Psikolog Serdar M. Değirmencioğlu: İntiharlar bireysel bir mesele değil
Psikolog ve Evrensel Yazarı Serdar M. Değirmencioğlu, ekonomik nedenlere bağlı artan intiharları değerlendirdi.
Fotoğraf: Evrensel
Psikolog ve Evrensel Yazarı Serdar M. Değirmencioğlu, İstanbul ve Antalya’da yaşanan intiharlar üzerine değerlendirmelerde bulundu. İntiharlara karşı rejimin somut ve anlaşılır önlemler alması gerektiğini vurgulayan Değirmencioğlu, bugün ise yönetenlerin sorunu inkar ettiğini ifade etti. Yoksullaşmakta olan işçi ve emekçilerin ekonomik saldırı ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Değirmencioğlu, “Bütün bunlar kitlesel bir açmaz, çıkmaz anlamına geliyor. Yaşananların bireysel bunalım olarak alınması hiçbir çözüm getirmeyecektir” dedi.
“BİREYSEL MESELE OLARAK GÖRMEK GERÇEKÇİ DEĞİL”
Fatih ve Antalya’da yaşanan ölümleri değerlendiren Değirmencioğlu, “İntihar üzerine yapılan tartışmalarda, sorunun bireyselleştirilmesi eğilimi görülür çünkü intiharı bireyin kararı olarak görmek daha kolaydır. Son örnekte bunu yapmak zorlaşmıştır. Çünkü bir değil, dört kişinin birden yaşamını sonlandırmasını bireysel mesele olarak almak gerçekçi olmayacaktır” dedi.
İntiharların hemen her zaman “çıkmaz” algısı ile ortaya çıktığını ifade eden Psikolog Değirmencioğlu, “Bireyin çıkmazda olduğunu düşünmesi, özellikle psikolojik sorunların ağır bastığı bir dönemde olağandır. Ancak toplumsal bunalım yaşanan dönemlerde, örneğin 12 Eylül sonrası gibi büyük baskı ve yıkım dönemlerinde, kitleler çıkmaz algısına kapılabilir. Büyük bir ekonomik bunalımın yaşandığı dönemlerde de işinden olan, iflas eden, evinden atılan, aç kalan kitleler kendilerini çıkmazda hissederler. Burada yaşananların kitlesel olduğunun özellikle vurgulanması gerekir ki, sorunun bir halk sağlığı olarak görülmesi gerektiği anlaşılsın” diyerek sorunun toplumsallaştığına dikkat çekti.
“HALK SAĞLIĞI SORUNU”
Kitlelerin yoksulluğa sürüklendiği, milyonlarca insanın borçlanmak zorunda kaldığı veya bankalar tarafından borçlandırıldığı bir dönemden geçildiğini hatırlatan Değirmencioğlu, “Son dönemde görülen pahalılık uydurma değil; kitleleri vurdu ve vurmayı sürdürüyor. Gelir dağılımı hiç bu kadar dengesiz, adaletsiz olmamıştı. Bu dönemde kitleler grev, toplu sözleşme ve sendikal örgütlenme ile kendilerini korumakta büyük güçlük çekiyorlar. Yargının adalet getirmekten çok uzak olduğu, her gün yeniden gözler önünde. Bütün göstergeler, yaşanan sorunların bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve ciddi önlemlere gerektiğini gösteriyor” diyerek “çıkmaz” algısının yaygınlaşmasına neden olan gerekçeleri sıraladı.
Bu dönemde devletin önleyici uygulamalarından da söz etmenin zorlaştığını söyleyen Değirmencioğlu, “Yine de, var olan, yaşanmakta olan sorunlar için devletin önlem alması gerektiğini söylemekten geri duramayız. Eskiden cumhuriyetin ‘kimsesizlerin kimsesi’ olduğu söylenirdi. Yani, tuzu kuru, sırtı pek olmayan geniş kitleleri düşünen bir kamu işleyişi, bir devlet olması gerektiği inancı vardı. Bugün olmayan da budur” dedi.
"YOKSULLAŞAN KİTLELER YAŞAM SAVAŞI VERİYOR"
Kendisini açmazda gören kişilerin bir çıkar yol olduğunu görebilmesi için rejimin somut ve anlaşılır önlemler getirmesi gerektiğini vurgulayan Değirmencioğlu, “Şu an rejim, yaşanan sorunları inkar etmekte. İnsanların çözümü dinde ve tarikatların içerisinde araması gerektiğini, çözüm bulamayanların sorunu kendilerinde aramaları gerektiğini işlemekte. Oysa, var olan bunalım kitlesel. Yoksul ve yoksullaşmakta olan kitleler bir ekonomik saldırı ile karşı karşıya. Tam anlamı ile bir yaşam savaşı veriyorlar. Öldürülen kadınların videoları sosyal medyadan fışkırıyor. Yandaş medyadan silahlar ve savaş çığırtkanlığı fışkırıyor. Bütün bunlar kitlesel bir açmaz, çıkmaz anlamına geliyor. Yaşananların bireysel bunalım olarak alınması hiçbir çözüm getirmeyecektir” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)