30 Ekim 2019 00:05

Akademisyen Alphan Telek: Dünya bir dönüşüm çağında ve sistem çatırdıyor

Akademisyen Alphan Telek, dünyadaki protestoları Evrensel'e değerlendirdi: "Sistem son derece kırılgan hale geldi, gelişmiş batılı ülkelerde dahi."

Fotoğraf: Muhammed Emin Canik/AA

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Dünyanın farklı ülkelerinde gerçekleşen protesto eylemlerini değerlendiren Akademisyen Alphan Telek, “Dünya bir dönüşüm çağında ve sistem çatırdıyor. İnsanlar yeni bir kardeşlik ağı inşa ediyorlar, sadece henüz bunun küresel olduğunun farkında değiller. 2008’de başlayan hareketlerde, hükümetler son derece güçlüydü ve değişime direnmişlerdi. Bugün böyle bir şansları yok çünkü sistem son derece kırılgan hale geldi, gelişmiş batılı ülkelerde dahi” ifadelerini kullandı.

Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya Kuzey Afrika’ya kadar özellikle ekim ayının başından beridir süregelen protesto eylemlerini İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Akademi Direktörü, Sciences Po Paris’te Doktora Araştırmacısı Alphan Telek ile konuştuk.

Süren protesto eylemlerinin son birkaç ayda değil, 2017 yılının sonuna kadar uzandığını ifade eden Telek şunları söyledi:”2017 yılının sonunda Tunus ve İran’da büyük sosyal patlamalar yaşandı. İnsanlar sokaklara döküldüler. Her iki ülkedeki eylemlerin ortak motivasyonu ekmek talebiydi. Ancak ekmek burada bir sembol. Esas olarak insanların hem Tunus’ta hem İran’da sosyal adalet talebiyle ayaklandıklarını gördük. Hiç de küçük eylemler değildi. İran’daki eyaletlerin yüzde 85’i bu eylemlere katılmıştı. Daha sonra Ermenistan’da benzer eylemler meydana geldi ve Ermenistan’a yıllardır hükmeden siyasal elitler görevi bırakmak zorunda kaldılar. Bu eylemlerin devamının geleceği aşikardı.”

Eylemlerin nedeninin son 40 yıldır dünyanın her yerinde dayatılan ekonomik ve siyasal politikalar olduğuna vurgu yapan Telek şunları ifade etti: “Meslektaşım Seren Selvin Korkmaz ile yaptığımız çalışmalarda son 40 yıldır ortaya konulan politikaların bir adaletsizlik durumu yarattığını gözlemledik. Dahası teknolojik dönüşümün getirdiği yeni toplumsal sistem altında yepyeni bir sınıfsal yapı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Bu tespiti yapan sadece biz değiliz. Ancak yeni sınıf yapısında toplumda giderek büyüyen bir güvencesizler sınıfı (prekarya) ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Bu sınıf dünya ölçeğinde serveti elinde biriktiren ve insanları siyaseten baskılayan elitlere karşı son derece öfkeli. Hatta bu hislerinden dolayı prekaryayı Türkçeleştirirken öfkeliler kavramını tercih edebiliyorum.”

EŞİTLİK VE KATILIM TALEBİ ÖNE ÇIKIYOR

2017 sonunda başlayan, daha sonra Fransa’da Sarı Yelekliler özelinde küresel anlam kazanan bu eylemlerin yeni sınıf prekaryanın tarih sahnesindeki ilk çıkışı olduğunu düşünen Telek şunları kaydetti: “Şu anda Lübnan’da, Şili’de, Azerbaycan’da, Çin’de, Fransa’da, İspanya’da benzer toplumsal gruplar benzer saiklerle ve benzer taleplerle ayaklanmış durumdalar. Bu onları birleştiren küresel şartların benzerliğinden dolayı. Dünya sınıfların dönüşünü yaşıyor ve daha da yaşayacak ama 1970’lerdeki haliyle değil. Yeni semboller, yeni anlamlar, yeni savaşım alanları olacak çünkü toplum ve teknoloji geçmiştekiyle son derece farklı. Söz konusu eylemlere bakacak olduğumuzda, hepsinde eşitlik ve katılım talebinin öne çıktığını görüyoruz. Bunu Sarı Yeleklilere katılmış ve sembolleşmiş Priscilla Ludosky’nin sözüyle ifade edebilirim: “Bizi vergilendirme ve yönetme tarzınızı değiştirin”. Evet bu eylemler hem sosyal hem de siyasal adalet talebiyle ortaya çıkmış güvencesizlerin patlamalarıdır.”

SOSYAL VOLKANİK KUŞAK

Şu an dünyanın her yerinde gerçekleşen eylemler için sosyal volkanik kuşak tabirini kullandığını anlatan Telek, “Dünya genelinde uygulanan ekonomik ve siyasal politikalar ve tabii ki önlemler, insanlarda büyük bir öfke ve stres yaratıyor. Bunların sonucunda adeta bir toplumsal enerji birikimine şahit oluyoruz. Bu enerji birikimi kendine bazı noktalarda çıkış yolları buluyor ve patlıyor, tıpkı depremler ve volkanlar gibi. Nerede ya da ne zaman çıkış yapacağını bilemiyorsunuz ama bir patlamanın olacağını öngörebiliyorsunuz çünkü biriken bir sosyal enerji var. Bu ise kökeninde adaletsiz ve eşitsiz sisteme dayandırıyor. Sistem bir kurumlar ve ilişkiler bütünü. Ne kurumlar ne de ilişkiler bugün insanlara arzu ettiği mutlu yaşamı sunabiliyor. O yüzden dünya genelinde bir anti -karşı- hareket dalgası söz konusu.”

İlk eylem kuşağının 2008 finansal krizinin ardından başladığını ve 2013 yılı itibariyle sona erdiğini belirten Telek, “O günkü eylemlere daha çok eğitimliler katılmışlardı. Ancak bugün hareketlerin çoğunda asgari ücret ile geçinen ya da geçinmek zorunda kalan yoksul ve yüksek eğitim almamış insanlar da var ve sayıları oldukça fazla” diye konuştu. 2017 yılında başlayan ve halen devam eden eylem kuşağının 2008 ila 2013 yılları arasındaki eylem kuşağından farkına ilişkin Tekel, şu değerlendirmede bulundu: “Bu kez sosyal hareketler yönetimleri indirebiliyor. Sudan’da geçen yıl başlayan ekmek isyanında ülkesini on yıllardır baskıyla yöneten Ömer El Beşir yönetimi düştü. Cezayir’de 20 yıldır yönetimde bulunan Buteflika Şubat ayında başlayan eylemler sonrası görevi bıraktı. Şili’de ve Lübnan’da hükümetler geri adım atmak zorunda kaldılar. Fransa’da Macron yönetimi Sarı Yeleklileri teskin etmek için önlemler paketi açıkladı. Kısacası dünya bir dönüşüm çağında ve sistem çatırdıyor. İnsanlar yeni bir kardeşlik ağı inşa ediyorlar, sadece henüz bunun küresel olduğunun farkında değiller. 2008’de başlayan hareketlerde, hükümetler son derece güçlüydü ve değişime direnmişlerdi. Bugün böyle bir şansları yok çünkü sistem son derece kırılgan hale geldi, gelişmiş batılı ülkelerde dahi.”

"IRAK’TA SOSYAL ADALETSİZLİK ABD İŞGALİ SONRASI DAHA DA ARTTI"

ABD’nin 2003’te işgal ettiği Irak’ta gerçekleşen protestolara ilişkin Alphan Telek, şu değerlendirme bulundu: “Irak ne yazık ki çok özel bir örnek. Kanadalı Gazeteci Naomi Klein önemli bir iddiayı seslendiriyor. Kapitalizm belirli dönemlerde -geçiş anlarında- gerçekleştirmek istediği yönetimin deney sahalarını kurabiliyor. Söz gelimi 1980 sonrası dönem öncelikle Şili’de denendi. Daha sonra tüm dünyada piyasacı ve insanları siyaseten dışlayan bastıran dönem bütün yönleriyle dünyada uygulandı. Klein, 2003 yılında da Irak’ın bir deney sahası olarak seçildiğini söylüyor. Açıkçası bu son derece haklı bir yorum olabilir. Neden mi? 2003 yılından sonra ABD tüm dünyada terörle mücadele konseptini devreye soktu. Bunun sonucunda daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar güvenlik kavramı ve önlemleri ile kuşatıldık. Bütün dünya böylesi bir döneme girdi. Tabii insanlar güvenlik kaygıları ile uğraşırken, yönetimler özelleştirme reformlarını devreye soktular, piyasacı önlemler aldılar. İnsanlar büyük güvenlik korkularıyla mücadele ederken kamunun yaptığı bütün yatırımlar ve kazanımlar tüm dünyada peşkeş çekildi. Irak bunun özel bir örneği. Ülkede hem siyasal hem de sosyal adaletsizlik ABD işgali sonrası daha da arttı. Bugün insanların Irak’ta küresel protesto hareketlerinin parçası olarak sokakta oluşlarından daha haklı ve meşru bir tepki göremiyorum.”

ÖNCEKİ HABER

Aliağa’da "kadın sığınmaevi yeniden açılsın" talebi

SONRAKİ HABER

Baba Özdemir'den "haksız tahrik" indirimine tepki: Mücadelemi sürdüreceğim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa