Tayaş işçileri: Depremde amirler dışarı çıkarken biz içeride çalıştırıldık
Evrensel’e mektup yazan Tayaş işçileri, deprem sırasında fabrika yöneticilerinin dışarı çıktığını, işçilerin ise çalıştırıldığını aktardı. Tayaş yönetimi ise işçilerin iddialarını kabul etmedi.
Fotoğraf: Evrensel
Bir grup Tayaş işçisi
Gebze
Merhaba biz Tayaş işçileriyiz. Geçen gün yaşadığımız o korkunç depremde iş başındaydık. Deprem olduğunu tam fark edemedik ama makinelerde bir sallantı ve baş dönmemiz oldu. Ne olduğunu anlayamadan bir de baktık ki biz üretimde çalışmaya devam ederken bizim dışımızda amir, patron, müdürler vs. dışarı çıkmış ve depremin bitmesini bekliyor.
Ve düşünebiliyor musunuz, biz içeride patron için harıl harıl üretim yapmaya devam ederken içeridekilere ne olur acaba diye düşünmeden kendi kıymetli canlarını dışarıya zor atmışlar. Deprem geçene kadar dışarıda beklemişler. Onlar orada depremin bitmesini beklerken, biz ise bize verilen kotayı çıkarmak için canımız pahasına çalışmaya devam ettirildik.
Ben arkadaşıma deprem oluyor sanki dedim. Arkadaşımda “Ne depremi forklift geçince sallanıyor ya burası her zaman” dedi. Ben çıktığımda öğrendim deprem olduğunu. Hemen eşimi aradım ‘Çocuklar nasıl, sen nasılsın’ diye sordum, ‘İyiyiz’ dedi. Serviste ağladım, üç kuruş kazanacağız diye bu zor şartlarda çalışıyoruz. Sigara yasak, dışarı çıkmak yasak. Bunlara artık alıştırılmıştık ama deprem olduğunda canımız pahasına sadece üretim devam etsin diye canımızın hiç kıymeti olmayarak dışarı çıkarılmamak çok ağır geldi.
Çocuklarımı, ailemi, arkadaşlarımı düşündüm. Bizi depremde çalıştırıp kendileri dışarı çıktığında ne düşündüler bilmiyorum ama bir kez daha işçinin canının dahi kıymetinin patronlar gözünde olmadığını, ne kadar ‘Biz bir aileyiz’ deseler de bizim işçi olduğumuzun üstünü örtmek için ve karşımızda olduklarını, üretimi en hızlı, en acımasız şekilde devam ettirmek için yaptıklarını artık iyi biliyoruz.
Bu yalnızca Tayaş’ın değil tüm fabrika ve işyerlerinin aslında sistemin çelişkisi. Çünkü biz onların adeta köleleriyiz. Çalışırken başımıza her şey gelebilir hiç önemli değil yeter ki patronlara zarar gelmesin. Bu durumu biz yaşadık ve çok öfkelendik, sinirlendik. Ama eğer ki Tayaş işçileri olarak birlikte hareket edersek ancak karşımızdakilere insan olduğumuzu anlatabiliriz. Yoksa bugün depremde, yarın iş cinayetiyle, işten atmalarla, insanlık dışı çalışma koşullarıyla hayatımızı kaybedebiliriz. Kaybetmesek bile ömür boyu hastalıklarla uğraşırız. İşçinin işçiden başka dostu olmadığını Tayaş bir kez daha bize gösterdi.
TAYAŞ: BİNAMIZ SAĞLAM DEPREMİ HİSSETMEDİK BİLE...
Evrensel’e yazdıkları mektupta İstanbul Silivri açıklarında meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremde idari personel dışarıya çıkarılırken kendilerinin içeride çalıştırıldığını belirten işçilerin aktardıklarını Tayaş yönetimine sorduk. Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Tayaş Genel Müdür Yardımcısı Yüksel Uçkun, iddialardı kabul etmedi. Uçkun “Bu haberin doğruluğunu teyit etmek için bizi aradığınız için teşekkür ederim. İçeride çalışan bir işçinin dışarıda çalışan bir beyaz yakayı görmesi mümkün değil? Deprem son derece insani bir şey. Bizim böyle bir durumda bir kısım insanı dışarı çıkarıp, bir kısım insanı içeride tutmamız mümkün olabilir mi? Bu son derece insanlık dışı bir uygulama. Böyle bir şey söz konusu bile değil. Depremin olduğu anda ben de fabrikadaydım. Yerimizden kalkmadık bile çünkü hiç hissetmedik depremi. Çünkü binamız o kadar sağlam. Telefon hatları kesilince farkına vardık biz. Bu haberler kişisel menfaatlerine ters düşen işçilerin size getirdiği yalan yanlış haberler” diye konuştu.
Fabrikada yaşanan sendikasızlaştırma girişimleri ve işten atmalara ilişkin Evrensel’de daha önce çıkan haberlere ilişkin de açıklama yapan Uçkun, şunları söyledi: “İşten çıkarmalarla ilgili haber yaptınız. Evet bu haber doğruydu. Çünkü bu kriz ne ’99’a, ne 2001’e benziyor. Dolayısıyla mecbur kaldık işten çıkarmaya. İhracat ağırlıklı olmasak çok daha büyük sıkıntılar yaşardık. Evrensel’de sendikalaşmayı engellediğimiz yönünde kimi haberler de çıktı. Sizde biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti kanunları sendikalaşmanın önünde engel ama biz uluslararası şirketlerle iş yapıyoruz. Eğer sizin sendikalaşma önünde engel olduğunuzu düşünürlerse size iş vermiyorlar. Bakın bize sendikalaşma nedeniyle işten atıldığını iddia ederek dava açan işçiler oldu. Bir teki bile bu davaları kazanamadı. Gaziantep ya da Konya’da bizimle aynı işi yapan ama işçisine sigorta bile yapmayan işyerleri var. Rekabet koşulları açısından bakarsanız sendikalar Türkiye’deki her yeri aynı koşullara getirmiyorsa, oralara gidip bunlara müdahale etmiyorsa gelip benim kapımda beklemelerinin bir anlamı yok.”
DİSK/GIDA-İŞ: AÇTIĞIMIZ DAVALARI KAZANDIK İSTİNAFTA KESİNLEŞMESİNİ BEKLİYORUZ
DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan ise Tayaş Genel Müdür Yardımcısı Yüksel Uçkun’un sendikalaşmayı engellemedikleri iddialarını yalanladı. Evrensel’e konuşan Aslan, uzun süredir Tayaş’ta sendikal çalışmalarının olduğunu ve bunun herkes tarafından bilindiğini dile getirerek şunları söyledi: “Tayaş’taki çalışma koşulları hep ağır oldu, hep en düşük ücret politikası uygulandı, işyerinde baskılar artarak devam etti. Sendikal örgütlenme sürecinde yöneticiler işçileri kazanmak için bazen baskıları azaltıyorlar, ama daha sonra yine aslına dönüyorlar. İşçiler ikna odalarına çekilerek sendikalı mısın, değil misin sorguları yapıldı. E-devlet şifreleri istendi, işten atılan üyelerimiz ya sendika ya işiniz ikilemi arasında bırakıldı. Sendikal nedenlerle işten atılan üyelerimiz için davalar açtık, açmaya devam edeceğiz. Açılan bazı davalar yerel mahkemede kazanıldı, davalar henüz istinafta olduğu için sonuçlanmadı. Onlarca sendika üyesinin küçülme gerekçesi ile işten çıkarıldığını biliyoruz, işçilerin adına açılan işe iade davalarını kazanıyoruz. Dolayısıyla Tayaş yönetiminin sendikalaşmayı kırmak için küçülmeye gidiyoruz iddiası bizzat mahkeme kararı ile yalanlandı. Sendikaya karşı olmadığını iddia eden işvereni, bu durumu işçilere bir toplantıda alenen ilan etmeye ve sendikaya üye olan işçilerin işten atılmayacağına dair söz vermeye davet ediyoruz. Sendikamızın işyerinde yaslar çerçevesinde faaliyetlerinin engellenmesi için işçilere taahhütte bulunulmalıdır, sendikalaşmadan dolayı attığı işçileri geri almalıdır. O zaman sendikaya karşı olup olmadıklarını öğrenmiş oluruz.”
İşyerinde çalışma ve ücret politikasının işveren tarafından hep tek taraflı belirlendiğini ifade eden Aslan, örgütlenmeden işçilerin işyerinde söz sahibi olmasının mümkün olmadığını dile getirdi. “Sonuçta sürekli üretimin artırılması baskısı, geçmişte verilen kimi hakların geri alınması, ücretler arasında ayrımcılık yapılarak işçilerin bölünmesi bunların sonucu” dedi. Aslan, işçilerin deprem sırasında fabrikadan çıkarılmadıkları iddiası için de “Depremde fabrika yönetiminin ortaya koyduğu bu tutum utanç vericidir. Bu da işçilerin nasıl ve hangi koşullarda çalıştırıldıklarının ispatıdır” dedi.