06 Ekim 2019 05:11

Mustafa Şevik ve Hasan Asker Özmen mezarları başında anıldı

39 yıl önce öldürülen iki devrimci, Adana'da mezarları başında anıldı. Konuyla ilgili yapılan söyleşiye katılım yoğun oldu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Halkla kol kola mücadele ederken hayatını kaybeden iki devrimci öldürülmelerinin 39'uncu yılında Adana'da mezarları başında anıldı. Mustafa Şevik Rize Pazar’da “Çayda sömürüye son” mitingi için mücadele ederken, Hasan Asker Özmen Ankara’da gözaltında işkence ile hayatını kaybetmişti. Anma törenine Emek Partisi üye ve yöneticileri ve İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği üyeleri ile iki devrimcinin aileleri ve dostları katıldı. 

"ONLAR GEÇMİŞ DEĞİL, GELECEK"

Mustafa Şevik’in mezarı başında konuşan Emek Partisi Adana İl Başkanı Sevil Aracı, Çukurova'nın sadece toprak olarak değil devrimci mücadele açısından da bereketli olduğunu, pek çok devrimci yetiştirdiğini belirterek, Fatma Gözüsulu, Oktay Çiğdemal, Faysal Kelleci, Cengiz Argüç ile 10 Ekim Katliamında hayatını kaybeden  Şebnem, Dilan, Gökhan’ı da andı. Mustafa Şevik'in özgürlük getirmek istediği ülkenin neredeyse her yerinde mücadele ettiğini dile getiren Aracı,  Çorum'da, Sivas'ta, İzmir'de, Karadeniz'de pek çok yerde mücadeleye omuz verdiğini belirterek onların anısını mücadelelerini yükselterek yaşatacaklarını söyledi.

Şambayat köyünde Hasan Asker Özmen'in mezarı başında yapılan anmada konuşan Emek Partisi Adana İl Yöneticisi ve Emek Gençliği MYK Üyesi Mesut Baylav, hayatını kaybeden devrimcilerin geleceğin mücadelesi olduğunu, kendileri için geçmişte kalan bir konu olmadığını belirterek "Kaybettiğimiz bütün yoldaşlar aslında geleceğin mücadelesini sürdürüyorlardı. Gelecekte kurulacak sınıfsız sömürüsüz bir dünyanın mücadelesini veriyorlardı. Bugün de bizler onların gelecek mücadelesini sürdürüyoruz. Bu mücadelenin içinde Hasan Asker Özmenler, Mustafa Şevikler, İmran Aydınlar yine doğmakta. Bugün bizim üstümüze düşen kaybettiğimiz her bir yoldaşımızın bıraktıkları mücadeleleri bulunduğumuz her alanda işçilerle emekçilerle gençlerle buluşturacağız hayatın her alanında yoldaşlarımızın mücadelesini örgütlüyoruz" dedi.

“MÜCADELE SÜRDÜKÇE YAŞAYACAKLAR”

Devrimci 78’liler adına konuşan Hüseyin Esentürk, “Devrim için mücadele edenlere ölümü hiç yakıştıramayız çünkü onlar 39 yıl sonra onların mücadelesinin sürmesi onların ölümsüz olduğu anlamına gelir. Mücadele sürdükçe onlar ölümsüz olacaktır” dedi. İmece adına konuşan Günseli Kaya, yapılan anaların amacının geçmişle bugünü buluşturmak, bugünü yarına taşımak olduğunu ifade etti. Mücadelenin en büyük özelliğinin ezilenlerle, işçiler, emekçi halkla kurdukları bağ olduğunu dile getiren Kaya," Mücadelenin en büyük özelliği her şeyden vazgeçmeyi bilmektir. Bunun anlamı yoldaşının siperde birbirine kalkan olabilmek ve sınıfsız bir toplum için eşitlik özgürlük kardeşlik için bizleri yok etmek isteyen faşistlere sömürü sistemine hayır demek" dedi.

“TAVİZ VERMEZ TUTUMLARI KURTULUŞUNU SINIFIN KURTULUŞUNDA GÖRMELERİNDEN İLERİ GELİYOR”

Anma törenlerinin ardından İnşaat Mühendisleri Odası'nda konuyla ilgili yapılan söyleşide her iki devrimcinin emekçi de Adana’nın köylerinde yetişmiş emekçi ailelerin çocukları olduğu ve devrimci mücadelede çok hızlı şekilde öne çıktıkları ve işçi sınıfı ve köylüler içerisindeki çalışmalarda öne çıktıkları anlatıldı. Emek Partisi GYK Üyesi Üyesi Sedat Başkavak, kişisel özellikleri ile anlatılan iki devrimcinin cesaretleri, işkence karşısında taviz vermez tutumlarının aslında insanüstü özelliklerinden değil, mücadeleye olan bağlılıklarından, o kuşağın devrimci mücadelesinin onlara kattığı ruhtan, kurtuluşunu sınıfın kurtuluşunda görmelerinden ileri geldiğini dile getirdi.  

Kapitalizmin Renault’da, Tofaş’ta ayın, yılın işçisi seçilen işçinin bir günde kapının önüne konulduğu, barış imzacısının bir imza ile ihraç edildiği, Kazdağları’ndaki köylülerin ormanlarının kesildiği bir süreç olduğunu anlatan Başkavak, “Bu süreçlerin doğacağını bildikleri için mücadele etmişlerdir. Deresini kaybetmek istemeyen köylüler açısından “Çayda sömürüye son” diye dün de bugün de mücadele yürüten insanlar elbette ki bunları bilmeleri kişisel özelliklerinden değil varlığını doğanın talanı ve insanın sömürüsüne dayayan kapitalizmin bütün bu sonuçları doğuracağını bildikleri için mücadelenin içerisindeler” dedi.

“EMEKÇİ SEMTLERİNDE, FABRİKA ÖNLERİNDE YAŞIYORLAR”

Hasan Asker Özmen’in işçi sınıfının burjuva propaganda karşısında Halkın Kurtuluşu gazetesinin dağıtımında görev aldığını hatırlatan Başkavak, “Dün Halkın Kurtuluşu, Hasan Asker Özmen neyse 96’da Metin Göktepe odur. 99 yılında bölgede ilan edilen OHAL’e karşı o bölgede minibüsçülük yaparken Evrensel Gazetesi’ni alıp bir şehirden başka şehre götüren Süleyman Ekrem’dir, 19 yaşında katledilen Ali Deniz’dir, Şebnem’dir, Dilan’dır, Gökhan’dır. Bugün hâlâ sokaklarda, emekçi semtlerinde, fabrika önlerinde halkın gerçeği öğrenmesi için gençler mücadele ediyorsa Hasan Asker Özmen yaşıyordur, hala saflarımızdadır” dedi.  

“CEZASIZLIK KARŞISINDA İŞKENCEYE KARŞI İTİRAZLAR ÖNEMLİ”

Başkavak’ın ardından konuşan Av. Mustafa Çinkılıç, Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde yasak olmasına rağmen işkence karşısındaki cezasızlık üzerine sunum yaptı. İşkencenin bilinmesine rağmen göz ardı edildiği çok sayıda vaka olduğunu anlatan Çinkılıç, “Yargılamasına izin verilmeyen, nerede oldukları bilindiği halde duruşmaya getirilmeyen memurlar, idare tarafından makbul görünen paramiliter gruplar, terörle mücadele, asayiş, politik kutuplaşma erkek egemen kültür gibi nedenlerle etkin soruşturma yapılmayarak, deliller toplanmayarak zaman aşımına uğratarak, yargılama yapılan durumlarda hafifletici nedenler nedeniyle korunuyorlar” dedi.  İşkenceye maruz kalan vatandaşın şikayetçi olması durumunda “Polise mukavemetten” sanık sandalyesinde oturabileceğine dair örnekler veren Çinkılıç, kendisinin de parçası olduğu Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi örgütlerin itiraz etmeye devam etmesinin önemli olduğunu vurguladı.

“İŞKENCE, EGEMENLERİN EZİLENLERİN İTİRAZINI ENGELLEME ARACI”

İmece Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği adına konuşan Günseli Kaya, da işkence olgusu üzerine konuştu. İşkencenin sınıflı toplumların ortaya çıkışıyla birlikte egemenlerin elinde ezilenlere korku salmak, itiraz etmelerini engellemek için kullanılan yöntemlerin tümü olduğunu dile getiren Kaya, tarihsel gelişimin çeşitli noktalarında egemenlerin işkence uygulamalarını anlattı. Kaya, “39 yıl sonra işkencede katledilenleri unutmadıysak, mücadele sürüyor ise söylenecek ve yapılacak şey açıktır, işkenceye karşı mücadele kitlesel olarak hesap sormak üzere bir araya gelmek ve mücadeleye devam etmekle mümkün” diyerek sözlerini tamamladı. (Adana/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Meteoroloji, AFAD ve İstanbul Valiliğinden yağış ve sel uyarısı

SONRAKİ HABER

Pamukova’da tır durağa daldı: 2 ölü 4 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa