Çalışmak zorunda kalan öğrenci: Eğitime harcamam gereken zamanı 1100 TL’ye satıyorum
Bursu yetmediği için çalışmak zorunda kalan öğrenciler dertli: Benim bu zamanı kendimi geliştirmek için harcamam gerekmiyor mu? Çalışmaktan kalan zaman okula devam etmeme bile yetmiyor.

Fotoğraf: Mesut Karaduman/AA
Mehmet KAVUKLUCA
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğrencisi
Yazımı kafamda oluştururken planım aldığım kredinin nelere yetebileceğinin ve nelere yetemeyeceğinin bir tablosunu çıkartıp size bu tablo üzerinden bir şeyler anlatmaktı. Fakat daha sonra her ay yaptığım ay sonu hesaplamalarımın sonu daima hüsranla bittiği için mağazacılık sektöründe yarı zamanlı çalışmakta bulduğum işin öğrencilik hayatımı nasıl etkilediğini anlatmanın daha mantıklı olacağını düşündüm.
Günlük sekiz saat olmak üzere haftanın üç günü çalışıyorum. Haftanın geri kalan günleri de okula gitmeye çalışıyorum. Mesai saatlerim, 14.00 ve 22.00 arası ama mağazacılık sektöründe çalışan ve çalışmış herkes bilir ki çok nadiren mesai saatinizin dolması mağazadan çıkabileceğiz anlamına gelir. Bu durumu göz önünde bulundurarak iş yerinden çıkış saatine en erken 22.30 diyeceğim.
İşimin bana kazandırdığı aylık 1100 lira. Peki ya kaybettirdikleri?
Bildiğiniz üzere gazetecilik bölümü, hazır iş vadetmekten ziyade (Gerçi onu vadeden de pek bölüm kalmadı) okuduğun yıllar boyunca, okul dışında kendine kattıklarınla işini bulmak üzerinedir. Buna örnek olarak yabancı dil, herhangi bir gazete verdiğin yazılar veya haberler, katıldığın ve düzenlenmesinde payının olduğu etkinlikler şeklinde çoğaltabiliriz. Günümüzde bilgiye erişmenin ne kadar kolay olduğunu hesaba katarsak bunları yapabilmem için bana lazım olan tek şey zaman. Cebimden sadece internet faturası ödeyerek İngilizcemi internetten geliştirebilirim. Bunun yanına ikinci bir dil dahi ekleyebilirim belki. Öte yandan ülkenin gündemini ya da gündem olmasını gerektiğini düşündüğüm meseleleri sosyal medyadan veya sokaktan insanımıza sorarak toplayabilir, bunları imkanlarım dahilinde haberleştirebilir, gazetelere gönderebilirim. Ulaşım dışında tek kuruş harcamadan okuldaki etkinliklere katılabilirim, hatta yeni etkinlikler düzenmesine yardımcı olabilirim.
Gazetecilik Kulübü yönetim kurulundayım, aslında tek yapmam gereken arkadaşlarımla toplanıp beyin fırtınası yapmak ve en iyi fikirleri hayata geçirmek için çaba sarf etmek. Yapmak istediklerim asıl hakkım olan eğitim hakkımın kapsadığı şeyler. Ama burada çelişen apaçık bir mesele var, bunların hepsi için benim zamana ihtiyacım var. Oysa ben zamanımı aldığım kredi bana yetmediği için ayda 1100 TL’ye satmak zorunda kalıyorum. Çok ironik şekilde bu bir kısır döngü oluşturuyor.
İroniyi aktarıyorum size, öğrenim görmek için yeterli maddi durumum olmadığından devletten burs istiyorum. Devlet bana, “Bedavaya alışma tembel olma kredi al” diyor. Tamam diyorum sıkıntı yok. Sonuçta ben üniversiteye bir mesleğin inceliklerini öğrenmek için geldim. Öğrenim hayatım boyunca kendimi mesleğim için hazırlarım, mezun olduktan sonra işime girer aldığım krediyi öderim. Ama tabii ki işler böyle ilerlemiyor. Çünkü bana verilen kredi 3 kişi kaldığımız evin kirasını kafa kafaya karşılayabiliyor. Böylece en temel ihtiyaçlarım olan barınabilmek beslenebilmek ve giyinebilmek için zamanımı satıp işe girmek zorunda kalıyorum.
Benim bu zamanı kendimi geliştirmek için harcamam gerekmiyor mu? Bakın geçtim artık sosyal aktiviteleri paranın yetip yetmemesini bırak sattığımdan kalan zaman okula devam etmeme bile yetmiyor. Öğrenimime bile böyle yarım yamalak devam ederken 4 gençten birinin işsiz olduğu bu ülkede okulum bitince nasıl iş bulurum? İş bulamazsam kredimi nasıl öderim? İşte arkadaşlar, dostlar, kardeşler işin komik tarafı tam olarak bu.
VÜCUDU UZUN ÇALIŞMAYI KALDIRMADI, HASTANEYE KALDIRDIK
Çukurova Üniversitesinden bir öğrenci
Adana
Devletten aldığımız kredi/burslar ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor. Bu yüzden tam veya yarı zamanlı çalışmak zorunda kalıyoruz. Ben de birçok arkadaşım gibi borçlarım olduğu ve geçinmekte zorlandığım için yaz tatilimin büyük bir kısmını çalışmaya ayırmak zorunda kaldım. Kendi memleketimde iş bulamadığım için turizm sektöründe çalışmak durumunda kaldım. Çalıştığım sürede oluşan bazı gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
ÇALIŞMA KOŞULLARI AĞIRDI
İlk olarak şartlardan başlayayım, 10 saat çalışma süresi+asgari ücret+lojman+yemek veriyorlar. Eminim ki birçok arkadaşım lojmanın halini görseydi bir gün bile durmazdı. Verdikleri yemekleri saymıyorum bile, bir hafta öğlen akşam aynı yemeği yedik. 1-2 hafta alışma sürecini geçtikten sonra iki arkadaşım kendi istekleriyle işten ayrıldı. Böyle olunca patronlar da eleman almamak için çalışma süremizi 12 saate yükseltti.
Güvenlik elemanı bir ağabey vardı, açıktan işletme bölümünü bitirmiş, KPSS kursuna gitmiş fakat atanamamış. Çalışıyorken idari yargı hakimliği sınavına hazırlanmak için kitap seti aldı, “Patronlardan biri görse beni işten atar, gizli gizli çalışırım” diyordu.
Başka birimde çalışan arkadaşım eleman eksikliğinden dolayı 1 hafta sabah 7 gece 2 çalışıyordu. Bir ara vücudu kaldırmadı, hastaneye kaldırdık. “Dayanamıyorum artık başka bir iş bulsam hemen çıkacağım, ailem benim elime bakıyor, kredi borcumuz var, küçük kardeşlerim var, okuyorlar, onlar için mecbur katlanıyorum” diyordu.
Sohbet etme fırsatı bulduğum işçiler, “Türkiye’de işçiler sömürülüyor, asgari ücret yetmiyor, artık bu ülkede yaşayamıyoruz bir şekilde yurt dışına gitme yolu bulacağız” diyorlardı.
EĞİTİM HAKKIMIZ, BURS İHTİYACIMIZ
Okulların açılması ile burs ve kredilerin yetersizliği birçok öğrenci tarafından eskisinden daha fazla dillendiriliyordu. Tam da bu süreçte başlayan “Eğitim hakkımız, burs ihtiyacımız” kampanyası hem kendi açımdan hem de dilekçe toplarken tanıştığımız diğer öğrenciler tarafından sahipleniliyor. Çünkü öğrenciler olarak artık bu sorunun çözülmesini istiyoruz, borçlu bir şekilde mezun olmak istemiyoruz, aldığımız bursların yeterli bir noktada olmasını istiyoruz. Yaz aylarında çalışmak zorunda kalmak yerine yıl içerisindeki ders yoğunluğunun verdiği yorgunluğu dinlenerek atmak istiyoruz.
Evrensel'i Takip Et