Genç kadınlar daha çok yan yana, daha ileriye!
Kadın hareketinin geleceği ve mücadele kapasitesi gibi birçok açıdan genç kadınların mücadeleye kazanılmasının büyük bir öneme sahip olduğunu görmemiz gerekir.
Sıla ALTUN
ODTÜ
Emine Bulut’un cinayetiyle birlikte, Türkiye’nin her yanından kadınlar, kadın cinayetlerinin durdurulması talebiyle “Ölmek istemiyoruz.” diyerek sokaklara çıktı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun topladığı verilere göre ağustos ayında işlenen kadın cinayeti sayısı 49. 49 kadın; eşi, boşandığı erkek, baba, oğul, kardeşleri tarafından öldürüldü.
İKTİDAR POLİTİKALARI ŞİDDETİ ARTIRIYOR
İktidar, 17 yıldır temsilcisi olduğu sermaye kesimlerinin çıkarlarına uygun bir şekilde ekonomide neoliberal politikalar izlemekle ve muhafazakâr bir toplum oluşturmaya çalışmakla şiddet ve sömürünün en ağır koşullarını yarattı. Ve tabii ki bu dönem içinde en çok hak kaybına uğrayanlar, hem ekonomik olarak hem de sosyal anlamda en ağır darbeleri alan kesimler işçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar oldu.
Genç kadın işsizliğinin yüzde 28’lere dayandığı, çoğu kadının hayatının her alanında kesintisiz bir şekilde şiddetle, eşitsizlikle ve sömürüyle karşılaştığı ve bunun ekonomik kriz ile beraber giderek arttığını söylememiz yanlış olmaz. Fakat, bu dönem kadınlar için, hareketsiz bir dönem olmadı. Kadınların ortak talepler etrafında birleştiği, Diyanet’in 9 yaşındaki çocuk evlenebilir açıklamasına karşı, Şule Çet’in öldürülmesine ve en güncel örneği Emine Bulut cinayetine karşı ayaklandığı gibi birçok örnek gördük ve bu eylemliliklerde genç kadınlar da kendi talepleri etrafında birleşerek oldukça aktif bir rol oynadılar.
NASIL BİR KADIN MÜCADELESİ?
Kadın hareketinin geleceği, mücadele kapasitesi gibi birçok bakımdan genç kadınların mücadeleye kazanılmasının büyük bir öneme sahip olduğunu görmemiz gerekir. Genç kadınların sorunlarının, ekonomik kriz ve iktidarın bunun üzerini örtmek için kullandığı saldırgan tavırla beraber gittikçe yakıcı bir hal aldığını tespit ederken, genç kadınlar arasındaki birlikteliği sağlama, genç kadınların özel problemlerini tespit edip buna göre kadınların ortak talepleri etrafında birleşebileceği alanlar yaratmak ve genç kadınlar arasındaki çalışmanın planlılığını ve sürekliliğini sağlamak kadın mücadelesinin ilerlemesinin önünü açacaktır. Bu alanlar bazı üniversitelerde, fiili ya da resmi kadın topluluklarıyla karşılanmaya çalışılmaktadır. Her ne kadar, topluluklar okullarda en geniş kadın kitlelerine ulaşmak için bir araç olarak önümüzde dursa da -özel günlerde ve kadınların gündemine giren yakıcı olaylarda- bu toplulukların düzenli ve sürekli bir genç kadın çalışması için yeterliliği tartışma konusudur. Bu tarz toplulukların bulunduğu çoğu üniversitede, genç kadın kitleleri içerisindeki çalışma, sadece buradan ya da çok kısıtlı bir şekilde diğer alanlardan da karşılanmaya çalışılsa da genç kadınların kendi yaşam alanlarında, yurtlar, iş yerleri, fakülteler vb., özel bir kadın çalışması yürütülmedikçe, kadınların taleplerini ve ihtiyaçlarını, buralardan yani en yerellerden okumadıkça, topluluk çalışması ancak belli başlı takvimsel olaylara sıkışan ve geniş kadın kitlelerine hitap etmekten uzak dar bir çalışmaya dönüşebilir. Bundan dolayı, yerellerde yürütülen genç kadın çalışması, topluluk çalışmasını da besleyerek, kadın çalışması ve kadınlara seslenişi genişletebilir.
Ne var ki, kadın mücadelesinin özellikle de genç kadınlar arasında feminist bir mücadeleyle özdeşleştirilmesi sorunu, kadın mücadelesinin kapsayıcılığını daraltan bir özelliğe sahiptir. Özellikle üniversitelerde örneklerini gördüğümüz, üniversite içindeki genç kadın mücadelesinin feminist kadın örgütlerinin ve kendilerine yedekleyebildikleri bağımsız feminist kadınların etrafında şekillendirilmeye çalışılması, genç kadınların farklı alanlarda kendilerini doğrudan etkileyen yerel sorunlarını beraber tartışabileceği alanlar açmak bir yana dursun, birçok kadını mücadele alanından uzaklaştırmakta ve genç kadın hareketinin belli noktalarda gerilemesine neden olabilmektedir. Bütün kadınların sömürüldüğünü savunup belli noktalarda karar alma mekanizmasının ve mücadelenin, salt feminist olarak “politize” olmuş kadınların yönlendirmesine sıkıştırılması da, bu tarz bir mücadelenin ne denli kapsayıcı olduğu ya da olabileceği sorusunu akıllara getirir.
GERÇEK BİR KADIN MÜCADELESİ İÇİN
Fakat, unutmamak gerekir ki feminist kadınlar da kadın mücadelesinin bir parçasıdır. Her ne kadar, bu hareket kadın mücadelesinin taleplerinin ancak hak temelli taleplerini içerse de, gerçek bir cinsiyet eşitliği mücadelesi için her kesimden kadının kadın hareketinin en ileri çizgisine kazanılması gerekmektedir. Hem yerellerde hem de farklı kesimlerden kadınlarla buluştuğumuz platformlarda, mücadelenin en ileri çizgiye çekilmesi ve kadınların da salt bir hak mücadelesinin yanında gerçek bir eşitlik mücadelesine kazanılabilmesi için, bulunduğumuz her alanda, istikrarlı ve sürekli bir kadın çalışması yürütmek öncelikli görevlerimizden biridir.