"Kavanoz kapağı bile alamadım, üstümdeki gömlek 25 yıllık"
Ağırlaşan ekonomik koşullar kadın işçilerin hayatını zorlaştırmaya devam ediyor. Bir işçi kavanoz kapağına gelen yüzde 42 zamdan sonra kavanoz kapağı alamadığını söylüyor.
Funda Eylem SANCARBARLAZ
Bursa
Türkiye’de ekonomik kriz tüm yakıcılığıyla sürüyor. Enflasyon, işsizlik, büyüme rakamları art arda açıklanıyor, resmi rakamlar dahi ‘iyi bir şey’ söylemiyor. Bursa’da konuştuğumuz kadın işçiler krizi ve krizin etkilerini her gün yaşayarak deneyimliyor. Kimi kavanozun zamlanan kapağını dahi alamıyor, borçlar artıyor, çocukların gideri karşılanamıyor.
Bursa’nın işçi mahallelerinden olan Teleferik’teyiz. İlk durağımız tekstil atölyesinde çalışan işçi bir kadının evi. Röportaj yapmak için evine doğru yola çıkıyor, kendisiyle tam da yolda karşılaşıyoruz. Pazardan eve geliyor, sitemle şu cümleyi kuruyor: “3 poşet sebze aldım, 80 lira verdim.”
Evin tek çalışanı olan kadın işçi 2 bin lira ücretin yalnızca yemeğe gittiğini söylüyor. Lisede okuyan bir kızı var. Okul masrafları çok. Kızı, defterlerini, kalemlerini artık büyük market zincirlerinin indirimlerinden almaya çalıştığını söylüyor ancak o bile ucuz değil: “2 defter 2 kaleme 40 lira veriyoruz!” Milli Eğitim Bakanlığının kitapları öğretmenler tarafından niteliksiz bulunduğu için öğretmenlerin ‘ekstra kitap’ aldırdıklarını söylüyor. O kitaplar da 80-90 liraya satın alınmış.
Sohbet ederken gözümüze mutfaktaki kavanozlar takılıyor. Evde kışa hazırlık yapılıyor. Kavanozun kapaklarına dahi zam gelmiş! 35 kuruş olan kavanoz kapağı 50 kuruşa çıkmış. Bu yüzde 40 zam demek. Kavanoz kapağı bütçeyi yıpratmasın diye ‘çözümü’ sıcak suda bulmuş: “Zammı duyunca ben de yeni kapak almadım, eski kapaklarımı sıcak suda kaynatıp tekrar kullanacağım.” Kavanoz kapağı alamayan kadın işçi kendisine yeni giysi alabilir mi? Alamadığını söylüyor, “Üstümdeki gömlek 25 yıllık gömlek, kıyafete zaman gelene kadar daha öncelikli ihtiyaçlarımız var. Benim bir çocuğum var yılda bir ayakkabı alıyorum 3 çocuğu olan aileler bu ücretlerle bu fiyatlarla nasıl geçinsinler” diyor. Ekonomik sıkıntılar, geçim derdi bitmiyor. Sohbetimizi bitirip, başka bir işçi kadının yanına geçiyoruz.
"KENDİME BİLE ZOR BAKIYORUM AİLE KURMAYI GÖZE ALAMAM"
Tredin isimli metal fabrikasında çalışan bir kadın işçinin evindeyiz. Yazaki fabrikasında çalışan bir başka kadın işçiyle sohbet ediyor. Biz de dahil oluyoruz. Artan hayat pahalılığı, krizin sosyal hayata etkileri, toplu iş sözleşmelerinden beklentiler… Tredin metal fabrikasında çalışan kadın işçi tek başına yaşamasına rağmen temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığından şikayetçi. “Haftada bir gün arkadaşlarımla dışarı çıksam nereden baksan 100 lira. Sinema, tiyatroyu katmıyorum bile, bunlar benim için lükse kaçıyor artık” diyor. Ücretinden temel ihtiyaçları için yaptığı harcamayı çıkarınca elinde kalan parayla borçlarını bile ödemekte zorlandığını belirtiyor. Bu sebeple evlenmeyi düşünmüyor. Yazaki işçisi kadın araya giriyor, o da tek başına yaşayan bir kadın, üniversitede okuyan bir de kızı var. “Eğer aldığım maaşla kızımın okul masraflarını ben karşılasaydım, evimi satmak zorunda kalırdım” diyor.
TİS DÖNEMİ AMA İŞÇİLER ZAM KONUŞAMIYOR
Fabrikalara çeviriyoruz yüzümüzü. Türk Metal Sendikasının yüzde 26 zam talebinin işçiler arasında nasıl tartışıldığını soruyoruz. Tredin fabrikası işçisi eskiden işçilerin bu konuyu her köşe başında, her molada tartıştığını fakat bu dönemde işten çıkarılma korkusuyla kimsenin konuşmadığını şöyle anlatıyor: “Temsilcilerimiz her sabah toplantı alıyor. ‘Siz işinize bakın, kriz var zam düşünmeyin. İşinize sahip çıkın’ dışarıda iş bekleyen çok insan var diyerek mobbing uyguluyor. Ve her sabah bu mobbinglerle bu tehditlerle başlıyoruz işe. Zam konuşmaktan çekinir hale geldik. Yüzde 26 zam hiçbir şekilde kaybımı karşılamıyor, sosyal hayatı geçtim diğer ihtiyaçlarımın bile karşılığına denk gelmiyor.”
"TUVALET SÜREMİZ 5 DAKİKA BİLE DEĞİL!"
Ücretlerin düşük olduğu fabrikalarda, çalışma koşulları da ağır. “Başımıza dikilip bir ürünü kaç dakikada çıkarttığımıza bakıyorlar” diyor, “Tuttukları dakikayı 8 saatle çarpıp kaç ürün üretmemiz gerektiğini hesaplıyorlar. Fakat bu hesabın içerisine yemek molası tuvalet ihtiyacı gibi şeyleri hesaba katmadan yapıyorlar. Gün sonunda niye bu kadar ürün üretemedin.” Tuvalet süresi bile 5 dakika bile değil, 4 dakika. Anlatılanlar Yazaki’de çalışan işçi kadına çok tanıdık geliyor. 20-25 dakikalık molaya tuvalet, yemek, sigara molasını sıkıştırmaları gerektiğini bazen tuvalete dahi gidemediğini belirtiyor.
Metal fabrikasında çalışan kadın işçi, son dönemde fabrikasında, verilen sayıda ürün çıkartamayan 18 işçi hakkında tutanak tutulduğunu söylüyor. Tutanağı imzalamayan işçiler ya işten atılıyor ya da işçilere mobbing uygulanıyor: “Tuvaletten geç gelince dahi tutanak tutuyorlar, bunları tazminatsız işten çıkarmak için yapıyorlar.”
"BİZİ KRİZE SÜRÜKLEYEN NEDENLERİ BİLİYORUZ"
Son olarak “Çözümü ne olacak” diye soruyoruz. Yazaki işçisi, “Hükümet değişsin” diyor ve bir kahkaha atılıyor. “Bizi krize sürükleyen nedenleri biliyoruz ve sistemin krize gebe olduğunun da farkındayız ama haklarımızı aramaya devam edeceğiz. Biz kadınlar birlik içerinde daha güçlüyüz” diyor.