Prof. Dr. Mesut Yeğen: Türkiye açısından büyük bir başarı yok
Soçi mutabakatını değerlendiren Prof. Dr Mesut Yeğen, iktidarın akıbetini Suriye’nin değil iç dinamiklerin belirleyeceğini vurguladı.
Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Şerif KARATAŞ
Medyanın “tarihi zafer” olarak sunduğu Soçi mutabakatını değerlendiren Prof. Dr. Mesut Yeğen, “Gerçek durum buna tekabül etmiyor. Türkiye açısından çok büyük başarı mevcut değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Soçi’de imza altına alınan mutabakatı gazetemize değerlendiren Mesut Yeğen, Türkiye açısından yapılacak değerlendirmelerin hangi zamana kıyasla yapılacağına göre farklılaşacağına vurgu yaptı. Türkiye’de siyasi iktidarın akıbetini Suriye’deki gelişmelerden ziyade kendi iç gelişmeleri ve dinamiklerinin belirleyeceğini ifade eden Yeğen, Erdoğan’ın kısa vadede yakaladığı desteği orta ve uzun vadede sürdüremeyeceğini kaydetti. Yeğen, Kürt sorununun gündemde olmaya devam edeceğini ve “güvenlikçi” politikaların ülkenin yararına olmadığını da ekledi.
“KÜRT FEDERAL BİRİMİ OLMAYACAK”
Soçi mutabakatıyla öncelikle Suriye’nin kuzeydoğusunda bir “Kürt federal birimi” olmayacağının kesinleştiğine işaret eden Mesut Yeğen, “Ortada iki net sonuç var: YPG ya da SDG sınırda olmayacak. Bir federal Kürt ve Arap birimi olmayacak. Ama buna mukabil Kürtlerin siyasi geleceği belirsiz. Ve yine YPG’nin akıbeti belirsiz. Askeri olarak Suriye ordusuna mı dahil olacak? Konumunu koruyacak veya silahsızlandırılacak mı, bunlar henüz belli değil” diye konuştu.
RUSYA SURİYE’YE ÇIKMAYACAK ŞEKİLDE YERLEŞTİ
Mutabakatın Rusya ve Putin açısından net kazançları olduğuna dikkat çeken Yeğen, “Bir kere Suriye’nin askeri ve siyasi bütünlüğünü muhafaza etmiş durumdalar. Ve bundan daha önemlisi Suriye sahasına çok yakın bir gelecekte çıkmayacak bir şekilde yerleşmiş durumdalar. Ve Esad’ı da pek çok insanın söylediği üzere bölge valisine çevirmiş durumdalar. Dolayısıyla Rusya açısından bir kazançla sonuçlandığı belli bu işlerin” dedi.
Yeğen, Türkiye açısından yapılacak değerlendirmelerin ise hangi zamana kıyasla yapılacağına göre farklılaşacağına vurgu yaptı: “2011’le kıyaslayacak olursak, 2011’de neredeyse bir İhvan enternasyonali hayaline kapılan Türkiye, bugün Kürtlerin federal bir siyasi birime kavuşmasını engellemiş durumda. Dolayısıyla başta almak istediği ile bugün alabildiği arasında büyük bir mesafe var. Öte yandan yakın dönemde Türkiye’nin yapmak istedikleri ile gerçekleşenler arasındaki farka bakıldığında görülen şey, Türkiye sınırın tümünde bir Arap kemeri inşa etmek isterken ancak Tel Abyad (Gire Spî) ve Resulayn (Serêkaniyê) arasını kontrol edebilecek. Burada birkaç sene daha istediklerini yapabilecek gibi görünüyor.”
"SURİYE’DE 2011 ÖNCESİ SİYASİ TABLO KARŞIMIZA ÇIKMAYACAK"
Mutabakatın Suriye başta olmak üzere bölgeye yansımasına ilişkin ise Mesut Yeğen’in değerlendirmesi şöyle: “Sünni Araplar, Alevi Araplar ve Kürtlerin haricindeki diğer grupların kaderi tümüyle, bu üç grubun arasındaki ilişkinin nasıl düzenleneceğine bağlı olarak şekillenecek. Onların süreç üzerinde büyük bir etkide bulunması mümkün görünmüyor. Ancak belirsiz olan şu an Sünni Araplarla, Kürtlerin siyasi geleceğinin ne olacağı? Burada Kürtlerin hamiliğini kısmen Rusya ve kısmen Suriye rejimi üstlenmiş görüyor. Sünni Arapların hamiliğini de Türkiye üstlenmiş görünüyor. İki kesimin de Suriye’deki statüsünün ne olacağı yeni anayasa görüşmelerinde belli olacak. Ama Türkiye’nin Kürtler daha fazla hak elde etmesin şeklindeki ısrarı Sünni Arapların da Suriye’de mevcuttan daha fazla hak elde etmesini engelliyor. Ya da tersi bir dinamik gelişebilir. Eğer Sünni Arapların rejim içinde birtakım haklarla donanması için Türkiye bastırırsa bunu dengelemek için büyük ihtimalle Rusya ve rejim, Suriye Kürtlerinin eskisinden çok daha farklı haklarla buluşmasının önünü açabilir. Dolayısıyla 2011 öncesi siyasi tablo karşımıza çıkmayacaktır Suriye’de. Yeni anayasa belki hem daha katılımcı hem daha demokratik bir Suriye’nin önünü, hem de farklı kimliklerin tanınmasının önünü açacaktır. Ama bu dediğim iki gelişmenin çok kuvvetli bir biçimde oluşması mümkün değil. Ne Suriye’de nitelikli bir demokrasi olacağa benziyor, ne de Kürtler gibi farklı etnik grupların hakları onların istediği biçimde tanınacak gibi görünüyor.”
"ORTA VE UZUN VADEDE ERDOĞAN’A DESTEĞİN SÜRMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Prof. Yeğen, Soçi mutabakatının Türkiye’nin iç siyasetine etkisinin neler olacağına ilişkin sorumuza şu yanıtı verdi: “Mevcut medya gücünü düşündüğümüzde olan bitenin içeriye büyük bir başarı olarak satılacağı ve bu yönde bir başarı elde edileceği söylenebilir. Lakin gerçek durum buna tekabül etmiyor. Türkiye açısından çok büyük bir başarı mevcut değil. Kaldı ki, Türkiye’de siyasi iktidarın akıbetini Suriye’de olandan bitenden ziyade kendi iç gelişmeleri ve iç dinamikleri belirleyecek. Dolayısıyla kısa dönemde Erdoğan’a yönelik desteğin artması söz konusu olsa da, orta ve uzun vadede bu desteğin muhafaza edilmesi mümkün görünmüyor. Çünkü ülkenin demokrasisi ve ekonomisi ile ilgili çok temel sorunlar var. O sorunlar Suriye’de istenilenin bir kısmı elde edilerek giderilecek sorunlar değil ve kısa sürede yeniden yurttaşların gündemine girecektir. Mevcut durumda apar topar bir seçim yapılacağını da çok düşünmüyorum. Dolayısıyla eğer seçimler normal zamanında ya da en azından hemen yapılmayacak olursa Türkiye’nin kendi iç siyasi dinamikleri daha fazla ağırlık kazanacak.”
"CHP İLE KÜRTLER ARASINDAKİ İTTİFAKIN İLERLEMESİNİN ÖNÜNE GEÇİLDİ"
Erdoğan’ın Suriye operasyonuyla, hem uluslararası hem de ulusal aktörlere karşı kendisine daha fazla alan açma fırsatı yakaladığını ve bunun değerlendirdiğini söyleyen Yeğen, son gelişmelerin Türkiye’nin Kürt sorununa olası etkilerini ise şöyle özetledi: “Erdoğan, Kürtler üzerinde daha fazla tazyik uygulayabilir. Eninde sonunda Kürt siyasetinin bu tazyike cevap verme araçları ve kapasitesi sınırlı. Bu bilindiği için de bu yöndeki uygulamalar daha katmerlenerek devam ediyor. Burada esas olan CHP’nin tutumuydu. Erdoğan, asıl olarak devlet, CHP ile Kürtler arasında önümüzdeki dönemde derinleşmesi beklenen ittifakın daha fazla ilerlemesinin önüne geçmiş oldu bu hamleyle. Dolayısıyla yerel seçimlerde esnasında oluşan bu tablo bugün, en azından önümüzdeki kısa vade için, devam edecek gibi görünmüyor.”
"KÜRT MESELESİ ORTADAN KALKMADI"
Kürt sorununda “güvenlikçi” politikanın ülkenin yararına olmadığına vurgu yapan Yeğen, şunları dile getirdi: “2015’ten beri Kürt siyasetinin temel unsurlarına yönelik büyük bir budama harekatı yürütüldü. Dolayısıyla Kürt hareketi 2015’teki gücünde değil. Öte yandan, son seçimlerde alınan sonuçlara bakarsak Kürt siyaseti budanmış olmasına rağmen Kürtlerin sisteme olan inançsızlıkları, güvensizlikleri olduğu şekilde devam ediyor. Dolayısıyla 2015 ile kıyasla Türkiye, Kürt siyasi hareketine karşı kendisini daha güçlü hissedebilir. Ama bu demek değildir ki, Kürt meselesi ortadan kalktı. Büyük ihtimalle yakın bir zamanda Türkiye’yi daha farklı biçimlerde yeniden rahatsız etmeye ve meşgul etmeye başlayacaktır.”
SAHANIN GERÇEKLERİ
Mesut Yeğen, Türkiye’nin, Suriye’ye yönelik askeri harekatını başlatmasından kısa bir süre önce yaptığımız görüşmede “Gerçek müzakere ya da çatışmalar Tel Abyad ve Resulayn’dan sonra başlayacak” tespitinde bulunmuştu. Yeğen, gelişmelerin doğruladığı bu tespitiyle ilgili şu eklemeleri yaptı: “Bunu Suriye sahasındaki güç dağılımına bakarak söyledim. Suriye sahasındaki güç dağılımı Türkiye’ye Tel Aybad ve Resulayn dışındaki yerleri kontrol etme imkanı vermiyordu. Hem de bu dediğim, ABD’nin çekilmiş olmasına rağmen gerçekleşti. Doğrusu ABD’nin bu kadar hızlı çekilmesini ön görmemiştim. Fakat şu belliydi; ABD çekilseydi yerini Rusya ve rejim alıp, Türkiye’ye daha fazla alan açmayacaktı. Türkiye’nin karşısındaki tek aktör SDG olmadığından SDG’nin boşalttığı yerleri rejimle Rusya dolduracağından burası benim için açıktı. Türkiye, Tel Abyad ve Resulayn dışındaki bölgeyi kontrol edebileceğini ve oralara Arap nüfusunu yerleştirmeyi düşünüyorduysa yanlış düşünüyormuş. Sahanın gerçekliği bunun olamayacağını gösterdi.”