“Şu an yaşıyor olmaz mıydı?”
Yıllar boyunca süren umutlar, istekler, hayaller ve bunları bitiren/yok eden gemideki çalışma koşulları...
Mehmet Ali TURAN
Piri Reis Üniversitesi
Denizci öğrenciler olarak, son 6 ayda Piri Reis Üniversitesi’nden Mustafa Koç ve Sinan Karabulut arkadaşlarımız gemide staj yaptığı sırada hayatlarını kaybetti. Gemilerde günde en 12 saat çalışıyor (kimi zaman bu 18-20 saatlere kadar çıkıyor), üstlerimiz tarafından baskı ve mobbinge maruz kalıyoruz. Hiçbir hukuki çerçeve çizilmeden stajımızın nasıl geçeceği birkaç kişinin keyfine ve iradesine bırakılıyor. Kimi zaman ismimiz bile söylenmiyor “staj gel, staj yap, staj git” diye hitap ediliyor. Gemideki en pis ve ağır işleri yapan fakat en az maaşı alan, hor görülen bir hiç olarak ayakta kalmaya çalışıyoruz. Sayısız arkadaşımız kısa sürede meslekten soğuyor ve mesleği bırakanlar da gün geçtikçe artıyor. Bunlara ek olarak da yapılan ihmalsizlikler ve gerekli tedbirlerinin alınmaması eklendiğinde arkadaşlarımız ciddi kazalar atlatıyor veya hayatlarını kaybediyorlar.
Bizler de bu yaşanan olayları daha derinlemesine öğrenmek ve olabildiği kadar çok insana yaymak için gemide staj yaptığı sırada hayatını kaybeden arkadaşımız Mustafa Koç’un abisi ile iletişime geçtik ve röportaj yaptık, gerçekleri onların ağzından öğrendik. Yaşananları daha somut hale getirmek ve anlamak için röportajlardan alıntılarla devam edelim.
HAYALLER, HAYATLAR
“Her zamanki gibi hevesliydi mesleğe. Sonrasında seyirde olduğu için biz Mustafa’ya 8 gün ulaşamadık” Mustafa’nın her gün okul için Tuzla’ya Şişli’den geldiğini de düşünürsek mesleği gerçekten sevdiği aşikâr. Arkadaşlarının anlattıklarına göre de Mustafa okulda her zaman neşeli ve herkesle anlaşan bir insanmış. “10 Temmuz günü sabah Mustafa yazdı. O gün ilk konusu ben bu mesleği yapmak istemiyorum, asla bu meslekte devam etmek istemiyorum oldu.’’ Mesleğe bu kadar bağlı, her şeyi bilerek ve isteyerek gelen Mustafa'ya bu kadar kısa sürede neler oldu da meslekten soğuyacak ve bırakma durumuna geldi? “Sonrasında çok ısrarlı bir şekilde bu mesleği yapmak istemeyeceğini, inmek istediğini söyledi.’’ Yıllar boyunca süren umutlar, istekler, hayaller ve bunları bitiren/yok eden gemideki çalışma koşulları… “Biz orada inebilecek misin diye sorduğumuzda, ‘Hayır, inemem’ dedi. O anda inmek istiyordu ama imkanlar elvermediği için inemezdi.” Zorunluluktan dolayı gemide kalmıştı. Gemiler Asya, Amerika ve Avrupa’da çalıştığı için Türkiye'ye gelmeden eğer yurt dışından personeli indirirlerse acente ve uçak masrafları fazla tutacağı için insanları olabildiği kadar gemide tutup, Türkiye ye yaklaştıklarında personel değişimi yapıyorlar. Yine tamamen kâr odaklı. Peki ya, Mustafa o an inebilseydi, şu an yaşıyor olmaz mıydı?
“20 GÜNDE NASIL HAYATINI KAYBEDECEK DURUMA GELDİ?”
“... Gemideki 3 tane guard kamarada kaldığı için kendisinin revirde yattığını söyledi” Gemiler korsanlık faaliyetlerin çok olduğu sularda seyir yapıyorsa geminin yani “yükün” güvenliği için “Guard” denen paralı askerler kiralanıyor. Bu paralı askerler Mustafa’nın kalması gereken yerde kalıyorlarmış. “Bizimle olan konuşmalarında, seyirden önce ve seyirden sonra insanların ezmeye çalıştığını söyledi. Herkesin bezdirmeye, bıktırmaya çalıştığını söyledi. Bir evrak için köprü üstüne gönderdiklerini, tek kâğıt için 5-6 defa gıcıklığına inip çıkardıklarını söyledi. Günde 20 saat çalışıyordu.” Ağır çalışma koşulları yetmezmiş gibi bir de üstüne gemideki üstlerin keyfiyetine ve iradesine kalmış bir durum var. Hiçbir denetleme olmadığı ve hukuki olarak bir stajyerin ne yapması/yapmaması gerektiğinin derin ve kapsamlı sınırları çizilmediği için gemideki birkaç insanın karakterine ve inisiyatifine kalıyor bütün bir stajın nasıl geçeceği. Üstlerin iyiyse şanlısın fakat kötüyse… “2. Kaptan, tanklardan birine Mustafa’nın girmesini söylemiş… Tankın içinde kimyasal olarak palmiye yağının olduğunu söyledi. Herhangi kronik hastalığı yoktu, zaten çok fazla testten geçti. Olsa orada çıkardı.” Mustafa bu tanklarda düzenli ve yoğun bir şekilde çalışmış. Normalde bir stajyerin tanka girmesi yasak. Gemiye çıkmadan önce Mustafa sapa sağlammış çünkü denizci öğrenciler bölüme girmeden önce derin bir sağlık taramasından geçiyor ve ardından bölüme kayıt yaptırabilecek duruma geliyorlar. Mustafa'nın bir hastalığı olsaydı bu taramada çıkardı. Sağlıklı bir şekilde gemiye çıkan Mustafa 20 günlük kısa bir sürede nasıl hayatını kaybedecek duruma geldi? “Sabah 8’de Mustafa'yı ölü bulduklarını söylüyorlar. Sağlık sigortası bile yurtdışı bazlı, onlar bile doğal ölümü kabul etmiyor. Bu sonuca sebebiyet veren; çalışma şartları ve tanka girmesi etki etti diye düşünüyorum. Palmiye yağından önce tankta ne vardı?” Ölüm sebebinin gemideki koşullar olduğu kesin. Yurt dışında yapılan ilk otopsiye göre akciğer enfeksiyonu teşhisi konmuş. Türkiye’deki sonuçlar hâlâ çıkmamış. “Bizimle konuşmalarında bildiğiniz uyuyordu. Hiç boş zamanı olmamış. Kitabını, bilgisayarını açmamış, günlük yazmak istiyordu hiç yazmamış, defterde hiçbir şey yoktu. Yemeği bile 10 dakikada yemek zorunda olduğunu söylemişti. Sonuç olarak dinlenmeye zamanının olmadığını, sağlıklı bir ortam olmadığını söylemişti.”
SORUNLAR GÜN GEÇTİKÇE DERİNLEŞİYOR
Mustafa'nın yaşadıkları ona özel değil. Denizcilik sektörünün genel durumu bu şekilde, konuştuğumuz nerdeyse bütün arkadaşlarımız aynı sorunları yaşadıklarını söylüyorlar. Gün geçtikçe de sorunlar derinleşiyor ve çoğalıyor. Şunu da belirtmek gerekir Mustafa’nın staj yaptığı şirket Türk denizcilik sektörünün önde gelen şirketlerinden biri. Herkesin hayalini kurduğu şirketlerden.
Tüm bunlardan çıkarmamız gereken 2 sonuç var diye düşünüyorum. Birincisi, her birimizin kendi alanlarımızda yaşadığımız sorunlar, birkaç yere özel olan sorunlar değil. Yani, iyi bir şirkete kapak atmak bize yaşadığımız sorunları çözmeyecek veya onlardan kurtulmamızı sağlamayacak. İkincisi ise, sorunların özünü kavradıktan, asıl ve gerçek hedefimizi belirledikten sonra ortak talepler etrafında birleşebilmemiz ve ağacı kökünden koparmamız gerekiyor.