Savaş ortamında gazetecilik ve etik
"Savaş gazeteciliği alanında eğitim almamış veya o atmosferi deneyimlememiş insanlar tarafından servis edilen enformasyon akışı bütüncül bir gözle yorumlanmamış bilgiler olarak karşımıza çıkmaktadır."
ARŞİV | Fotoğraf: DHA
Norşin Öncel
Gazeteci
Savaş muhabirliğini diğer habercilik dallarından ayıran yanlarından bir tanesi; gerilimin yüksek olduğu alanlarda psikolojik ve fiziksel olarak zor koşullar altında gerçekleştirilmesidir. Bu alanlardan bilgi üretip kamuoyuna sunmak ve tüm bu süreci ölümlerin gölgesinde gerçekleştirmek, icra edilmek istenen mesleği psikolojik anlamda güçleştiren unsurlardandır.
Görev alanlarında, savaş muhabirleri, savaşları taraflarla birlikte yaşarlar. Savaşın doğrudan konusu ve aktörü olmayan haberciler, cephede ve cephe gerisinde bütün yaşananları, birinci elden tarihe not olarak düşerler. Savaşlara ve önemli dönemlere tanıklık ederler. Bundan dolayı da tarihin tanıkları denebilir. (Çubukçu, 2005: 23). Bu bağlamda diğer habercilik türlerinden ayrılmaktadır. Bu alanlarda yapılan gazetecilik içinde bulunulan ortamdan yani militarizmden bağımsız, tamamen gazetecilik etiği doğrultusunda nesnel içerikler üretmeyi gerektirir. Tam bu noktada iliştirilmiş gazetecilik (Savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle hareket eden ve savaşı onların gözüyle görüp yansıtan muhabirler için kullanılan bir deyim), iletişim etiğini gölgesinde bırakacak bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Söz konusu alanlarda mesleği icra etmek ve özgün içerikler üretmek propagandanın çok ötesinde kamu yararına ve hamasetten uzak olmalıdır. Savaş alanında bulunan sivil halktan görüş almak üzere sorulan sorularda, alınmak istenen cevaplar yayın kuruluşlarının yayın politikaları doğrultusunda olması yerine, kişinin yaşanan tüm olguları tüm çıplaklığıyla sunması için, kişiye açık ve belirleyici sorular sorma ekseninde gelişmelidir. Böylelikle verilen cevaplar çatışmanın yaşandığı alanla ilgili insanları bilgilendirip oradaki atmosfer tasvir edilir. Savaş alanında genel bilgilere ulaşmanın yolu, tek bir noktadan çekim yapmak veya görüntü almak değildir şüphesiz. Daha kapsamlı bilgiler elde etmek için yayın kuruluşları tarafından savaşın yaşandığı iki tarafa da muhabir görevlendirmek olacaktır. Bu bağlamda daha geniş, nesnel ve basın ilkelerine uygun izlenimler elde edilir. “Etik Gazetecilik Ağı”, çatışma bölgelerinde çalışan habercilerin hassasiyetle uyması gereken gazetecilik kurallarını şöyle sıralıyor:
- Hikayenin tüm boyutlarını anlatarak doğru ve adil bir duruş benimsemek; ön yargılara ve ayrımcı yaklaşımlara karşı “ötekilerin” hikayesini de işlemek.
- Çatışmaların insanın yaşamları üzerindeki etkilerini hissettirmek için çalışmak; siyasetçilerin / yöneticilerin açıklamalarının ardında hangi amaç ve güdülerin olduğunu sorgulamak.
- Çatışan tarafların birinin yanında konumlanmadan çatışmanın dışında kalarak uzlaşmacı dile alan açan bir anlatım çerçevesi benimsemek.
- Yapılan haberlerde provokatif/veya propagandif sözcük ve görüntü kullanımından kaçınmak ve nefret dili kullanmamaya özen göstermek. (ethicaljournalismnetwork.org)
SAVAŞ MUHABİRLİĞİ EĞİTİMİ
Savaş alanında gazetecilik yapmak, yukarıda da belirttiğimiz gibi zorlu ve riskli süreçleri beraberinde getiren habercilik dalıdır. Medya kuruluşlarında savaş muhabirliği ile ilgili yerleşikleşmiş bir eğitim süreci olmamakla beraber kriz veya savaş dönemlerinde habercilerin deneyimli olup olmadığına bakılmaksızın söz konusu alanlara gönderilir. Gazeteci Coşkun Aral, sıcak bölgelerde yapılacak haberciliğin zamanla deneyimleneceğini ve gazetecilerin eğitim almalarının önemini ifade eden bir söyleşide bunları ekliyor: Görev yerinde karşılaşılan zorluklar tabii ki meslek deneyimleriyle göğüslenebilir. Bu deneyimler, gazetecilik mesleğinde yıllar içinde kazanılır. Bu nedenle temel formasyonu olmayan veya çok az olan bir meslektaşımın hemen kriz yerlerinde görevlendirilmesi hem kendisinin hem de meslektaşlarının hayatını riske atmaktır. Her yıl bu nedenle gerek ülkemizde gerekse başka ülkelerde onlarca arkadaşımız Yaşamını yitiriyor, yaralanıyor veya kaçırılıyor.” (Aral, 14.08.2014). Bahsi geçen eğitim eksikliği ve bu alanın kurumsallaşmaması bağlamında nesnel bilgiler üretmek ve enformasyon akışını etik ilkeler doğrultusunda gerçekleştirmek bu alanlara gönderilen habercilere düşmektedir. Habercilerin olağanüstü durumların yaşandığı bölgelere gönderilmeden önce, o bölge ile ilgili yaşanan sürecin doğasını anlamak için tek bir tarafı temsil eden değil, karma kaynaklardan tarama yapması gerekir.
Sonuç olarak savaş gazeteciliği alanında eğitim almamış veya o atmosferi deneyimlememiş insanlar tarafından kamuoyuna servis edilen enformasyon akışı doğal olarak bütüncül bir gözle yorumlanmamış bilgiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da gazetecilik meslek etiğini kusurlu hale getirmektedir. Bu minvalde basın meslek ilkelerine dayalı, nesnel, bütüncül ve özgün içerikli bir bilgi ağı için savaş gazeteciliği alanında eğitimler genişletilmelidir.
KAYNAKLAR
Aral, Coşkun. (14.08.2014). Söyleşi, Gazeteci.
Çubukçu, Mete. (2005). Ateş Altında Gazetecilik-Savaş ve Savaş Haberciliği. İstanbul: Metis Yayınları.
ethicaljournalismnetwork.org Ref: Can Ertuna: Savaş Muhabirliği: Tehditler ve Sorunlarla Mücadele
Koçak, Ali. (2003). Savaşta Gazetecilik, İstanbul: Eğitim Yayınları.