Derik Kaymakamı davasında adalet arayışı
Derik Belediyesine kayyum atanan Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili davanın duruşması bugün görülecek.
Fotoğraf: MA
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Diyarbakır
Derik Belediyesine kayyum atanan Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili yeniden görülen davanın ikinci duruşması bugün yapılacak. Safitürk’ün ölümüyle ilgili soru işaretleri devam ederken, herkesin talebi gerçeklerin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması.
Dönemin Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi olan Şerif Mesutoğlu’nun ağırlaştırılmış müebbet aldığı dava sürecini gazetemize değerlendiren Şerif Mesutoğlu’nun eşi Saime Ateş Mesutoğlu, sahte delillerin üretildiğini ve adil bir yargılama yapılmadığını söylüyor. Kaymakamın kardeşi Ali Haydar Safitürk de Muhammed Fatih Safitürk’ün ölümünden vali ve emniyet müdürünü sorumlu tutuyor. Avukat Gulan Çağın Kaleli delilleri karartma çabasına ve adil yargılama yapılmadığına dikkat çekerken, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da vicdanları yaralayan bir karar verildiğini ifade etti.
ELDİVENDE “BULUNAN” KIL
Saime Mesutoğlu, 29 günlük gözaltı sürecinde eşine işkence ve şantaj yapıldığını söyledi. “Ya bu kağıdı imzalarsın ya da Tahsin Erdaş yaptı dersin. Yoksa suçu senin üzerine yıkarız, demişler. Şerif kabul etmeyince beni de Şerif’i de tutukladılar. Beni 4 ay sonra bıraktılar, sonrasında diğer insanlar da bırakıldı. Sadece Şerif’e ceza verildi” dedi. İddianamede eşinin kullandığı iddia edilen eldivenin tuvaletten dışarıya atıldığının yazıldığını belirten Mesutoğlu, eldivenin olaydan iki gün sonra bulunduğuna ve eldivende sadece kıl bulunduğuna dikkat çekerek şunları anlattı: “Şerif, anjukat kolundayken emniyete götürüldü. Anjukatı çıkarmalarını söylemişler. Bunun tanıkları da var. Şerif çıkarınca masadaki pet bardağa koyuyorlar. Biz eldivenin içinde DNA ya da ten dokusu var mı diye araştırılmasını söylememize rağmen hiçbir şekilde yapılmadı. Bir de eldiven tuvaletin camından atılmamış, maliyenin penceresinden atılmış.”
EN GÜÇLÜ DELİL YIKILDI!
Tuvalete atıldığı söylenen bir kumandanın da deliller arasında yer aldığını belirten Mesutoğlu, “Bir tutanakta beyaz, başka bir tutanakta krem renkte olduğu söylenen bu kumanda da olaydan iki gün sonra bulunuyor. 24 saat suyun içinde kalan bir cihaz nasıl ışığı açık bir şekilde kalabilir?” diye sordu.
Olaydan kısa bir süre sonra kaymakamlık binasının yıkıldığını da hatırlatan Mesutoğlu, “En güçlü delilin ortadan kaldırıldığını” belirterek “yıkılmaması” yönünde dilekçe verdiğini ama kendisine “Krokisi var” denildiğini aktardı.
“HERKES ÜSTÜNÜ KAPATMA DERDİNDE”
Şerif Mesutoğlu 16 Nisan 2018’de mahkemeye SEGBİS ile bağlandığı sırada kendini ateşe verdi. Söylediği şey ise “Siz beni öldürmek istiyorsunuz, benim cansız bedenim suçsuzluğumun ispatıdır. Ben bu adaletsizliği kabul etmiyorum” idi. “Eşim yandıktan sonra Urfa’da beş gün morgda tutuldu. Üçüncü derece yanıkları vardı ama ağrı kesici dahi verilmedi. Daha sonrasında Ankara Numune hastanesine gönderildi. Hastanede anestezi yapılmadan ameliyat edildi. Eşim iki defa ölüm orucuna girdi. 24 Haziran’dan beri de açlık grevinde. Bu zamana kadar da bu dosya açılıp incelenmedi. Herkes üstünü kapatmanın derdinde” diyen Saime Mesutoğlu, eşinin talebinin adil bir yargılama olduğunun altını çizdi.
NOTUN ORİJİNALİ NEREDE?
Şerif Mesutoğlu’nun aleyhine dosyaya konulan delillerden biri de 2016 yılında PKK kampında bulunduğu iddia edilen bir hafıza kartında yer alan bir not. Notun orijinalinin olmadığını, fotokopi olduğunu, orijinalinin getirilmesini talep ettiklerini söyleyen Mesutoğlu, “Madem bu not 2016’da ele geçirildi eşim nasıl hala kaymakamlıkta çalışıyordu? Notun orijinali getirilmedi. O notta yer alan cümlelerin benzerlerini, gözaltındayken Şerif’e yazdırmışlar. Şerif dilekçesinde bunu dile getirdi” dedi.
“GERÇEK ORTAYA ÇIKACAK”
Eşinin kendisini yaktığı anı unutamayacağını dile getiren Mesutoğlu, çocuklarının ve kendisinin psikolojik tedavi gördüğünü belirtti. “Ekonomik olarak bir gelirimiz yok. En önemlisi çocuklarımızın durumu. Eşim açlık grevinde olduğu için çocukları görüşe götürmedim. O şekilde görmelerini istemiyorum” diye konuştu.
Eşinin bir ömür suçsuz yere hapiste yatıp çocuklarından uzak kalmak istemediğini söyleyen Saime Mesutoğlu, yardım talebiyle birçok kuruma başvurmuş: “İHD’ye gittim. Barolara gittim. HDP’ye gittim. Ancak Şerif açlık grevinde ve kimse yanına gitmedi. Uzun süre davaya bakacak avukat bulamadık. Bütün avukatlar bir yere kadar geldiler ve durdular. Milletvekilleriyle görüştüm. Dosyaya bakacağız dediler ama dönmediler. Bir tek Ömer Faruk Gergerlioğlu ile kayınbabam canlı yayın yaptı.”
Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkacağını ifade eden Mesutoğlu, şöyle dedi: “Her şey ortada. Bir kaymakam öldürüldü ve katilleri yargılanmıyor. Dosyada o kadar büyük açıklar var ki. Şerif’e cezayı verip onayladılar ama Yargıtay da onaylasa, Anayasa Mahkemesi de onaylasa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bozulacak. Umarım gerçek failler bir an önce yargılanır.”
KAYMAKAMIN ABİSİ: VALİ MESAJ ATMAK YERİNE ÖNLEM ALSAYDI
Öldürülen Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün abisi Ali Haydar Safitürk, vali ve emniyeti suçladı. Valinin patlamadan bir gün önce kardeşine ‘Yarın sana bombalı saldırı olacak, bilgin olsun’ diye mesaj çektiğini belirten Ali Haydar Safitürk, “Bu mesajı bana çeksen, gelir ben korurdum bu çocuğu. 17 bin kişilik özel harekat polisin var, 50 bin kişilik ordu emrinde, kaymakama mesaj atıyorsun... Niye onu oradan almadın? Niye koruma altına almadın?” diye sordu.
Kaymakam Fatih Safitürk, henüz yaşarken ve Antep’te hastanedeyken koruması Mehmet Kahraman’la görüştüğünü, Kahraman’ın “Şimdilik Allah’a dua edelim, bu olayın faili emniyet amiridir” dediğini söyleyen Aile Haydar Safitürk, şöyle konuştu: “Bu olayı emniyet amiri yaptı diyen adamı yargılamayan bir mahkeme nasıl mahkemedir? Kapıda 18 koruma polisi var. Hiçbiri yargılanmıyor bu davada. Kaymakamın birinci koruması 6 ay böyle bir iddiada bulunuyor. Çocuğumuz öldükten birkaç gün sonra Mehmet, Sakarya’da ‘Abi ne olursun bana yardım et’ diyor. İçişleri Bakanlığı ise bu memurların yargılanmasına izin vermedi. Bir hafta sonra Mehmet, ‘Abi bana sahip çık, konuşmamam için baskı yapıyorlar’ dedi. Ben bunları 6 ay sonra mahkemede anlatıyorum, mahkeme Mehmet’i bir sene sonra getirtebiliyor. Mahkeme başkanı, ‘Ne biliyorsun?’ dediğinde ise anlatmadı. Böyle bir sorgulamamı olur?”
“KATİL İLAN EDİLENLER CENAZEDE BİZİMLEYDİ”
Gereken önlemi almayan Vali hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen yargılanmamasına da tepki gösteren Ali Haydar Safitürk, “Bir mesajlık mı senin hükmün? Ben bu mesajı aldırıp Mardin Başsavcılığı’na hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Hiçbir şekilde yargılanmıyor” diye konuştu.
Kardeşinin Diyarbakır Çınar’da hastane olmasına rağmen “ilgisiz alakasız bir kalp hastalıkları hastanesine götürüldüğüne”, daha sonra Antep’e götürüldüğüne işaret eden Safitürk, “Biz bunları mahkemede söyledik. Ben iddia ediyorum ve ispat edeceğim. İddianameyi hazırlayan savcı bu olaydan bir ay önce bu iddianameyi hazırlamıştı. Katil ilan edilenler cenaze günü gözaltına bile alınmamıştı. Gözaltına alınmamış, ifadeleri alınmamış Anadolu Ajansı ve TRT tarafından Mardin Valiliğinden alınan bilgiye göre katil ilan edilen adamlar cenazede bizimle birlikteydi” dedi.
GERGERLİOĞLU: VİCDAN SIZLATAN, TEPEDEN İNME BİR KARAR
HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, dosyadaki delillerin net, somut ve hukuki olmadığını, kararın “zorlama ve aceleyle” verildiğini, Şerif Mesutoğlu’nun “günah keçisi” olarak seçildiğini söyledi.
Gergerlioğlu, “Dosyaya baktığımızda aileyi de doğrulayan, tepeden inme bir karar olduğu görülüyor. İşin ilginç tarafı Muhammet Safitürk’ün babası ve abisi de katil bu adam değil gibi bir düşünce içerisindeler. Onlar da bu işin içinde bir iş olduğunu düşünüyorlar. Oldukça huzursuzlar. Abisi ‘Bence Şerif katilleri biliyor ama söylemiyor, onun da suçu o’ diyor. Bilse söylemez mi? Adam kendini yaktı, açlık grevlerine girdi. Aile perişan durumda” diye anlattı.
Şerif Mesutoğlu’nun psikolojisinin iyi olmadığını belirten Gergerlioğlu, şöyle devam etti: “Bu adam kendini öldürebilir. Çünkü kaldıramıyor. Ortada yeniden yargılamayı gerektiren bir durum var. Ben kesinlikle yeniden yargılama yapılması gerektiğini düşünüyorum. Burada gerçekten vicdan sızlatan bir durum var. İddialar araştırılmalı. Düşünün katil olarak gösterilen kişi hakkındaki iddialara maktülün babası ve kardeşi de hiç inanmıyor. Ben maktülün yakınlarının önyargısı olmasa gidip onlarla da görüşmek istedim. Vicdana ve hukuka sığmıyor, böyle bir yargılama olmaz.”
AVUKAT KALELİ: ADİL YARGILAMA YAPILMADI
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) avukatlarından Gulan Çağın Kaleli, “delillerin karartılmaya çalışıldığını” ve adil yargılama ilkesinin ihlal edildiğini söyledi. Bu tip dosyalarda en önemli delilin olay yerinden alınan envanterler olduğunu belirten Avukat Kaleli, “En ufak bir parçayı bile aldığında, incelediğinde bunun tutanağını tutmak zorundasın. Ama bu dosyada hem çıkan görüntü kayıtlarından hem davanın seyrinden takip edebildiğimiz kadarıyla bir an önce delilleri karartma hali var” dedi.
Tanık olarak dinlenen Mehmet Ali Gezginci’ye ilişkin görüntülere değinen Kaleli, şu bilgileri verdi: “Dosyanın avukatlarının çabasıyla Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan sağlık raporuna göre bu kişi yüzde 60 zihinsel engelli. Bu kişinin yapmış olduğu teşhis işlemi üzerinden tutanak düzenleyip yargılama yapıyorsun. Bu kişiyi teşhis odasına alıyorsun daha sonra da karma bir yöntemle kişilerin numaralarını ve yerlerini değiştirerek yeniden teşhis ettiriyorsun. Ama bu sırada teşhis edecek olan kişiyi odadan çıkartmıyorsun. Buna rağmen o kişi yine sağlıklı bir teşhiste bulunamıyor. Aslında bu bile bu kişinin ayırt edebilecek gücünün olmadığını gösteren çok önemli bir emare. Şimdi yüzde 60 engelli bir kişinin bu kadar mühim bir dosyada tanıklığını kabul etmek aslında siz maddi gerçeğin üstünü örtmek istiyorsunuz demektir.”
HEM KİŞİYİ HEM SÜRECİ ETKİLİYOR
Devran Arslan’ın da görüntülerine de dikkat çeken Kaleli, “Orada savcının çok önemli bir ifadesi var. Diyor ki ‘Devran biz biraz önce seninle bir görüşme yaptık ya hani baş başa, şimdi de avukatının huzurunda ifade ver bakalım.’ Şimdi siz daha öncesinden bu kişiyle mülakat mı yaptınız? Siz bu kişiyi yönlendirdiniz mi? Yani o zaman akla bu sorular geliyor. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında baş başa görüşme hakkına sahip tek kişi vardır, o da avukatıdır. Aslında karşı tarafın istediği bir bilgiyi vermeye zorlama hali var, jestlerinden ve mimiklerinden bunu anlıyoruz” diye konuştu.
Şerif Mesutoğlu’nun araştırılması gereken hususlar olduğunu söylediğini, ancak mahkeme heyetinin bunları duymadığını ve yazılı savunmasının da tutanaklara geçmediğini belirten Avukat Gulan Çağın Kaleli, adil yargılanma ilkesinin açıkça ihlal edildiğini vurguladı. Kaleli, “Hem insanların hayatları hem de bu tür dosyalar kişinin yaşamı kadar aslında toplumsal yaşamı etkileyen, politik bir yanı da olan ve siyasi süreçlere yön veren dosyalar. Hem bir kişinin yaşamı açısından hem de siyasi süreç açısından sağlıklı bir yol çizilmemiştir” dedi.
NE OLMUŞTU?
Derik İlçe Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk, 11 Eylül 2016 tarihinde, İçişleri Bakanlığı tarafından Derik Belediyesi’ne kayyum olarak atandı. 10 Kasım 2016 tarihinde saat 12.07’de makamında bomba patlayan Safitürk, yaralı kaldırıldığı Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hayatını kaybetti. Saldırı Sivil Savunma Birlikleri (YPS) tarafından üstlenen saldırıyla ilgili olarak gözaltına alınan 71 kişiden 15’i tutuklandı.
Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 14 kişi beraat ederken, dönemin Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu’na ise iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 18 yıl hapis cezası verildi. Daha sonra beraat kararlarını bozan İstinaf Mahkemesi, Devran Aslan, Tahsin Erdaş, Nursel Eser, Mehmet Deniz Fikret Baği, Vedat Erol, Zinet Erdaş ve Zuhal Dalçin’in yeniden yargılanmasını istedi. Şerif Mesutoğlu’nun cezasını ise “hukuka uygun” buldu. Yeniden görülen davanın ikinci duruşması bugün İstinaf Mahkemesinde yapılacak.