Tüm baskılara rağmen kadınlar var
Türkiye’de genel işsizlik oranı %13,9 iken kadınlarda işsizlik oranı %26,2, genç işsizlik oranın yüzdesi 28.8’lerdeyken genç kadın işsizliği ise %33,3 olarak göze çarpıyor.

Görsel: Pixabay
Damla Kırmızıtaş/ Hacettepe Üniversitesi
Ülkemizde ekonomik krizin etkileri gün geçtikçe daha zorlayıcı bir hale geliyor. Ulaşımdan gıdaya barınmadan sağlığa birçok alanda artan zamlar genç, yaşlı, öğrenci, memur işçi, işsiz fark etmeksizin halkın yaşam koşullarını gittikçe kötü bir hale getirirken biz genç kadınlarından bu durumdan payımızı aldığımızı ve belki de durumun sıkıntılarını daha derinden hissettiğimiz bir dönemden geçtiğimizi söylesek çok da yanlış bir tahlil yapmış olmayız. TÜİK verileri bu tahlili doğrular nitelikte olacaktır.
Türkiye’de genel işsizlik oranı %13,9 iken kadınlarda işsizlik oranı %26,2, genç işsizlik oranın yüzdesi 28.8’lerdeyken genç kadın işsizliği ise %33,3 olarak göze çarpıyor.
Bu verilere baktığımızda kadının toplumdaki yerini anlamak güç değil. Kadınların üretime yeterince dahil olmaması ve bu yüzden yüksek oranda ekonomik olarak erkeğe bağımlı hale gelmesi bu verilerin temelinde şekillenen bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağımlılık da evlilikte yaşanan sorunların üstünü örterek kadının yaşadığı her türlü şiddet ,taciz ve istismar karşısında boşanma düşüncesinin önünü kesiyor. Nafakanın bu noktada boşanan kadınlara bir güvence sağladığını ve kadınların toplumsal hayata katılımını kolaylaştırdığını söyleyebiliriz.
Kadına yönelik hakların yazılı olarak bulunsa da uygulanmadığı ve bu hakların tek tek kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz ne yazık ki. İçerisinde nafaka düzenlemesini içeren ikinci yargı paketi de şu anki gündemimizi oluşturuyor. Bu yargı paketinde yoksulluk nafakasının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemenin bulunması bekleniyor. Nafakanın 2 yıldan az olmamak şartıyla evlilik süresi kadar nafaka verilmesi öngörülüyor.
Peki bu düzenleme biz genç kadınları nasıl etkileyecek?
Ağır ekonomik krizin etkisi ve geçim için yetmeyen burs/kredilerle birlikte genç kadınlar, yaşadığı geçim sıkıntısını çözememesinden dolayı okul ve iş arasında bir seçim yapmak durumunda bırakılıyor. Bu noktada okulu askıya alıp bir işte çalışmak yaşayabilmek için tercihten çok zorunluluğa dönüşüyor. İşe girmek sorunları çözmeyip üstüne yeni kaygılar ve sorunlar ekleyerek karşımıza çıkıyor. Genç kadınlar iş yerinde taciz ve şiddete maruz bırakılırken diğer yandan esnek, güvencesiz, ucuz işgücü olarak çalıştırılıyor. Devlet ise bu sorunları çözmek bir yana dursun aksine bu durumun daha da sıkıntılı bir hale gelmesi için politikasını sürdürüyor. İş yerinde maruz kaldığı sorunlarda taciz ve şiddete maruz bırakan kişiye ceza vermek yerine durumun üstünü kapatıyor ve kadınlara yeni istihdam alanları açmak yerine kadınların işten atılmalarına göz yumuyor. Üretilen bu politikaların sebebinin ise kadını üretimden çekmek ve onun ekonomik bağımsızlığını kazanmasını engellemek olduğunu söyleyebiliriz. Kimi zaman ise kadınlar devlet tarafından çözülmesi gereken ancak çözülmeyen bu yıpratıcı sorunlar karşısında çalışmayı bırakmayı düşünüyor ve bu yüzden de evliliği bir kaçış yolu olarak görüyor. Ancak bu kaçış yolu kadını yine ekonomik olarak erkeğe bağımlı kılıyor.
Tüm bunlar gösteriyor ki hem nafaka düzenlemesi hem de genç kadınların yaşadığı sorunlar bir birinden ayrı düşünülemez. Devletin kadınlar üzerindeki tahakkümü ve bununla birlikte gelişen kısıtlayıcı politikalar kadınları her alanda baskılıyor . Bu yüzden genç kadınlar olarak “Nasıl olsa kendi paramı kazanacağım.” diye düşünmeden hepimizin aynı sorunlara sahip olduğumuzun farkına varmalı, sorunlar karşısında örgütlü bir mücadele ortaya koyabilmeli ve haklarımızın bir bir elimizden alınmasına karşı ses çıkarmalıyız.
Evrensel'i Takip Et