İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrencileri: Boğaziçi giderse İstanbul gider!
Boğaziçi İmar Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi taslağını İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencileriyle konuştuk.
Fotoğraf: Pixabay
Metin Berk SÜER
İTÜ öğrencisi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Boğaziçi İmar Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi taslağı hazırladı. Bu taslağa göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Boğaz’daki 4 ilçe belediyesinin yetkileri, yeni kurulacak Boğaziçi Başkanlığı ile iki yeni kurula aktarılacak. Boğaz köprüleri dahil olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesinin gelirleri de tamamıyla bu kurulun yetki sahası içine devredilecek. Yeni yönetim, Boğaz’da imar ve cins değişiklikleri dahil her türlü yetkiyi kullanabilecek.
İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğrencileri ile yeni teklifi ve yapılmak istenen değişikleri konuştuk. Genel olarak yapılmak istenen değişiklikten öğrencilerin haberi olsa da konuyu duymanın ötesinde detaylı bir bilgiye sahip olmama durumu hakimdi fakültede. Şehir ve bölge planlama öğrencileri derslerde ve günlük hayatta karşılaştıkları imar değişikliklerinin öyle havadan sudan gerekçelerle yapılmadığının farkındadırlar ama elimizden bir şey gelmez düşüncesi ağır basıyordu.
"BOĞAZİÇİ’Yİ ÇİTLE KAPATIYORLAR"
Dördüncü Sınıf Öğrencisi Sena ise, “Yeni gelen tasarı, Boğaziçi bölgesini çitle kapatıp çevresiyle ve bağlı olduğu planlama birimleriyle ilişkilerini kesip özerk bir ‘planlama’ bölgesi oluşturuyor. Boğaziçi bölgesinde yapılacak her bir değişiklik tek bir taraftan çıkacak kararlara göre şekillenecek” dedi ve bu durumun da bölgede rant üzerine dönen bir değişim getirebileceği gibi, çok sesliliği de ortadan kaldırdığı için yanlış stratejilere sebep olabileceğini söyledi. “Özellikle bölgedeki belediye meclislerinin artık sözünün olmaması ve son kararın Cumhurbaşkanı’nda olması hem planlama disiplininde hem toplumu ilgilendiren önemli bir bölgede alınacak kararlar açısından pozitif bir durum oluşturmayacaktır. Bu gibi durumlar da bu değişikliğin kamu yararına değil ekonomik kaygılarla yapıldığını düşündürmekte bana” diye ekledi.
"KENTE UYUMSUZ PLANLAMA"
Tepeden inme politikaların, planlama açısından kentin bütüncül olarak ele alınamamasına ve çevresel ilişkilerin kurulamadığı parçacıl bir planlama yaklaşımını ortaya çıkardığını belirten Dördüncü Sınıf Öğrencisi Tuğçe, “Yerelden birçok paydaşın yaşadıkları kentin bir parçası konumunda karar verme ve planlama süreçlerine katılacağı ideal bir anlayış yerine merkezi hükümet yetkililerinin yasa ve politikalar aracılığıyla bu süreci yönetmeleri oldukça antidemokratik bir yaklaşımdır. İstanbul’da gerçekleşen mega projeler ile tepeden inme politikaların örneklerini planlama alanında deneyimledik ve bu kararların kente oldukça uyumsuz planlama kararlarını içermesinden dolayı doğal çevrenin tahribi ve rant gibi sonuçları ile karşı karşıya kaldık” dedi. Özellikle İstanbul Boğazının ekolojik, tarihi açıdan hassaslığı ve ekonomik rant yaratabilecek alan olmasının bu noktada oldukça kritik bir konu olduğunu belirten Tuğçe, “Bu alanlarda yapılacak ufak imar değişikliklerinin bile bütün kentin kaderini ekonomik, kültürel ve fiziksel açıdan değiştireceği açıktır” diyerek sözlerini noktaladı