EATON Polimer işçileri: Direnişte sendikamızı yanımızda görmek istiyoruz
Petrol-İş Genel Merkezi önünde açıklama yapan direnişteki EATON Polimer işçileri, sendikanın direnişi görmezden gelmesine tepki gösterdi.
Vedat YALVAÇ
İstanbul
Tekirdağ’a bağlı Çerkezköy’de bulunan EATON Polimer fabrikasında işten atılan işçilerin bir kısmının fabrika önünde başlattığı direniş yaklaşık 1 buçuk aydır devam ediyor. Örgütlü oldukları Petrol-İş Sendikasının kendilerine sahip çıkmadığını ifade eden işçiler, Altunizade’de bulunan genel merkez binası önünde açıklama yaptı. Üye oldukları Petrol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Baranlı ile görüşen işçiler, genel merkez yöneticileriyle ise Ankara’da olmaları nedeniyle görüşme yapamadı. Sendikanın yaptıkları direnişi sahiplenmesini isteyen işçiler, “Biz işimiz için direniyoruz, sendikamızı da yanımızda görmek istiyoruz” dedi.
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) faaliyet gösteren EATON Polimer kauçuk fabrikası, geçtiğimiz aylarda daralma gerekçesiyle yaklaşık 300 işçiyi kapının önüne koydu. İşten atmalara karşı direniş başlatan işçiler, sendikanın kendilerine sahip çıkmamasına tepkili.
İşten atılan işçilerden Şenol Kurt, kapının önünde kurdukları çadırda direnişe başladıklarını ve yaklaşık 70 işçinin işe iade davası açtığı bilgisini aktardı.
"Birkaç gün direnir giderler diyorlardı, biz daha fazla kalmanın hesaplarını yapıyoruz" diyen Kurt, “Yöneticilerimizin takındıkları tutum ile bugün bize söyledikleri bizi daha da kamçılıyor. 1 No'lu şube başkanının gizli pazarlıklar yaptığını, işçinin alın terinin çalındığını genel merkeze de taşıdık. İşçiyi kollamadıklarını, muhatap almadıklarını, kendi boyunduruğu altına sokmak isteklerini anlattık. İşverenlerle gizli yemekler yediklerini bugün yüzlerine de vurduk. Hiçbir şey olmamış gibi ‘evet yedik’ dediler. Bunu artık aymazlık olarak görüyoruz” diye konuştu.
"ARTIK SÜRECİ BİR YERLERE HAVALE ETMİYORUZ"
Genel merkezin tutumunu da eleştiren Kurt, “Maalesef yukarıda seçilmişler var. Durum liste savaşları halinde gidiyor. O senin adamın, bu senin adamın denilerek çoğunluk oluşturulamıyor yönetimde. Burada olduğu gibi fabrika önünde kardeşliğimizi gösteriyoruz. Sendikadan da bu kardeşliğe sahip çıkmasını istiyoruz. Ve şubenin takındığı tutumu eleştirmesini istiyoruz. Lütfen bu sendikayı sarı sendika haline getirmeyin. İşçinin alın terinden aldığınız aidatları işçilerin geleceğini sağlamlaştırarak, işçilerin gelecekte yaşam koşullarını iyileştirmek için kullanın. İki defa genel merkeze geldik. Söyleyeceklerimizi söyledik. Bunu bize reva görenler, bugün gördük ki sendikada paşa paşa oturuyorlar. Biz bundan sonraki süreci bir yerlere havale etmiyoruz artık. Çünkü havale süreci geçti. Biz 45 gündür kapı önünde direniyoruz. Bizim yerimiz belli. Bundan sonra 4 gün fabrikanın önünde 1 gün de burada olmaya çalışacağız.”
"TEMSİLCİ SEÇİMLERİNDEN SONRA HER YAPTIĞIMIZ OLAY OLDU"
Temsilci seçimlerinin üzerinden 4 yıl geçtiği halde yapılmadığını belirten Bahattin Yalçın, “Şube başkanı seçimi 2 sene sonra yapacağını söyledi. Böylece 6 yıl görev yaptıracaktı mevcut temsilcilere. Biz de ‘Petrol-İş Sendikasının tarihinde böyle bir şey yok. Burada seçim yapmak zorundasınız’ dedik. Şube başkanı bu konu da ısrarcı oldu. Biz de Şenol arkadaşım ve şu anda temsilci olan bir arkadaşımızla birlikte bir imza kampanyası başlattık fabrikada. Çoğunluğun imzasını da aldık. Bunu noter aracılığıyla genel merkeze gönderdik. Genel merkez seçim kararı aldırttı. Bu seçim kararını aldıktan sonra zaten bu adamlar bize bilendiler. O güne kadar şu yöneticilerimizle hiçbir sorunumuz yoktu. Ondan sonra bizim her söylediğimiz, her yaptığımız olay oldu. Biz ne dersek hep yanlış anlaşıldı.“
"TAZMİNATLARINIZI ALDINIZ DAHA NE İSTİYORSUNUZ"
Geçtiğimiz aylarda yapılan genel kurul sürecini hatırlatan Yalçın, “Genel kuruldan sonra ‘helal olsun burayı sarı sendika olmaktan kurtardık’ dedim. Ancak 45 gündür kapının önünde direniyoruz, bir Allah’ın kulu arayıp da ne yapıyorsunuz diye sormuyor. Şubemiz de genel merkezimiz de bizi duymuyor. Bizi en çok yaralayan da genel başkanımızın ‘arkadaşlar tazminatlarınızı aldınız daha ne istiyorsunuz, zaten siz 6 ay önce tazminatsız işten attırılacaktınız’ demesi. Bu Süleyman Akyüz gibi mücadeleci, Flormar gibi dünyaya mal olmuş direnişin örgütleyicisi bir şube başkanına hiç yakışmadı. Flormar’ı nasıl gidip Fransa da eylem yaptıysan geleceksin Çerkezköy’de Polimer Kauçuk’un önünde de bu eyleme bizzat destek olacaksın. Burada bizi görmüyor, duymuyor şu anda. ‘Ben yeni geldim ne yapabilirim’ diyor. Yapılacak şey çok açık ve net; sendikanın işverenle yapmış olduğu toplu iş sözleşmesi var. Bu sözleşmenin 12’inci maddesi daralma gerekçesiyle çıkışları öngörüyor. Burada geçici işçiler, emekliliği gelenler ve son giren ilk çıkar. Biz bunu her fırsatta şube yöneticilerine sorduk. Dediler ki kimsenin burnu kanamayacak, son girenden başlayarak prosedüre uyacağız dediler. Şube Mali Sekreteri Erkan Zorlu’nun abisi 2017 yılının son aylarında girdi işe. O adam içeride çalışıyor, 2010 yılında giren arkadaşımız işten çıkarıldı. Sözleşmeye göre sıra bize gelseydi, boynumuz kıldan ince. Ancak biz ‘işverenle yaptığın bir sözleşme var. Neden buna uymuyorsun?’ diyoruz.”
POLİMER’İN KAPISINDAN İÇERİ GİRENE KADAR BU DİRENİŞİMİZ SÜRECEK
42 yaşında olduğunu ve iş bulma şansının çok düşük olduğunu belirten Yalçın, şöyle konuştu: “Bugün 42 yaşındaki adama kim iş verir. Benim iş bulma şansım yüzde 20. Kalp ameliyatı olan arkadaşımızın bulma şansı hiç yok. 47-48 yaşında arkadaşlarımız da var. 17 yıl emek vermiş, bel fıtığı olmuş, işveren bu benim işime gelmiyor diyor sendika şube başkanı da eyvallah diyor. Bu anlaşma kapalı kapılar ardında yapıldı. Bugün şube başkanıyla da görüştük. Kendisi de bunu defalarca söyledi yüzümüze karşı. Ben şube başkanıyım, istediğim imzayı atarım, size mi soracağım.’ Polimer’in kapısından içeri girene kadar bu direnişimiz sürecek. Biz fabrikadan aldığımız zamlarla nereye kadar gideceğiz. En fazla bizi bir sene götürecek. Biz hem fabrika yönetiminden hem şube yönetiminden hem de genel merkezimizden işimizi geri istiyoruz.”
BEN BABAMIN İŞİNDE ISKARTAYA ÇIKMADIM
Fabrikada kalp krizi geçiren ve ameliyat olan Mustafa Özkan ise, “Fabrikadan bir sürü ödül aldım. Hepsi de duruyor. Ama ameliyattan sonra kapının önüne koyuldum. Ben babamın işinde ıskartaya çıkmadım ki. Ben hakkımı istiyorum. Senin ne işin var orada diyor. Akşam eve gidince, çocuğum üzülme aynı hale düşmeyelim diyor. Doktor kafana bir şey takma diyor. Beni hangi fabrika alacak bu saatten sonra. Zaten 40 yaşına geldin mi artık iş yok, her kapı kapalı. Ben sadece çocuklarımın hakkını istiyorum. Ben 10 yılımı verdim o fabrikaya” diye konuştu.
"Biz yalnızca 3-5 kişi değiliz” diyen Ali Haydar Asar da şöyle konuştu: “Bizim sendikamız da, genel başkanımız da bize destek verdiği zaman bir yerlere gelebiliriz. Arkadaşlarımızı almak için mücadele edelim dediği zaman 2 bin işçi arkadaşımızın çıkıp bize destek vereceğini hem biz hem de sendika yöneticilerimiz biliyor. Burada eğer sendika ayakta duruyorsa tüm üyeleri sayesinde ayakta duruyor. Sendikanın yapması gereken üyesini kaybetmek değil, yeni üyeler kazanmaktır. 300 üye ne demek bir sendika için. 100 kişi için nerelerde direniş yapıyorsun. Bir sürü zaman harcıyorsun. Genel başkanımız Flormar’da bir dünya mücadele verdi. Biz o mücadeleyi burada da devam ettirmek istiyoruz. Hem biz işimizden olmayalım hem de sendikamız daha güçlü bir şekilde ayakta dursun. İstediğimiz bu. Benim şu anda 2 tane öğrencim var. Benim kızım okulun önünde bana dönüp ‘baba ne yapacağız, okula gitmeyecek miyim’ dedi. Çünkü tek çalışanım ben. Akşam eve gittiğimde ne yapacağım, o çocuğumun yüzüne nasıl bakacağım.”