ LAFLARI GEÇELİM
Bakan yine...
Geçen yıl söylediğinin aksine inşaat sektörünü kurtarmaya yöneldiğini unutmuşçasına...
İlaç, makine gibi yüksek katma değerli sektörlerin destekleneceğini iddia etti.
Benzin, elektrik, doğal gaz gibi temel ürünlere arka arkaya, tam da IMF’nin istediği gibi, yapılan yüksek zamları unutarak...
Enflasyonla kamusal mücadeleden söz etti.
Tıpkı geçen yıl ki gibi tarıma, gençliğe destekten söz etti.
Geçen yıl onca söze rağmen bazı tarımsal ürünlerde verilen (IMF programının bir uygulaması olan) düşük taban fiyatlarının sebebine hiç değinmedi.
Genç işsizliği önlemek adına işsizlik fonundan patronlara aktarılan onca kaynağa rağmen neden genç işsizliğin rekor kırdığına da...
Hayal pompalama listesi uzun.
Geçelim.
Süslü laflara değil içeriğe bakalım!
KIDEMİ UNUT, YENİ VERGİYE HAZIRLAN
Mesele aslında program hedeflerinin hayalci olması değil!
Asıl mesele programın acı haberler vermesi.
Geçen hafta ülkede çeşitli görüşmeler yapan IMF’nin Türkiye raporunda yer alan bazı maddelerin YEP’te yer alması.
Örneğin IMF raporunda, “Orta vadede bütçeyi güçlendirmek gerekli” deniyor. Yani hükümete ‘Gelirleri artır, harcamayı kıs’ tavsiyesinde bulunuluyor.
Bakan ne diyor: Vergi gelirlerini artırıp kamu harcamalarını azaltacağız.
IMF raporunda gelir artırıcı politikalar öneriyor; vergi tabanının genişletilmesi, sosyal yardımların daha kontrollü yapılması vb.
Bakan Albayrak da tam da buna uygun laflar ediyor.
‘Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi (yerseniz) alacak bir sistem geliştireceğiz’ diyerek yeni vergi alma yöntemlerinin hayata geçirileceğini duyuruyor.
SGK açıklarını kapatmak için harcamaların azaltılacağını vurguluyor.
‘Destekleyici emeklilik’ adı altında bireysel emeklilik sisteminin yaygınlaştırılacağını belirtiyor.
Söylediklerinin özeti: Daha az ilaç, daha az sağlık hizmeti, daha çok vergi, kendi cebinden emeklilik!
IMF raporunda şu cümleler yer alıyor: Emek piyasasının esnekliği, ücretlerin belirlenmesinde geriye dönük enflasyon endekslemesinden vazgeçilmesi ve asgari ücretin beklenen enflasyon ve verimliliğe göre belirlenmesiyle sağlanabilir. Emeğin mobilitesini sağlamak için kıdem tazminatı reform edilebilir.”
IMF açık açık...
Ücretlerin baskılanmasını, kıdem tazminatının fona devredilmesini istiyor.
Bakan da cümle aralarında böyle bir yaklaşımın uygulanacağının sinyalini veriyor.
Zaten...
Toplu sözleşmelerde dayatılan yüzde 4 ile 8 arasındaki ücret ve maaş zamları ile IMF’nin istediği ücret politikası hayata geçiriliyor.
Bakanın sözlerinden anlıyoruz ki sürecek.
Bakanın sunumundaki, ‘Sosyal güvenlikte paydaşlarla ilerleyeceğiz’ vurgusu ise...
Kıdem tazminatı hakkının gasbedileceğinin işaretini veriyor.
IMF raporu ile bakanın söylemlerindeki paralellikler için söylenecek şey; ‘tesadüf işte!’ değil. Şu olmalı: Ne kötü!