Koton'dan istifa eden işçi: Kasaya da bakıyordum yerleri de siliyordum
Koton’da baskılara dayanamayıp istifa eden işçi Evrensel'e konuştu: Koton’un çalışma şartlarını az çok biliyordum ama bu kadar ayyuka çıkmış bir kölelik sisteminin olacağını tahmin edemiyordum.
Fotoğraf: Evrensel
Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli
Sendikalaşma ve işten atmalarla gündeme gelen Koton mağazasını; 6 ay çalışmış, dayanamayıp istifa etmiş bir işçi anlattı. İş tanımlarının olmadığını, kasaya bakan bir kişinin temizlik de yaptığını belirten işçi “WhatsApp grupları üzerinden izin gününde bile emir veriyorlardı. Tüm bu yaşananlardan dolayı sendikalaşma da çok hızlı gerçekleşti” dedi.
1988’de Kuzguncuk’ta 25 metrekarelik bir mağaza ile başlayan hikayesini bugün 30 ülkede 500 mağazada, 11 bin çalışanı ile sürdürdüğünü söyleyen Koton, sendika düşmanlığını da elinden bırakmıyor. Koton web sitesinde hedeflerinden şöyle bahsediyor: “2023 yılında beş kıtaya yayılmayı ve dünya çapında moda markası olmayı hedefleyen Koton, çalışanlarına daha kısa sürede yükselme ve başarı olanağı sağlıyor. Türkiye’de ve yurt dışında yeni yatırımlarla istikrarlı ve hızlı bir şekilde büyümeye devam eden Koton, her iki yılda bir büyüklüğünü ikiye katlayarak etki alanını genişletiyor.”
Çalışanlarına kısa sürede yükselme ve başarı olanağı sağladığını söyleyen Koton’u, Kocaeli’deki bir mağazasında ancak 6 ay çalışabilmiş bir emekçiden dinledik. Üniversite öğrencisi olan ve geçim sıkıntısı yaşadığı için çalışmak zorunda kaldığını ifade eden işçi, “6 ay önce yarı zamanlı Koton’da çalışmaya başladım. Sonrasında tam zamanlı çalışmamı istediler. Aldığımız asgari ücret. Yol parası yok, 14 lira yemek parası ile idare etmemiz isteniyordu. Sendikalaşma sürecinden sonra yemek parasına 2 lira zam yaptılar, mesai saatleri dışında yapılan toplantıları da mesai saatleri içinde yapmaya başladılar” dedi.
"BÖYLE BİR MOBBİNG YOK!"
“Koton’un çalışma şartlarını az çok biliyordum ama bu kadar ayyuka çıkmış bir kölelik sisteminin olacağını tahmin edemiyordum” diyen işçi şöyle devam etti: “Zaten çalışanlarını muhtaç insanlardan seçiyorlar, müdürler ‘Paraya ihtiyacı olan arkadaşlarınız varsa yönlendirin’ diyordu. Beni hemen kasada çalıştırmak istediler. Ben bilmiyorum dediğimde de ‘Biz sana öğreteceğiz’ diyerek sistemlerini, kendi çarklarını öğrettiler. Sistemde sürekli bir çarpıklık var. Çalışanlara sürekli emrivaki işler yaptırıyorlar.”
Sendikalaşmadan önce eğitimlerin izin gününde yapıldığını söyleyen işçi, “WhatsApp grupları kuruyorlar, mesai saati dışında da oradan emirler yağıyor ‘Şunu yapacaksın, bunu emrediyorum’ diye… İzin günü diye bir şey yok. İzin gününde bize eğitim veriyorlar, gruba yazılan mesajlara ‘Anlaşıldı’ demek zorundasın. Böyle bir mobbing yok, izin günümde dahi ‘Gördünüz, neden cevap vermediniz?’ diyorlar. Sürekli bir baskı, çalışanların çoğu gerçekten muhtaç, genç, öğrenci…” dedi.
"ÇALINAN ÜRÜNLER YÜZÜNDEN KOTON’A BORÇLANIYORSUN"
Emir komuta zinciriyle yukarıdan verilen emirlerin en aşağı iletildiğini anlatan işçi, “Bütün denetim mekanizmasını işçinin üzerine kuruyorlar. Güvenlik görevlisi yok, o yüzden ‘hırsızı’ bize kovalatıyorlar. Mağazada çalınan her ürün primlerimizden kesiliyor. Çalınan ürünler yüzünden çalışanlar Koton’a borçlanıyor” dedi. Hiçbir çalışanın iş tanımının olmadığını aktaran işçi, “Mesela kasada çalışıyorsun, depodan ürün de çıkarttırıyorlar, yerleri de sildiriyorlar. Bunları bir kasa görevlisi olarak yaparsın. Koton’da çalışanlar bu yüzden o kadar mutsuz ki, neredeyse hepsinin psikolojisi bozuk. İşçilerin hepsi ‘Biz kölelik yapıyoruz’ diyor. Mesela AVM çalışanları 22’de çıkarken biz 23’te çıkardık. Bütün işleri yaptın, koştura koştura 23’te işten çıktın, gecenin bir vakti eve gittin, uyudun, sabah bir uyandın telefonunda onlarca mesaj. Eksikler sıralanıyor, ‘Şunu yapmamışsınız, bu olmamış.’ Sanırım mağaza müdürlerine ‘Hep eksik göreceksiniz’ diyorlar. Hep bir şey yapmak zorundasın, hep” ifadelerini kullandı.
"HERKES MUTSUZ"
Bütün bu yaşananların kendilerini sendikalaşmaya zorladığını söyleyen işçi, o süreci de şöyle anlatıyor: “Artık molalarda konuşulmaya başlanmıştı. Çalışanların hepsi muzdarip. İstanbul’da bir kıvılcım başlatıldı, ben de kendi mağazamdan dahil oldum. Sendikalı olmadan bu işten çıkmayacağım dedim. Sendikacılar geldi bizimle görüşmelere başladı. Onlar bize ‘Ya bir tane olumlu bir şey diyen yok, herkes mutsuz’ dedi. Gerçekten de öyle. Koton’da çalışan kimseyi mutlu göremezsin. Herkes acı çekiyor. O yüzden örgütlenme süreci kolay oldu, herkes aynı sıkıntıyı yaşıyormuş çünkü. Bir arkadaş ‘Sadece benim çalıştığım bir mağazada bunlar oluyor diye düşünüyordum’ dedi, ama öyle değilmiş. Sosyal medyada sorunlarımızı dile getiren paylaşımlarda bulunduk. Bunu öğrendiler, çok sinirlendiler, gelip bizlerin ağzını aramaya başladılar. Sendikalı olduğunu düşündükleri işçilere mobbing uygulamaya başladılar. Kimse umurlarında değil, 10 yıllık mağaza müdürlerini bile düşüncelerinin dışında hareket etse kapının önüne koyarlar. 10 yıllık çalışan da aynı maaşı alıyor, benle hiçbir farkları yok. Ben bütün bunları sendikaya anlattım, donup kaldılar. Bir de bu daha anlatabildiklerim. Son bir iki aydır sendika muhabbeti döndüğü için ‘Merhaba’ demeye başladılar. Öncesinde ne suratımıza bakıyorlardı ne de bir selam veriyorlardı. Kimsenin umurunda değiliz. Senin kim olduğunla, emeğinle ilgilenmiyorlar.”
Koop-İş Sendikasının aynı sektördeki H&M’de örgütlenmesinin ve işçilerin çeşitli haklar elde etmesinin kendilerini harekete geçirdiğini anlatan işçi, “Bu süreç kazanımla sonuçlanacak. Sendika o masaya oturuncaya kadar bir sözüm yok. Masaya oturulduğunda ahbaplık görmek istemiyorum, Koton işçisi kızgın ve haklarını istiyor. Sendikanın duruşu önemli. O yüzden sendikanın mücadele edeceğini ve kazanımla sonuçlanacağını düşünüyorum” dedi.