28 Ekim 2019 14:15

Sonsuz yarışın ortasında

“Beceri odaklı eğitim” paradigmasıyla ilgili sorunun temelini bu paradigmanın üzerinde yükseldiği neoliberalizm ve onun yarattığı/yaratmaya çalıştığı öznellikler oluşturuyor."

Paylaş

Cansu CEYLAN

Boğaziçi Üniversitesi

Bu dönem itibariyle eğitimde topyekûn bir değişikliği öngören Vizyon Belgesi’ni dergimizin 342.sayısında etraflıca tartışmıştık. Belgede ilkokuldan başlamak üzere öğrenci gençlerin gelecek kaygısının, CV telaşının, sonsuz bir yarışın ortasına itilmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok.” açıklaması ardından tekrar gündeme getirmenin önemi ortada.

ULUSLARARASI BİR TREND

2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde çokça tartışılan “beceri odaklı eğitim” yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada eğitim müfredatı çerçevesinde yaklaşık 15 yıldır yoğun olarak tartışılıyor. “Beceri odaklı eğitim”, temel olarak öğrencilerin yalnızca “bilgi odaklı eğitim” paradigmasına sıkışmamasını, bunun yanı sıra “eleştirel düşünme, duygusal zekâ, dijital okur-yazarlık” gibi “21.yüzyıl becerileri”ni kazanabilecekleri bir eğitim programı öneriyor. Nispeten bu yeni paradigma, Vizyon Belgesi’nde Tasarım-Beceri Atölyeleri, e-Portfolyo, Hayal-Etkinlik-Yaşam gibi uygulamalarla karşımıza çıkıyor. Peki yıllar boyunca geleceğimizin tek bir sınav sonucuna, ezberci eğitime indirgenmesi karşısında eleştirilerimizi dile getiriyorken, “beceri odaklı eğitim”le sorunumuz ne?

“Beceri odaklı eğitim” paradigmasıyla ilgili sorunun temelini bu paradigmanın üzerinde yükseldiği neoliberalizm ve onun yarattığı/yaratmaya çalıştığı öznellikler oluşturuyor. Devletin elini birçok sosyal kurumdan ve alandan çektiğini ilan eden neoliberalizm, bir yandan da emek üzerinde sermayenin tahakkümünü her alanda arttırmaya ve kolaylaştırmaya dayalı politikalarla karşımıza çıkıyor. Bu politikaların diğer alanlarda da olduğu gibi eğitime yansıması ise özelleştirme, “esnek çalışmanın esnek eğitim modeli”, “herkesten emeğine göre, herkese sermayenin ihtiyacına göre” modelleri ile gerçekleşmekte. Bu çerçevede okullar, (Vizyon Belgesi’nde de açıkça itiraf edildiği üzere) ilkokuldan başlamak üzere kapitalizmin yarattığı işsizlik kasırgasında savrulacak öznelerin yetiştirilmesi üzerine şekilleniyor. Bu kasırgadan kurtulmak içinse gençlere “kendini geliştirme”leri, sermayenin ihtiyacını karşılayacak “becerileri” her neredeyse arayıp bulmaları ve “bilgi setleri”ne katmaları öğütleniyor. Oysa bu öğütlerin gençleri çoğu kez iş arayışının çıkmaz sokaklarına, tükenmişlik sendromu ve depresyon gibi psikolojik sorunlara, vaat edilen geleceği bulamamanın hayal kırıklığına sürüklediğini her üniversitede (Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ gibi “nitelikli eleman yetiştiren” üniversitelerde dahi) görmek, deneyimlemek mümkün.

VAATLER+GERÇEKLER=EŞİTSİZLİK

“Beceri odaklı eğitim”in çerçevesini kısaca böyle açıkladıktan sonra şimdi de biraz işin pratiğine bakalım. Geçen sene itibariyle pilot okullarda başlatılan uygulamalar nasıl gerçekleşmiş? Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve okulların sitelerinde kısa bir gezintiyle geçen sene yapılan Tasarım-Beceri Atölyeleri sergilerine ulaşılabiliyor*. Bu sergilerde dikkat çeken nokta, atölyelerin MEB’in vaat ettiği gibi** “21.yüzyıl becerileri”ni kazandırma hedefinden oldukça uzakta olduğu. Örnekler bundan 15 sene önce de ev ekonomisi ya da teknoloji tasarım dersleri gibi proje yapılan derslerin ürünlerinden çok farklı ürünler üretilmediğini gösteriyor. Bu örneklerin bize söylediği bir başka şey de birkaç “avantajlı” okulun dışında öğrencilere sunulanların vaatlerden çok farklı olduğu. Atölyelerin finansmanının “sektörel işbirliği”yle sağlanacağının öngörülmesi ise okullar-bölgeler arası farkların artacağının bir habercisi olarak okunmalı.

Oysa veriler önümüzde. 2019-2020 eğitim öğretim yılının eşitsizliklerin zirveye ulaştığı bir yıl olacağını söylemek yanlış olmaz. 2017’ye dair verilerde “20 gün ve üzeri devamsızlık oranı” oldukça endişe vericiyken bu dönem itibariyle bu oranların azalmayacağını derinleşen ekonomik krizle birlikte öngörebiliyoruz. Öte yandan okullaşma oranları da çarpıcı: 2017-2018 eğitim öğretim yılında net okullaşma ilkokulda %91,5, ortaokulda %94,5, liselerde ise %83,6 olarak gerçekleşti***. Oranlar yüksek gibi gözükse de ilkokul çağındaki çocukların %8,5’unun okullaşmamış olması kendi başına büyük bir sorun teşkil ediyor. Bu oranları bölgelere ve ekonomik duruma göre karşılaştırdığımızda ise eşitsizliğin resmini görebiliyoruz.

SONUÇ YERİNE

Böylesi eşitsiz bir eğitim sisteminin ortasında “beceri odaklı eğitim” çerçevesinde söylenegelen “Yalnızca çalışırsan, beceri setini genişletirsen kazanırsın” vaatlerinin gerçeklikle örtüşmediği ortada. Bugün öğrencilerin becerilerini geliştirebilecekleri, sınav odaklı olmayan, yeteneklerine göre bir eğitim talebi elbette geçerli bir taleptir. Fakat bu atılan adımların böylesi bir eğitim sistemini hedeflemediği, tersine eşitsizlikleri körüklediği ve biz gençlerin eğitimini sermayenin ihtiyacına endekslediği de bir o kadar geçerli bir gerçek.

* http://tokisaeio.meb.k12.tr/icerikler/4-d-sinifi-tasarim-ve-beceri-atolye-sergisi_7470680.html

** MEB’in hazırladığı “Tasarım Beceri Atölyeleri Tanıtım Filmi” için: https://www.youtube.com/watch?v=1xnVlN-cWNw

*** Milli Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2017-2018 için: https://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2018_09/06123056_meb_istatistikleri_orgun_egitim_2017_2018.pdf

 

ÖNCEKİ HABER

Bireyin bağımsızlığını kazanmasında önemli bir yöntem: Ergoterapi

SONRAKİ HABER

Gaea’nın doğasını kurtarmak*

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa