Aydın Çubukçu, renkli resimli felsefe sohbetlerinde William Blake'i anlattı
Aydın Çubukçu’nun hazırlayıp sunduğu “Renkli Resimli Felsefe, Tarih, Politika Söyleşileri”nin üçüncüsünde İngiliz şair, ressam ve isyancı sanatçı William Blake ele alındı.
Fotoğraf: Evrensel
Aydın Çubukçu’nun hazırlayıp sunduğu “Renkli Resimli Felsefe, Tarih, Politika Söyleşileri”nin üçüncüsü, Kuzey Londra Toplum Merkezi’nde gerçekleştirildi. Türk ve Kürt Toplumu Dayanışma Merkezi (DAY-MER) Kültür ve Sanat Komisyonu tarafından organize edilen etkinlikte İngiliz şair, ressam ve isyancı sanatçı William Blake'in ele alındı. 19 Kasım salı akşamı yapılan söyleşiye kalalımın yüksek olması dikkat çekti.
Çubukçu, 1757-1827 arasında yaşayan Blake’in İncil’e saygılı fakat İngiltere kilisesine düşman olduğunu belirtti. Jacob Boehme ve Emanuel Swedenborg gibi düşünürlerden, Fransız ve Amerikan devrimlerinden etkilenen Blake'in ressam, şair ve taraftarlarının sonraki tanımı ile peygamber olarak tanındığını belirten Çubukçu, Black'in "Kendi sistemini kuramazsanız başkalarının sistemine köle olursunuz" görüşünü savunduğunu aktardı.
Çubukçu, Blake'in Cromwell'ci olduğunu vurgulayarak, yaşamının son dönemlerinde doğu dinlerini çok iyi bilen birisi olarak kendi dinini ve tanrısını yarattığını belirtti. Çubukçu, "Blake'in yarattığı tanrı, diğerlerinden farklıydı. Tanrıyı kelepçelenmiş ve zincirlenmiş ağlarken çiziyor. Ona göre evreni bir matematikçi ve mühendis olarak yaratıyor, fakat müdahale edemiyor. Onun tanrısı Urizen, bir bilim adamı, insanları cezalandıran bir tanrıdan öte bir bilgindi" dedi.
Blake’in, Roma Katolikliğine karşı yaptırımları iptal eden bir parlamento taslağına tepki olarak 1780 haziranında Londra’daki Newcastle Hapishanesi baskınını yapan isyana ön saflarda katıldığını anlatan Çubukçu, "Bu isyanlar, Roma Katolikliğine karşı yaptırımları iptal eden bir parlamento taslağına tepki olarak çıkmıştı. Daha sonraları 'Gordon İsyanları' olarak anılmaya başlandı. III. George hükümetinin kanunları hızlandırmasına ve ilk polis gücünün yaratılmasına yol açtılar. Blake, buna karşın Jerome McGann ayaklanmaların gerici olduğu ve bu olayların bir 'tiksinti' yarattığını savundu" diye konuştu.
İncil'in doğu dinlerinin kutsal kitaplarına göre bir broşür niteliğinde olmasına karşın Hristiyan dünyasının sanat, kültür ve felsefede ileri olmasının nedenini tartışmaya açan Çubukçu, bu gelişimi de Hristiyan dünyasında burjuvazinin sanayi devrimini yapmış olması ve Hristiyanlığın Rönesans ve reformları yaşamasına bağladı.
WILLIAM BLAKE
İngiliz romantik ressam William Blake, 1757-1827 arasında yaşadı. Bir tuhafiyecinin oğluydu. On dört yaşında James Basire’in atölyesinde çıraklık yaptı. Çağdaşlarının “Çılgın Blake” diye adlandırdıkları sanatçı, daha çocukken mistik hayaller görmeye başladı. Sanat yaşamı boyunca resim ve edebiyat alanının yüksek sanatçılar sınıfından uzak durdu. Devrimci hareketlere karıştı (1785-1794) ve kendisini satılamayan yapıtına (Jerusalem’den '1804-1820' yalnızca iki adet satılmıştı) adamadan önce ancak bir kez sergi açtı (1809).
1789 yılında devrimci çevrelere girip çıkmaya başlayan Blake, tablolarında ve gravürlerinde geçmişteki ünlü kişiler ile Tevrat ve İncil’deki kişileri konu almaya başladı. İlk kez eserlerinde sıradan insanların masumiyetiyle çıkarcı ve adaletsiz kent dünyasının getirdiği mutsuzluğu karşılaştırdı.
Bu içeriğe uygun gördüğü ölmüş küçük kardeşinin kendisine ilham verdiğini söylediği “cehennemi” bir teknik olarak kullandı; metni ve süslemeleri asitle kazıdı ve renkleri de elle ilave etti.
Bütün yapıtlarında egemen olan üç şey vardı; gerçek dışı biçimlerden kaçınma, herhangi bir anda otorite düşmanlığı ve isteğin, arzunun yüceltilmesi. Bunlar resim dilinde çizginin vurgulanması, çevre çizgisinin belirtilmesi ve gotik biçimin (gelişen ya da kösteklenen yaşam eğrileri, ateş renkleri) benimsenmesi olarak yansıdı. Yayılma, kasılma, hamle, sükunet enerjinin kutsal kitabı, sonsuz hazzın kaynağı diye betimleyebileceğimiz bütün bu hareketler tam bir açıklıkla Blake’in yapıtlarında görülür.
Son yıllarını İlahi Komedya’yı resimleme çalışmalarıyla geçirdi. Romantiklerin, simgecilerin daha sonra da sürrealistlerin öncü saydıkları Blake, şiirleri ile resimlerini ve gravürlerini birbirinden ayrı tutmamıştı. (Londra/EVRENSEL)