04 Kasım 2019 12:53

Savaş, burjuvaziye daha çok kar getiriyor

Savaş burjuvaziye daha fazla kar getirirken, bedelini ise her zaman emekçiler ve onların alt kuşakları biz gençler ödemiş oluruz.

Paylaş

Asım ÇELİK

ODTÜ

Türkiye 9 Ekim’de üçüncü Suriye operasyonunu başlattı. Adı ismiyle müsemma olmayan Barış Pınarı harekâtı. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ciddi bir direnç göstermemesiyle Tel Abyad ve Resulayn arasındaki bölge bugünlerde Suriye Milli Ordusu adıyla tanıtılan ÖSO’nun kontrolüne geçti. Operasyona neredeyse tüm dünya kamuoyu tepki gösterdi ve akabinde ABD ve AB çeşitli yaptırımlarla tehdit etti.

TÜRKİYE’NİN ABD GÖRÜŞMELERİ

Türkiye’ye gelen ABD heyeti ile Erdoğan arasında yapılan görüşme ile de operasyona nihayet ara verilmişti. Bu görüşmede ve genel olarak uluslararası platformlarda operasyonun meşruiyetinin sağlanması için Türkiye’nin savunduğu tez Suriye’nin kuzeyinde bir barış koridorunun inşası ve buraya Suriyeli mültecilerin yerleştirilmesi idi. İç politikada ise bundan farklı olarak güney sınırımızdaki Kürtlere son verme amacıyla operasyonun yapıldığı vaaz ediliyordu. SDG’nin Tel Abyad ve Resulayn’dan çekilmesi şartıyla Türkiye’nin operasyonu durduracağı, ABD’nin de yaptırımları sonlandıracağı üzerinde mutabakat sağlanmıştı.

Türkiye’nin bu hareket ile ikinci etkisi rejim-YPG ilişkileri üzerinde olmuş, YPG bazı bölgeleri rejime devretmişti. Zaten Rusya’nın en baştan beri Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarına YPG’nin rejim karşısında elinin zayıflaması için müsaade ettiği biliniyordu. ABD ile görüşmelerden sonra Türkiye, iki emperyalist blok arasındaki çelişkilerden istifade edip Suriye’de kendine alan açabilme imkânını yitirmişti. ABD artık sadece Irak sınırındaki petrol kuyuları ile YPG’nin sosyal alanda daha örgütlü ve özerk yönetimin en sağlam olduğu Kamışlı ile ilgileniyor görünüyor. Böylece Esad rejiminin bahsi geçen bu bölgeleri alması da bir hayli zorlaşmış oldu. Daha sonra Türkiye, Suriye’de adım atabilmek için Rusya ile görüşmek mecburiyetinde kalmıştı. Soçi Mutabakatı olarak ilan edildiği üzere; YPG sınırdan 30 km çekilecek, sınırın 10 km Suriye tarafında Rusya ve Türkiye devriye atacak ve boşaltılan alanlara Esad rejimi birlikleri yerleşecek.

KAZANANIN HALKLAR OLMASI İÇİN KALICI BARIŞ ŞART

Bu mutabakat ile birlikte son gelişmeler günlerdir hem gençlik arasında hem de ülke genelinde konuşuluyor. Herkes kimin kazançlı çıktığı sorusuna yanıt arıyor. Eğer masadaki aktörler arasında bir kazanan arayacaksak o Suriye-Rusya cephesidir. Çünkü yıllar önce çekildiği alanlar bu mutabakat ile rejime geçmişti. Üstelik bunda yıllardır rejimi devirmeye çalışan Erdoğan’ın payı büyüktü. Harekâtın doğrudan muhatabı SDG için de durum Türkiye’den daha karlı olmuştur. Bazı mevzi ve kazanımları kaybetmekle birlikte bölgedeki Kürt statüsü varlığını devam ettirecek gibi görünüyor. Soçi’de Kürtler adına konuşup vaatlerde bulunun Rusya’nın planına uyulması karşılığında YPG bazı siyasal şartlar öne sürebilir.

Artık amaç girilen alanlarda kalıcı olabilmek ve yapısal mantık ile Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemektir. Yani operasyonun iki temel amacı vardır. Birincisi Türkiye burjuvazisinin çıkarları gereği bölgeye emperyalist müdahale gerçekleştirerek bölgenin pazar haline getirilmesi. AKP arkasında duran Türkiye’nin en gerici sermaye grubu, Türkiye’nin mevcut pazar ve ticari ağları geleneksel sermaye grupları tarafından paylaşıldığı için kendine yeni sömürü alanı olarak Ortadoğu coğrafyasını seçmiştir. Türkiye’nin Suriye müdahaleleri bu hedefe hizmet ediyor. Baktığımız zaman Afrin, El Bab ve Cerablus gibi alanlar Türkiye tarafından atanmış valiler tarafından yönetilmekte ve bölgede Türk Lirası kullanılmaktadır. Bölge fiilen Türkiye ekonomisine dâhildir. İkinci amaç ise Türkiye’nin bir demokrasi meselesi olan Kürt sorununun dış politikaya tesiridir.

Kürt halkının demokratik-ulusal talepleri hala şiddet ve operasyon politikaları ile bastırılmaya çalışılıyor. Türkiye’deki Kürtlere verilmeyen hakları Suriye Kürtlerinin de elde etmesini engelleyecek jandarma olarak Türkiye, Suriye’ye atılmaktadır. Ancak Kürt halkı artık Suriye’de kalıcı bir aktördür.

YPG’nin sınır bölgelerinden çekilme süreci başladı. Rejimin gireceği bu alanlarda yerel konseyler ve askeri meclisler vasıtasıyla YPG siyasi iradesi devam edecek görünüyor. Askeri güçleri olmasa da bölgenin politik ve örgütlü halkının rejim otoritesini doğrudan kabul etmesi beklenemez. Baktığımız zaman YPG yetkilileri de neticeden memnun olduklarını ifade etti. Çünkü Türkiye halkları için de olduğu gibi Suriye halklarıyla birlikte Kürt halkı için de en kötü senaryo savaştır. Suriye’nin kuzey ve doğusundaki sorun ancak Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı duyulmasıyla demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülebilir. Bölgeye de savaş ve müdahale demek yerel aktörlerin Rusya ve ABD gibi emperyalist güçlerin denetimine girmesine neden olmaktadır.

TÜRKİYE GENÇLİĞİ İÇİN DE TEK YOL BARIŞ

Bugün biz gençlerin ihtiyacı da sadece Türkiye’de değil Suriye’de de barışın tesis edilmesidir. Çünkü Suriye’de var olan bir savaş hali gerek ekonomik, gerek ise sosyal – siyasal olarak bizleri doğrudan etkiliyor. Savaş burjuvaziye daha fazla kar getirirken, bedelini ise her zaman emekçiler ve onların alt kuşakları biz gençler ödemiş oluruz. Ayrıca savaş dönemlerinin temel özelliklerinden bir temel bağlamda hak ve özgürlüklerin rafa kalkması diyebiliriz, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Bu bağlamda değerlendirilince her ulustan Türkiye gençliğinin tek çıkar yolu barışı savunmak oluyor!

ÖNCEKİ HABER

İki stajyer bir işçi ediyor da iki stajyer ücreti bir asgari ücret etmiyor

SONRAKİ HABER

Demokratik üniversiteyi YÖK ettiniz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa