Cemal Kaşıkçı cinayetinin 1. yılı: Birçok soru hâlâ yanıtlanmadı
Gazeteci Cemal Kaşıkçı katledilişinin birinci yılında anılıyor. Yapılan açıklamalarda aradan geçen zamana rağmen birçok sorunun hâlâ yanıtlanmadığı vurgulanıyor.
Fotoğraf:Elif Öztürk/AA
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda katledilişinin üzerinden bir yıl geçti. Kaşıkçı için düzenlenen anma etkinliklerinde ve yapılan açıklamalarda aradan geçen süreye rağmen birçok sorunun hâlâ yanıtlanmadığı vurgulandı.
İSTANBUL BAŞKONSOLOSLUĞU ÖNÜNDE ANILDI
Kaşıkçı için katledildiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu önünde anma etkinliği düzenlendi. Kaşıkçı'nın başkonsolosluk binasına girdiği 13.14'te bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan anma etkinliğinin moderatörlüğünü Middle East Eye Editörü David Hearst yaptı.
Etkinliğe, Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Nobel ödüllü aktivist Tawakkol Karman, Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Andrew Gardner, Mısırlı siyasetçi Eymen Nur, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, DAWN Kurucusu Nihad Awad, BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, insan hakları aktivisti Mohamed Soltan, El Şark Forumu Başkanı Wadah Khanfar ve AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay konuşmacı olarak katıldı.
Kaşıkçı'nın yazarı olduğu The Washington Post'u 2013'te 250 milyon dolara satın alan Amazon'un CEO'su Jeff Bezos ile gazetenin üst yöneticisi Fred Ryan da anmaya katılanlar arasındaydı.
ANDREW GARDNER: EMRİ KİM VERDİ, NASIL PLANLANDI, CENAZESİ NEREDE?
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Strateji ve Araştırma Yöneticisi Andrew Gardner, etkinlikte AA muhabirine yaptığı açıklamada, Prens Muhammed bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili "sorumluluk bende" açıklamasını, "Bu yeni bir haber değil. Onun sorumlu olduğunu zaten hepimiz biliyorduk. 'Kim emir verdi, nasıl planlandı, cenazesi nerede' gibi hiçbir cevap yokken bu itiraf anlamlı bir itiraf değil" diye değerlendirdi.
Gardner, Suudi Arabistan'ın cinayetin aydınlatılması için bir adım atmadığını belirterek, "Bu korkunç cinayet üzerinden tam bir sene geçti. Ona rağmen herhangi anlamlı bir soruşturma, kovuşturma olmadı. Tam bir cezasızlık vakası oldu. Cemal Kaşıkçı için adalet talebimizi bir kez daha dillendirmek için buradayız. Cemal’in arkadaşları ve nişanlısının yanındayız Uluslararası Af Örgütü Küresel Hareketi olarak. Onlarla bir dayanışma göstererek adalet talebimizi bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz" dedi.
BM Özel Raportörü Agnes Callamard tarafından hazırlanan Kaşıkçı raporu hakkında da konuşan Gardner, "BM görevini çok iyi yaparak çok iyi bir rapor hazırladı. Rapor zaten çok açık bir şekilde ifade etti; Suudi Arabistan bu cinayetten sorumludur. Fakat sorumlular adalet önüne getirilmedi. Sadece Türkiye’de devam eden soruşturma adalet getiremez. Sadece BM’nin özel raportörün raporu adalet getiremez. Adalet için BM’ye bağlı uluslararası bir soruşturma gerekiyor" değerlendirmesini yaptı.
IPI, DAVAYA DAİR BİLGİLERİN KAMUOYUNDAN SAKLANMASINA TEPKİ GÖSTERDİ
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Kaşıkçı'ya yönelik devam eden mahkemeyi "kaba mizah" olarak nitelendirirken, davaya ilişkin bilgilerin kamuoyundan saklanmasına tepki gösterdi.
IPI'dan yapılan açıklamada, Suudi Arabistan'a Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin geçen marttan itibaren süren davanın "uluslararası kamuoyunun katkı ve gözlemine açık daha şeffaf bir mahkemeye dönüştürülmesi" çağrısı yapıldı.
Mahkemenin yargılanan zanlıların isimlerini ve ifadelerini paylaşmamasına tepki gösterilen açıklamada "Uluslararası toplum, Suudi Arabistan'ın adalet sistemine olan inancını yitirdi" denildi.
Açıklamada, IPI Genel Müdürü Barbara Trionfi'nin, Kral Selman bin Abdulaziz'e ithafen yazdığı mektuba da yer verildi.
Trionfi, Kaşıkçı'nın katledilmesine ilişkin süren mahkemeye ilişkin gizliliğin "son derece rahatsız edici" olduğunu vurgulayarak, mahkemenin olaya ilişkin 11 kişiyi suçladığını, 5 kişiye idam cezası verdiğini ancak davaya ilişkin detayları paylaşmadığını vurguladı.
Callamard'ın davaya uluslararası bağımsız uzmanların katkı ve gözlem yapmalarına izin verilmesi çağrısını yineleyen Trionfi, mektupta şu ifadeleri kullandı:
"AB Özel Raportörü tarafından önerildiği üzere, hükümet, AB öncülüğünde ek bir ceza soruşturmasını desteklemeli ve uluslararası katkı, destek ve gözetim konusunda şeffaf bir tutum sergileyerek yeniden yargılama yapmalı. Uluslararası toplum, Suudi Arabistan'ın adalet sistemine olan inancını yitirdi. Bunu tersine çevirmenin tek yolu, hükümetinizin cinayetten sorumlu olan herkesin soruşturulması için acil ve somut adımlar atmasıdır."
ABD basınındaki haberlerde, Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin emri Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın verdiğine ilişkin bilgilerin yer aldığına dikkati çeken Trionfi, özellikle Kaşıkçı davasında yargılanan Prens'e yakın iki isme ilişkin gerekli açıklamaların kamuoyuyla paylaşılmadığını kaydetti.
AVRUPA BİRLİĞİ: BİRÇOK SORU CEVAPLANMAMIŞ BULUNUYOR
AB, Kaşıkçı'nın öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen birçok sorunun cevaplanmadığına işaret ederek şeffaf bir soruşturma ve sorumluların cezalandırılması yönündeki çağrılarını yineledi.
Yapılan yazılı açıklama Kaşıkçı'nın hâlâ ilham kaynağı olmaya devam ettiğinin altı çizildi ve "Cinayetin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen birçok soru cevaplanmamış bulunuyor. AB, şeffaf bir araştırma ve sorumluların cezalandırılması yönündeki çağrısını yineliyor" ifadelerine yer verildi.
Kaşıkçı gibi çok sayıda gazetecinin saldırılara maruz kaldığına dikkati çekilen açıklamada, AB'nin basın özgürlüğü ve basın mensuplarının korunmasına büyük önem verdiği kaydedildi.
CİNAYETİN ARDINDAN GEÇEN BİR YILDA NE OLDU?
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamadı. Geçen bir yıllık süreçte, yürütülen soruşturma sonucu Suudi Arabistanlı yetkililerin itiraf ettikleri cinayette Kaşıkçı'nın ne zaman, nerede ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili birçok bilgi tespit edilmesine rağmen, cesedinin nerede olduğu, ne olduğuna ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı.
BM Özel Raportörü Agnes Callamard'ın, cinayete ilişkin hazırladığı raporda, Kaşıkçı'nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan "İşkenceye Karşı Sözleşme" hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkat çekildi. Cesede halen ulaşılamamış olmasının da "zorla yok etme" suçunu teşkil ettiği dile getirildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da olayın başından itibaren soruşturma yürüttü. Başkonsolosluk çalışanlarının ifadeleri alındı. Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Ma'cib, 29 Ekim'de Başsavcı İrfan Fidan'la Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 1 saat 15 dakika görüştü.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kurulan ortak çalışma grubunda bulunan Türk ve Suudi ekip, başkonsoloslukta ve konsolosluk konutu ile konut bahçesinde incelemeler yaptı. Türk yetkililerinin başkonsolosluk konutundaki kuyuda arama yapmasına izin verilmedi. Başkonsolosluğun bulunduğu sokakta, robot kameralarla kanalizasyonda inceleme gerçekleştirildi.
Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'dan özel olarak gelen güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıp uzmanının da aralarında olduğu 15 kişilik infaz timince katledilmesi ve akabinde cesedinin ortadan kaldırılmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı.
Başsavcılığın soruşturmayla ilgili açıklamasında "Kaşıkçı'nın boğularak öldürüldüğü, önceden yapılan planlama doğrultusunda cesedinin parçalanarak yok edildiği" bilgisi paylaşıldı.
Suudi Arabistan Başsavcı Sözcüsü Şelan eş-Şelan da Riyad'da 15 Kasım'da düzenlediği basın toplantısında, soruşturmanın sonuçlarını paylaştı. Şelan eş-Şelan, zanlılardan birinin konsolosluktaki kameraları bozduğu, Kaşıkçı'nın cesedinin konsoloslukta parçalanarak dışarı çıkarıldığı, cesedi teslim alan yerel işbirlikçinin robot resmine ulaşıldığı ve 21 şüpheliden 11'ine suç isnat edilerek dava dosyasının mahkemeye gönderildiği açıklamasında bulundu.
Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından cesedinin konsolosluğun rezidansına taşınmasına ait olduğu belirtilen anların yer aldığı görüntüler, 30 Aralık'ta bazı medya organlarınca yayınlandı.
Resmi makamlarca Türkiye ve dünya kamuoyuna, "Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğun'da boğularak öldürüldüğü ve cesedinin parçalandığı" bilgisinin paylaşılmasının ardından, cesedin akıbetiyle ilgili bugüne kadar dile getirilen iddialar ve tahminler dışında resmi bir açıklama yapılmadı.
Kaşıkçı'yı infaz eden ekibin, parçalara ayırdıktan sonra yanlarında getirdikleri malzemelerle asit dökerek cesedi erittikleri, Suudi Arabistan'a götürdükleri, belirli bir yere gömdükleri veya yakarak yok ettikleri yönünde çeşitli iddialar ortaya atıldı. Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgilenen farklı uluslardan aktivistler, yazarlar ve gazeteciler de herkesin merak ettiği, "Cesedi nerede?" sorusuna yanıt aradı.
Uluslararası Af Örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge Sorumlusu Muhammed Ebu Necile ise "Kaşıkçı'nın cesedinin yerini açıklayın" çağrısında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino, "ABD, Kaşıkçı'nın cesedinin yerinin tespit edilmesi ve en kısa sürede uygun bir defin işlemi için ailesine teslim edilmesi gerektiğini söylüyor" açıklamasını yaptı.
Kaşıkçı'nın oğulları Salah ve Abdullah Kaşıkçı, 5 Kasım 2018'de Amerikan CNN kanalına verdikleri demeçte, "Babamızın cesedi bize verilmeden, ailemiz yas tutamaz ve bu konuyu kapatamaz" açıklamasında bulundu.
Cemal Kaşıkçı için 16 Kasım 2018'de, İstanbul Fatih Camisi'nde gıyabi cenaze namazı kılındı. 26 Kasım'da Yalova'nın Termal ilçesine bağlı Samanlı köyündeki bir villada Kaşıkçı cinayetine ilişkin polislerce arama yapıldı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün geçen şubat ayında yayımladığı 2008 yılı faaliyet raporunda, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu konutunda 2 su kuyusu, bir de doğalgaz ve odunla ateşlenebilen tandır bulunduğu belirtildi. Çifte ateşle ısı değeri bin dereceye kadar yükseltilebilen tandırın bu seviyede yakılması halinde bir kişinin cesedindeki DNA'dan tek bir zerre bile kalmayacağı vurgulandı.
Cinayet günü başkonsolosluğa giriş yapan 15 kişilik infaz ekibinin içinde, yüksek lisans tezini "Kemikten elde edilen DNA analizi" üzerine yapan Suudi İçişleri Bakanlığı Adli Tıp Uzmanı 47 yaşındaki Tabip Yarbay Salah Mohammed A. Tubaigy'in bulunduğuna da dikkat çekilen raporda, bu kişinin çürüyen ve yakılan kemikler üzerinde DNA olup olmadığını bilebilecek uzmanlığa sahip olduğu aktarıldı.
Raporda, bölgede yapılan araştırmalara göre, infaz timinin Kaşıkçı'yı öldürdükten sonra konuta ünlü bir restorandan 32 porsiyon pişmemiş et sipariş ettiği de belirtilirken, "İster istemez akıllara birçok soru daha takılıyor. Tandırda et pişirmek önceden yapılan planların bir parçası mıydı? Elbette bu sorular aydınlatılacak. Araştırmalar henüz sonuçlanmış değil" ifadelerine yer verildi.
ABD'DE PRENS SALMAN'I SORUMLU TUTAN YASA TASARILARI BEYAZ SARAY ENGELİNİ AŞAMADI
ABD Kongresi'nde kabul edilen ve Kaşıkçı'nın katledilmesiyle ilgili Suudi Arabistan'ı ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı sorumlu tutan yasa tasarıları, Beyaz Saray engelini aşamadı.
ABD'de kalıcı oturma iznine sahip olan Kaşıkçı'nın katledilmesine sessiz kalan Trump yönetimine Kongreden tepki geldi. Geçen bir yıllık sürede, ABD Senatosunda ve Temsilciler Meclisinde çok sayıda yasa tasarısı oylanıp kabul edildi. Ancak Kaşıkçı'nın katillerinin ve azmettiricilerinin hesap vermesini talep eden tüm bu yasal girişimler Beyaz Saraya takıldı.
10 Ekim 2018'de Senato Dış İlişkiler Komitesi, Trump yönetimine, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında "Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası" kapsamında soruşturma açması ve 120 günde Kongreye dönüş yapması talebinde bulundu. Ancak Beyaz Saray, 4 aylık sürenin sonunda Şubat 2019'da "Trump'ın bu mektuba cevap vermeyeceğini" belirterek Senatonun çabasını boşa çıkardı.
Benzer bir girişimi 21 Kasım'da ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinin o günkü başkanı Cumhuriyetçi Bob Corker ile komitenin kıdemli üyesi Demokrat Bob Menendez ortaya koydu. Trump'a yeni bir Kaşıkçı mektubu gönderen senatörler, cinayetten MBS'nin sorumlu olup olmadığının Magnitsky Yasası kapsamında açıkça kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirtti. Bu çağrıya da Beyaz Saray tarafından herhangi bir cevap verilmedi.
6 Aralık 2018'de Senatoya sunulan ve MBS'nin Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutulmasını ve ABD'nin Yemen'de Riyad'a verdiği askeri desteği kesmesini öngören tasarı ise 13 Aralık'ta kabul edildi. Ancak o gün Temsilciler Meclisinde çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçiler tasarıyı bloke etti.
14 Şubat 2019'da ABD'nin Yemen'de devam eden savaşta Suudi Arabistan'a verdiği askeri desteği kesmesini öngören ayrı bir yasa tasarısı, Temsilciler Meclisinde kabul edildi ancak akim kaldı.
ABD yönetiminin, Yemen'deki tüm askeri unsurlarını 30 günde geri çekmesini öngören yeni bir yasa tasarısı, 13 Mart'ta Senatoda, 4 Nisan'da da Temsilciler Meclisinde kabul edilerek Beyaz Saray'a gönderildi. Ancak Trump, tasarıyı 16 Nisan'da veto etti.
Son olarak 15 Temmuz'da Temsilciler Meclisinde 405 evet oyuyla kabul edilen ve Kaşıkçı cinayetinden MBS'yi sorumlu tutan yeni bir yasa tasarısı, 31 Temmuz'da Senatoya sunuldu. Ancak Trump'ın veto etmesine kesin gözüyle bakıldığı için tasarı akim kaldı. (MEDYA SERVİSİ)