Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan savaş
Barışta ısrar etmek bugün açısından hem ekonomik krizin yükünü sırtımıza yıkmaya çalışanlara hem de bize savaştan başka seçenek olmadığını dayatanlara karşı en büyük adımlardan biri olacaktır.
Kaynak: Max Pixel
Türkiye’nin sınır bölgesindeki Suriye’ye müdahalesi -güvenlik koridoru oluşturmak gerekçesiyle- “Barış Pınarı Harekâtı” ile başladı. Gazete ve Tv’lerde her ne kadar dış ülkelerin ezici çoğunluğunun harekâta karşı olduğu ifade edilse de ABD ve NATO sözcüleri defalarca harekâta onay verdiklerini açıkladı. Başta Türkiye’deki havuz medya organizasyonları olmak üzere bölgeden zamanında sağlıklı bir bilgi almak mümkün olmasa da birçoğumuz bölgedeki hareketlenmeyi gazetelerden, TV’lerden, sosyal medya platformlardan izledik. Türkiye daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında da olduğu gibi hali hazırda iç savaş içinde bulunan bir ülkeye müdahale ederek savaşa dâhil olmuş bulunmakta.
Harekâtın tümü bölgedeki pozisyon, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar düşünüldüğünde gençliğin yararına tek seçeneğin barış olduğu ortada duruyor. Operasyonun siyasal değerlendirmesi, gençliğin içine geniş izdüşümleri dergimizin bu sayısında yer alıyor. Ancak dergimizin bu sayfalarında nasıl bir barış savunusunu ele alacağımızın bir rotasını ortaya koyabiliriz.
TUTTURMUŞLAR BİR ANTİEMPERYALİZM TÜRKÜSÜ
AKP – MHP ittifakı harekâtın politik hattını bir antiemperyalizm vurgusu ile ortaya koyuyor. İYİ Parti ve Vatan Partisi bu vurgu ile hattı güçlendirmek üzere hareket ediyor. Dünyanın bu operasyona karşı olduğuna yönelik iddialardan başlayan bu antiemperyalizm türküsü “Ulan AB” ile başlayan cümleler ile devam ediyor. Dünyadaki emperyalist güçlere rağmen “barış için” Suriye’ye müdahale eden Türkiye’nin hikâyesini anlatan bu türkü ne yazık ki Türkiye’deki ABD üslerine, F35 ve S400’lerin alındığı silah anlaşmalarına, kapitalist tekeller ile yapılan anlaşmalara değinmiyor! Binlerce gencin evine kredi borçları yüzünden haciz emri giderken 422 milyon TL borcu bir kalemde silinen Cengiz Holding’in Afrin’de TOKİ inşaatında anlaştığı emperyalist şirketlerden hiç bahsetmiyor. Bu yarım kalmış türkü yani yarım yamalak ortaya atılan antiemperyalist propaganda reddedilmeye mahkûm görünüyor. Yani barışı savunanların ilkin görevi tutarlı bir antiemperyalist mücadele hattının açıklanmasından geçiyor.
İKİ KOLLU TERAZİ, İKİ KOLU DA SAVAŞ
Memleketin siyasal partilerinin bir kısmı savaş tamtamlarını daha hızlı çalmanın peşinde iken bir diğer cephesi ise “içi kan ağlayarak” savaş tezkeresine onay veriyor. İki kollu terazide biri bir kola diğeri başka kola eğilse de iş bu noktaya gelince terazi dengelenmiş oluyor. Operasyon egemen sınıfların çıkarları adına hem Türkiye’deki hem Suriye’deki halklara gelecek olan yıkımı daha derinleştirilecek. Savaşın doğasından kaynaklı ölüm ve kayıpların yanına ekonomik bir zorluk Türkiye’de emekçilerin ve biz gençlerin karşısına çıkacaktır. Hâkim sınıfların ve onların partilerinin terazisinin dengesini şaşırtmanın yolu barışı savunmaktan geçer.
BARIŞ İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELEYE
Savaş tezkeresine mecliste onay veren, kendi kollarından propaganda yürüten partilerin etkisini hafife almak elbette yanlış olacaktır. Gençliğin içinde de hem manipülasyonlardan hem de bugüne kadar ki etkilendiğimiz akımlardan kaynaklı AKP’nin ortaya bıraktığı bu savaş politikalarından etkilenenler muhakkak olacaktır. Sadece söylemsel olarak barışı propaganda etmek ya da soyut bir barış anlatısı yapmak yeterli değildir. Buna karşı önlem almayı ve savaşa karşı durmayı salık veren bir politika etrafında organize olmak biz gençler için tek olumlu bir çıkar yol olur.
Cep harçlığımızdan kalan 3 – 5 kuruşu, parasız ve nitelikli eğitim talebimizi, borçsuz bir gelecek ümidimizi savaşa yedirmemek ve daha iyisini elde etmenin koşullarını kaybetmemek için barış için mücadeleye omuz verelim!