Mimar Mücella Yapıcı: Kanal İstanbul en büyük ekoloji yıkım projesi
Kanal İstanbul Projesi'nin Marmara, Trakya ve Karadeniz Bölgesi için korkunç bir ekolojik yıkım olduğunu belirten Yapıcı, "Bu proje çok ciddi bir sosyal ve ekonomik dönüşüm projesidir" dedi.
Fotoğraf: MA
Can Deniz ERALDEMİR
İstanbul
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından Kanal İstanbul için hazırlanıp ve 25 Ekim’de açıklanan ön ÇED raporunu, TMMOB Mimarlar Odasından Mimar Mücella Yapıcı ile konuştuk.
Açıklanan ön ÇED raporunun önceki raporlarla kıyasla daha "vahşi" olduğunu vurgulayan Yapıcı, "Sanırım 26'sında Ulaştırma Bakanlığına sunumu olacak bu rapor için biz de TMMOB komisyonu olarak bilim insanlarıyla birlikte üzerinde çalışıyoruz" dedi.
Bu ÇED raporuyla ortaya çıkan sonuçların sadece İstanbul'u kapsamadığına işaret eden Yapıcı "Proje, bütün Marmara, Trakya ve Karadeniz bölgeleri için korkunç bir ekolojik kıyım. Ekolojik kıyımın ötesinde de çok ciddi bir sosyal ve ekonomik dönüşüm projesi" niteliği taşıdığını söyledi.
Diğer ÇED raporlarıyla kıyasla bu raporun daha ayrıntılı olduğunu ve tespitler içerdiğini belirten Yapıcı, "Kendilerinin de kabul edemediği korkunç bir nakliyat ve dolgu sorunu var. Üzerlerinde yaklaşık 8 tane karayolu geçiş köprüsü var, neredeyse her biri birer Boğaziçi köprüsü gibi. Üç tane metro tüneli var. İki tane de hızlı tren geçişi var" diye raporu açıkladı.
Bakanlığın, tespitlerinde biraz da kendi günahlarını itiraf ettiklerini işaret eden Yapıcı, "Sadece üstüne inşa edecekleri değil, bir de bunun yer altı kısmı var tabii. İstanbul'un zaten suyu bulunmazken, Sazlıdere Barajı’nı devreden çıkarıyorlar. Bu baraj İstanbul'un yirmi beş bin nüfusunun suyunu temin eden bir baraj. Terkos ve diğer barajlara da etkisi var. Kendilerinin de itiraf ettiği gibi İstanbul'un suyunu azaltıyorlar. Üstelik yeraltı sularına da etkileri çok ciddi görünüyor" diye konuştu.
"Proje kapsamında korkunç bir hafriyat öngörülüyor" diyen Mücella Yapıcı, bu hafriyatla yapılacağı söylenen adalardan vaz geçildiğini ama çıkan hafriyatı da Karadeniz kıyılarında kullanmayı planladıklarını belirtti: "Karadeniz kıyılarında lojistik alan dedikleri bir dolgu alan var. 17 milyon metreküp dolgu alanı orası. Bu hafriyatla birlikte aşağı yukarı 300 milyon metreküp dolgudan bahsediliyor" diye belirtti.
"PROJEDE TANKER BEKLEYECEK"
Bir konteyner liman kurulmasını ve dünyanın en büyük tankerlerinin buradan geçeceğini ifade ettiklerini hatırlatan Yapıcı sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama bu tankerleri 3. havalimanının yanından geçiriyor. En büyük tezi Boğazı tehlikeden korumak ve ekonomik olarak da Türkiye'ye geçişlerden para kazandırmak. Çift geçişliydi. Böylelikle boğazdaki tanker beklemeyecekti. Bu tezi de bu ÇED raporunda yok etmişler. Proje tek yönlü çalışacak bir köprüye dönmüş."
Bu bölgenin rezerv alan olduğuna dikkat çeken Mücella Yapıcı, "İstanbul depremini beklerken deprem riskinin en yüksek olduğu yere doğrudan konteyner liman yapmayı düşünmek kadar çılgın bir proje" diye riski aktardı:
"Yer seçimi, işte 3. havalimanı, bütün bu yarmalar, hafriyatlar, bu arada buradaki beton santralleri, burası için açılacak taş ocaklarına toplamda baktığınızda, raporun kendisi yer altı suyunu yok edeceğini zaten söylüyor. Hatta şunu bile diyor: 30 milyon metreküp suyu inşaat sırasında çektik diyor."
Rezerv alan olduğu için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yetki alanında kaldığını belirten Mücella Yapıcı, "Bütün Boğaziçi’ni Cumhurbaşkanlığına bağlamakla ilgili bir söylenti dolaşıyor ortada. Büyük ihtimalle su yolu da yer alacak. Yani rezerv alan yetmemiş, kanun hükmündeki kararnamelerle bu alanın da kararları merkezi idareye bırakılıyor" dedi.
"TÜM TÜRKİYE'Yİ İLGİLENDİREN BİR YIKIM PROESİ"
Bu projenin kendisinin şimdiye kadar gördüğü en büyük ekolojik yıkım projesi olduğunu belirten Yapıcı, "Karadeniz ve Marmara'daki ekolojik etkilerinden bahsetmek mümkün değil" diye vurguladı. Bu raporun bir ön rapor olduğunu vurgulayan Mücella Yapıcı, "Bu raporun üç aşaması var. Sonrasında bir ÇED raporu çıkacak. Çıkan ÇED raporu sözde halk görüşüne sunulacak. En sonunda nihai ÇED raporu çıkacak" diye sürecin işleyişini aktardı.
Bu projeyle ilgili çok ciddi bir muhalefetin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Yapıcı, "Bırakın bu projenin uygulanabilirliğini, mühendislik ve teknik açıdan tartışma bir yana durmalı, bu gerçekten büyük bir yıkım projesidir. Sadece İstanbul'u değil; Marmara, Trakya ve Karadeniz ile tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir yıkım projesi. Hiçbir anlamı yok. İstanbul Boğazı'nı koruyacağım gibi ileri sürdüğü tezlerin de hiçbir geçerliliği yok. Sormamız gereken şu olmalı: Bu proje ha bire ne için önümüze çıkıyor" diye konuştu.