Bir sultan, bir ressam, bir resim ve ülkenin değişmeyen kaderi
Burhan Kum’un İtalyan Resim Dehası Gentile Bellini’nin hayatından esinlendiği çizgi romanı okurla buluştu. Çizgi romandan uyarlanan resim ve heykellerden oluşan sergi bugün açılıyor.
Fotoğraf: Yusuf Çap
Fatih POLAT
Genellikle belirli bir fikir etrafında, hikayesi olan resimleriyle tanıdığımız Burhan Kum’u, Antalya Kaleiçi’deki atölyesine 2016 yılı sonbaharında uğradığımda, heyecanla bir çizgi roman üzerinde çalışırken buldum. Fatih Sultan Mehmet’in daveti üzerine 1479 yılının sonuna doğru İstanbul’a gelip 16 ay resimler yapan, İtalyan Resim Dehası Gentile Bellini’nin Günlüğü. Bu büyük Rönesans sanatçısının hikayesinin izini sürmek Burhan Kum için, aynı zamanda sanat tarihi aracılığıyla bu topraklarda dün ile bugün arasındaki birçok gerilim ve çatışmanın üzerine düşünmek anlamına geliyordu. Ve bunu bir çizgi romana dökerek, başkalarını da düşünmeye davet etmek.
GENTİLE BELLİNİ’NİN 16 AYLIK İSTANBUL HİKAYESİ
Çizimler açısından henüz yolun başında gibiydi ancak Gentile Bellini’nin İstanbul’daki 16 aylık serüveni üzerine yaptığı okumalar ve dün ile bugün arasında kurduğu bağlamlar aracılığıyla yaptığı tartışmalarla çizgi romanın iskeletini kafasında şekillendirmişti. Böyle muazzam bir girişime tanıklık etmenin yarattığı heyecan ile ayrıldığım atölyeye 2018 eylülünde bir daha gittim. Yaklaşık iki ay önce çizgi romanı tamamlamıştı ve çizimleri için açacağı sergi ile bir kitap olarak basacak yayınevi bağlantıları arayışındaydı.
TARİHİN HUZURSUZLUĞU
Önce bir yayınevi buldu. Yayınevi Burhan Kum’un atölyesine usta bir fotoğrafçı göndererek, çalışırken fotoğraflarını da çekti. Ancak son anda, ‘Böyle bir dönemde, böyle bir çizgi roman başa dert olur’ sonucuna varan yayınevi, kitabı basamayacağını üzüntüleriyle bildirince, yeni bir yayınevi arayışı başladı. Ve nihayet, 1984 Yayınevi tarafından ‘Gentile Bellini’nin Resimli Konstantiniyye Günlüğü’ adıyla basılmış olan kitabı elimizde. Bugün de, ‘Tarihin Huzursuzluğu’ adıyla, çizgi romanın konusunun bugüne uyarlandığı resim ve heykellerden oluşan bir sergi açılıyor. Aybastı Sokak 3 Şişhane adresindeki Öktem Aykut Galerisindeki sergi, 14 Aralık’a kadar görülebilecek.
"BENİM İÇİN TARİH, BUGÜNÜ ANLAMANIN ARACI"
Peki, bu resimli tarih anlatısı fikri nasıl gündeme geldi? Sözü, Burhan Kum’a bırakalım: “Resim ile tarih arasında nasıl bir bağ vardır diye bana sorarsanız, simbiyotik bir bağ vardır derim. Bu simbiyotik ilişkinin temelinde resim ile tarihin aynı anda başlamış olması yatar. Tarihin yazı ile başladığı söylenir. Yazı ise resimden hareketle oluşturulmuştur. Resmin bir tarihi olduğu gibi, tarihin de kendisini ikna edici bir biçimde aktarabilmesi için resme ihtiyacı vardır. Ama benim için tarih temel olarak bugünü anlamanın bir aracıdır.”
TÜRK TARİHCİLER, BELLİNİ’Yİ NEDEN ARAŞTIRMADI?
Peki, neden Bellini?
“Fatih Sultan Mehmet’in daveti üzerine 1479 yılının sonuna doğru İstanbul’a gelip 16 ay resimler yapan Gentile Bellini’nin üzerine yazılan ya da yazılmayanlar bu ideolojik tarih yazımı teorisiyle tam anlamıyla bir uyum içerisindedir. Yani Türk tarihçileri Bellini’nin 16 ay boyunca ne yaptığını araştırmaya gerek görmediği gibi sanatçının bu süre zarfında yaptığı fresklerden, birçok yağlı boyadan ve çizimlerden ülkeden neden hiçbir iz bırakılmadığını da merak etmemişlerdir. Bu konunun üzerine biraz düşünmek gerek.”
20 yıldır açtığı sergilerde, resmin bireyin bilincine etkileri, toplumun resim sanatı ile ilişkisi ve resmin tarih yazımına etkisi üzerine sıklıkla eğilmiş olan Burhan Kum: “Bana göre, Türkiye’de perspektif resmi 1750’lerde III. Mustafa’nın portresini yapan Rafael Manas’tan 270 yıl önce minyatür resmi ile kesin kopuşu gerçekleştiren Gentile Bellini ile başlamıştır” diyor.
Bu çalışmaya başlarken önce kendisine şu soruları sormuş: “Fatih, Bellini’yi hangi nedenlerden ötürü İstanbul’a davet etti? Bellini nasıl oldu da, İstanbul’da 16 ay kaldı? Bu 16 ayda neler yaptı? Ve en önemlisi Fatih ile Bellini arasında nasıl bir diyalog vardı?”
BELLİNİ’NİN FATİH PORTRESİ BİZE NEYİ ANLATIR?
Bellini’nin 16 ay boyunca İstanbul’da yaptığı yağlı boya portrelerden, elimizde kalan tek tuval üzerine işin Fatih’in portresi olduğunu hatırlatan Burhan Kum, şöyle devam ediyor: “Fatih ve Bellini şunu iyi kavramışlar. Her muktedir portresi bir politik manifestodur aslında. Bu politik manifestonun içeriğini sembollerle çok iyi yansıtmışlar. Örneğin Doğu ile Batı’nın sembolize edildiği iki tane sütun, sütunun üzerindeki gök kubbeyi sembolize eden kemer, yani “Doğu’nun ve Batı’nın gök kubbe altındaki tek hükümdarıdır Fatih” deniyor burada. Sonra Osmanlı hanedanını temsil eden 6 tane taç. Bu taç çok önemli. Çünkü Osmanlı’da taç yoktur, sarık vardır. Demek ki Fatih Batı’dan alınan bir sembol üzerinden aslında Batı’nın da hükümdarı olma arzusunu dile getiriyor bu taç aracılığıyla. Bu portrenin diğer bir önemli tarafı ise resimdeki perspektiftir. Doğu ile Batı’yı sembolize eden sütunların dibinden başlayan çizgilerin kaçış noktası, yani ressamın gözü Fatih’in gözü ile aynı hizada. Bu da tebaa ile hükümdarın eşitliği anlamına geliyor ki, Aydınlanmanın başlangıç ilkesidir.”
Burhan Kum, çizgi romanında, sanat tarihindeki birçok resmi ve sanatçıyı da kullanmış. Osman Hamdi bunlardan biri. Bunun temel nedenini de şöyle açıklıyor: “Nasıl Bellini’nin tüm resimleri yok edilmiş ise, Osman Hamdi’nin de modern Türk resminin başlangıcı saydığım Yaratılış adlı resmi yok edilmiştir. Bu ülkede beş yüz yıldır neden bir birikimin oluşamadığı sorusunun cevabını resim tarihinde bulabiliyoruz.”
YENİLİKÇİLER-MUHAFAZAKARLAR ÇATIŞMASININ TARİHİ
Kum, Fatih’in Bellini’yi davetini “devrimci” bir adım olarak tanımlarken, bugün bulunduğumuz noktaya bizi getiren ilişkileri de, bu adımın sürdürülmemiş olmasıyla açıklıyor: “Perspektif resmi bu toplumun bireylerinin dünyaya bakışını belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Bu fırsat Fatih’in ardılları tarafından tepildi. Ve şu anda yaşadığımız geri koşulların temeli sağlamlaştırıldı. Zaten çizgi romanın temalarından biri de Osmanlı’da yüzyıllardır süren yenilikçiler-muhafazakarlar çatışması. Bugün hâlâ devam eden bu çatışmayı, resim sanatı üzerinden ortaya koymaya çalıştım.”
55 x 70 cm boyutlarındaki tuvallerden oluşan 128 sayfa boyayarak oluşturduğu çizgi roman ile birlikte Tarihin Huzursuzluğu sergisinde yer alan ‘Oto (portre) sansür’ adlı tuval çalışması ise sanatçı için beş yüz yıldır bir şeyin değişmediğini anlatıyor. Kum, bu çalışma ile ‘Bellini bugün Türkiye’de yaşasaydı, nasıl bir huzursuzlukla resimlerini yapardı?’ sorusuna yanıt vermeye çalışırken, aslında bu çalışma boyunca kendisinin yaşadığı huzursuzluğu da resmetmiş oluyor.
Çizgi romandaki Bellini karakterini, kendisinin canlandırmış olduğunu düşündüğümüzde, “Bir sultan, bir ressam, bir resim ve ülkenin değişmeyen kaderi”ni anlatan bu çalışma, ressamın, bu uzun ve çatışmalı tarihsel sürece dair analizidir de aynı zamanda. İçinde ufuk açıcı saptamaların ve güçlü eleştirilerin olduğu bir analiz.