HDP’den Kayyum Raporu: Gasp ve düşmanlık göstergesidir
HDP: Kayyumlar AKP- MHP iktidarının Kürtler ve demokrasi ile kurduğu gasbedici ve düşmanca ilişkinin açık bir göstergesidir.
Fotoğraf: MA
HDP tarafından hazırlanan Kayyum Raporu’nda, kayyum uygulamalarının sadece bugüne ait bir uygulama olmadığı belirtilerek, “AKP- MHP iktidarının Kürtler ve demokrasi ile kurduğu gasbedici ve düşmanca ilişkinin açık bir göstergesidir” denildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Türkiye'de Kayyum Rejimi & Seçme Ve Seçilme Hakkının Gaspı” başlıklı Kayyum Raporu hazırladı. Rapor, HDP Yerel Yönetimler Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan tarafından, HDP’nin Hilton Otel’de yaptığı toplantıda açıklandı.
Raporda, 2016 yılında başlayan ilk kayyum dönemi, daha sonra 31 Mart sonrasında yaşanan ve hukuksal sürece yer verildi.
Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:
“Hatırlanacağı üzere 2016’da OHAL gerekçesi ile yayınlanan 674 Sayılı KHK ile Cumhurbaşkanı’na belediyelere kayyum atama, valilere ise belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisi verilmişti. 11 Eylül 2016’da başlayan kayyum atamaları, Kürtlerin yerel yönetim deneyimlerine, kazanımlarına ve pratiklerine büyük bir darbe olarak tarihteki yerini almıştır. 674 Sayılı KHK’ye dayandırılarak HDP’nin bileşeni olan DBP’den seçilen belediyelere kayyum atamaları yapılmıştır. Kayyum atamaları 3 büyükşehir, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşmiş ve seçilmiş bu belediyelere devletin memurları, yani atanmışlar yerleştirilmiştir. Kayyum atamalarına paralel olarak kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edilmiştir. 93 belediye eş başkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi tutuklanmıştır. Tutuklanan belediye eş başkanlarından 15’ine ceza verilmiştir.
Atanır atanmaz 9 kayyumun yolsuzluktan ötürü görevden alınması, 55’nin Cemaat yapılanmasından açığa alınması, yüzlerce usulsüzlüğün kayda geçmesi ve Sayıştay’ın haklarında 58 suç duyurusunda bulunması son derece açık kanıtlardır. Bu konuda TBMM’de HDP’nin verdiği pek çok araştırma önergesi AKP-MHP çoğunluğu ile reddedilmiş, soru önergeleri cevaplanmamıştır.
İlk kayyum dönemi diyeceğimiz bu dönemin en önemli ayırt edici özelliği, kadın kazanımlarına yaklaşımdır. Gelir gelmez ilk olarak kadınlar ve onların şahsında toplumsallaşan, örgütlenen, dönüştüren kurumlar ve işleyişler hedef alınmıştır. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışı ve kadın kazanımları tekçi iktidara karşı bir tehdit olarak görülmüş, kadınların siyaset mekanizmalarında yer almasına tahammül edilememiştir.
31 MART ÖNCESİ VE SONRASI
31 Mart yerel seçimlerine çok gergin bir politik atmosferde gidilmiştir. Bir yanda tüm cezaevlerinde yüzlerce kişi ile devam eden açlık grevleri, diğer yanda etkisi her tarafa sirayet eden ekonomik kriz ve savaş tamtamları elbette zorlu bir seçim atmosferi yaratmıştır.
Kayyumların atandığı yerlerdeki seçimlere büyük bir kararlılıkla, ancak çok büyük eşitsiz şartlar altında gidilmiş, halk bunu bir seçim değil, ‘kayyum oylaması’ olarak görmüş ve bu motivasyonu sandığa taşımıştır. İktidar ise sahip olduğu tüm ideolojik aygıtları sahaya sürmüş, özel savaş eksenli çalışmalar ile halk iradesini kırmaya çabalamış, olmayan mekanlara binlerce usulsüz seçmen kaydı yapılmış, sandıklar birleştirilmiş ve taşınmış, umutsuzluk aşılanarak, halkın umudunu kırmak için her yol denenmiştir. 31 Mart seçimleri yüksek bir katılımla gerçekleşmiş, gözler özellikle kayyum atanan belediyelere çevrilmiştir. Seçimler sonucunda tüm hile, baskı ve engellemelere rağmen HDP; 3 Büyükşehir, 5 İl, 45 İlçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazanmıştır. Bin 230 Belediye Meclis Üyesi ve 101 İl Genel Meclis Üyesi HDP listelerinden seçilmiştir. Sınır hattında Şırnak ve Hakkâri’ye bağlı bazı ilçelerin, kaydırılan binlerce polis ve asker oylarıyla AKP tarafından alınması yargıya taşınsa da bir sonuç alınamamıştır.
6 MİLYAR TL BORÇ HESAPLANABİLMİŞTİR
Yaklaşık 30 ay kadar sonra kayyumlar elinden alınan belediyelerde meydana gelen tahribatın bilançosu hesaplanmaya başlanmıştır. Ortaya çıkan gerçekler tahayyül sınırlarını zorlayan cinstendi. Lüks, israf ve yolsuzluğa dair yüzlerce örnek kamuoyu ile paylaşıldı. Özel banyolardan, at çiftliklerine; fincan takımlarından binlerce kilometre öteden getirilen simitlere, şatafatlı gecelerden özel yeme içmelere ve pahalı hediyelere kadar geniş bir tüketim skalası belirdi. ‘Sıfır borç’ kampanyası yürütenlerin resmi olarak bıraktığı 6 milyar TL kadar borç, sadece hesaplanabilendir. Gerçek borcun bunun en az iki katı olduğu unutulmamalıdır.
YÜKSEKOVA BORÇ ÖRNEĞI
Bu borç tablosuna göre, Türkiye geneli nüfus oranına göre en borçlu belediye şu an Kurtalan’dır. Küçücük yere bırakılan borç 215 milyon TL. Diyarbakır Hazro ilçesinin yıllık bütçesi, şu an bırakılan borçtan azdır; diğer ilçeler de benzer kaderi yaşamaktadır. Yüksekova ise borç üzerinden cezalandırma siyasetinin en bariz örneğidir. 36 bin haneli, aylık geliri 4 milyon TL olan bu ilçeye bırakılan borç 680 milyon TL’dir. Sadece İller Bankası’ndan çekilen kredi 608 milyondur. Fakat Yüksekova’da kanalizasyon sistemi hâlâ yoktur ve insanlar fosseptik çukurları kazmaktadır. Yani o parayla bir sistem kurulmamıştır. Daha da önemlisi, kayyum İller Bankası’na açıkça yalan söylemiştir. Çünkü belediyenin öz geliri sadece 9 bin su aboneliğinden gelen aylık maksimum 200 bin lira iken, İller Bankası’na ilçenin 500 bin nüfuslu olduğu ve belediyenin aylık su gelirinin 5 milyon lira olduğu söylenmiştir.
KHK KUMPASI
Birincisi, tarihe 'KHK Kumpası’ olarak geçen durumdur. 31 Mart seçimlerinden bir hafta sonra, bağımsız bir yargı kurumu olması gereken, ama siyasi iktidarın ortağı gibi çalışan Yüksek Seçim Kurulu, bir sandık darbesiyle altı HDP’li belediyenin eş başkanları ve belediye meclis üyelerine KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbata verilmemesini kararlaştırdı. Bağlar, Tuşba, Edremit, Çaldıran, Tekman ve Dağpınar Belediyesi eş başkanlarına KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbata verilmedi. YSK, mazbataların en çok oy alan ikinci adaya verilmesine hükmedince, bu altı yerin belediyeleri HDP’den AKP’ye geçti. Eş başkanlar dahil olmak üzere toplam 68 belediye meclis üyesi ilk olarak bu karardan etkilendi.
X-RAY POLİS DAYATMASI
Bu da ilk olarak Cizre ve Silopi’de denenen, HDP yönetimindeki belediyelerin girişlerine aynen kayyum döneminde olduğu gibi zorla X-Ray cihazı ve polis kulübesi konmasıdır. HDP’nin kazandığı Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir belediyeleri dahil 26 belediyenin girişine, İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla polis kontrol noktası yerleştirileceği bildirildi. Gönderilen gizli genelgede sebep olarak 'KHK’lilerin belediyeye girdiği’, 'güvenlik amacıyla’ giriş-çıkışların denetlenmesi talimatı denmiştir.
MECLİS ÜYELİKLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ
Üçüncüsü, HDP’li belediye meclis üyeliklerinin sırayla düşürülmesidir. İlk olarak Tatvan’da belediye meclis çoğunluğunu elinde bulunduran HDP’nin 14 belediye meclis üyesinden dokuzu, Valiliğin talebi üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı. Aynı yöntem yine meclis üyeliğinin çoğunlukta olduğu Çaldıran’da da yapıldı. Ve HDP’li meclis üyelerinin yerine AKP’liler geçti.
Öte yandan Van’ın Çaldıran ilçesinde, 31 Mart seçimlerini yüzde 53 oyla partimiz HDP kazanmış, 25 üyeden oluşan belediye meclisinde de çoğunluğu elde etmiştir. Son olarak da 21 Mayıs 2019’da seçilmiş Belediye Eş Başkanı Leyla Atsak ve Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi Hülya Darak'ın da aralarında olduğu çok sayıda partilimiz gözaltına alınmıştır.
KURUMLARIN BASILMASI
Dördüncüsü, kurumların basılmasıdır. Diyarbakır Kayapınar Belediyesi çocuk kreşi buna iyi bir örnektir. Kayapınar Belediyesi tarafından yaptırılan ve kreş olarak kullanılan ‹Kayapınar Çocuk Kreşi’, yerel seçimler yapılmadan hemen önce, 19 Mart 2019 tarihinde kayyum tarafından 25 yıllığına bedelsiz bir şekilde protokol ile müftülüğe, Haziran 2019’da verilmek üzere tahsis edilmiştir. Halen kreş olarak hizmet veren bu yer için Kayapınar Belediyesi Mayıs ayı meclis toplantısı ile tahsis işleminin iptali kararını aldı ve bunu ilgili kuruma bildirdi.
Bilindiği üzere, belediye meclis kararı hukuken bağlayıcıdır. Fakat buna rağmen müftülük, 29 Mayıs 2019 tarihinde, bu kreşin basılarak boşaltılmasını, ailelerin çocuklarını almasını, mekânın demirbaş ve donatılar ile beraber kendilerine tahsis edildiğini beyan etti.
FİZİKSEL ŞİDDET
Belediyeler ve seçilmişlerine yönelik fiziksel şiddetteki artıştır. Ağrı Diyadin ilçesinde HDP’li belediyeye yaptırılanların benzeri azdır. Önce ajanslara 25 polisin Diyadin Belediyesi girişinde durma kararı aldıkları ve buradan çıkmayacakları haberi düştü. Belediye girişleri tutularak burada GBT, arama ve KHK’lilerin tespiti gibi sebepler sunuldu. Ağrı’nın Diyadin Belediyesi’nin girişine konulan polis kontrol noktasında belediyenin makam şoförü Mehmet Hayri Oruç’un polisler tarafından taciz edilmesi sonrasında olaya müdahale etmeye çalışan Belediye Eş Başkanları Evren Demir ve Betül Yaşar, polisler tarafından ters kelepçe ile yüzüstü yere yatırılarak kendilerine ağır hakaretlerde bulunulmuştur. Olayda kafasına copla vurulduğu için yaralanan Eş Başkan Evren Demir hastaneye kaldırılmıştır. Polis, Eş Başkan Betül Yaşar’ın da eline copla vurmuştur. Olay sonrası belediyenin kamera görüntülerine savcılık talimatı olmaksızın el konuldu denmiştir. Eş Başkanların yara bere içindeki hastane fotoları daha sonra kamuoyu ile paylaşıldı.
GÖZALTI, TUTUKLAMA
HDP’li eş başkanlar ve meclis üyelerine dönük gözaltı ve tutuklama furyasıdır. Bu durum halen en yoğun biçimde devam etmektedir. Özel savaş yöntemleri de yoğunca sergilenmektedir. HDP, belediyeleri devraldığından beri iktidara yakın gazeteler manşetlerden savaş açmış durumdadır.
YENİDEN KAYYUM ATAMALARI
Hızlandırılmış modern bir şiddet ve rejim pratiği olarak yaşamı askıya alan kayyum uygulamaları, dehşetengiz bir kötülüğün inşası olarak 19 Ağustos’ta çok daha keyfi olarak geri döndü. 31 Mart seçimleri gecesi binlerce oy farkla kazanan CHP’li Ekrem İmamoğlu’na mazbatası 17 gün sonra verilmiş, görevde üç hafta kadar kaldıktan sonra ise yerine kayyum atanmıştı. AKP yoğun itirazlarda bulunarak, medya ve yargı yolu ile YSK’ye baskı kurup seçimi iptal ettirmişti. YSK, 6 Mayıs'ta verdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etti. 23 Haziran 2019’da yenilenen seçimde ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, büyük bir oy farkı ile kazandı. Bu farkın sebebi ise HDP’li seçmenin ‹stratejik oyu’ idi. Bu fark, aynı zamanda alenen atanan kayyum uygulamasına bir tepkiydi. İstanbul seçimlerinde yaşanan ihlaller bütünü, HDP seçmeni tarafından tersyüz edilerek, hiçbir yerde kayyuma geçit verilmeyeceği mesajı net olarak verilmiştir.
DARBE MEKANİĞİ DEVREDE
Ülkede yaşanan ekonomik kriz, sermayenin yaşadığı derin tıkanma, yönetimsel anlamda iç çelişkilerdeki önlenemez artış bu iktidarı, kendi yarattığı nedenlerle ve hiçbir uluslararası hukuk kuralı tanımadan savaş başlatma mantığına yöneltti ve Rojava’ya yönelik savaş tehditleri hızlandırıldı. 19 Ağustos sivil darbe süreci de buna paralel yürütüldü.
AKP-MHP savaş iktidarı, başlattığı yeni konsepti 'şok dalgası’, 19 Ağustos şafağında 500’e yakın gözaltı kararı ve yüzlerce baskın ile start vermişti. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında 'Diyarbakır, Mardin ve Van illeri başta olmak üzere toplam 29 ilde PKK/KCK Terör Örgütü’ne yönelik 418 şahıs yakalanarak gözaltına alındı. Yakalamaya dönük operasyonlar devam etmektedir’ denildi.
Sabahın erken saatlerinde belediye binalarının kapıları kırıldı ve 31 Mart seçimlerinin ardından belediyelerin etrafından kaldırılan polis bariyerleri ve beton duvarlar yeniden yerleştirildi.
Bu ilk icraat olması açısından önemlidir. Daha sonra üç ilde eş zamanlı olarak internet kesildi, sosyal medya uygulamalarına kısıtlama getirildi. Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanan Van Valisi Mehmet Emin Bilmez’in belediyeye girer girmez ilk yaptığı iş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını asmak oldu.
Üç büyükşehirden sonra ilk olarak Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Ağaçkorur Köyü mevkiinde 12 Eylül'de meydana gelen patlama sonrası, HDP’li Belediye Eş Başkanları Mehmet Fatih Taş ve Fatma Ay ile birlikte 5 kişi gözaltına alınarak tutuklandı. Eş Başkanların tutuklanması ardından belediyeye 17 Eylül’de İlçe Kaymakamı Mustafa Gözlet kayyum olarak atandı. Erzurum'un HDP’li Karayazı Belediyesi Eş Başkanı Melike Göksu’nun, hakkında kesinleşmiş cezası olduğu gerekçesiyle tutuklanmasının ardından, 18 Eylül’de İlçe Kaymakamı Mesut Tabakcıoğlu belediyeye kayyum olarak atandı.
Kulp ve Karayazı’dan sonra kayyum atamaları düzenli hale gelerek, sırasıyla Hakkâri iline, Yüksekova, Erciş, Nusaybin, Kayapınar, Kocaköy, Bismil, Saray, Cizre, Kızıltepe, İpekyolu, İdil, Yenişehir, Hazro ilçeleri ile Dersim Akpazar beldesine, Savur, Derik, Mazıdağı ve Suruç ilçelerine kayyum atandı.
Kayyum atamaları ile yetinilmeyip, ilgili belediyelerin eş başkanları da önce gözaltına alınmış daha sonra tutuklanmışlardır. Buna göre 31 Mart’tan sonra ortaya çıkan genel tablo şöyledir: 19 Ağustos – 16 Kasım arasında 3 Büyükşehir, 1 İl, 19 İlçe ve 1 belde belediyesi olmak üzere toplam 24 belediyemizin belediye eş başkanları, aynı zamanda AKP Genel Başkanı olan Erdoğan hükümetinin İçişleri Bakanlığı talimatıyla görevden uzaklaştırıldı. Söz konusu belediyelerimize, il ve ilçelerde hükümetin atamasıyla mülki idare amiri sıfatıyla görev yapan il valileri ve ilçe kaymakamları kayyum (belediye başkan vekili) olarak atandılar. 14 belediye eş başkanımız tutuklandı.
YSK eliyle gasp edilip mazbatası verilmeyen resmi belediye eş başkanlarımız: Diyarbakır-Bağlar Belediye Eş Başkanımız Zeyyat Ceylan, Van-Çaldıran Belediye Eş Başkanımız Leyla Atsak, Van-Edremit Belediye Eş Başkanımız Gülcan Kaçmaz Sağyiğit, Van-Tuşba Belediye Eş Başkanımız Yılmaz Berki, Erzurum-Tekman Belediye Eş Başkanımız Müzahit Karakuş, Kars-Digor-Dağpınar Beldesi Belediye Eş Başkanımız Abubekir Erkmen
YSK eliyle gasp edilen ve mazbatası verilmeyen diğer belediye eş başkanlarımız: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız Hülya Alökmen Uyanık, Diyarbakır-Yenişehir Belediyesi Eş Başkanımız İbrahim Çiçek, Diyarbakır-Kayapınar Belediyesi Eş Başkanımız Necati Pirinççioğlu, Hakkari Belediyesi Eş Başkanımız Seher Kadiroğlu Ataş, Mardin-Kızıltepe Belediyesi Eş Başkanımız Salih Kuday, Mardin-Savur Belediyesi Eş Başkanımız Mehmet Yasin Kalkan, Siirt Belediyesi Eş Başkanımız Resul Kaçar, Van-Erciş Belediyesi Eş Başkanımız Mahmut Pala
YSK’nın aynı hukuksuz kararıyla, seçilmiş 44 belediye meclis üyemiz ve 3 il genel meclisi üyemiz olmak üzere toplam 47 meclis üyemizin mazbataları gasp edildi. 31 Mart – 12 Kasım arasında çeşitli tarihlerde olmak üzere toplam 5 belediye meclis üyemiz ve 2 il genel meclis üyemiz tutuklandı. 31 Mart seçimleriyle göreve gelen 7 il genel meclis üyemiz, 9 Eylül 2019 günü eş zamanlı olarak görevden uzaklaştırıldılar.
BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN İŞLEVSİZLEŞTİRİLMESİ
Kayyum atamaları sonucunda 31 Mart seçimlerinde ‹seçilen’ toplam 433, HDP’li 319 belediye meclis üyesinin iradeleri, belediye meclisleri fiilen feshedildiği için gasp edilmiştir. Kayyum atamalarıyla birlikte belediye meclislerinde sadece HDP’li üyelerin iradeleri değil, diğer partilerden seçilen belediye meclis üyelerinin iradeleri de gasp edilmiştir.
Bu kapsamda; Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 91, Mardin Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 52 ve Van Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 70 belediye meclisi üyesi olmak üzere toplam 213 büyükşehir belediye meclis üyesi fiilen görevden uzaklaştırılmış durumdadır.
Belediye meclis üyelerine olan sistematik yıldırma pratiklerinde kadınlar özellikle hedef alınmıştır. Ev baskınlarında hoyratça muamele bir tarafa, gözaltında da kötü şartlara maruz bırakılmışlardır.
Aynı şekilde tutuklu 13 belediye eş başkanımızdan 7’si kadındır. Hatırlanacağı üzere, 31 Mart seçimlerinde 1389 belediye başkanının belirlendiği seçimin sonucuna göre, seçilen kadın başkan sayısı 45 idi. 45 kadın başkandan 24’ü HDP’li başkanlarından oluşuyordu. Yani HDP şu anda Türkiye’de yüzde 53.5 kadın başkanı oranı ile siyasette kadın temsiliyeti açısından çok önemli bir noktadadır.
HUKUKİ SÜREÇ
Belirtmek isteriz ki; kayyum atanan yerellerde seçme ve seçilme hakları elinden alınan Kürtler, adeta vatandaşlıktan çıkarılmış durumdadırlar. Görevden uzaklaştırılıp, yerine kayyum atanan belediye eş başkanlarının hukuksal durumu, eş başkanların tamamına atılı olan suçlamalar, belediye görevlerinin dışındadır. Yani yurttaşa hizmet sunma, haklarını koruma, katılımını etkinleştirme gibi belediyecilik çalışmalarını içermemektedir. Daha çok ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olan ve parti kimliği ile yapılan değerlendirmeler söz konusudur.
Örneğin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı ve Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Keziban Yılmaz üzerine ifade veren Hicran Berna Ayverdi adındaki tanıktır. Berna Ayverdi, Mayıs 2016’da Nusaybin’de teslim olmuştur. Eş başkanlarla ilgili verdiği ifade 20.03.2019 tarihli, yani seçimden 11 gün öncedir. Alındıktan 3 yıl sonra verilmiş bir ifadedir. Üç yıl boyunca tutuklu olmasına rağmen, pişmanlık yasasından faydalanmak için 20 Mart 2019’da 'itiraf'ta bulunarak, Mızraklı’nın çalıştığı hastanede bir 'örgüt üyesi'ni gece nöbetinde ameliyat ettiğini, bağırsaklarını kestiğini ve sabah taburcu ettiğini söylemektedir. Daha da vahimi, bu olayı görmediğini, sadece bir arkadaşından duyduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla ortada ne yaşanmış bir olay ne de bir tanık vardır.
HDP kadın eş başkanlar, aday tanıtım toplantısına katılmaktan, ‘Leyla Güven açlık grevinde’ ve ‘belediyeler karakola dönüştürülmüş’ demekten tutuklanan ve onlarca yıl ceza ile yargılanan Kayapınar Belediye Eş Başkanı Keziban Yılmaz da Berna Ayverdi'nin seçimlere 4 gün kala yaptığı iftiralar üzerine tutukludur.
Benzer skandallar Yüksekova Belediyesi Eş Başkanları hakkında da yaşanmıştır. Yüksekova’da neredeyse herkes hakkında iftiralarda bulunan ve mahkemelerce itibar edilmeyen S.K, eş başkanlar üzerine konuşunca dikkate alınmıştır. Burada da ilginç olan, daha önce polis baskısı ile ifade verdiğini söyleyen bu tanığın 9 yıldır cezaevinde oluşudur.
Eş Başkan Remziye Yaşar da çok ağır bir suçtan (!), Tolstoy’un “Savaş mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır, ölümdür” sözlerini #SavaşaHayır tagı ile paylaştığı için tutukludur.
Van İpekyolu Belediyesine dair yaşananlar da keyfi devlet rejiminin basit bir yansımasıdır. İpekyolu Belediyesi Eş Başkanlarımızın tutuklamasına gerekçe gösterilen deliller, Van’daki yerel bir gazetenin (Van Postası) ‘Yazdıkları haber değeri taşımıyor, kişiye iftira ve hakaret edilmiştir’ denilerek, yazdıklarının habercilik niyeti taşımadığı mahkemece tescilli olan Ziya Türk adlı köşe yazarının köşesinde yazmış olduğu iftiralardır. Kayyum atandıktan sonra bu şahıs belediyede basın müdürü olarak işe başlamıştır.
Cizre Belediye Eş Başkanına yönelik suçlama halen kovuşturma aşamasında iken, yerine kayyum atanma gerekçesi yapılmıştır. Aynı şekilde Saray Eş Başkanı Caziye Duman daha gözaltında iken, yerine kayyum atanmıştır. Kızıltepe Belediye Eş Başkanı’nın henüz soruşturmaya dönüşen bir dosyası bulunmamaktadır.
Suç isnat edilen eş başkanlar, hukuka uygun bir biçimde geçici tedbirle görevden uzaklaştırılsa dahi, yerlerine 5393 sayılı Belediye Kanunu’na dayanarak, belediye meclisinin kendi içinden belediye eş başkanı seçme yetki ve güvencesi vardır. Ancak ne yasal ne de mevzuatsal yükümlülük ve haklar tanınmadan görevden uzaklaştırılmalar gerçekleşmekte ve belediye meclisleri fiili olarak fesih edilmektedir.
KAYYUM: İNKÂRIN İNKÂRI
İçişleri Bakanlığı tarafından HDP’li belediye başkanlarına yönelik verilen kayyum ve görevden uzaklaştırma kararları, Anayasa’nın 2, 38, 67, 123, 127. maddeleri ile 5393 sayılı Kanun’un 47. Maddesi ve Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın başta 4/4. Maddesi olmak üzere pek çok maddesini ihlal eder niteliktedir.
Öncelikle, İçişleri Bakanlığı’nın belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin kararı, Olağanüstü Hal Dönemi’nde yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanmaktadır. İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda ve Belediye Kanunu’nda düzenlemeleri içeren 674 sayılı KHK, terörle ilgili soruşturmalarda ve kovuşturmalarda ayrıma gitmiş ve illerde İçişleri Bakanlığı’na, ilçelerde ise valiye “atama” yetkisi vermiştir. OHAL döneminde KHK ile yürürlüğe giren bu düzenlemeler, KHK’lerin Meclis’te görüşülüp kabul edilmesiyle yasalaşmış ve kalıcı hale gelmiştir. Ancak bu hüküm, hem ilgili KHK’nin süresinde TBMM onayına sunulmamış olması, hem de anayasal denetime tabi tutulmaksızın yasal zemine oturtulmuş olması bakımından tartışmaya açıktır.
Belediye başkanları hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadan, seçimden önce soruşturmasına ve kovuşturmasına başlanmış suç isnatlarının uzaklaştırma ve devamında kayyum atanması kararlarına gerekçe olarak gösterilmeleri, Anayasa’nın 38. Maddesi’nde tanımlanan suçsuzluk karinesinin de ihlalini doğurmaktadır.
Diğer taraftan AİHM içtihatları açısından, gerçek bir demokratik sistem adına, 1inci Protokol’ün 3. Maddesi ile güvence altına alınan haklardan seçme ve seçilme hakkına eklemlenen “meşru beklenti ilkesi” de yok sayılmıştır.
Olağanlaştırılmak istenen kayyum pratiği, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın Türkiye’nin uymayı taahhüt ettiği “Yerel makamlara verilen yetkiler normal olarak tam ve münhasırdır. Kanunda öngörülen durumların dışında, bu yetkiler öteki merkezi veya bölgesel makamlar tarafından zayıflatılamaz veya sınırlandırılamaz.” hükmüne de açıkça aykırıdır.
Sonuç olarak, belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılmalarına gerekçe olarak gösterilen soruşturma ve kovuşturmaların, Anayasa ve 5393 sayılı Kanun’un ilgili madde metninde geçen “seçildikten sonra görevleri ile ilgili işledikleri suçlar” ifadesi ile hiçbir alakası bulunmamaktadır. 19 Ağustos 2019’da başlayan kayyum darbesi ile HDP’li Belediye Başkanları iktidar tarafından hukuksuz şekilde kriminalize edilerek görevlerinden uzaklaştırılmışlar, yerlerine kayyum atanmış ve tüm bu hukuksuzluğu meşru göstermek adına haklarında örgüt üyeliği dosyaları “uydurularak” tutuklanmışlardır.
GABB ÖRNEĞİ: REJİMİN GASP SINIRLARI
19 Ağustos 2019’da HDP’li Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları 2 aylık süre ile görevlerinden uzaklaştırılmış ve yerlerine il valileri kayyum olarak atanmıştır. Görevden uzaklaştırılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın aynı zamanda Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği Başkanı (GABB) olması sebebi ile Birliğe, yerel demokrasiye ve birliğin amacına tamamen aykırı bir şekilde kayyum atanmış, Birlik Başkanlığı’na Diyarbakır Belediyesi’ne kayyum atanan Diyarbakır İl Valisi getirilmiştir.
31 Mart yerel seçimlerinin ardından ilk toplantısını 21 Haziran’da gerçekleştiren GABB Meclisi, bu toplantıda Birlik Başkanlığı, Başkanlık Divanı, komisyonlar ve encümenler için seçim yapmıştır. Seçim sonunda Birlik Başkanlığı’na; aynı zamanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı olan Selçuk Mızraklı 110 oy alarak seçilmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzel, hiçbir yetkisi olmamasına ve hiçbir mevzuatta yeri olmamasına rağmen, kendisini GABB Başkan Vekili olarak tayin ederek açıkça suç işlemiştir. Ve halen bu suçu işlemeye devam etmektedir.
SONUÇ
Yukarıda çeşitli açılardan ifade etmeye çalıştığımız ve 31 Mart’tan bu yana kronolojisini verdiğimiz hukuksuzluklar silsilesi, gerçek bir yerel yönetim darbesidir. Tüm Türkiye’yi demokrasi açısından ilgilendiren bu darbenin mantığına baktığımızda, yarın diğer şehirlerin de belediye ve yerel yönetim yapılarına müdahale edecek adımların altyapısı, Kürt illerinde gerçekleştirilmektedir.
Sandık yoluyla gelmek konusunda övünenlerin, sandıkla gelenlere yaptıkları dehşet vericidir. Kayyum konusu, AKP-MHP iktidarının Kürtler ve demokrasi ile kurduğu gasp edici ve düşmanca ilişkinin açık bir göstergesidir. Bu bağlamda kayyum atamalarını, belediye ve irade gasplarını anlık, sadece bugüne ait bir uygulama olarak görmemek gerekir. Uygulamaların arka planı son derece ideolojik, tarihsel ve uzun erimlidir, Kürt halkına yönelik geleneksel devlet politikalarının devamıdır. Öte yandan kayyum atamalarında diğer iştah kabartan konuların ise ihaleler, fetih arzusu, rant paylaşımı ve her şeyi talan etmek olduğunu belirtmek gerekir. Kürtlerin demokratik kazanımlarını gasp etmek söz konusu olduğunda, hukuk dışı tüm saldırılar kılıfına uydurulur.
Kadınların kazanımlarına yönelik kırım politikası; ekolojik toplum anlayışına dayalı politikalarımıza yönelik rantsal yaklaşım; sosyal politika adı altında girişilen asimilasyon uygulamaları; Kürt kimliğini ve kültürünü Türkleştirme sevdası; muhtaç kılma anlayışı ve ekonomisi üzerinden yoksulun daha da yoksullaştırılması; dev bir eşitsizlik girdabının yaratılması ve diğerleri hep kayyum atamalarının genel bir sonucudur. Bu gerçekleri bir kez daha tarihe not düşmek istedik.” (MA)