Nafaka ile erkekler perişan, kadınlar lüks içinde mi? | 7 soruda merak edilenler
Yargı paketi ile yoksulluk nafakasına kısıtlama getirilmek isteniyor. Nafaka neden bir hak? Erkekler bir gün evli kalıp, bir ömür boyu ipotek altında mı kalıyor? Nafaka sınırlandırılırsa ne olur?
Fotoğraf: Evrensel
Sinem UĞURLU
İstanbul
Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında, yoksulluk nafakasının sınırlandırılması ve kamuyounda "çocuk istismarcılarına af" olarak bilinen çocukların istismarcılarla evlendirilmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasa değişikliğine ilişkin düzenlemelerin de yer aldığı yaklaşık 30 maddelik ikinci paketin TBMM Başkanlığına sunulması bekleniyor.
"Kadınlar lüks içinde yaşıyor" denilerek kısıtlama getirilmek istenen nafakayla ilgili yaygın olarak kullanılan söylemlere yanıt aradık. Nafaka neden bir hak, erkekler perişan halde, kadınlar lüks içinde mi yaşıyor? Erkekler bir gün evli kalıp, bir ömür boyu hayatlarını ipotek altında mı bırakıyor? Nafaka sınırlandırılırsa ne olur?
7 soruda merak edilenleri derledik.
1) Nafaka neden Türkiye’de daha çok kadınlara veriliyor?
Medeni Kanun’a göre “Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf nafakaya hak kazanır.”
Bu maddeyi de hatırlatan Evrensel gazetesi yazarı, Ekmek ve Gül sitesi editörü Sevda Karaca boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen tarafın çoğunlukla kadınlar olduğunu ifade ederek, “Sebep ise açık: Eşitsizlik!” dedi.
2) Kadınlar nafaka almak yerine kendi çalışıp hayatını idame ettiremez mi?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Nisan 2019 verilerine göre; ülkede işgücüne dahil olmayan 15 yaş üstü kadın nüfusu yaklaşık 20 milyon. Bu kadınların 11 milyonunun ücretli bir işte çalışamamasının nedeni ise ev ve çocuk-yaşlı-hasta-engelli bakım yükleri.
Sevda Karaca kadınların boşandıktan sonra çalışma hayatına dahil olamamasına ya da dahil olsa bile kendi hayatını idame ettirecek şekilde ücret alamamasına giden nedenler silsilesini şöyle açıkladı:
“Kadınlar, çalışma hayatına girmelerinin önünde pek çok engel olduğu için çalışamıyor, çalışsalar dahi hayatlarını idame ettirebilecekleri ücret alamıyorlar. Evlendiğinde çalışan kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra genellikle işten ayrılmak zorunda kalıyorlar, çünkü kreş yok. Kadınların erkeklere göre daha az ücret alıyor olması, çoğu zaman kadınların ücretlerinin önemli bir kısmını bakıcıya vermeleri anlamına geliyor. Bu nedenle kadınlar çalışmayıp çocuklarına bakmayı tercih etmek zorunda kalıyor. Ayrıca sosyal hizmetlerin kötürüm hale getirilmesi kadınların ailedeki yaşlılara, engelli ve hastalara bakmak zorunda bırakıldığı bir düzeni pekiştiriyor. Kadınlar bu yükler nedeniyle ya çalışamıyor ya da çalışmaya yıllarca ara veriyor ve işe başladıklarında bakım yükleri halen devam ettiği için eşitsiz koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Çoğu durumda kadınların çalışmak isteseler dahi aileleri ve eşleri tarafından engellendiği de bir gerçek. Bu toplam durum; kadınların aileye, kocaya ekonomik bağımlılığını perçinliyor. Bu bağımlılık yüzünden kadınların zaten boşanma kararı alması oldukça zor. Yine de bu kararı alabildilerse de yeni bir hayat kurarken pek çok engelle karşılaşıyorlar. Bunca yıl bakım yükü nedeniyle çalışamayan, eğitim alamayan, niteliksiz vasıfsız görülen kadınların belli bir yaşa geldikten sonra hem yaşlarından hem de deneyimsiz olmalarından ötürü iş bulması neredeyse imkânsız, buldukları işler de çok düşük ücretli, güvencesiz işler oluyor. Bugün Türkiye’de boşanmaların birincil nedeni şiddet. Kadınlar, ağır şiddet olaylarının izlerini taşırken, üstelik boşanma sürecinde ve sonrasında kadınların travmalarını iyileştirmeye yönelik hiçbir kamusal olanak sağlanmıyorken, çoğunlukla şiddetin izlerini taşıyan pek çok ruhsal ve bedensel hastalıktan ötürü yaşamlarına şiddete maruz kalmamış gibi kaldıkları yerden devam edemezler.
Boşanma sonrasında çocukların velayeti büyük oranda kadınlarda kalıyor. Bir yandan geçinmek bir yandan çocukların ihtiyaçlarını tek başına karşılamak zorunda olan kadınlara çalışma saatleri ile uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşler sağlanmıyor. Bir çocuğun bakım ve eğitim masrafları ebeveynlerin ortak sorumluluğudur ama boşanma aşamasından sonra kadınlara hem bu eşitsiz koşullarda tek başına ayakta durması hem de çocuklara tek başına bakması dayatılıyor.
Yoksulluk ve iştirak nafakası, işte bütün bu sebeplerden dolayı bir haktır. Kadınları toplumsal, ekonomik, kültürel olarak eşitsizlik içinde yaşamak zorunda bırakan bir düzende nafaka hakkı esas olarak kadınların yaşamlarını idame ettirebilmeleri için bir destek işlevi görüyor. Kadının nafaka hakkı bağımsız bir yaşam kurma ve boşanma hakkı gibi haklar ile iç içe bir haktır. Nafaka hakkının gaspı bütün medeni haklar bakımından gaspın ilk aşamasıdır.”
3) Erkekler nafaka ödemekte zorlanıyor mu? Erkekler perişan halde, kadınlar lüks içinde mi yaşıyor? Nafaka genelde ne kadar veriliyor?
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 31 Ekim’de yayımladığı raporda “Araştırmada, özellikle Boşanma Komisyonunda dile getirildiği gibi erkeklerin mağdur edildiği örneklere rastlanmadı” değerlendirmesi yapıldı. Raporda da maddeler halinde şu çarpıcı tespitler yer aldı:
- Nafaka meblağlarının asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırı gibi genel ekonomik veriler çerçevesinde ele alındığında sanıldığından çok daha düşük olduğunun altı çizilmelidir. Hükmedilen nafakanın yüzde 66,4’ü 0-500 TL arasında olup ortalaması 262 TL dir. Tüm aralıklar için Mahkemelerce verilen nafaka miktarlarının ortalaması ise sadece 370 TL. dir.
- Mahkemeler tarafından en yüksek oranda kabul edilen nafaka türü yüzde 69,73 ile müşterek çocuklara bağlanan iştirak nafakasıdır. Genellikle kadınların talep ettiği yoksulluk nafakasının kabul oranı ise ikinci sırada olup yüzde 48,83 tür.
- Yapılan incelemelerde tespit edilen en önemli sorun ise nafakaların ödenmiyor olmasıdır. Mahkemeler tarafından hükmedilen nafakaların yüzde 20,7’si nafaka yükümlüleri tarafından ödenirken, söz konusu nafakaların yüzde 0,7’si kısmen ödenmiş; yüzde 50,7’si ise hiç ödenmemiştir.
- İncelenen dosyaların yüzde 82, 9 gibi büyük bir oranında kadına yönelik şiddet iddiası mevcuttur. Şiddet iddiası içeren dosyalarda büyük oranda nafaka talebi söz konusudur. İncelenen birçok dosyada şiddet gördükleri için boşanma davası açan kadınların bu şiddetten kurtulmak için eşlerinden bir an önce boşanmak, can güvenliklerini sağlamak ve eşleri ile ilişkilerini bir an önce tamamen koparıp, mevcut tehditlerden sakınabilmek için nafaka istemedikleri, nafaka taleplerini geri çektikleri; maddi ve manevi tazminat taleplerinde de bulunmadıkları görülmektedir.
Bu araştırma sonuçları kadın örgütlerinin ve kadın avukatların itirazlarını da doğruladı.
4-) Ünlülere verilen nafakalar geneli yansıtıyor mu? Nafaka sonsuz ve sınırsız mı?
Avukat İlke Işık esasen kadınların mağdur olduğu bir sistemin var olduğunu dile getirerek, “Düşük ücretlerle çalışma gerçeği düşünüldüğünde; bağlanan nafaka elde edilen ücretle orantılı oluyor. Dolayısıyla magazin basınında dolaşan on bin liralarla, hatta yüz bin liralarla ifade edilen nafaka miktarları ülkenin çok çok az bir kesimini ilgilendiren bir durum” dedi.
Nafakanın sınırsız olduğu iddiasıyla ilgili olarak da Işık, “Medeni Kanun, yoksulluğun ortadan kalkması ile nafakanın kaldırılabileceğini düzenler. Bu şu anlama gelmektedir; kadın iş bulduğunda, mevcut işindeki geliri arttığında, yeniden evlendiğinde nafaka talep haline kaldırılmaktadır. Bu durumlar gerçekleştiğinde Aile Mahkemelerinin nafakayı kaldırmadığı gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Yani, erkeklerin ‘üzülmesine’ neden olan bir durum söz konusu değildir. Öte yandan sürekli olan nafaka biçimi, iştirak nafakası adı verilen, velayet kendisinde olmayan ebeveynin ödediği nafakadır. Çocuklar 18 yaşına gelene kadar devam eden, reşit olma ile ortadan kalkan bu nafaka bilerek, istenerek, büyük bir kötü niyetle kadınlara ödenen yoksulluk nafakası gibi anlatılmaktadır” diye ifade etti.
5) “Mağdur erkekler”in söyledikleri doğru mu? Bir gün evli kalıp, bir ömür boyu ipotek altında mı kalıyorlar?
İlke Işık bu konudaki iddiayı temellendiren hiçbir veri bulunmadığını söyleyerek, “Tam tersi bir durum söz konusu. İcra daireleri tahsil edilemeyen nafaka dosyaları ile dolu. Nafaka ödememek için sigortalı işe girmeyen, üzerinde mal varlığı bulundurmayan erkeklere ilişkin yapılmış yasal başvurulardır bu işin hakikati. Birkaç tane verilmiş böyle karar olsa dahi, kesinlikle genel durumu yansıtmayan bu örnek üzerinden milyonlarca kadın için çok önemli bir yasal düzenlemeyi kadınlar aleyhine değiştirmeye kalkmak ise akıllara zarar bir durumdan başka bir şey değil” dedi.
Kadın Dayanışma Vakfı’nın yukarıda yer verdiğimiz verisini bir kez daha dile getirecek olursak; nafakaların yüzde 50,7’si hiç ödenmemiş.
6 ) AKP ve MHP nafaka hakkına neden el uzatıyor?
Sevda Karaca buradaki amacın, “kadınların kendi hayatları hakkında söz söyleyebilme hakkını daha da kısıtlamak” olduğunu ifade etti:
“Nafakaya karşı yürütülen kampanya bilinçli olarak yaratılan ve asıl olarak kadınların büyük mücadele vererek kazandığı medeni haklara yönelen saldırılardan sadece biri. 2016’da ‘Boşanmaları Önleme Komisyonunun’ raporuyla gündeme gelen çok boyutlu bir saldırının bir parçası. Bu raporda somutlanan ana mesele; boşanmaları zorlaştırmak hatta engellemek. Komisyonun önerileri arasında boşanma davalarında arabuluculuk uygulamasının getirilmesi, 6284 sayılı Kanunda verilecek tedbirlerin delil veya belgeye dayandırılması zorunluluğu, boşanma ile birlikte hükmedilen yoksulluk nafakasının süreye bağlanması gibi hususlar vardı. Hatta ‘Evlenmeyle sonuçlanan çocuğun cinsel istismarı suçunda 5 yıl boyunca sorunsuz ve başarılı devam eden evlilikler söz konusuysa’ cezasızlığı bile önermişlerdi. Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun raporunun adeta hükümetin ve küçük ortağının “yasa yapma yol haritası” gibi olduğunu görüyoruz. Madde madde hepsi karşımıza ‘mağduriyetlerin giderilmesi’ adı altında çıkarılıyor. Komisyonun önerilerine, bu zamana kadar yapılanlara ve bugün tartıştığımız yasa tasarılarına baktığımızda ise, komisyon raporu doğrultusunda aile kurumunun güçlendirilmesi adına alınan ‘tedbirlerin’ kadınların kendi hayatı hakkında söz söyleyebilme hakkının her geçen gün daha da kısıtlanması, kadınların aileye bağımlılıklarının artması olduğunu görüyoruz.”
Avukat Sevil Aracı da benzer bir konuya dikkat çekti ve “Asıl mesele AKP'nin kadının boşanmasına karşı olmasıdır. Kadın şiddet de görse, baskı altında da olsa, tüm bunları sineye çekip kader olarak görmesi isteniyor. Tüm bunlar kadın boşanmayı düşünmesin diye yapılıyor” dedi.
7) Nafaka kalkarsa/sınırlandırılırsa ne olur?
Avukat Sevil Aracı, Nafaka alma hakkının zorlaştırılmasının kadınların yaşamını daha da zorlaştıracağını söyleyerek, “Kadının şiddet gördüğü evliliği sürdürmeye zorlanması da söz konusu olacaktır. Kadınları bekleyen maddi zorluklar, yaşam savaşı da işin olumsuz başka bir yönü. Boşanmış kadınların, daha önce bir çalışma deneyimi yoksa iş bulmaları, çalışabilmeleri çok zor. Çalışabildikleri durumlarda da düşük ücretlerle, kötü koşullarda çalışıyorlar. Nafaka hakkının tırpanlanması, bu zorlukları bir kat daha arttıracaktır. Kadının bağımsız bir hayat kurabilme, şiddet gördüğü, mutsuz olduğu aile yaşamı içinden çıkabilme konusundaki umutlarını baltalamaya yönelik bir düzenleme bu” dedi.