TMMOB, deprem çalıştayı düzenledi: İstanbul depreme hazır değil
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul'da yaşanabilecek olası depremin niteliğini ve yaratacağı etkileri değerlendirmek üzere İstanbul Deprem Çalıştayı düzenledi.
Fotoğraf: Evrensel
Can Deniz ERALDEMİR
İstanbul
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul'da yaşanabilecek depremin niteliğini ve yaratacağı etkileri değerlendirmek için Kadıköy'de İstanbul Deprem Çalıştayı düzenledi.
Kadıköy Evlendirme Dairesinde düzenlenen çalıştayın açılış konuşmasını TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Tores Dinçöz yaptı. Bu çalıştayı, halkların çıkarlarını korumak, mesleki ve sosyal alanlara erişimini sağlamak için yaptıklarını söyleyen Koramaz, "Ülkemizin yaşadığı en büyük doğal felaketlerden biri olan Marmara depreminin üzerinden tam 20 yıl geçtikten sonra yarattığı yıkım ve yaşanan toplumsal travma unutulmaya yüz tutmuşken eylül ayında İstanbul’da yaşanan 5.8’lik deprem, durumun kötü olduğunu gözler önüne serdi" dedi.
"DEPREM SONRASI ÇIKARILAN GEÇİCİ VERGİLER KALICI HALE GETİRİLDİ"
Marmara depreminden sonra devletin halktan iki yeni vergi almaya başladığını hatırlatan Koramaz, sözlerini şöyle sürdürdü: Vergiler geçiciyken uzatıldı, özel iletişim vergisi kalıcı hale getirildi. Peki toplanan vergilere ne oldu. Dönemin bakanı, bu paranın hava yollarına, demiryollarına, harcandığını söyledi ancak tekrardan bu hizmetler bize para karşılığında verildi. Deprem sonrasında kullanılmak üzere toplanma alanları oluşturuldu ama nüfusun artmasıyla bu toplanma alanları rant uğruna imara açıldı. Toplanma alanları iş merkezlerine, alışveriş merkezlerine ve rezidans alanlarına dönüştürüldü.
"BİNALARIN ÜZERLERİNE GEÇİRİLMİŞ MAKYAJ HASAR ALDI"
Çalıştayın açılış konuşmalarını içeren ilk oturumunda konuşan İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Dr. Tayfun Kahraman, kamunun depreme karşı duyarlılığını eleştirdi ve "Bugün 26 Eylül olsaydı salon hınca hınç dolu olurdu. Yaklaşık 1 ay geçti ama deprem konuşulurken bu salonlar artık çok da dolmuyor" diye söze başladı. 1999 Marmara depreminin zamanla unutulduğunu ve gerekli önlemlerin alınmadığını söyleyen Kahraman, "Bugün kamu yapıları dahi depreme karşı güçlendirilmiş değil" dedi. 5.8 şiddetinde bir depremin hiçbir yapıya zarar vermeyeceğini belirten Kahraman, "Yaşadığımız son depremle binaların üzerlerine geçirilmiş makyaj hasar aldı" ifadelerini kullandı.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ RANTLA EŞ ANLAMLI HALE GELDİ"
İstanbul'un en önemli sorununun geçmişten kalan güvenlik sorunları olduğunu hatırlatan Kahraman sözlerini şöyle sürdürdü: Vatandaşın yaptığı konutları dönüştürmek gibi bir amacımız yok. Öncelikli olarak vatandaşların konutlarını, vatandaşlar içeride yaşarken nasıl dönüştürebilirizin derdindeyiz. Kadıköy bölgesinde kentsel dönüşüm projeleri rantla eş anlamlı hale geldi. Amacımız, kentlinin kazandığı projeler yapmak. Önümüzdeki yapı stokunu ortaya koyduğumuzda 1 milyondan fazla yapıyı elden geçirmek zorundayız. 20 yılda yapılmayanı 2 günde yapamayız. Uzun bir yol, hedefimiz 2000’den sonra yapılmış tüm yapıları depreme karşı hazırlamak. İstanbul'da yaşanabilecek 7 şiddetindeki depremde hiçbirimiz bunun vicdani ve maddi vebalini ödeyemeyiz. İstanbul'da böyle bir deprem demek Türkiye'nin ekonomik ve vicdani anlamda çökmesi demek. İstanbul'da tespit ettiğimiz ağır hasar alması beklenen yapılara, insanların ne yazık ki ölebileceği yapılara müdahale edeceğiz.
Bu dönüşüm için fon arayışlarının sürdüğünü hatırlatan Kahraman, "Kentsel dönüşüm '1 koyup 2 alacağız' gibi lanse edildi ama yanı başımızdaki Fikirtepe örneğine bakmamız gerek. İstanbullular olarak elimizi taşın altına koymamız lazım. Deprem gerçeğiyle mücadele etmeliyiz" diye konuştu.
"FİKİRTEPE, KENTSEL DÖNÜŞÜM FACİASIDIR"
Kadıköy Belediye Başkanı Av. Şerdil Dara Odabaşı ise Fikirtepe'de yaşanan kentsel dönüşümü işaret etti ve "Fikirtepe, adına ne derseniz deyin, kentsel dönüşüm faciasıdır. Bu faciayı yapanlar kimlerse, hangi akılla bu proje hazırlanmışsa onun hesabını sormadan Kadıköy'de bir taşı kaldırıp başka bir taş koyma şansımız yok" diye söze başladı.
Bağdat Caddesi’nde bulunan bina yenilemelerinin Kadıköy'ün gerçeğine ne kadar uyduğunu tartışmak gerektiğini ifade eden Odabaşı, "Geçen hafta Acıbadem Mahallesi'nde yaşayan yurttaşlar deprem korkusuyla binalarını yenilemek için benden toplantı talebinde bulundu. 'Başkanım 2 kat istiyoruz' dediler. Önceliğimiz yurttaşların can güvenliği, sonra yaşam güvenliği. Fikirtepe bugün buraya geldiyse bunun tek bir sorumlusu yok. Bu talebi getirenler de sorumlu, 3 tane çocuğuna ev için aç gözlülük yapanlar da sorumlu, daha fazla para kazanmak için çalışma yapan müteahhitler de, ona göz yuman siyasiler de sorumlu" diye belirtti.
"İSTANBUL'UN DEPREM MASTER PLANINA İHTİYACI VAR"
Çalıştayın 1. oturumunda konuşan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Üyesi Nur Kardelen Öztürk, Birleşmiş Milletlerin afeti, "insan hayatını kesintiye uğratan ve insan kaynaklarını durduran olay" olarak tanımladığını hatırlattı ve "İstanbul'da 'afet nedir' deyince depremi görüyoruz. Depremle birlikte tsunami riski de yer almaktadır" diye söze başladı.
İstanbul'da yüz yıla yakın bir süredir deprem kaynaklı büyük bir afet görülmediğini vurgulayan Öztürk, "Bu kent 1930 ve 1999 depremlerini yaşadı. 1999 depreminden sonra lojistik destek yetersiz kaldı, plansız olduğu için arama kurtarma çalışmaları 2 gün kadar başlayamadı" dedi.
Yabancı ülkelerde 1960'dan beri bütünleşik afet planlarının olduğunu belirten Öztürk, "Türkiye'de 99 depremine kadar idari çalışma yok denecek kadar azken İstanbul afet riski önleme planı yapıldığını görüyoruz. AFAD'ın çalışmalarını görüyoruz. Bu çalışmalar değerli ama uygulama aşamasında yetersiz kalan çalışmalar" diye konuştu.
Beklenen deprem dolayısıyla İstanbul'da bulunan konutların 3 te 1'inin yıkılma riskiyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Öztürk, "500 bin hanenin acil barınma ihtiyacı doğacak. 30 bin can kaybı, 39 bin ağır yaralı gibi rakamlar bekleniyor. Üstelik bu rakamlar iyimser. Bizim afet planına, deprem master planına ihtiyacımız var" diyerek içinde bulunulan durumu açıkladı.
"JEOFİZİK MÜHENDİSLİK BÖLÜMLERİ KAPATILMAMALI"
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinden Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, son yıllarda bazı üniversitelerde jeofizik mühendislik bölümlerinin kapatılma durumuna geldiğini belirtti ve "60 tane öğrencisi olan İstanbul Üniversitesinin Jeofizik Bölümünün kapatılması konuşuluyor. Lütfen kapatmayın. Kim bunu kapatma gücüne sahipse o kapatmasın. Yerkürenin incelenmesinden, bina duvarlarındaki çatlakların incelenmesine kadar çok geniş bir inceleme alanı var. Son 50 yıldır kanıtlanmış birçok yönteme katkısı ortada" diye konuştu.
Haluk Eyidoğan, jeofizik biliminin önemine dikkat çekti ve "Yeni bina deprem yönetmeliği ile zemin etüdü uygulama esaslarında yapılardaki korozyonu ve beton demir ilişkilerini biz açıklamaktayız" diye belirtti.
"1999 DEPREMİNDEN BU YANA ANCAK BİR ARPA BOYU YOL KATEDİLMİŞTİR"
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube YK Başkanı Nusret Suna, 17 Ağustos depreminde binlerce insanın öldüğünü, 1 milyon insanın evinden ve işyerinden olduğunu hatırlattı ve "12 Kasım Düzce depreminde 710 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Tabii ki bu deprem ekonomide telafi edilemez sonuçlara yol açtı. Otomotiv, kağıt, plastik, petrol vb üretim fabrikaları vardı ve deprem sonucunda durdu. O günkü hesaplamalara göre depremin maliyeti 7 milyar dolara yükseldi" dedi.
Deprem Şurasının tasfiye edilmesinden sonrasına dikkat çeken Suna, "Bu süreçte İstanbul'da İl Afet Koordinasyon kurulu kuruldu. Şimdiki adıyla 492 adet deprem toplanma alanı tespit etti. Bu sayılar yetersizdi ve artırılması için çalışmaların devam etmesi gerekiyordu. Bunlar yapılırken İBB yöneticileri deprem master planını hazırlattı. Bizler bu planı önemsedik ve katkı sunduk. O güne göre master planı dünyada sayılı bir plandı" diye süreci aktardı.
Tüm sorunların bu raporda yer aldığını ama paylaşılmadığını belirten Suna "Yurt dışında araştırma yapan akademisyenler bu rapordan faydalanıyorlar ama bizim yöneticilerimiz 1 sayfasını bile açmadılar. Geride bıraktığımız 20 yılda ancak bir arpa boyu yol kat edilmiştir" diye konuştu.
2017 yılında Çevre Şehircilik Bakanı'nın, yaptığı bir basın toplantısında "Yapı stokunun düzeltilmesi için 15 yıla ihtiyaç var" dediğini hatırlatan Suna şöyle konuştu: İstanbul'da 1135 okul binası, 26 Eylül'deki İstanbul depreminin rakamlarına göre depreme karşı güvenlikli hale getirilmiş. İstanbul'da 6127 okul binası bulunuyor. 26 Eylül'den sonra yetkililer 'okul binalarının yüzde 80'i güçlendirildi' dedi ancak bu tablo yüzde 20 diyor. Hastanelerin büyük kısmı elden geçmemiş durumda. Depremden perşembe günü oldu, pazartesi günü 29 okulumuz kapatıldı. 99 depreminden sonra güçlendirilen ve 2000 yılından sonra yapılan okullarımız ağır hasar aldı. Söylenenler algı yönetimi için, yaptıkları hataların üzerini örtmek için söylenen sözlerdir. Beklediğimizin kaçta kaçı oranında bir büyüklükte deprem yaşandı da bu binalar ağır hasarlı oldu? 1999'dan bu yana hiç bakmadıkları binaların makyajları bozulmuş, korozyon hasarları ortaya çıkmıştır.
"20 YIL ÖNCEKİ DEPREMDEN DAHA İYİ BİR DURUMDA DEĞİLİZ"
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube YK Üyesi Seyfettin Avcı ise şöyle konuştu: Köprülerin ve tarihi eserlerin depreme vereceği tepkinin bilinmemesi, dere yataklarını bile yerleşime açan imar afları ile deprem bilincinin yaratılmaması yıkıcı bir deprem yaşanacağını göstermektedir. Bu gerçekliğe karşı mühendislik ve mimarlık disiplinleri rant çıkarları için dışlanmıştır. Marmara ve Düzce depremleri sonrası yapı denetimi düzenlemelerinde kamusal denetim ticareleştirilmiştir. Yapı denetim yasasında kamu denetimi dışarıda tutulmuştur. TMMOB'un mevzuatla tanınmış görevleri de dışlanmıştır. Türkiye bugün, 20 yıl önceki Marmara depreminden daha iyi bir durumda değildir. Bilimsel bir düzen yoktur. Sorunlu dolgu alanları, dere yatakları, kıyılar imara açılmakta, her yere AVM ve gökdelen yapılmaktadır. Yanlış ulaşım ve mega projelerin artması, su yatakları ve yeşillerle bağın koparılması gibi olgular depremin yıkıcı etkilerini artırmaktadır.
"YAPILAR NEREDE YOĞUNLAŞACAK, NEREDEKİ YAPILAR SEYRELTİLECEK?"
Çalıştayın 2. oturumunda konuşan Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube YK İl Başkanı Can Akın, çalıştayın gerçekleştirildiği evlendirme dairesi salonunu işaret etti ve "Şu bulunduğumuz bina Kurbağalı Derede. Taşıma yükü zayıf, deprem sırasında, deprem dalgalarının büyüme riskinin olduğu zayıf temeller üzerinde. Yani konularımızın başında yapıların nerede yoğunlaşacağı ve nerede seyreltileceği gelmelidir" diye söze başladı.
Can Akın İstanbul ile ilgili kısa bilgiler paylaştı:
- Kartal formasyonu, şehirler ve silk taşlarından oluşmaktadır. Kaya olarak tabir edebiliriz. Kireç taşından dolayı yeraltı suları oluşmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken yer altı sularıdır.
- İstanbul'un yayılım haritasına baktığımızda plazaların olduğu yerde Trakya formasyonu hatlarını görüyoruz. Bu formasyonun özelliği mağmalardan dolayı sorunların meydana gelmesi.
- Sarıyer formasyonu da yaygın dağılımlıdır, volkanik kireçtir. Volkanik malzeme çok ayrıştığı için yer altı sularının etkisi önemlidir.
- Ceylan formasyonu dediğimiz yoğun yapılaşmanın olduğu Küçükçekmece'de deprem dalgaları büyüyecektir kayalarda. Buradaki yapılaşmada dikkat edilmesi gereken kayadır.
- Ağaçlı formasyonu ise şişme potansiyelinin killerin yapısal durumu ile, stabilize sorunlarıyla ünlüdür. 3 havalimanı da buradadır.
"DURDURULAN METRO PROJELERİ VE TÜNELLERİ TAKİP EDİLMİYOR"
TMMOB Maden Mühendisleri Odasından Selim Akyıldız ise İstanbul'un metro çalışmalarına dikkat çekti ve "Geçen dönemlerde 6 proje art arda başladı ve durduruldu. 11 ay sonra Göztepe-Ümraniye hattındaki tünelde yaşanan göçük sebebiyle 2 kişi hayatını kaybetti. Odamız, durdurulan metro tünellerinin sakıncaları konusunda açıklama yaptı. Yeraltı faaliyetleri risklidir, doğanın böğrüne boşluk oluşturuyorsunuz ve doğa tepki göstercektir" diye konuştu.
Şu an durdurulan tünellerin takip edilmedigini vurgulayan Akyıldız, "Tüneller bir risk taşıyor. Bu dezorfarmasyon yukarıda yüzey hareketlerine sebep verip sorunlar yaşatabilir. Tekrar işe başlandığında ilave yük olarak maliyeti artıracak ek tahkimatlar yapılmak zorunda. Yer altında su önemli bir problem. Suyu kontrol altına almamız gerekiyor. Şehir içindeki yapıların hareketlenmesine sebep olabilir" dedi.
"ASBESTLİ BİNALARIN YIKILMASI HALİNDE SOLUDUĞUMUZ HAVA KİRLENECEK"
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinden Dr. Eren Yıldız Geyhan, deprem sonrasındaki 2. tehlikenin yangın, patlama, kimyasal sızıntılar, su, hastalık ve çevresel kirlilik olduğunu vurguladı. Geyhan, "Asbestin sağlığa dair ciddi olumsuz etkileri bulundu, kansere sebep olabilir. Birçok ülkede yasaklandı. Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde yaklaşık olarak 150 bin kişinin asbeste maruz kalmasından dolayı hayatını kaybettiğini belirtiyor. Asbest, hastalık ilerleyene kadar fark edilemiyor. Türkiye'de 2010 yılından itibaren asbest kullanımı yasaklandı ancak şöyle bir gerçek var, kullanılmasa bile mevcutta 83 ie 2010 arasında kullanılmış olan beşyüz bin ton asbest baki duruyor" diyerek söze başladı.
Asbestin kullanıldığı malzeme kırıldığından itibaren asbest liflerinin ortama yayıldığını hatırlatan Geyhan, "İstanbul'daki binaların 4'te 2'sinin asbestli olduğunu söyleyebiliriz. Olası bir depremde karşılaşacağımız asbest maruziyeti ölçemeyeceğimiz miktarda. Maalesef çok iç acıcı bir manzarayla karşılaşmayacağız. Hayatta kalacağız ama soluduğumuz hava bizi ne kadar hayatta tutacak" diyerek tehlikenin boyutunu aktardı.
DEPREM SONRASI GERÇEKLEŞEBİLECEK ENDÜSTRİYEL KAZALAR
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinden Prof. Dr. Neşet Kadırgan, depremde doğadaki afetlerin tetiklediği büyük endüstriyel kazalara dikkat çekti ve "Doğalgaz tüketimi 4 kat arttı. Bu, borulardaki doğalgazın 4 kat artması demek. '99 depreminde doğalgazı hissetmedik çünkü hiçbir fabrika çalışmıyordu. Deprem, çalışmanın en az olduğu ağustos ayında ve fabrikaların çalışmadığı saatte gerçekleşti. Eğer deprem, çalışma saatlerinde ve kışın gerçekleşirse çok daha vahim sonuçlar olacaktı. Kimya Mühendisleri Odası adına şunu söylemek çok acıklı; Net verileri, düzenli istatisliği bilmiyoruz. Türkiye'de çoğu şey kayıt dışı tutuluyor" dedi.
"DEPREM SONRASI BESLENME VE İÇME SUYU TEDARİĞİ İÇİN PLAN YAPILMALI"
Çalıştayın 3. Oturumunda konuşan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Celal Selçuk Esen ise beslenme ve içme suyu tedariğinin depremden sonra çok önemli olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: İlk 2 saat mümkün olduğunca sıcak içecek verilmesi gerek. İlk 2 saatte görülen herkese sıcak içecek verilmeli çünkü durumun etkisiyle bir şey yenemeyebilir. İlk iki günde önceden hazırlanmış, depolarda saklanmış hazır paketli kuru gıdaların verilmesi gerek. 2 ile 11 günde ise geçici mutfaklar kurulmalı. Toplu yemekleri yapabilmek ve dağıtabilmek için ilgili kurumlar ne gerekiyorsa sağlamalı. Mümkünse üstü kapalı yemekhaneler oluşturulmalı. Yetişkinlere 2 öğün; çocuk, yaşlı ve hamile kadınlara 3 öğün yemek verilmeli. 11 günden sonra ise hem yardımlar hem kamunun sistem kurarak insanları kendi yiyeceklerini hazırlama alt yapılarını kurması gerekiyor. Ekmek ve su dağıtımı sistematikleşmeli.