26 Kasım 2019 00:20

Kadın gazeteciler 2 kat fazla çalışıyor

Kadın gazetecilerin yaşadıklarını Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBT Komisyonu Üyesi Gülfem Karataş’la konuştuk.

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Gazeteci kadınlar hem ofiste, hem de sokakta; şiddetle ve eril dille mücadele ediyor. Gazeteci kadınlar işverenin, genel yayın yönetmeninin, haber müdürünün erkek olduğu bir alanda haberlerini yapıyor. Kimi zaman büroda ‘güzellik’ algısıyla, kimi zaman sahada polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyor. Gazeteci kadınların yaşadıklarını Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBT Komisyonu Üyesi Gülfem Karataş’la konuştuk.

"KADIN GAZETECİLER 2 KAT FAZLA ÇALIŞMAK ZORUNDA"

Ülkede gazetecilik yapmak zaten başlı başına zor. Kadın gazeteci olunca daha da zor oluyor. Önce Türkiye’den başlayalım. Kadın gazetecilerin Türkiye’de karşılaştığı sorunlar neler?

Gazeteci kadınlar Türkiye’deki diğer kadınlardan farklı bir şey yaşamıyor. Öncelikle bunun altını çizmek gerek. Maalesef ki toplumsal cinsiyet rolleri gazeteci kadınlar için de aynı. Gazeteci kadınlar stajyerlikten itibaren 2.konuma itilmeye çalışılıyor. Erkek gazetecilere nazaran 2 kat fazla çalışmak ve kendini kanıtlamak zorunda bırakılıyor. Bir medya kurumu düşünün, işveren erkek, genel yayın yönetmeni erkek, haber müdürü erkek. Bu kurumda kadınların konumu maalesef editör, muhabir olabiliyor. İşverenler kadın gazetecilere evlenip, çocuk doğurup mesleği bırakacak algısıyla yaklaşıyor. Öyle ki kadınlar evlendikten sonra mesleği bırakmak zorunda kalıyor.

Bunun yanı sıra medya sektörü genç seviyor. Eğer genç, enerjik hatta ve hatta ‘güzel’ değilseniz sektör sizi dışlıyor.

Diğer bir konu ise cam tavan mevzusu. Kadınlar uzun yıllar sektörde varlığını sürdürüyor. Ancak aynı pozisyondaki erkeklere oranla yükselmesi daha zor. İşveren ‘duygusal’ olduğunu düşündüğü kadını üst mevkiye çıkarmıyor.

"KADINLARDAN BAKIMLI OLMASI BEKLENİYOR"

Sektörde ekran karşısında ya da masa başındaki kadınların sorunlarından biri ‘güzellik’. Sahadaysa fiziksel şiddete kadar varıyor iş. Gazeteciler bu iki alanda neler anlatıyor?

Öncelikle güzellik algısına değinmek gerekirse, ekran karşısında kadınların bakımlı olması gerektiği oldukça yaygın bir kabul. Asıl sorun ekranda olmadığı zamanlarda da kadınlardan güzel, bakımlı olması beklenmesi. 2018 yılındaki raporda örneğin bir kadın, işyerine makyajsız gittiğinde ‘Hasta mısın, bir şey mi oldu?​’ gibi sorularla karşılaştığını ve her gün makyaj yapması gerektiği baskısı gördüğünü söyledi. Hiçbir erkek bu baskıya maruz kalmıyor. Bu bir şiddettir.

Sahadaysa durum çok daha ciddi. Çünkü orada hem erkek hem de senden ‘üst’ olan kolluk kuvvetleri var. Alanda çalışırken bir taraftan erkek meslektaşlarımızla uğraşırken diğer taraftan polis, özel güvenlik gibi kolluk kuvvetlerinden de kendimizi korumak zorundayız. Zaten muhalif basında çalışıyorsanız ‘terörist’ gözüyle baktıkları için o ötekileştirmeye de maruz kalıyorsunuz. Giderek daralan gazeteci çemberinde yer edinmeye, mesleğimizi etik kuralları çerçevesinde yapmaya çabalıyoruz.

"İLK BİLİNMESİ GEREKEN 5N 1K, İKİNCİSİ DE ETİK HABERCİLİK"

Gazeteciler arasında kurulan dil bir dönem oldukça erildi. Bugün bunun biraz daha törpülendiği düşünülebilir ancak bu dilden nasıl kurtulacağız?

Bu yıllardır hem sendikanın hem de kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin çabası. Kaçınılmaz ki algı önce dilde başlıyor. Bizler ne kadar kullanılabilir dil geliştirirsek, tık haberciliği yerine etik gazeteciliğini benimsersek toplum da o kadar değişir ve gelişir. Bu bir süreç gazeteciler olarak bizler kamu görevi yapıyoruz. Bu kamu görevini yaparken kimseyi ötekileştirmeden, cinsiyet ayrımı yapmadan oluşturduğumuz dil topluma da yansıyacak. Türkiye Gazeteciler Sendikasının tüzüğünde de bu yer alıyor.

Gazetecinin ilk bilmesi gereken 5N 1K, ikincisi de etik habercilik yapmaktır.

Komisyon olarak bu yıl hazırladığımız bir çalışma da bunun üzerine. Varsayımlar ve yok saymalar üzerine. Gazetecilere rehber olacak çalışma ile etik gazeteciliği yeniden sorguluyor, nasıl gazetecilik yapılıyor hatırlatıyoruz.

"BÖLGEDEKİ KADIN GAZETECİLER NAMLUNUN UCUNDA"

Durum bölgede nasıl peki? 2013’te yayımlanan bir rapor vardı. “Namlunun ucundaki kadın gazeteciler” 2013’ten bugüne bölgede kadın gazeteciler neler yaşıyor?

Bölgedeki kadın gazeteciler namlunun ucunda, kadınlar parmaklıklar ardında. En son İzmir’de Mezopotamya Ajansı Muhabiri Ruken Demir ve Jinnews Muhabiri Melike Aydın tutuklanıp cezaevine gönderildi.

Bölge 2015 yılından bu yana ablukada. Hatta daha eskiye dayanıyor bu abluka süreci. Yaşam mücadelesi veren halkın sesi olmaya çalışan gazeteciler büyük zorluklar atlatıyor. Kadın gazetecilerin habere çıktıklarında gözaltına alınmamalarının, o haberi yapabilmelerinin güvencesi yok. TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral ile yaptığımız görüşmelerde orada yaşananların daha da vahim olduğunu anlıyoruz. Orada gazeteci, sivil ayrımı yok. Mesleğini yapabilmek için deyim yerindeyse kelle koltukta habere gidiliyor. Bölgedeki gazetecilerin durumu vahim, kadın gazeteciler bununla birlikte tacize maruz kalıyor, tecavüz tehdidi ile karşılaşıyor. Tüm bunlar karşısında kadınların tek isteği doğru, gerçek haberi yazabilmek. Kamuya aktarabilmek.

Dünyada neler oluyor? En çok okunan, en büyük denilen dünya gazetelerinde bile kadın gazetecilerin ciddi baskılar yaşadığı açıklanmıştı.

Dünyada da durum hiç iç açıcı değil. Türkiye üçüncü dünya ülkesi diyoruz, gelişmemiş diyoruz ancak gelişmiş ülkelerde de durum benzer. Erkek şiddeti her yerde aynı. En son geçen mayıs ayında Avrupa Gazeteciler Federasyonunun İstanbul’da düzenlediği toplantıda İsveç’ten katılan bir kadın gazeteci oradaki siber şiddeti dile getirdi. Erkek okuyucuların kadın gazetecilere yönelik tehdidini anlattı. Benzer şeyler burada da sosyal medya üzerinden yaşanabiliyor. Aradaki tek fark orada kadınların bu şiddete karşı daha fazla hakları var. Cezaların caydırıcılığını unutmamak gerekiyor. Türkiye’nin en büyük sorunu tüm kadına yönelik şiddet olaylarında olduğu gibi cezasızlık. 

NE YAPMAK GEREK?

Tüm bunlara karşı ne yapmak gerekiyor?

1- Dayanışma: Ataerkil toplumlarda kadınların gücünden korkulduğu için birbirine düşürülmeye çalışılan kadınların bu tongaya düşmemesi gerekiyor. Kadın kadının kurdu değil, yurdudur. Her kadın zor zamanında kız kardeşine gider. Kız kardeş edinin. Erkekler nasıl birbirini koruyup kolluyorsa bizim de yapmamız gerek.

2 - Toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılın: Kadın anne değildir, kadın eş değildir, kadın kadındır. Kimliğimizin farkına varmamız gerekiyor. Aynı zamanda işyerlerinizde kadın bakış açınızı korkmadan ortaya koyun. Genel geçer algıdan önce bizim kurtulmamız gerekiyor.

3 - Sendikaya üye olun: Sendika ne işe yarıyor demeyin. Bugün 9 medya kurumunda toplu iş sözleşmesi var. Gazeteci kadınlar için toplu sözleşmeye konulan maddeleri öğrenin. Sendikalı olduğunuzda farkı göreceksiniz.

4 - 8 Mart’ta, 25 Kasım’da sokağa çıkın: Kadınların büyük dayanışma ve birlikte olduğu bu günlerde sokakta olmak size iyi gelecek.

ÖNCEKİ HABER

Kilis'te Suriyeli tarım işçilerinin kaldığı barakada yangın çıktı, 13 çocuk yaralandı

SONRAKİ HABER

Parke taşı çalmakla suçlanan Kaz Dağları direnişçileri aklandı: Peki ‘hırsız’ kim?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa